Ruhum duygularına can suyu verende
Bir yürek ki pırpır ve kanatlar
Pervaneleri imrendirende
Neyim ben bir kuş mu?
Evet, rüzgarın önüne katılan bir kuş olsa gerek
Ben bir kuş olsam gerek…
Beni önüne katan rüzgar değil yalnız, bu kez hayali vuslat… Selam olsun Edirne’ye ve onu sevenlere…Camilerine ve bu camileri sevenlere…Dedim ki; yaşamalı ve yaşatmalı bu kez de vuslatı Darül Hadiste…
Darül Hadis; isminden de anladığın gibi bir hadis okuludur. Keşke medresenin yapısını mimarisini sana anlatabilseydim…Anlatamıyorum çünkü görmedim. Göremedim çünkü zamanında rahlelerinden çok öğrenciyi geçirmiş medrese yok, camili medresenin camisinden gayrisi yıkılmış. Zaman, kahpe bir yangınla işbirliği yapmış ve savaşı kazanmış. Medrese zamanla yaptığı savaşta mağlup…Yerini mahzun rüzgarlara bırakmış. Rüzgar fısıldıyor anılarını, okşarken kulaklarıma. Rüzgar anlatıyor ben rüzgarca bilmem. Bir zamanlar dillere hükümran ve varlıklara hükümdar Süleyman (as)… Rüzgarı dinlesek, sen anlasan ve bize de anlatsan…Ama nerede,heyhat…Garip bir temenni benimkisi… sonra rüzgara dedim : “Ey rüzgar götür beni 2. Murat han zamanına…” Kim bilir belki beni de alırlar; hadi gel derler ilim halkalarına. Girerim alimler dergahında bu güzel mekana. Aynı Fatih sultan Mehmet gibi… Bağdaş kurar otururum, önümde yer sehpası, sehpanın üstünde kitaplar… ve en meraklı gözlerle süzerim etrafı uzun uzun… Rüzgar dedi: “Dilimden anlamadın Süleyman değilsin, götüremem seni Belkıs değilsin.”
Bir hayal kırıklığıyla pes ediyorum. Elimden gelen budur. Ne yapalım; şimdilik medrese, külleri arasında kalsın zamanın.
Gözümün önünde tüm letafetiyle “hoş geldin” derken camisi; bana da bu güzel yapıyı seyretmek ve camiden göz hakkımı almak düşer. Aynen bir zatın yorumundan anladığım gibi göz hakkını…bu tabir bizde bir yemeği, tatlıyı, meyveyi gören için o lezzeti tatma hakkı anlamında kullanılır. “Göz hakkı” der o şeyden veririz. Sen de bunu, bu şekilde bilirsin aziz okuyucu. Ben de böyle bilirdim, ta ki bir zatı muhteremin,göz hakkını gözün Allah-u Teala ‘nın yarattığı kainattaki güzelliklerden hakkını alması şeklinde yorumladığını öğrenene kadar...Ne müthiş bir yorum…Akıllar farklı farklı, ruhlar da öyle…Ruhu engin olanın tefekkürü de başka oluyor, yeri geliyor içinde bulunduğu arabayı durduruyor tefekkür için… göz hakkı için… ve duran arabada çiçek açmış meyveleri seyrediyor. Artık göz hakkı daha derin şeyleri çağrıştırıyor benim için. Allahu Teala’nın yarattıklarından, kainattaki güzelliklerden gözümüzün payına düşeni alması, seyre koyulması…ben de bu güzel Darul Hadis camiinden göz hakkımı almak istiyorum. İzin ver biraz izleyeyim… biliyorsun işte göz hakkı…
Dar’ul Hadis küçük bir cami. Merak ediyorum bu kadar küçükken nasıl ferah olmayı da becerebiliyor. cıvıl cıvıl bir bahçesi ve ikram etmeyi seven bir imamı var . Burada çaylar şirketten değil imamdan. Çok değerimiz yitirilmeye mahkum edilmişken toplum olarak, misafirperverlik hatırımızı okşuyor. Doğrusu insanın hoşuna gidiyor; çayın da muhabbetin de koyusu…
Arka bahçede üzeri açık ve kapalı olmak üzere iki tane şehzade türbesi bulunmakta. Yine burada padişahın kızları, Hanım sultanlar da yatmakta..Bir Fatiha okuyorum cümlesinin ruhuna...Var mısın camide Tahiyyetül Mescit namazına? Namaz bittiğinde dua etmeli uzun uzun…Zira Edirne‘de duaların kabule şayan olduğu üç camiden birinin bu cami olduğu söylenir. Söylenti deyip geçmemeli diyorum kendi adıma. Çünkü 2. Murat Hanın gördüğü bir rüya…Rüyada karşısında bir zat; Ekmelüttehaya… Efendimiz bir hadis okulu yaptırılmasını arzu ediyor ve bu mekanı işaret ediyor… Ertesi gün hemen hazırlıklara başlanıyor ve sonrasında burası inşa ediliyor. Temel taşlarından birini de bizzat 2. Murat han koyuyor.
Ey güzel cami!...Nesin sen ruhuma tesir eden bir sihir mi? Yoksa Tunca kenarına mekan kurmuş Merici bu mazhariyete imrendiren ve yüreğime akan bir nehir mi? Bahçendeki türbelerle muhterem ecdadı ve ölümü hatırlatan hasta ruhuma devalar sunan bir aktar mı? Ve asıl Sultan Murat’ın gördüğü bir rüya mı? Efendiler efendisinin nurdan dudaklarıyla yapımını talep ettiği yapılardan bir bahtiyar mı?
Cami huzur demek ve bunu fark etmek lütuf. Darül hadis, bahçesinde ben…ağaç; üzerinde bir kuş… Kuşun kanadında gümüş var, yüreğinde bir düş…
Bu düş düşler aleminin en nadide düşüyse eğer, ben kendimi bu düşe emanet ettim…ve sizleri de Rabbime… Sizleri ve kendimi…
Bu mesaj, mehasin tarafından, 22.10.2010 17:09:51 itibariyle düzenlenmiştir.