Görüntülenme: 31581
Namaz Vakitlerinin Sırrı....
2009/04/07 10:56
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

 

 SABAH VAKTİ YEPYENİ BİR BAŞLANGIÇTIR.

Sabah tatlı bir neş’edir.Mahmurluk perdesi altında alemde pırıl pırıl tecelli eden yaratılışa aynadır. İmsak vakti, yani sabah namazı vaktinin girmesi, yani şer’i günün başlayışıyla yepyeni bir hayat başlar. Her bir namaz vakti için bir saati göz önüne getirelim (dijital saati değil!). Akrep, sabah namazı vaktini gösterdiğinde o an aynı zamanda, bizim anne karnına düştüğümüz ânı, yine kâinatın yaratıldığı 6 günden
ilk günü ve yıl içindeki bahar mevsimini gösterir.Elimizi Allahü Ekber deyip kaldırdığımızda zihnimizde ana rahmindeki halimiz ve kâinatın Rahmetenlil Alemi’nin (sas) yüzü suyu hürmetine ve yine O’nun (sas) nurundan yaratılışı canlanır.Tesbih, tahmid ve tekbirlerimiz hep o hale şükür içindir.
ÖĞLE VAKTİ GENÇLİK ATEŞİ VE CEHENNEM
Öğlenin şiddetli hararetinin başları yaktığı zaman, yazın en sıcak dönemine, insanda gençliğin söz dinlemeyen en ateşli çağına işaret eder. Yine, öğlenin sıcağı bize hiçbir gölgenin bulunmayacağı mahşer gününü hatırlatır. Kainatın ömründe ise öğle vakti Hz. Âdem’in yeryüzüne iniş dönemine işaret eder.
İKİNDİ VAKTİ ÖMRÜN SONU VE SONBAHAR
İkindi vakti, güneşin renginin sarardığı, batmaya meylettiği zamandır. İçinde sonbahar hüznünü de taşır. Yine, insanoğlunun da artık saçlarına ak düşüp, belinin yavaş yavaş bükülmeye başladığı, dünya
 lezzetlerinin de “acılaşmaya” başladığı döneme işarettir. İkindi vakti, insanoğlunun ve kainatın son dönemine de işaret eder. Yine son peygamber olan Efendimiz’in (sas) vazifeye başlamasıyla âlemin son sürece girişini de hatırlatır. Biz ikindi vaktini yaşarken az sonra güneşin batacağını, yakında kendimizin ve kâinatın da öleceğini düşünürüz. İkindiyi eda edip de her şeyin batmaya doğru gittiğini görürkentek sığınılacak kapının Rabb’imiz ve O’nun Resulü’nün sünnet-i seniyyesi olduğunutefekkür ederiz.
AKŞAM VAKTİ ÖLÜM VE KIYAMET ANI
Artık gün batmıştır. Ferdi olarak imtihanımız bitmiş, son nefesimizi vermişiz. Ne güneşte o cebbar yakıcılıktan,ne de bizde küçük dağları ben yarattım havasından eser kalmıştır. Sonbahar gibi ikindinin tatlı serinliği geride kalmış, güneş kaybolmuş, hafif bir kızıllık dışında ondan hiçbir eser görünmüyor. Az sonra günle birlikte biz de karanlıklara karışmış olacağız. “Güneş katlanıp dürüldüğünde,yıldızlar döküldüğünde, dağlaryürütüldüğünde...” (Tekvir,81/1-3) ikazları kulaklarımızda çınlıyor. Akşam ezanı okunduğunda ve namaz için ellerimizi kaldırdığımızda sanki kendi cenaze namazımızla birlikte tüm kainatın cenaze namazını da kılıyor gibi oluruz. Önümüzdeki tabutta hem geride kalan gün, hem sonbahar mevsimi, hem kendi cesedimiz,hem de tüm canlıların naaşı vardır. Bu namaz bu kadar hüzünlüdür. Artık geriye dönüş yoktur. Alem susmuş, Sûr üfürülmüştür. Bütün diklenişler, bütü ceberutluklar son bulmuş,müthiş bir sessizlik, alemi kaplamış, İlahi kader ânı beklenmektedir. Geriye dönüş artık mümkün değildir ve “keşke”ler, “eyvah”lar dönemi başlamıştır.
YATSI VAKTİ BÜYÜK SESSİZLİK KARANLIK
Artık geride kalan ne güne ne mevsimlerin tatlılığına, ne de insan olarak “yaşadığımıza” dair hiçbir iz yok. Gündüzün ne sıcağı ne de ışığı kalmış. Bizim için de acı son gerçekleşmiş. Kimse, kendi torunlarımız bile bizi hatırlamıyor, çoğu ismimizi bile unutmuş. Hayat susmuş, kainat dahi ölmüş.Toprağın üstündeki tüm cıvıltı, kargaşa sona ermiş.Herkes hesap gününü bekliyor.İşte bu kadar karanlıklariçinde o geceyi ancak “teheccüd”ümüz aydınlatabilir,bize yoldaş olabilir. O karanlıkları aydınlatacak yegane nur kaynağı odur.
İKİNCİ SABAH VAKTİ
Yeni doğan güneş ise haşrin sabahını ihtar eder. Sur yeniden üfürülmüş, ruhlar yeniden iade edilmiş, milyarlarca insan haşir meydanında toplanacak, ölüler yerden bitkiler gibi bitirilecek. İşte bu şuurla kılınan namazın kişiye faydası olur. “Desinler”, “görsünler” için kılınan namazın kimseye faydası olmadığı gibi maalesef zararı da olacaktır. Evet şu gecenin sabahı ve şu kışın baharı, ne kadar mâkul ve lâzım ve kat’î ise, haşrin sabahı da, berzahın baharı da o kesinliktedir. İşte bu beş vaktin her birinde bir mü’him, inkılâp başındadır.

MUSTAFA   AYDIN 

Bu mesaj, ISIK tarafından, 07.04.2009 12:45:27 itibariyle düzenlenmiştir.
Yanıt: Namaz Vakitlerinin Sırrı....
2009/04/07 12:25
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 6,2 (2 oy)

Çok güzel teşekkurler ama yazının kime ait  olduğunu merak etttim...

 

Meleklerin seyrettiği bir namaz kılmak ister misiniz? O halde sabah namazını kaçırmayın. Düşünün, tekbir alıyorsunuz, melekler şahit, rûkua gidiyorsunuz melekler şahit, secde anındasınız yine melekler şahit.

Sabah namazını ne sıklıkla kılarsınız? Hiç kaçırmamaya mı dikkat edersiniz yoksa arada bir kılmaya mı çalışırsınız? Şayet gönlü ötelere açık kullardansanız harika, yok eğer dikkatli değilseniz sabah namazını kılma hususunda, gelin, nimetten faydalanma adına, beraberce Yüce kitabımıza kulak verelim: “Güneşin batıya kaymasından, gecenin karanlığına kadar, belli vakitlerde namaz kıl, özellikle de sabah namazını. Çünkü sabah namazında gece ve gündüz melekleri hazır bulunur (şahit olurlar). (İsra Sûresi, 17/78)

Acaba Rabbimiz sabah namazına neden bu kadar önem veriyor? Çünkü, kalbin ulvî olan her güzelliğe açık olduğu en huzurlu vakittir bu vakit. Çünkü, başlanacak olan yoğun ve yeni bir güne hazırlanmanın en doğru ve bereketli olduğu vakittir bu vakit. Çünkü tefekkür için en uygun vakittir bu vakit. Farkına varabilenler için, cennet soluklarının, kalbin derinliklerine kadar nefeslendiği vakittir bu vakit.

İnsan bazen taltif görmek ister ya hani. Yaptıklarının, sevdikleri tarafından görülmesini ister. İşte Yüce Allah (cc), kullarına çok büyük bir taltif yapıyor ve o nurdan meleklerini, ibadetimize şahit tutuyor. Düşünün, tekbir alıyorsunuz, melekler şahit, rûkua gidiyorsunuz melekler şahit, secde anındasınız yine melekler şahit. Zikrediyorsunuz Rabbinizi, salatü selamlar gönderiyorsunuz Peygamberinize ve yine melekler yanınızda hazır ve şahit.

Gelin dostlar! Sabah namazlarını eğer kılıyorsanız, bu ayeti hatırlayarak, seher vakitlerini daha bir bilinçli idrak edelim. Eğer ki, ihmal ediyorsanız, bugünden tezi yok, beynimizi ve kalbimizi ‘Sabah Namazı Vakti’ne ayarlayalım. Sahi insan ömründe kaç kere sabah namazı kılar ki? Bu bilinmez belki; ama bilinen tek gerçek var ki, o vakitte Allah, meleklerini namaz kılan kulunun yanında hazır tutuyor. Haydi kalkın kaçırılmaması gerekli olan sabah namazına ve hissedin o nurdan varlıkları, sağınızda yada solunuzdadır belki kim bilir, dikkatli davranın o halde...

SALİH YUSUFOĞLU / ZAMAN / AİLEM

SECDE KANSERDEN KORUYOR...
2009/11/05 15:12
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

 Mısır'ın başkenti Kahire'de bulunan Ulusal Işın Teknolojisi Merkezi'nde yapılan bir bilimsel araştırma Allah'a secde etmenin insanı kanserden koruduğunu ortaya çıkardı.

Araştırmayla ayrıca secdenin hamile kadınlar için de oldukça yararlı olduğunu ve ceninin şekil bozukluğuna uğramasını engellediğini bunun yanında yine birçok bedensel ve psikolojik hastalıklara iyi geldiği tespit edildi.

Işın Teknolojisi Merkezi Bölümü Başkanı Biyoloji profesörü Muhammed Ziyaeddin Hamid bu çağda insanların her yönden elektromanyetik dalgalara maruz kaldığını ve bu nedenle daha fazla ışın aldığını belirterek vücutta biriken bu yükün mutlaka dışarı atılması gerektiğini bildirdi.

Araştırma sonucu vücutta biriken elektromanyetik yükün Allah'a secde ile dışarı boşaltıldığının belirlendiğini dile getiren Mısırlı bilim adamı bilimsel araştırmaların insan boyunun küçüldükçe elektromanyetik dalgalara uğrama oranının daha da azaldığını gösterdiğini söyledi.

Yedi azanın yerle teması enerjiyi boşaltıyor

İnsanın secde halindeyken elektromanyetik dalgalara daha az maruz kaldığını ve alnın yere değmesiyle vücuttaki elektromanyetik yükün dışarıya boşaltıldığını tespit ettiğini kaydeden Profesör Ziyaeddin secde halinde olan bir insanın yedi organının yerle temas etmesinin boşaltımı hızlandırdığını ve bunun yorgunluk ve bazı hastalıklara iyi geldiğini ifade etti.

Araştırmaların elektrik yükünün vücuttan sağlıklı bir şekilde atılması için secde anında kıbleye dönmek gerektiğini gösterdiğini bildiren Profesör Ziyaeddin Kâbe'nin yeryüzünün merkezi olduğunu ve yeryüzünün merkezine yönelmenin vücuttaki elektrik yükünü dışarı atmak için en uygun pozisyon olduğunu söyledi.

Beş vakit farz namazın vücuttaki elektrik yükünün dışarı atılması için yeterli olduğunu belirten Mısırlı bilim adamı uyku esnasında vücutta oluşan unsurların sabah namazıyla dışarı atıldığını ve insanın güne sağlıklı ve canlı bir şekilde başladığını kaydetti.

Öğle ikindi ve akşam namazlarının günün yorgunluğunu ve stresini azalttığını ve insana psikolojik bir rahatlama sağladığını söyleyen Profesör Ziyaeddin yatsı namazıyla gün boyu vücutta oluşan yükün geri kalanının dışarı atıldığını ve insanın rahat bir şekilde uykuya dalmasının sağlandığını belirtti.
BOL SECDELİ GÜNLER....

 

BAK ŞİMDİ...
2010/11/02 15:00
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 5,5 (1 oy)

BAK ŞİMDİ


Bir adam gözlerini açtığında kendisini labirente benzer bir yerde buldu. Çok şaşırdı. Etrafına bakındı. Kimseleri göremedi. Biraz korktuğunu hissetti. Kalktı, öteye beriye koşturmaya başladı.

Fakat ne bir kimseye rastlıyordu, ne de bir çıkış görebiliyordu.

Başka yönlere doğru korkuyla, heyecanla koşmaya başladı. Ancak yine bir çıkış bulamadı. Çaresizce bir çıkış yolu aramaya devam etti. Hiçbir şey bulamadı. Üstelik nereden geldiğini, nereye gideceğini de kestiremiyordu artık. Kaybolmuştu. Burada ne işi vardı?!. Buradan nasıl kurtulacaktı?!. Yardım edecek kimse de yoktu...

Dışında çıkış vermez duvarlar; kimi yerde betondan, kimi yerde ağaçlardan, kimi yerde kayalardan duvarlar vardı. İçindeki duvarlar ise daha çetindi; korkudan, endişeden, meraktan, ümitsizlikten örülü duvarlardı bunlar... Sıkışıp kalmıştı adamcağız.

Koşturması onu kurtarmıyor, aksine içindeki korku duvarlarını daha da büyütüyordu. Ruhu, kurtulmaya çalıştıkça sıkılaşan bir düğümün içinde gibiydi.

Telâş içinde aranırken, birden önüne birisi çıkıverdi. Öyle şaşırdı, öyle sevindi ki, kalbinin bir duyguyu bu kadar derinden hissedeceğini tahmin bile edemezdi.

O sevinçle, o ümitle, o yalvarmayla öyle sarıldı ki ona, alıp içine sokmak istedi.

Biraz şaşkınlığını atıp, çölde susuzluktan yanmış bir insanın su istemesi gibi sordu: “Neredeyim?!. Nasıl kurtulacağım buradan?!. Ne tarafa gitmeliyim?!. Biliyor musun, yalvarıyorum söyle bana!..”

Karşısına çıkan sadece evet anlamında başını salladı.

Olsun bu da yeterdi ona. Kabul etti ya... Başını salladı ya... Demek ki yardım edecekti.

Adam bir daha sordu. “Ne olur söyle, ne tarafa gitmeliyim, nasıl kurtulurum buradan?!.”
Karşısında duran eliyle de işaret ederek tarif etti:
“Bak şimdi!........”

Fakat o kadar hızlı söyledi ki, adam hiçbirini anlayamadı.
Bir daha yalvarır gibi sordu.

Karşısındaki tekrar aynı şekilde cevap verdi:
“Bak şimdi!........”

Adam yine hiçbir şey anlayamadı.

Ne hazindi ki, çıkışı bilen birini bulmuştu, ama söylediklerini anlayamıyordu. Kendini daha da çaresiz hissetti. Ona bir daha sarılmak geldi içinden; ama bu sefer boğazına sarılıp onu sarsmak içindi. Yavaş konuş, anlaşılır söyle, niye böyle kelimeleri yutarak, anlaşılmaz konuşuyorsun demek için, onu tutup silkelemek istedi. Ama yutkundu, nefes aldı, sakin kalmaya çalışarak sordu:

“Bak,” dedi, “buradan kurtulmalıyım, çıkışı biliyorsun belli, ama ne olur tane tane söyle, dediklerini anlayabileyim emi?..”

Karşısındaki yüzüne garipseyerek baktı, “ama biz seninle hep böyle konuşuruz, hep böyle anlaşırız” dedi.

Adam duraladı. Daha önce karşılaştıklarını hatırlamak istedi. Fakat hatırlayamadı. Sordu:
“Seninle daha önce konuştuk mu, seni niye bilmiyorum.”

Karşısına çıkan, “elbette konuştuk, seninle her gün konuşuruz,” diye cevap verdi.

Adam ne diyeceğini bilemiyordu. Aklına onun kim olduğunu sormak bile zor gelmişti. Ancak bu sorusuna aldığı cevap onu daha da şaşırttı:

“Ben senin namazınım.”

 Suat ÜNSAL 

Bu mesaj, ISIK tarafından, 02.11.2010 15:04:23 itibariyle düzenlenmiştir.
Haydi Namaza!
2013/06/07 10:34
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

 

 "Bir vakit namaz mı, hayat mı?" diye bir soruyla ve tercihle karşı karşıya gelsek ve gözümüzü hiç kırpmadan ve bir saniye bile düşünmeden "namaz" diyemeyeceksek, yaşadığımız hayatı "Hayy" olanın bir armağanı olarak göremiyoruz demektir.

Namaz, kulluk bilincinin zirve yaptığı duraktır. Bir insanın yükselebilecek olduğu en büyük makam, kulluk makamıdır. Namaz işte bizi buraya taşır. Bir insan kendini "kul" olarak kabul etmiyorsa, ne olarak kabul ederse etsin, fark etmez. O artık nefsinde ilahların çarpıştığı bir savaş meydanındadır ve "barış" denen nimetten de çok çok uzaklardadır. 

 

Namaz, mü'minlere, Allah'u Teala tarafından Mirac'da armağan edilen en güzel hediyedir. O Mirac ki, Cebrail'in huduttan öteye bir adım atamadığı, bir yerden sonra, Rabbin huzuruna yalnızca AŞK'la girildiği bir ilahi tören! Zaman ve mekanın ötesinde, fakat aşkın en gizemli nağmelerini ruh ikliminde duya duya, insan olmanın şerefiyle ve seni yaratana "Rabbim" diyebilmenin mutluluğuyla "kul" olma onurunun insana hediye edildiği mutluluk diyarı. Bu diyarın mutluluğunu yalnızca kendisinin tatmasına gönlü razı olmayan Sevgililer Sevgilisi'nin, "Namaz mü'minin miracıdır." diyerek Rabbi katında bize namazla şefaat etmesi, eğer uyuyan gözlerimizi hala uyandırmıyorsa, yazık! 

Namaz, böyle bir iklimin diriltici soluğudur. Dünyanın dönüşü nedeniyle yeryüzünde ezan okunmayan bir an yoktur. Ve beş vakitin her anı dünyada mevcuttur. Dünya anbe an secde ederken, gökyüzünde melekler namaz şöleninde Allah'ı tesbih ederken, her varlık kendi diliyle "Allah" derken, insan, namaza durarak "Allahu Ekber" demiyorsa, kendi kıyametini koparmış demektir.


Namaz Mirac'dır ve Allah ile buluşmadır. Gözyaşlarıyla abdest almayan insan Rabbi ile nasıl buluşabilir?

Namaz, aşkta yok olmanın adresidir. Kendi varlığından başka varlık bilmeyenlerin o adrese gitmeleri nasıl mümkün olabilir? Namazsız insan, kaybolmuş insandır.

Namazla arınan gönül, duygularını aydınlatmıyorsa, sen kimin münevverliğinden (aydın) söz edersin?

Her sabah göklerden gelen diriltici sesi duyup, yeryüzüne merhametle dolmuyorsan, senin varlığından daha büyük eziyet mi vardır?

Secdede, aşkın doruklarında kainatın ruhunu sağamıyorsan, medeniyet meydanına "bozguncu" olarak indiğinin de farkında değilsin.

 

Namaz arındırıcı ve aydınlatıcıdır. Arınmamış ve aydınlanmamış insan bir şeyin başına geçer ve iktidar olursa, o yer fesada uğramış demektir.

Gece. Yıldızlar ayet ayet gökyüzünden asılıyor. Gökyüzünde şölen var: vaktin melekleri, insanoğluna ikinci kez eline geçiremeyecek olduğu "zaman dilimi"ni sunuyorlar. "Kalkın ey insanlar, Rabbimiz, sabahı size hediye ediyor!" diye nida ediyorlar.

İnsan uykuda. İnsan nefsinin kuyusunda. Kuyularda Yusuf yok. Rüyaları yılanlar basmış. Minareden bir ses: "Allahu Ekber!" Yusuf suretinde bir genç ayakta ve namazda: "Allahu Ekber!"

Kıyamet bugün de ertelendi, çok şükür.

Ve ruhumuzun kıyametinin ebediyyen ertelenmesi için hep birlikte haykıralım:

"Haydi namaza!"

 

 

Bu mesaj, ISIK tarafından, 07.06.2013 10:37:05 itibariyle düzenlenmiştir.
Abonelik Bilgisi Abonelik
Kullanıcı Adı:
Parola:
Bilgi Hatırlatma Yeni Üyelik
İletişim | Kullanım Şartları | Reklam Bilgileri | Tüm Üyeler | Ne Nasıl Yapılır? | Arama | RSS | Twitter | Facebook | Youtube

Son Üyeler: Gakk, busbus, siyamiaytar, 1234123123123, Siyami,
Son Oturumlar: