Demek onca takdir teşekkürün hepsi, onca edilen söz numara öylemi. Eyvah ki ne eyvah. Tutmayan numaranıza koyacak ifade dahi bulamadım doğrusu.
Alacağınız olsun derken; varolan alacağa yenisini eklemek istiyorsunuz demek. Cömertliğiniz için kendi adıma sağolunuz diyorum. Kabul. Alacak oldu 2
Eğer seçimde zorlanıyorsanızda işte size kolaylık. Madem beni bir de öğretmen yerine koydunuz
Kafirun ve Kevser sizde.
Sevgili Zuhal' in Maun Suresini tamamlamasının ardından sabırsızlıka bekliyoruz . Ötelemek yok
Bu mesaj, ISIK tarafından, 04.03.2010 11:00:59 itibariyle düzenlenmiştir.
|
Önceki öğretmen böyle değildi! Bu seferki pek uyanık çıktı yahu!
Öğretmeni gaza getirmek mi!?
Bir daha yaparsam 2 olsun!
Ama şimdi 2 olmasın!
İyi de bunu öğretmene nasıl söyleyeyim şimdi; hep ceza verip ikiye katlyor ya!
Bir de, ödev olarak İhlas suresini istemek istiyorum... Ama isteyemiyorum işte...
Keşke Z.SARI buralarda olsaydı da, ona söyleseydim de, o da öğretmene söyleseydi.
Hiç olmadı, en azından o da ceza alırdı! Bu mesaj, m1gin tarafından, 04.03.2010 18:10:45 itibariyle düzenlenmiştir.
|
Ben geldim =)
Öğretmenler! Yeni nesil, sizlerin eseri olacaktır =) özdeyişini hatırladım şimdi
Buarada Maun suresi için ben sizlerinde düşüncelerini beklemiştim lakin gördümki benden tamamlama bekleniyormuş =)
Oysa ki ben bu nedenle 2 bölümde sunmak istemiştim =) neyse devamını yazayım,hem NAMAZ konusu çok geniş devamında ,
NAMAZ ile paylaşımlarımızı surdurelim =)
4.Vay haline şöyle namaz kılanların.
Yani vay hallerine ; O cehennemin veyl denilen kan ve irin akan deresine düşecek olan namaz kılıyor gibi mümin görünenlere…
5.Ki onlar namazlarında gafildirler (kıldıkları namazın değerini bilmez,namaza gereken hassasiyeti göstermezler);
Hamdolsun ki,Allah a namazda yanılma ile azarlamamış yani;
‘Fi salatihim sahun’ ; (Namazlarında yanılanlar) buyurmamış ;
An salatihim sahun ; (Namazlarında yanılmışlar buyurmuştur.)
Ebu Berzele el-Eslemi ‘ den r.a. demiştir ki ; İş bu ;’’ Ellezinehum an salatihim sahun ‘’ayeti nazil olduğu zaman Rasulullah s.a.v. buyurdu ki;
Allahu Ekber , bu sizin için her birinize bütün dünya kadar bağış verilmekten daha hayırlıdır.
Onlar,o kimselerdir ki, namaz kılarlarsa namazın bir hayrı olacağını ummaz ,terk ederse Rabbinden korkmazlar.Böyle kimselerin kalbinde Allah’ı zikretme ve Allah’a yaklaşma şeklinde niyet yoktur .
Namazın farz olduğuna inanmaz , namazın başından sonuna kadar kalpleri hiçbir an Allah’a yönelmez.Hangi düşünceyle namaza başlamışlarsa o düşünce ile namazdan çıkarlar.
6.İbadetlerini gösteriş için yaparlar.
Her ne amel yapsalar Allah için değil,halka gösteriş için yaparlar.Buna göre müşriklerinde namaz kıldıkları lakin namaza önem vermedikleri düzenli değil gelişi güzel , huzur ile değil gaflet ile adetmiş gibi görerek eğlence olsun diye namaz kıldıkları anlaşılır.Enfal Suresin de ; Onların (müşriklerin) Beytullah yanındaki namazları ıslık çalma ve el çırpmadan ibarettir’’ayetleri müşriklerin namazı alaya aldıklarını ifade etmektedir.
7.Zekat ve diğer yardımlarını esirger vermezler.
Maun kelimesi lugat anlamında komşuluk ilişkisinde istenen herhangi yardımlaşma araçları kıskanılmadan verilen cisimlerin bir ismidir.
Böyle kimseler zekat, sadaka, fıtır sadakası veyahut herhangi bir yardım bağışları vermek şöyle dursun yine geri alacağı yani emanet verilecek eşyalarda dahi cimrilik ederler ki bu sözden böyle kimselerin, zekat vermeyeceği kolaylıkla anlaşılır.
Onlar Allah için istemekten hoşlanırlar da,Allah için ufak bir şey vermekten,Allah’ın kullarına yardım etmekten güçleri yettiği kadar uzak durmakta kaçmaktadırlar.İnsan el kullanım klavuzu olan Kuran-ı Kerimin Ankebut Suresinin 10.ve 11. Ayetlerine baktığımızda Yüce Yaratıc’ının şu sözleriyle karşılaşıyoruz; ’İnsanlardan kimi vardır ki; Allah a iman ettik der.Fakat Allah uğrunda bir eziyete uğratılınca insanların işkencesine Allah’ın azabı gibi tutarlar.Ama Rabbinden ( sana) bir yardım gelecek olursa ;şüphesiz bizde sizinle beraberdik derler.Allah , herkesin kalbinde olanları en iyi bilen değil midir ?
11.Allah , elbette iman edenleri bilir ve münafıkları da (iki yüzlüleri de ) bilir.
Anlaşılan şudur ki; Namazda yüzlerini doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir.
Fakat asıl iyilik :Allah a ,ahret gününe ,meleklere,kitaba,peygamberlere iman eden ;
sevdiği malını yakınlara ,yetimlere,yoksullara , yolda kalmışlara,dilencilere ve boyunduruk altında bulunan köle ve esirlere harcayan,namazı kılan,
zekatı veren ,antlaşma yaptıkları zaman sözünü yerine getiren,sıkıntı,hastalık ve savaş zamanlarında sabreden kimselerin davranışlarıdır.
İşte doğru olanlar onlardır.Ve takva sahipleride ancak onlardır. (Bakara 177)
|
İlahi m1gin ne diyeceğimi şaşırdım şimdi. Sizden de bir şey kaçmıyor.
E benim öğretmenliğim de ancak bu kadar olur.
Siz dua edinki sizden beklenen paylaşım; süresi uzadığı için ' sınıfta kaldın 0 ' demedim.
Sizin ceza dediğiniz aslında uzayan süre için telafi ödevidir.
Şaka bir tarafa sakın kendinizi baskı altında hissetmeyiniz. Paylaşımınız bizim istediğimiz için değil gönlünüzden geldiği için olmalıdır ki sizin için de kalıcı olsun.
İsteğimiz sayfaya ilginin olmasıydı ama beklediğimiz gibi olmadı. İstedik ki paylaşılan tefsirlere isteyen kendi yorumunu katsın; cengaver gibi. Yada yeni tefsir paylaşımında bulunsun.
Her neyse. İnşallah bundan sonra paylaşımlar arka arkaya gelir kim bilir?
Ben yine de burdan tüm arkadaşları tefsir paylaşımı için davet ediyorum.
Hele hele Sevgili Zuhal' in Maun Suresi için son eklemesinden sonra(sağolsun); çünkü bizim için namazlarımız Rabbimiz tarafından verilen en büyük nimet ve anlayarak kılmakta görevimiz. Namaz kılıyoruz ama okuduğumuz surelerde neler diyoruz, namazımızda ettiğimiz dualarla Rabbimizden neler istiyoruz. Yani namazımızın hakkını verebiliyormuyuz.
Gerçekten Kuran o kadar da kalın değil . Yeterki biz anlamak için çaba sarfedelim.
Bu mesaj, ISIK tarafından, 05.03.2010 10:59:11 itibariyle düzenlenmiştir.
|
Namaz kılarken kendi hissettiklerim ;
İçime çözemediğim bir huzur - maneviyat yükleniyor ,kendimi ozaman daha güvenli hissediyorum =)
Kılmadığım zamanlar anladım ki bir insan olarak hep eksiktim , insan olmak için önce Rabbime secde etmem gerekiyormuş
hem zaten bizi yaratırken ,bu sırrı da yaratmıştı ; ZamaN =NamaZ ;
İki secde arasındaydı ömrüm , sona intikalim cennet olmalıydı cennette luzumsuz değildi.
En sevdiğim arkadaşlarım gelecek ya da ben gideceğim ; en güzel kıyafetleri giyinip,en güzel kokuları sürünür,
en edepli en saygın hal ve tavırlarımla çıkardım huzuruna ...
Düşünmem gerek ; Baki olanı , tek bir Yaradanı , Mucib olanı Zülcelal ve İkram sahibi Rabbimi...
Huzura çıkmak için en güzel,en edepli ve en güzellikler demeti ile sunmalıydım kulluğumu.
ilk 3 vardı haani Rasulullah s.a.v. buyurmuştu ;
Güzel koku - Kadın ve Gözümün nuru NAMAZ...
Ne mutlu ki bu ilk 3 özelliği taşımam imkansız değildi;
Güzel kokumu sürünüp, Rabbimin huzuruna çıkabilirdim ve farz namazlar dışında bu güzel mukafatını, şükür namazları ile süslemeliydim kulluğumu.
Namaz dinin direği kalbin nuru idi. Benim arada aydınlatacak bir fenere değil ,
hiç sönmeyecek bir ışığa ihtiyaacım vardı ve bu da elbetteki Namaz dı....
(devam ederim namaz hikayeleri ile =) )
|
Maun suresindeki katilimimi biraz geciktirdigim icin bir özür borcluyum diye düsünüyorum...
Öncelikle Z.SARI kardesimizin Maun suresinin aciklamasini okurken herzaman yaptigim gibi, yani yazilan ayetler bana yazilmis gibi okudum,
ancak o zaman mesaj ulasacagi adrese ulasiyor.
Hem yüce Kur`an bizlere vahyolunmus bir mucize, adeta sevenin sevdigine yazdigi mektup gibi...
Ben sevdigim kardeslerim sizlere almanca bir mektup yollasam, merak eder hemen birsekilde almanca yazili olan mektubu türkceye
cevirttirir okursunuz, o halde bizleri seven sevgilimizden gelen mesajlari bizlerde cani gönülden okuyup, anlayip karsilik verelim...
Vira Bismillah
1.Baksana şu Dini,mahşer ve hesabı yalan sayana!
2. O , yetimi şiddettle itip kakar .
3. Muhtacı doyurmaya hiç teşvik etmez.
Bu ayetleri okudugumda hemen aynayi kendime cevirdim ve bu sayilan vasiflarin bende ne derecede bulunup bulunmadigini teftis ettim.
Ben Dini, mahseri ve hesabi yalanlayanlardanmiyim ve yetimlere nasil davraniyorum. Simdiye kadar kac muhtaci doyurdum veya
doyurmaya tesvik ettim? Birterazide tartar gibi tarttim kendimi ve eksiklerimi gidermek icin sivadim kollari...
Bu ayetler hakkinda daha fazla yazmak istemiyorum, ISIK ablanin yapmis oldugu yorum gayet doyurucu ve yeterli diye düsünüp
benimsiyorum yorumunu, sagolsun, nur olsun...
Kendimce yapmis oldugum bu yaklasimi diger ayetler icinde yapiyorum, namaz, ibadetler ve zekat icin vahyolunan ayetlere.
Burada Namaz konusuna kisaca deginecek olursak, namazin dinimizde ne kadar önemli bir yerin oldugunu hepimiz biliyoruz.
Bu baglamda belkide kücük bir anket yapmali namazi hakkiyla kilmak isteyenler:
1. Sabah namazını haftada kaç kere kaçırıyorsunuz?
2. Namazı genel olarak huşu içinde kılabiliyor musunuz?
3. Namazın içinde aklınıza aşağı yukarı yüzde kaç dünyevi şeyler takılıyor?
4. Namazlarınızda okudugunuz ayetlerin anlamini bilerekmi namazinizi kiliyorsunuz ?
5. Namazda en son ne zaman ağladınız ?
evet evet, namazda en son ne zaman agladik?
Namaz konusunda yine Z.SARI kardesimizin yazisini burada tavsiye etme ihtiyacini hissettim, ve umarim devamida gelir insa Allah.
Son olarak:
11.Allah , elbette iman edenleri bilir ve münafıkları da (iki yüzlüleri de ) bilir.
Bu ayet ile yazima son verip sizleri ayetle basbasa birakiyorum...
vesselam
|
Sağolasın sevgili Zuhal. İnşallah Rabbim bizlerede tüm namazlarımızı huşu içinde kılmayı nasip etsin.
Cengaver de sağolsun gecikti ama yetişti mükemmel yorumuyla.
Eveeeet....Demekki neymiş......Namaz dinin direğiymiş.....
İnternette gezinirken şu ilahi sözlerini buldum ve eklemek istedim. Bu arada İnşirah Suresi' ni araştırıyorum bende; hazır olunca ekliycem
Dökülür bedenden cümle günahlar
Namaz işin abdest aldığın zaman
İki melek iki yanında durur
Sabah namazın kıldığın zaman
Dahi namazım terketme sakın
İsterisen ola imanın bütün
Hak kulum der sana Rasül ümmetim
Öğle namazın kaldığın zaman
Gökten yere iner bütün melekler
Meleklere müştak olur felekler
Kabul olur anda bütün dilekler
İkindi namazın kıldığın zaman
Cennet bahçesin! Hak kendi bezer
Şad olur müminler içinde gezer
Kiramen Katibin sevabın yazar
Akşam namazın kıldığın zaman
Bu namazdır müminlerin burağı
Hak teala yakın eder ırağı
Cenneti ala olur anın durağı
Yatsı namazın kıldığın zaman
Ecel yastığına koyunca başın
Dökülür gözünden kan ile yaşın
İman Kur’an olur senin yoldaşın
Azraile canın verdiğin zaman
|
ISIK ablanin bu enfes ilahi sözlerinin akabine henüz yeni eklemis oldugum videoya buradan bir link koyayim dedim.
Hem isledigimiz Maun suresinin icerigine (Namaz ayetlerine) uygun oldugundan hemde Namaz
konusuna ayri bir egilim gösterdigimiz icin:
Ask ve Secde
vesselam
|
İNŞİRAH SÛRESİ
--------------------------------------------------------------------------------
1. Senin kalbini açıp genişletmedik mi?
2-3. Üzerinden, belini büken yükünü kaldırmadık mı?
4. Senin adını sanını yüceltmedik mi?
5. Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
6. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var.
7. 0 halde işini bitirince hemen kalk,
8. Ve yalnız Rabbine yönel.
Kur'an-ı Kerîm'in doksandördüncü suresi, sekiz ayet, yirmidokuz kelime ve yüzüç harftir. Fasılaları, kâf, elif ve be harfleridir. Sure Mekkî olup "şerh" suresi diye de adlandırılır. "Duha" suresinden sonra inmiştir ve konusu da bu surenin konusuyla yakından ilgilidir. Hatta bazı âlimler bu iki sureyi bir sûre saymıştır.
"Duha" suresi, vahyin birkaç gün kesilmesi ve Resulullah'ın gönlüne bir sıkıntının çökmesi üzerine inmiş gönlüne ferahlık gelmişti. İnşirah suresi bu ferahlığı pekiştirerek şanını yüceltmekte ve ona verdiği nimetleri sıralamaktadır.
Bu surede anlatıları şerh-i sadr yani Hz. Peygamberin göğsünün yarılması olayından maksadın ne olduğu tartışılmışsa da genellikle İsra hadisesindeki şerh-i sadr olduğu kabul edilmiştir. Hz. Peygamber bir defa, on yaslarında, bir defa da Mirac öncesinde "göğsün genişletilmesi ameliyesi" ne tabi tutulmuştur. Sure, insanın manevî bakımdan yetişmesinde, kemâle ermesinde büyük önemi olan "İnsan sadrı"na dikkati çekmektedir.
Sûreye ad olan "göğsün genişlemesi (şerh-i sadr)" olayının ilkini Allah Resulu şöyle açıklar: Ebû Hureyre (r.a), Hz. Peygamber'e, ilk peygamberlik belirtisinin ne olduğunu sorar. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle cevap verir: "On yaşlarında iken sahrâya (çöl) çıkmıştım. Başımın üstünde bazı sesler işittim. Bir adam diğerine, "İşte bu o değil mi" diye soruyor, diğeri "evet" diyordu. Bunlar daha önce gördüğüm hiçbir kimseye benzemiyordu. Yürüyerek yanıma geldiler. Birisi kollarımdan tuttu. Hiçbir şey hissetmiyordum. Birisi "yan yatır" dedi. Zorlamadan ve çekmeden beni yatırdılar. Birisi, "göğsünü yar" dedi. Göğsüme çıktı, kan ve acı olmaksızın, göreceğim şekilde göğsümü yardı. "Kin ve hasedi çıkar" dedi. Kan pıhtısı benzeri şeyleri çıkarıp attı. "Şefkat, merhamet ve rahmet doldur" dedi. Çıkardığı şey gümüşe benziyordu. Sonra sağ ayağımın baş parmağını hareket ettirdi ve şöyle dedi: Haydi git ve selâmet bul". Oradan, küçüklere karşı şefkatli büyüklere karşı merhametli olarak döndüm" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 139; İbn Kesir, Tefsîru'l Kur'ani'l-Azîm, İstanbul 1985, VIII, 451)
Taşınması Hz. Peygamber'e ağırlık veren yükün sırtından atılması "geçmiş ve gelecek günahlarının bağışlanmış olması"dır. Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Allah, bu fethi sana, geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamak, üzerine olan nimetini tamamlamak, seni dosdoğru bir yola iletmek ve seni sanlı bir zaferle muzaffer kılmak için ihsan etti" (el-Feth, 48/2-3).
Hz. Peygamber'in şanının yüceltilmesi; kelime-i şehadet, ezan, namazdaki tehiyyât, Allahumma salli ve Allahumma bârik duaları gibi doğrudan O'nunla ilgili dua ve niyazlarda açıkça görülür. Ancak, onun ins ve cinnin peygamberi oluşu, âlemlere rahmet olarak gõnderilmesi, evrensel ve son tevhîd dinini temsil etmesi en büyük şereftir.
Her zorluktan sonra kolaylığın iki defa tekrar edilerek bildirilmesi, müminleri zorlukları göğüslemeye teşvik etmektedir. Her gecenin gündüzü, karanlığın aydınlığı olduğu gibi, zulmün arkasından da adâletin, küfrün ardından İslâm hâkimiyetinin gelmesi umulur. Ancak bu kolaylıklara ulaşmak için yüce Allah'a yönelme ve kulluk gereklidir.
Yukardaki açıklamaları sorularla islamiyet sitesinden aldım. Ancak Peygamber Efendimizin hayatını okuduğum kitapta ve diğer başka sitelerde konu ile ilgili olarak Peygamner Efendimizin göğsünün yarılma olayı ilk olarak süt annesi Halime' nin yanında iken gerçekleşiyor ve o ana tanık olan süt kardeşlerinin olayı anlatmaları ile endişeye kapılan süt anne Halime ve eşi Haris, Efendimizi sağ sağlim götürüp annesine teslim etme gereği duyuyorlar. Hz. Amine Peygamber Efendimiz henüz 6 yaşlarındayken vefat ettiğine göre ilk şerh-i sadr (göğsünün yarılması) olayı daha küçük yaşlarda gerçekleşiyor.
-----------------------------------
İnşirah kelime anlamı olarak ferahlamak, genişlemek anlamlarına geliyor. Günümüz insanlarının bu anlamda ferahlamaya o kadar çok ihtiyacı varki.
Kendi adıma sohbet ortamlarına katılmak yada manevi anlamda beni motive edecek bir dostumla muhabbet etmek gerçekten ruhumu ferahlatıyor.
Yada çok sevdiğim namazım, okuduğum Kuranım......Hatta Rabbimin karşılaştırdığı bir takım olaylar beni tefekküre itiyor ve Yaradanımın varlığını, rahmetini bilmek beni ferahlatıyor....
Bazen okuduğum bir kitapta , şiirde yada dinlediğim bir ilahide buluyorum ferahlığı....
Rabbim içimizi ferahlatacak zamanları daim etsin inşallah..... Bu mesaj, m1gin tarafından, 29.03.2010 03:19:36 itibariyle düzenlenmiştir.
|
Değerli ISIK abla İnşirah suresi için geçerli açıklamaları yazmış tekrar olmasın diye bende acizane bendeki sırrını yazayım =)
Her Salı sevdiğim şahısları aramış ve böylece 1 yıl dolmuştu .
Bu nedenle arayıp bugun tam 1 yıl oldu , geçen sene sizi arayıp sadece Allah rızası için çok sevdiğimi söylemiştim,
şimdi de sizden hayatımda uygulamak için bir nasihat istiyorum =)
Sıtkı Hoca o zaman bana ; İNŞİRAH SURESİ' ni meali ile birlikte bol bol okumamı tavsiye etmişti
ve o günden sonra her gece muhakkak okumaya başladım =)
özellikle ;
Demekki zorlukla beraber bir kolaylık var
Evet o zorlukla beraber bir kolaylık var,
O halde boşaldın mı yine kalk yorul ve ancak Rabbine rağbet et , hep O'na doğrul !
ayetleri nefsimi ferahlatan ayetlerdir...
Rabbim yolunda yorulup ,
secdesinde boşalan sahih kullarından eylesin
- amin -
Bu mesaj, Z.SARI tarafından, 11.04.2010 19:35:30 itibariyle düzenlenmiştir.
|
Bu konuda, sureler hangi sıraya göre işleniyor, bilmiyorum.
Ama ben; daha önceden üstlendiğim "İhlas Suresi" borcumu, şimdi ifa etmek istiyorum.
Lise yıllarımda, sıkı ve fanatik bir radyo dinleyicisiydim...
Dinlediğim tek radyo kanalında, her gece bir vaaz, sohbet programı yayınlanırdı. Ben en çok, ateşli ve heyecanlı hitabeti sebebiyle Timurtaş Uçar Hocaefendi'yi severdim.
Öte taraftan, tatlı ve sakin hitabete sahip vaizleri dinlemekte biraz zorlandığımı hissederdim.
Hatta günün birinde bir mecliste, yeri gelmişti de bu durumumu bir Hocam'a ifşa etmiştim de; ileriki yıllarda benim de sakin konuşmaları tercih edeceğim iddiasında bulunmuştu.
Tabi o zamanlar pek ihtimal vermediğim için, bir miktar itiraz etmiştim.
Ve seneler sonra...
Timurtaş Uçar Hocaefendi'nin bazı kayıtlarıyla karşılaşıyorum... Eski günlerimi anımsayıp, heyecanlanıyor ve birkaçını dinlemeye başlıyorum...
Ama daha yeni başlamıştım! Neden yorulduğumu hissediyordum ki!?
Ve anladım ki, Hocam haklıymış...
Konuyla nasıl bir alaka kuracağımı merak ediyor olabilirsiniz... Doğrusu ben de merak ediyorum.... Bindim bir alamete, gidiyorum bakalım...
Ha işte! O zamanlar radyoda, Ali Sağir Hocaefendi'nin, ne çok sakin, ne çok alevli; orta şekerli diyebileceğim, hafiften yankılı sesinden, tefsir sohbetleri yayınlanırdı, çok defa...
Daha sonraki senelerde, Ali Sağir diye bildiğim hocanın kayıtlarının; Ali Küçük ismiyle internette sunulduğunu gördüm.
Hangi soyismin doğru olduğunu tam kestiremesem de, "sağir" kelimesinin "küçük" anlamına geldiğini anımsadım.
Mesajımı gereksiz yere bunca uzatarak, İhlas suresine yer bırakmadığımdan yakınabilirsiniz...
Haklı olabilirsiniz... Lâkin ben; kısa bir mealden sonra, konuyu Ali Küçük (Sağir) Hoca'ya devredeceğim için, biraz da vefa borcu niyetine, biraz olsun ondan bahsetmek istemiştim.
Neyse... Vira bismillah...
İhlas Suresi
Meal: Elmalılı Hamdi Yazır
1 - De ki; O Allah bir tektir.
2 - Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir.)
3 - Doğurmadı ve doğurulmadı.
4 - O'na bir denk de olmadı.
Şimdi huzurlarınızda, yukarıda sözünü ettiğim ve bir miktar vefa borcumu ödemek istediğim isim...
Dünyaca ünlü kârilerden kıraatlar da bonus olsun bakalım...
Bu mesaj, m1gin tarafından, 27.10.2010 23:13:21 itibariyle düzenlenmiştir.
|
Geç oldu ama güzel oldu m1gin.Sağolunuz.
Değerli hocamızdan Allah(c.c.) razı olsun inşallah.
Cuma Gününde ekleme yaparak bize böylesi güzel sohbeti dinlemeye de vesile olduğunuz için sevaba nail olasınız inşallah.
Herhangi bir sıra yok. Bundan sonraki işleyeceğiniz sure sizin takdirinize kalmış yani
İhlas Suresi ve 'Tevhid' söz konusu olunca aklıma gelen şu kıssayı eleyeyim bende.
Bilâl, İslâm'ın ilk tebliğ yıllarında Ümeyye b. Halef'in kölesiydi.İslâm'ın ortaya çıktığı yıllarda bir çok kimse,İslâm'a cephe almış ve sapıklıkta kalmışlardı.İşte Bilâl b. Rebah (r.a.) İslâm davetine ilk icabet edenlerden biriydi.
Ümeyye b. Halef, kölesi Bilâl'in müslüman olduğunu anladıktan sonra, onu İslâm'dan çevirmek için yapmadığı eziyet ve işkence kalmamıştı. Ümeyye, öğlen vakti güneşinin bir yanardağ kesildiği anda, Bilâl'i alır, kızgın kumların üzerine yatırır, sırtına kocaman bir taş koyar ve şöyle derdi: "Muhammed'e küfret; Lat ve Uzza'ya iman et. Yoksa onlara iman edinceye kadar böylece kalacaksın."
Bilâl'in kızgın kumlar üzerinde sırtı yanar, göğsü yanar, nefesi tıkanır, bu müthiş işkence altında saatlerce kıvranırdı. Fakat dudaklarında daima şu sözler dökülürdü: "Allahu Ahad, Allahu Ahad", Onun bu durumu, müşrikleri bile hayrete düşürürdü.
.
.
İşkence altında kıvranan Bilâl (r.a.)'a rastgelen Varaka b. Nevfel,"Vallahi ey Bilâl, Allah birdir, Allah birdir. " der, sonra da müşriklere dönerek: "Siz onu bu yüzden öldürürseniz, biz onu, kendimize örnek alırız." derdi
.
.
Bilâl'in efendileri olan Mekkeli müşrikler onu, çoluk çocuğun oyuncağı yapmışlardı, ona işkence edenlerden biri de Ebu Cehil'di. Ama Bilâl'e yapılan işkenceler sırasında gösterdiği sabır ve tahammül hepsini şaşkına çevirirdi. Nasıl oluyor da bu derece ağır işkencelere katlanabiliyordu.
.
.
Ümeyye b. Halef'in Bilâl'e yaptığı işkencelere çok üzülen Hz. Ebû Bekir (r.a.) ona bu işkenceden vazgeçmesini söylemiş o da; "Onun ahlâkını bozan sensin, onu bizden uzaklaştıran senden başkası değildir" demişti. Bunun üzerine Ebû Bekir es-Sıddık (r.a.) ona şu cevabı vermişti: "Benim yanımda senin şu kölenden daha güçlü ve kuvvetlisi var. Hem de senin dinindendir. İstersen onu al ve bunu bana ver." Ümeyye bu teklifi kabul edip öteki köleyi aldı ve Hz. Bilâl'i Hz. Ebû Bekir'e verdi. Başka bir rivayette Hz. Ebu Bekr'in onu yedi ukiyeye satın alıp azat ettiği kaydedilir.
Bilâl'i Resulullah'ın yanına götürüp azat etmiş ve Bilâl işkenceden kurtulmuştu. Elbette bu Allah'ın bir takdiridir.Bilâl Hz. Ebû Bekir'e bu sebeple borçlu değildir. İki mümin de görevlerini yapmışlar. Allah da onlara ecrini vermiştir.
|
|
|