gel dost beraber girelim âteşi aşkın menziline..
yandıkça yanalım yandıkça yanalım vuralım aşkın meyine..
sarhoş oldukça olalım, eripte küller meclisine..
yeniden can kesilip yandıkça yanalım yandıkça yanalım...
der sayarız kaleme değip kağıda düşüpte y/anmayı bekleyen sözlerimizi.. hem yazdırılırız hem kıskanırız onları.. merkezkaç kuvveti gibi birşey olsa gerek yazmak hem iştahı kabarık bir iştiyakla dökülmek, içe doğru çekilirken dağılıp saçılmak.. hem dışa doğru dökülürken toplanıp büzülmek gibi.. o nasıl bişey mi oluyor? tarifi kelimelere sığmaz bir şey oluyor.. ehli olanın elinde manasını bulan lâkin bizim gibi küpelilerin eline düşünce garip formatlara girebildiğinden anlaşılma payesi anlayışı ve hoşgörüsü engin okuyucunun elinde parlar bir kıvılcım oluyor işte.. daha fazla uzatırsam noktayı bulamayacağım galiba sustum :) nokta .
şimdiye kadar yazılmış dökülüp meydane gönüllere saçılmış sözcüklere sevgi ve saygılarımı sunar gönül hanemize usulca alıp hoşça misafir eylediğimizi emanetçilerine duyurmayı bir vazife bilirim.. bilirimki o sözcükler ne kadar hem görünüp hem görünmez olmayı dilerselerde tıkladıkları kapıdan girdiklerinde kendilerini görmezden gelerek ağırlanmış olmaktan hoşlanırlar.. velhasılı kelam Rabbim sözcüklerimizi ve dokundukları her bir yüreği Kendine bağlasın.. ne Onsuz söylenen sözün ne de O'na bağlanmayan muhabbetin tadı tuzu olmadığına dair farkındalıklarımızı artırsın ki biz ben derken de sen derken de işte şu derkende hep O'nu diyelim de beste beste hangi makamda olursa olsun bir O'nu terennüm edelim inşaAllah...
aslında diyeceğim herkeslerin güzel yorumları ve hoş mehabbetleri için teşekkür etmekti ya görünesi gelenler var imiş :) Allah cümlenizden razı olsun selam ve dua ile...