Hükümdar Timur hapse düşer bir gün,
ve umudunu yitirir.
Allah’ın işi bu ya, karıncayla karşılaşır,
yâda karınca azmini Timur’un gözüne sokar!
Bir buğday tanesidir karıncanın hikâyesi.
Kendinden kat kat büyük bir buğday tanesini
yuvasına ulaştırmak için her gün çabalar durur,
defalarca defalarca dener.
Yorulunca yuvasına gider biraz dinlenir,
sabah kalkıp bakar Timur,
karınca yine buğdayın peşindedir…
Saymaya karar verir Timur,
kaç kez düşürüp kaç kez tekrar kaldırmaya çalıştığını…
Bini geçer, yorulur saymaktan azmini, umudunu.
Karınca hiç yorulmaz yıkılıp doğrulmaktan.
Bir sabah ne görsün, şaşar kalır hükümdar,
karıncanın sırtında bir buğday tanesi var…
Timur karar verir o sabah, karıncanın taklitçisi olmaya,
O kararında ne kadar sadık olabilmiş bizi bağlamaz ama
bu hikâye bir yol açsın dileriz tükenmiş umutlara…
Bir sabah gerçekten gücüm kalmadığını anladığımda
kalkar kalkmaz gözümün çarpacağı bir yere
küçük bir not iliştiririm.
KALBİM!
Ne olur karıncayı unutma!
Karıncanın sahibini ise asla unutma!…