Ah winnipeg ah! :)
Alıntılamış olduğunuz şu bölüm, dünkü programı anlatıyor zaten.
1930’lu yıllar… İstanbul’u gören bir çatıda şiirle uğraşan Yahya Kemal’in masasına bembeyaz bir posta güvercini konar. Yahya Kemal “Gece” adlı şiirinde geçen “Bir yoldu, parıldayan gümüşten/ Gittik… bahs açmadık dönüşten” dizelerini bir kâğıda yazar, kâğıdı posta güvercininin ayağına bağlar, güvercini çatıdan uçurur. Hızla yol alan, coğrafyalar aşan güvercin Yesrip’e, yani Hicret ile adı Medine olan İslam Medeniyeti’nin neşet ettiği kutsal şehre ulaşır…
Ancak konu "Yahya Kemal" değildi işte... Masasına gelen güvercine yazdığı dizeleri bağlayan kişi Yahya Kemal miydi yani? Hmm... :)
Her neyse, çok önemli değil... Sadece yazınızın hatırına bir bakayım demiştim.
Gönül rahatlığıyla tesbih namazını kılmaya gidebilirsiniz. ;)
Diğer husus... Gelişime açık iseniz, kusurlarınızın bulunup adabınca söylenmesinden hoşnut olmalısınız. ;)
Benim zorlu biri olduğum ise, su götürmez bir gerçek! Diyecek bir şey yok yani.