Ruhumun Anavatanı

Asuman Küçükazay
Ruhumun Anavatanı

Bir insan için Mekke ve Medine’yi ziyaret etmek, o insanın miladıdır. Kâbe’yi gören bir insanın “Ben yine eski benim, hiç etkilenmedim” demesi imkânsız denilebilecek bir durumdur.

Çok şanslıyım ki, ilk kez ve üç kez çok genç yaşta ve Ramazan ayında nasip oldu.
O topraklara özlem duyuyorsanız, gitme kararı alındığı andan itibaren garip bir heyecan duymaya başlıyorsunuz. Gören herkes size Kâbe’yi anlatıyor ama siz hala neyle karşılaşacağınızı tahmin edemiyorsunuz.

Cidde’ye ulaştığınızda ilk şoku uçaktan inerken yaşıyorsunuz. Kapıdan çıkarken hiçte alışık olmadığınız sıcak ve nemli hava yüzünüze çarpıyor.
İşlemler bittikten sonra otobüslere bindiğiniz andan itibaren Mekke’ye ulaşmanıza bir saat kalıyor. Yıllardır beklediğiz ana tam bir saat!
İnanın o bir saat geçmiyor.

Ve o büyük an! O yaşınıza kadar kullandığınız birçok deyim o an anlam kazanıyor; “nefesi kesilmek”, ”dizlerinin bağı çözülmek”, ”kalbi yerinden çıkacak gibi atmak”, ”beyni durmak” ... örnekler çoğaltılabilir.
Ve bir şey daha anlarsınız, kimse size Kâbe’yi anlatamamıştır ve sizde anlatamayacaksınızdır. Herkesin kullandığı klişe cümleyi ben de kurmak zorunda kalmıştım: “Anlatılmaz, Yaşanır”.

Ramazan ayında yaklaşık iki milyon insan umre için Arabistan’da buluşuyor.

Her milletten insanla, kadın erkek omuz omuza Kâbe’yi tavaf ediyoruz. Tavaftaki kalabalığı şöyle tarif etmeye çalışayım. Dimdik durduğunuzu düşünün, başınızı öne eğmeye çalıştığınızda önünüzde bulunan insanın başına çarpıyorsunuz. Ayağınızı yerde sürüyerek ilerliyorsunuz. Namazda secdeye vardığınızda diziniz omzunuzla aynı hizada oluyor. Ama bunların hiçbiri size sıkıntı vermiyor, şikâyet etmiyorsunuz. Orada geçirdiğiniz her an için Allah’a şükrediyorsunuz.
Tavafta, namazda olduğu gibi okunacak standart sure ve dualar yok. Tavafa girdiğiniz an müthiş bir dua seline de giriyorsunuz. Kimi Kur’an okuyor, kimi dua, kimi zikr…
Gözünüz Kâbe’de, kendinizi orada olduğunuza inandırmaya çalışıyorsunuz. Kâbe’ye dokunduğunuz an kalbinize bir elektrik akımı başlıyor. Kendimi dev bir mıknatısa dokunmuş gibi hissetmiştim. Ayrılamıyorsunuz, sürekli bir çekim var. Niçin ağladığınızı bile o an tarif edemiyorsunuz. Günümüz dünyasında ağlamayı unutup kararan kalplerimizi, Allah temizlememiz için bir fırsat veriyor sanki. İmkânınız olsa saatlerinizi orada geçirip en ufak bir yorgunluk hissetmezsiniz.

İftar saati yaklaşırken ne ile orucu açacağınızı düşünmenize gerek yok. Medine’nin zengin iftar sofraları Mekke’de olmasa da zengin, fakir herkes elindekini çevresindeki ile paylaşıyor. Orucunuzu açtığınız gibi karnınızı doyurup fazlasını çevrenizdekilerle paylaşıyorsunuz.
Ayrıca orada ilk keşfettiğiniz şeylerden biri de zemzemin inanılmaz özellikleri.
Ulaştığımız ilk gün ihramdan çıkmak için tavaf ve sa’y yapmamız sabah namazına kadar sürmüş, sahur yemeği yiyememiştik. Beş dakika içinde içebildiğimiz kadar zemzem içip, orucumuza niyet ettik. Arabistan’ın konumu nedeniyle oruç süresi Türkiye’den uzun olmasına rağmen hiçbirimiz o gün açlık ve susuzluk hissetmedi. Oruç açan bir insan bir bardak soğuk su içse midesinde keskin bir acı hisseder. Her gün orucumu iki litre soğuk zemzem içerek açıyordum ve en ufak bir rahatsızlık hissetmiyordum. Ve üçüncü bir mucize de zemzemin böbreklere gitmemesi. Sadece ter yolu ile atılıyor.

İlk kez ezanı duymak, ilk kez cemaate katılmak, ilk kez secde etmek, yüce kitabımızı ilk kez duymak gibidir, orada ilk namaz.
Ezanın başlamasıyla bütün vücudunuzu bir ürperti sarar. Ezan, çağrı vazifesini orada tam anlamıyla yerine getirir. Farz, ezandan 15–20 dakika sonra kılınır. İmamın, safları sık ve düzgün tutalım, ihtarıyla namaza başlanır. O an dünyanın merkezi Kâbe’dir. Bütün dünya Müslümanlarının bu noktaya yöneldiğini düşünmek, seccadendeki mihrap yerine kıblene, Kâbe’ye bakmak. Fatiha’dan sonra gelen toplu “Âmin” sesi. Biz günahkâr ve gafil insanlar burada böyle hissediyorsak acaba, imamımız Hz. Muhammed (sav) olsaydı neler hissederdik, diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Ve gül yurdu Medine. Mekke karmaşa ve gürültülü bir şehirken Medine aksine huzurlu, sakin, insanı dinlendiren yapısı olan bir şehirdir.
Mekke’de olduğu gibi kadın erkek karışık ibadet etmiyoruz. Mescid-i Nebevi’yi cami gibi kadınlar ve erkekler için ayırmışlar. Bu nedenle de Peygamber Efendimizi ancak belirli saatlerde, belirli sınırlar içinde ziyaret edebiliyoruz. Kâbe’yi ilk göreceğiniz zamandan daha farklı bir heyecan oluyor, ilk ziyaret.
İsterseniz huzura çıkmadan kumluk olarak adlandırılan bölüme oturup Kur’an okuyorsunuz, başınızı kaldırdığınız zaman Yeşil Kubbe karşınızda. O an Peygamber Efendimizin sizi canlı olarak dinlediği hissine kapılıyorsunuz. Sonra hadis-i şerif aklınıza geliyor ve duygunuz mantıklı geliyor.”Vefatımdan sonra kabrimi ziyaret eden sağlığımda ziyaret etmiş gibidir.”

Medine’de dünyanın en büyük iftar sofrası kurulur. Bütün avluya önce kilimler ortalarına naylon sofralar serilir. İkindi namazının kılınmasıyla insanlar sofralara oturmaya başlar. Sofra sahipleri o an yoldan geçen insanları bile sofralarına davet ederler. Zengin fakir ayrımı yoktur. Zengin gurur yapmaz, fakir çekinmez. Sağında Sudanlı, solunda Pakistanlı, arkanda Endonezyalı, karşında Ürdünlü. Dil bilinmiyorsa bile bakışlar ortak, kuruyan dudaklar, yapılan dualar ortak.
Yiyecek dağıtımı oldukça düzenli ve öyle bereketli ki, hepsini bitiremez kalanı yanımıza alırdık. Taze ve kuru hurma, portakal, elma, muz, ayran, meyve suyu, yoğurt, Arabistan’da neredeyse milli yemek diyebileceğiniz tavuklu pilav. Yüzbinlere dağıtılan pilavı bir kere bile soğuk yemedik.

Medine’de üç Ramazan Bayramı geçirdim. Bayram namazına küçüğünden büyüğüne en güzel elbiseleriyle gelirler. Bir aylık bebeklere bile dantelli elbiseler giydirilir. Hiçbir bayram
sabahını ibadetle geçirememişimdir. Bunun sebebi etraftaki insanlara bakmaktan kendimi alamamamdır.

İstenilmese de, sayılı gün geçer ve ayrılık vakti gelir. Bu ayrılığı kıyaslayabileceğiniz hiçbir örnek veremem. Ne eşten ayrılmaya benzer, ne evlattan, ne de anne babadan. Dönüş tarihine iki gün kala içinize sıkıntısı basar. O gün geldiğinde ise, kavuşmak insanı ne kadar mutlu ediyorsa ayrılmakta o kadar üzer.
Özellikle ilk gidişte, çünkü içinizde “ya bir daha nasip olmazsa” endişesi vardır. Ayrılık anı gelince ciğerlerim nefes alma görevini yerine getirmiyordu, arkamı dönüp gidemedim. Attığım her adımda içimden bir parça kopuyor gibi hissediyor, çaresizlik duygusuyla kıvranıyordum. Kâbe ve Ravza sesleniyordu arkamdan “hani yıllardır bizim hasretimizle yanıyordun, şimdi bizi bırakıp nereye gidiyorsun?”.
Kelimelerin bittiği, gözyaşlarının bile duygularınızı ifade etmeye yetmediği ender durumlardan biridir. Artık tek duanız kalmıştır sessizce tekrarladığınız “Allah’ım tekrar
tekrar gelmeyi nasip et!” (Amin).

Elhamdülillah, Allah tekrar tekrar nasip etti. Her gidişimden ayrı tat aldım. Ve her seferinde farkettim ki yaz tatilinde bile evimi, memleketimi özleyen, dönmek için acele eden ben; sadece Medine’deyken kendimi evimdeki kadar huzurlu hissediyor, memleket hasreti çekmiyordum.
Bu, dünyaya gelmiş en güzel ev sahibiyle ilgili olsa gerek.

Allah gitmek isteyen herkese, en yakın zamanda gitmeyi nasip etsin.


Kutsal Topraklardan Kareler

Yazarın, kutsal topraklardan çekmiş olduğu fotoğraflardan birkaçı...

Kâbe, Mekke Mescid-i Kuba, Medine Mescid-i Kıbleteyn, Medine Harem-i Şerif, Mekke
Harem-i Şerif, Mekke Harem-i Şerif, Mekke Peygamberimizin Doğduğu Ev, Mekke Ravza, Medine
Bu sayfa, 15.01.2009 tarihinde yayınlanmış, 12.02.2012 tarihinde güncellenmiş ve 12499 defa görüntülenmiştir.
Oyla!
8,5 (1 oy)
Abonelik Bilgisi
Yorumlar
cyber 2009-04-09 10:12:07 Bildir!
Ruhumuzun anavatanının mucizesi ve altın oran(1,618) ile ilgili hazırlnmış bir fragmanı sizlerle paylaşmak istedim.

http://vimeo.com/3414223?pg=embed&sec=
ebru 2009-03-08 22:07:48 Bildir!
Herkese hayırlı kandiller...Rabbim hakımızda hayırlı olanı gönlümüzden geçen,gönlümüzden geçenide hakkımızda hayırlı eylesin...
CAMBAZ 2009-03-01 19:39:36 Bildir!
citizen Allah kabul etsin duaların için şimdiden teşekkürler:) hayırlısıyla gider gönersin inş selam götür bizden
esragul 2009-02-28 20:35:28 Bildir!
Böyle;"Kabe'ye gidiyorum",diyenleri duyunca içimde birşeyler kopuyor sanki.Allah henüz nasip etmedi.İnşaallah yakın bir zamanda,genç ve sağlıklı iken gitmek bize de kısmet olur.Allah sağlıkla gidip,hakkıyla ibadet edebilmenizi sağlasın.Hayırlı yolculuklar dilerim...
citizen 2009-02-28 17:02:19 Bildir!
Allah nasip ederse nisan ayının son haftası o güzel,mübarek topraklarda olacağım.Bu notu okuyupta benim içinde dua eder mi acaba? diye aklında geçiren bütün kardeşlerim,duam sizlerle olacak inşAllah.Allah isteyen herkese sağlıkla gitmeyi nasip etsin.Yakınlarında sağlık problemi olan arkadaşlar özel mesaj ile isim gönderirseniz Kabe'de isim ile dua ederim İnşAllah.
CAMBAZ 2009-02-19 18:53:44 Bildir!
sevgili m1gin zemzem suyu yurda girerken bi sınır kapısında dökülüp yerine çeşme suyu dolduruyormuş hacca giden tanıdıklarımdan birisi söylemişti inş doğru değildir.

gidenlerin geri gelmek istemediklerini imkan olsa hep orda kalmak istediklerini de bi çok kez duydum Allah gitmeyi herkese nasip etsin inş
ferhat 2009-01-27 13:15:53 Bildir!
hamd olsunkı gitmek nasip oldu bu genç yasımda dilerımkı ALLAH ısteyen herkese nasıp eder.teşekkür ederim
esragul 2009-01-16 16:31:06 Bildir!
Gözyaşları içinde,ekranı görebilmek için gözlerimi açmaya çalışarak okudum yazıyı.Daha önce gidenler anlatmışlardı ama bu şekilde hiç dinlememiştim.Ancak bu kadar gerçekçi anlatılırdı herhalde.Hiç gitmediğim halde kendimi orda hissettim ve gitmeyi ne kadar çok istediğimi farkettim.Allah gönülden isteyenleri en kısa zamanda kavuşturur inşaallah.teşekkür ederiz.
m1gin 2009-01-16 01:35:57 Bildir!
Bu konuda epey tecrübe sahibi birisinin izlenimlerini okumak da ayrıcalıklı bir durum olsa gerek.

Hiç oralarda bulunma durumum olmadı; ancak okuduğum, dinlediğim çalışmalar neticesinde, Medine denilince, "dinginlik, sükunet, huzur" gibi kavramlar geliyor aklıma.

Yazıyı okurken, Medine ile ilgili kısımda duygusallaştığımı hissettim.

Yazıda, zemzem suyunun böbreklere gitmediği ve ter yoluyla atıldığı şeklindeki bilgi beni şaşırttı. Bunu daha önce duymamıştım.
Bu konuyu internette biraz araştırdım.
Bu bilgiyle karşılaşmadım; ama en azından zemzem suyunun çok sayıda özelliğini okuma fırsatı buldum. :)

Bir de "tavuklu pilav" kısmında biraz yalandığımı itiraf etmeliyim. :P

İnşallah günün birinde Medine'yi ziyaret edip, hem zemzem suyu içer, hem de tavuklu pilav yerim. :)

Aşağıya alıntıladığım bilginin kaynağını bulmaya çabaladım; ancak birçok forumda, sadece bilgi sunulmuş. Alıntıyla yetinelim; zira internette kaynak bulmak oldukça çok zor. :(

Zem Suyunun Özellikleri
  1. Avrupa'da laboratuarlarda yapılan araştırmaya göre Zemzem suyu diğer sulara göre çok daha az kükürt taşımakta…
  2. Yine ayni araştırmaya göre diğer sulara göre çok daha besleyicidir ve
    çok daha fazla mineral barındırmaktadır.
  3. Kaynağı henüz bulunamamıştır. Nereden geldiği şu anki teknolojiye göre bile bilinemiyor. Yakınlarında hiçbir kuyu yok ve denize de 80 km uzaklıkta. Bu şartlarda suyunu denizden veya başka bir kuyudan alması imkansız. Nasıl oluyor da yıllardır suyu bitmiyor, bunu kimse bilmiyor.
  4. Açlığını gidermek için içen kişinin açlığını, susuzluğunu gidermek için içenin susuzluğunu giderir.
  5. Sadece 1,5 metre derinliğindeki ufacık bir kuyudan çıkan su, hac mevsimi boyunca milyonlarca hacının tüm su ihtiyacını karşılamaktadır ve hiçbir zaman ne azalma ne de kuruma göstermemektedir.
  6. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)`nun raporlarına göre dünyadaki en içilebilir ve sağlıklı sulardan biri.
  7. Amerika`da yapılan test sonuçlarına göre Dünya`da içinde mikroorganizma ve bakteri bulundurmayan tek su zemzem suyu.
Kullanıcı Adı:
Parola:
Bilgi Hatırlatma Yeni Üyelik
İletişim | Kullanım Şartları | Reklam Bilgileri | Tüm Üyeler | Ne Nasıl Yapılır? | Arama | RSS | Twitter | Facebook | Youtube

Son Üyeler: Ellaeso, molafm, Mete123456, Hayati, masalozt,
Son Oturumlar: