“Sokak çocukları neden Bankamatiklerde yatıyor, hiç düşündün mü?” sorusuyla karşılaşınca, pek düşünmedim. “Sıcak olduğu için tabi ki!” diye hızla cevap verdim. “Hayır!” dedi arkadaşım. “Görünmek için!”
aldığım cevap beni susturdu, düşündürdü. Sonra içimi acıttı.
Kimse görmemiş onları. Görünmek istiyorlar.
Kimse sevmemiş onları. Sevilmek istiyorlar.
Kimse ilgilenmemiş onlarla. İlgi istiyorlar.
Sokağa sığınan çocuklar.
Asıl mesele, “Sokağa atılan çocuk mu, sokağa kaçan çocuk mu?” Sokağa atılanı elbette vardır. Ancak sokağa kaçanların daha çok olduğunu düşünüyorum.
Bunlardan birisiyle tanışma imkanım olmuştu. Tanıdığım birinin akrabasıydı. Aile içinde yaşanılan sıkıntılardan o kadar bunalmıştı ki, sokağa sığınmış adeta. Yattığı yerde köpekler bile yatmazdı belki. Ama o yatıyordu.
Aile, sadece bedeni değil, ruhu da ısıtmalı…
Çocuk bakımı ve / veya eğitimi denilince, hep fiziki eğitim anlaşılıyor. Hasta olunca Doktora götürülür. Tedavisi için her tür fedakarlık yapılır.
Çocuk okusun! Okula gitsin. Başarılı olsun.
Annenin fedakarlığını düşünsenize!
Sabah erkenden kalkıyor. Kahvaltı hazırlıyor. Kıyafetlerini giydiriyor. Çocuğu elinden tutup okula götürüyor. Okul çıkışa kapıda bekliyor. Alıp eve getiriyor. Karnını doyuruyor. Ödevlerini yaptırıyor.
Ya babanın fedakarlıkları?
Çalışırken evlatlarını düşünüyor. Kazandıklarını kendine değil, onlara harcıyor. Her istediklerini almaya çalışıyor. Okul masrafları yetmezmiş gibi, dershaneye de gönderiyor. Okusun diye gerekirse birikimlerini bile satıyor. Ev, araba, arsa… Yeter ki okusun. Sadece okusun diye değil, iyileşsin diye de her masrafı yapıyor baba. Hasta olan evladı için her şeyini satmaya hazırdır babalar.
Elbette çocukların beden sağlığı önemlidir. Ancak beden sağlığı kadar ruh sağlığı da önemlidir. Anne babanın, “Anneliği – Babalığı bilmediğinin” en büyük kanıtı, şu soru da kendini gösteriyor. “Neyini eksik bıraktık? Ne istedin de almadık?”
Sahi eksik olan ne?
Ağaç büyütülür, insan eğitilir.
“Ağaç büyütmek ile insan büyütmek arasında ki fark ne o zaman?” sorusunun cevabıyla anlatmaya çalışayım eksik olan tarafı.
Ağaçların fiziki ihtiyaçları verilince kendiliğinden büyür. Güneş, toprak, hava, su… Ağaç böceklenirse ilaçla iyileşebilir. İlaçlanmak da, fiziki ihtiyacıdır ağacın.
İnsanın ağaçtan farkı, büyütülen değil, eğitilen bir varlık olmasıdır. Anne baba çocuğunu sadece büyütmemeli, aynı zaman da eğitmeli. Eğitilen beden değil, ruh ve kalptir. Eğitmek, davranış kazandırmaktır. “Hangi davranış?” sorusunun cevabını anne baba vermeli. “Hangi davranışı kazanmasını istiyorsalar o davranış kazandırmak için çaba sarf etmesi gerekiyor anne babanın.
Yaş ilerleyince kontrol ruh ve kalptedir.
Çocukların bedenleri belli bir yaşa kadar anne babaya muhtaçtır. Dayak yerken bile annesine sarılan çocuklar, bu muhtaçlığın göstergesidir.
Çocukların kalbine değil, sadece beynine işlem yapmaya çalışan öğretmen, öğrencilerinin yaşları küçükken kolay yönetir onları. “Küserim!” deyince, öğretmeninin üzmemek için sessiz duran, ödevini yapan öğrenci buna örnektir.
Çocukların yaşları ilerleyince bedenlerini, anne babaları veya öğretmenleri değil, kalp ve ruhları yönetmeye başlar.
Anne baba ruhu, öğretmen kalbi ihmal etmişse, ruhu ve kalbi tarafından yönetilen gençlerle iletişim kurmakta sıkıntı yaşarlar.
Çocukların bedenine anne babalık yapıyoruz. Ya ruhları?
İnsanı sadece fiziki bedenden ibaret sanan anne babalar, mutlu çocuk yetiştirmek için onların fiziki ihtiyaçlarını gidermek yeterli sanıyor. Tüm enerjisini çocuklarının fiziki ihtiyaçlarını gidermeye harcıyor. Bu konuda başarılı da oluyorlar. Bedeni yöneten ruhu kim eğitecek? Kişiliğini, karakterini, ahlakını kim şekillendirecek?
Beyinlerine bilgi yükleyerek öğretmenlik yapıyoruz. Ya kalpleri?
İnsan beyinden ibaret bir varlık değil ki! Kalbine kim eğitim verecek çocukların? Kimi sevecek? Kime hayran olacak? Kendine kimi örnek alacak?
Şiddet ruhun isyanıdır!
Şiddete bulaşan, kavgaya karışan, ailesiyle problemler yaşayan, öğretmenleriyle anlaşamayan gençlerin hayatını dinlediğiniz zaman, olaylara bakış açınız değişiyor.
Ruhun açlığını, kalbin sevgiye muhtaçlığını kaldıramaz insan. Çok acı verir sevgisizlik. Bu acıyı bastırmak için sigara, içki, tiner, kokain gibi maddelerle uyuşturur bedenini. Şiddet, bazen kendi dışına, bazen kendine uygulanır. Jiletle kendini kesenler, tinerciler, uyuşturucuya başlayanlar, erken yaşta alkol bağımlısı olanlar, intihara teşebbüs edenlerin çoğu, şiddeti kendine uygulayanlardır.
Bazıları şiddeti kendine değil çevresine gösterir. Saldırganlaşır. Başına gelecek kötü olayları düşünmez bile. Dayak yemek, zaten alışık olduğu bir şeydir. Hapse düşmek, onu korkutmaz. Soğukta aç kalmaktan iyidir cezaevi onlar için.
Şiddet doğuştan gelen bir özellik değildir.
Şiddet; yaralı ruhun, sevgisiz kalbin isyanıdır.
Evladının ruh ve kalbini ihmal eden anne, anneliği bilmiyor demektir.
Evladının ruh ve kalbini ihmal eden baba, babalığı bilmiyor demektir.
Öğrencisinin ruh ve kalbini ihmal eden öğretmen, Öğretmenliği bilmiyor demektir.
Ne ekerseniz onu biçersiniz!
Sait ÇAMLICA