Bireysel Mesaj Gösterim Modu

Görüntülenme: 178165
Büyücü Meseli
2010/09/18 0:21
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 6,6 (12 oy)

BÜYÜCÜ MESELİ

not: bu bir masal değildir.

Tık tık tık!
-Kimsiniz?
-Büyücü
-!......
- Siz bana evinizin kapısını açın; ben de size farklı bir hayatın kapılarını… Korkmayın benden, size bazı güzellikleri yaşama olanağı sunacağım. Tabi bunun için… Beni içeri almalısınız.

Kapı açılır. Büyücü içeri girer ve kıza dönerek:
- Dile benden ne dilersen!..

Kızın gözlerinin içine bakar:
- Evet şimdi bana ne istediğini söyleyebilirsin: elmaslar, altınlar, mevki, zenginlik, bilgi, güzellik, zengin arkadaşlar, şöhret, gençlik, sağlık, emrinde köleler…Sen seç, ben verebileceğim kadarını sana vereceğim.

Kız tedirgindir ve yaşadıklarının bir hayal olabileceği zannına kapılır. Etrafına bakınır, sonra kuvvetlice bir çimdik atar koluna…

Büyücü:
-Hadi ama neyi düşünüyorsun bu kadar? Neden tereddüt ediyorsun? Bak bu evi ve bu kasabadaki bütün evleri dolaşıyorum, insanların çoğu bana güveniyor ve istedikleri hayatın saltanatını sürüyor. Sen niye bu kadar kararsız kaldın anlamadım? Bak, bu ev eski ve gösterişsiz; dilersen bu evini saray yaparım. En güzel kıyafetler, maskeli balolar, mücevherler… Senin diğer insanlardan neyin eksik? Onların hemen hemen hepsi bu zevkleri tadıyorken senin bunlardan mahrum kalman, önüne gelen fırsatı geri çevirmen… Bak; sana söylüyorum ,insanların çoğu teklifimi kabul eder. Bir sen akılısın da onlar mı aptal?

Kız düşünceliydi… Büyücünün vaat ettikleri geçti gözünün önünden… Ne kadar güzel şeyler vaadetmişti ona, hayatında göremeyeceği şeyler…
Biraz düşündü; neden kabul etmiyordu ki, kabul etmesine mani ne idi? Doğrusu; büyücü haksız değildi. Şu kasabada bir kendisi mi akıllıydı? Yada aptal?

Kararını vermesi uzun sürmedi. Kızın başı da burnu da havada; aklı zaten bir karış…
- Kabul ediyorum, dediklerinin hepsini istiyorum, dedi tamahkar…

Büyücü sırıttı, sırıttı… O, kendine verilen görevi yapıyordu. Onun görevi kovalamaktı insanları; ikna için… Herkesle muhatap olur; kabul ettirebildiğine ettirirdi, ettiremediğine de…

Büyücü:
- Şimdi gözlerini kapa ve istediklerini söyle, verebildiklerimi sana vereceğim…

Kız:
- Saray istiyorum, prensle evlenip kraliçe olmak istiyorum, hizmetçilerim uşaklarım olsun, güzel kıyafetler istiyorum…

Büyücü; kıza gözleri kapalı olduğu müddetçe hayatının bu zevklerle, bu tatlarla süreceği sözünü verdi ve ekledi:
- Ben gittikten sonra sakın ola ki gözlerini açmayasın. Malum; ben burada bulunmadığım için büyünün etkisi ortadan kalkabilir. Özellikle evinle , bu evdeki kendinle baş başa kaldığında büyü bozulur. Bunu da kabul edeceğini düşünüyorum…

Kız başıyla onadı büyücüyü. Ve rüya başladı… Kız gözlerini kapadığı an kendini sarayda, hizmetçileri de yanında buldu. Üzerinde hayatında gördüğü en güzel elbise, ayağında elmas pabuçları, gümüş tokaları, pırlanta küpeler… Rüya mıydı bu? Kendi sorusuna kendisi cevap verdi: Rüya falan değil; bunların hepsi gerçek… Hatta gerçeğin ta kendisi. Hepsine dokunuyor, hepsini görebiliyor, üzerindeki parfümün kokusunu bile duyabiliyordu. Böyle rüya mı olurdu? (bir duraksama…)

Evet rüya aynen böyle olurdu. Gözleriniz kapalıdır ama siz bir şeyler görürsünüz. İnsanlarla muhatap olursunuz, konuşursunuz, dokunursunuz, ağlarsınız, gülersiniz…Eğer benim gözlerim kapalı olduğu halde buradakileri görüp hissedebiliyorsam…Rüyada da her şeyi bizzat yaşarsın ama uyanınca biter. Sonra içini korku bürüdü, bunun bir rüya olması ne kadar kötü olurdu. Bunu test etmek için gözlerini açmayı düşündü ama büyücü büyünün bozulacağını söylemişti. Buna da cesaret edemedi. Eğer büyü bozulursa bir daha büyücüyü nerede bulacaktı. İyisi mi rüyaysa bile bu rüya devam etsindi...

Her güzel rüya görenin uyanmak istemediği gibi o da güzel rüyasından uyanmak istemedi. Ama işte rüyaydı. Peki; her rüyanın aynı zamanda sonu yok muydu? Uyuyan güzelimiz hiç uykusundan uyandırılmayacak mıydı? Uyandıranın ne şekilde geleceği bilinmez ama… Bu bir masal değildi, onu uyandırmaya gelen de bir prens olmayacaktı…

Yaşadığının bir rüya olduğunu bilse gözlerini açar mıydı acaba? Yoksa bunun bir rüya olduğunu bile bile inatla; gözkapaklarını kirpikleriyle mi zincirlerdi rüyasına? Kopmamacasına…

Sorsak ona: "Hayatların tartıldığı terazide rüyan kaç paha?"

Susar…Gözkapakları konuşur, kirpikler konuşur… İnsan susar… Neydi rüyasının değeri neydi? Bir bilebilseydi…Hayatlara değer biçilen günde, rüyanın okunmazdı esamesi… Düşünebilseydi bir lahza belki bu rüyaya kanıp aldanmazdı…

Ama aldandı, aldandı… Bitmemecesine uzun bir rüyaydı belki onunkisi ama bitmemece diye bir şey yoktu… Her rüya görenin rüyası gibi bu rüya da bitmeye mahkumdu.

Büyücü bıraktı gitti o hala rüyasında… Uyanmayacak mı?

"Ama Allah, onlara (Kendisi tarafından) belirlenmiş bir vadeye kadar mühlet tanır, vadeleri dolunca da (anlarlar ki) Allah kulların(ın kalplerindekin)i görmektedir." Fatır suresi 45

Çekmeceyi açtı şöyle bir göz gezdirdi.işte oradaydı, kıyafetine en uygunu buydu. Altın sırma işlemeli eldivenleri aldı… çok güzeldiler, eline taktı. Baktı, baktı…
Derken…
Can evinin kapısı çalındı…
Tık tık tık!

Kapı tıktıklarıyla birlikte kalbin tıktıkları da durduğunda; ve dahi can evine girilip gerçekle yüzleşildiğinde, uyandırıldığında…

"İnsanlar uykudadır ölünce uyanırlar." (Hadis-i Şerif)

“Büyücü Meseli” biterken asıl hikaye mi başlıyordu? Peki o hikaye… Var mıydı o asıl hikayeyi okuyan… Yeni hikayenin kârileri nerede; söylesin bize… Okuyan…Var mıydı okuyanlardan dönebilen geriye?
Büyü bozuldu; büyücü nerde?..
Senin büyücü dediğin…
Bu meselde dünyaydı…
Can evini sen; büyücüye büyülettiğin bir rüyayla değiştin..
Asıl dünyayı mecaz olanıyla değiştiğin gibi…
Uyuyan güzele benzediğin kadar külkedisine de benziyorsun… saat on iki…
Topla pılı pırtını Sindrella… pılın pırtın?
Kristal ayakkabıların da mı yok?
Oysaki bizim bildiğimiz Sindrella hikayesinde her şey aslına döner…saat on ikiden sonra balkabağı, fareler, eski elbisen artık seninleydi…Bizim bildiğimiz hikayede; bir tek ayakkabıların değişmezdi…
Peki bu hikayede?...
Ben diyorum ki; belki yine bir tek seninle onlar gelir… Yaptıkların; ettiklerin kristal ayakkabıların…
O zaman bu mesel de iyiliklerin senin…
Kristal ayakkabıların olsun…
Sadece onları götürebilirsin. Büyücüye takas ettiklerinden bir tek onlar sağlam çıktı çünkü…
Sadece onlar gerçekti…Götürebildiğin iyilikler, işlediğin hasenat…
Ve büyücü tüm can evlerini dolaştı kandırabildiğini kandırdı…
Tık tık tık!

Beyza UZ

Bu mesaj, m1gin tarafından, 15.10.2010 18:08:39 itibariyle düzenlenmiştir.
Abonelik Bilgisi Abonelik
Kullanıcı Adı:
Parola:
Bilgi Hatırlatma Yeni Üyelik
İletişim | Kullanım Şartları | Reklam Bilgileri | Tüm Üyeler | Ne Nasıl Yapılır? | Arama | RSS | Twitter | Facebook | Youtube

Son Üyeler: paraklit, ZUBEYR, MEMUR58, ben_enemie, Ellaeso,
Son Oturumlar: