Bugün fark ettim Zuhal’ in simgesini. Daha doğrusu kızım deyince dikkatimi çekti. “anne Zuhal ablanın resmi dünya çocukları”. Gözüm simgesine takıldı ve ayrıntıları fark ettim. Hiç dikkatli değilmişim. Kendi kendime gülümsedim kızıma çaktırmadan. “ hı hı ” dedim sanki biliyormuş gibi
Sevgili Zuhal kendisini anlatan bir simge seçmiş meğer.
İçindeki çocuğu hep canlı tutan ve çevresindeki insanların içindeki çocukları uyandıran Sevgili Zuhal bayramın kutlu olsun, bayramımız kutlu olsun
İçimizdeki Çocuk Ölmesin...
Hepimizin içinde yaşayan, eskilerden bir tanıdık, bir ayrıntıdır o.Belki varlığını, uzun süredir hissetmediğimiz ama içimizde yaşayan. Arada sırada söyle bir başını uzatan gözleri kıpır kıpır sevgi kıvılcımlarıyla dolu.O geçmişimiz, içimizde yaşatmamız gereken çocuk yanımızdır…
Üzerindeki takım elbiseye bakıp ta koca bir ah çekmek geçiyor içinden değil mi.
Belki haklısın, artık büyüdün. Nerden çıktı şimdi bu içimde yaşadığım kıpırtı da diyebilirsin. Seni tetikleyen ne olmuş olabilir ki. Gördüğün pamuk şeker mi, parktaki çocuklar mı kayan, sallanan, top oynayan. Belki de annene duyduğun özlem tetikledi bunu. Sebep ne olursa olsun içindeki kıpırtının sesini dinle. Sen ne kadar büyüsen de o yaşamak ister. İçimizdeki çocuk ölmesin…
Hadi bu gün çıkar üstündekileri ve daha rahat olabileceğin giysini giy. Önce bir parka git. Biraz parkta otur . Gözle biraz oradaki çocukları, yüzlerindeki mutluluğu oku. Kuma, toprağa bulanmış yüzlerindeki ışığı gör. Önce bu sıcaklığın yüzüne yansıdığını sonrada gülümsediğini kısa bir sürede fark edersin. Bir ışık yayılır yüzüne ve bu ışığı etrafına o kadar güzel yansıtırsın ki ve fark edersin içinde yaşayan çocuğun hala oralarda bir yerlerde olduğunu. Buda senin bütün hareketlerine ve işlerine yansır. Korkarak sana dosya getiren sekreterine, iş ortağına, sana tedirgin bakan komşunun oğluna, en büyük ayrıntı kendi çocuğuna…
İzin ver pamuk şeker ellerine ve yüzüne bulaşsın. Yediğin çikolatadan zevk al.Elma şekerini yerken önce sapını çıkar ve onu ellerine al. İzin ver ellerin, yanakların, dilin kırmızı olsun. İzin ver içindeki çocuk ortaya çıksın. Bu koca bedenin olaylara bakışı değişsin artık.
Kuşları farklı görsün, kedilere başka baksın, hayatta iş dışında para dışında, yaşanacak güzellikler olduğunu anlasın. Koca bedenin ve küçük ruhunla tanımaya çalış dünyayı. Ne kadar heybetli bir beden ama ne kadar çocuksu bir dünya yarattığına bak. Masum, duygusal, Kaf dağının bütün masallarıyla beraber gerçekler ülkesi birlikte. Bak bu gün çiçekler bile daha bir başka. Yansıttığın mutluluğu görebiliyor musun?
O zaman izin ver içindeki çocuk dışarı çıksın. İçimizdeki çocuk ölmesin…
-alıntı-