Taklitlerden Sakının
Şimdi ,”Harekete geçme zamanı”...
Malum, hareket berekettir!
Bereketli hareketin, niyeti de malumdur...
Ameller de niyetlere göredir.
Niyeti, sakat olanın ameli de sakıttır.
Sakıt hükme , ”anlam “ kasıttan çok öte manalar yükler.
Çünkü kastı aşan bir durum söz konusudur...
Tilkinin, doğasından dolayı kurnazlığı “yadırgı“ yorumuna açık bir hal değildir.
Yaşamını idame acısından kurnaz olmak zorundadır...
Nihayetinde bu tür bir davranışla alakalanması da öyle çok uçuk, kaçık, hesaba, kitaba gelmeyecek bir iştigaliyetle sonuçlanmaz.
Garibin, onca gayret, çaba ve emekten sonra ancak yiyebileceği bulduğu bir tavuktur...
Anlayacağınız, bu tür sıfatından dolayı ödediği kefaret vallada billada çektiği çileye değer bir sonuç değildir.
Hele, hele, siyasetin kurnaz tilkilerinin yapıp, ettikleri hesabın sonucuyla kıyaslayınca, alemin en masumu, sayılmamasına hiçbir sebep yoktur.
Şeytanın, benim doğamda ki “kötülük” insanın doğrusuna değil gerçeğini ayartmakla alakalıdır” ifadesi burada daha içerikli bir anlama dönüşür...
Doğru ve gerçek farklı anlam kurgularıdır...
Doğrunun hakikati, her zaman, ”olmazsa olmazlıkla” ilişkilidir.
Ama gerçeğin doğrusu her zaman hakikatle ilişkilenmez.
Gerçeğin, doğrusu kırılgan olabilir...
Örneğin, yakın uzak ilişkisinde, ”Hısımlık” bir doğrudur ama salt kendi başına değeri olmazsa olmaz kılan bir hakikat hükmüyle sonsuz öncelikle adlandırılamaz.
Aldığınız kızı boşadığınız da, bu gerçeğin doğrusu da hükümsüz kalır...
Şeytan ondan derki, "Ben hakikate halel getiremem.
Siz bakmayın taklitlerimin bana yönelik oluşturduğu kastı aşan yüklemlere...
Onlar, benim taklitliğimle görev üstlendiklerinden maskelidirler...
Oysa benim maskem hiç olmamıştır...
Yoldan çıkmışlığım da asla doğrumun hakikatine yönelik değildir.
Ben gerçeğimin doğrusunda ki kırılmanın adıyım...
Onun için uyumayanları ayartamam...
Uyanmak ne hüzün değil mi?”
Mevzuyu, böyle bir ironiyle renklendirdikten sonra, şimdi hareket adına rol üstlenen taklitçileri resmigeçide tabi kılabiliriz...
Bu ayartıcılar, “Hareketi” uyuyan güzeller düşüyle tanımladıklarından düşleri de, malumu ilanla alakalandırıp, niyeti sakıt hükme konu kılma hevesindedirler...
Mahalli seçimlerde, hareketin başarısının hakikatiyle bunların doğrularının gerçeği asla ve asla örtüşmemektedir...
Neden mi?
Nedeni, tavır ve davranışlarının malumu ilanıdır...
Tüm taklitçiler gibi şimdiden ayartmayla alakalanmışlardır...
Onun için büyük hesapların değil küçük amaçların peşine takılmışlardır.
Hepsinin, bir cümle 'Etraf ve Efrat olarak düşleri akçeli hesapların Pazarlıkçılığında' rol kapmaktır.
Başkentin Belediye Başkanlığına talip olmak gibi bir niyet taşımamaktadırlar...
İl genel meclis üyeliği yada büyük şehir belediyesi meclis üyeliğine göz dikmiş bulunmaktadırlar...
Başkentin tescilli tahsilâtçıları bu niyetin malumu ilanını çoktan gerekli mercilere göz kırpma hali kılmıştırlar.
İşareti, alan Başkent dukası da bunları halay kırıklığına uğratmayacak, ucuz işleri şimdiden bunlara taksim edecek şekilde kayıt altına almış bulunuyor...
İşin garip ve vahim olan tarafı 'Bozkurtların alanında kurnaz Tilkilerin' hüküm sürüyor almasıdır.
Anlayacağınız, Bozkurtlar adına artık Tilkiler tercih yapıp teklif sunumu yapmaktadırlar...
Taklit işte böyle bir şey!
Biz Hoca Nasrettin’in darbı meseleni aktaralım da konumuza nasıl anlam katacak hep beraber görelim...
“Hoca bir gün Camide ellerini açıp dua ediyormuş...
Tabi Hocanın istekleri öyle basit, sıradan, ucuz şeyler değil.
O sıra Hocanın yanında da bir gariban ellerini açıp, seslice “Allah’ım bana bir akçe buldursan da karnımı doyursam diye niyazda bulunur...”
Bu niyazı duyan hoca sinirlenip hiddetle yerinden kalkar ve adama seslenir;
“Al şu bir akçeyi de sen aradan bir çık,
Böyle ufak tefek şeyler için Allah'ı meşgul etme” der...
Etkili ve yetkili beyler önlem almazsa önümüzde ki mahalli seçimlerde, birileri de aynen hareket deki kurnaz tilkilerin, ucuz niyetini okuyup, ”alın şunu da aradan bir çıkın diyecektir.
Sahi, Şeytan taklitlerinden şikâyetçi de biz niye değiliz?
Üstünlük değil inkâr ayartmacıların taklit maskesidir...
Malum, Şeytan Tanrının varlığını, birliğini inkâr etmez.
Sadece üstünlük iddiasında bulunur...
Şeytanın avukatlığını yapmamız taklitlerden sakınma adınadır.
Alişan SATILMIŞ
DipNot ;Aslında Fikir Meclisi köşesinde sunacaktım m1gin abim kesin buraya taşır dedim =) Hiç kendisini yormadan Fikir İstasyonun da paylaşayım dedim =)
Amma buraya da birbaşka yakıştı =)