Bireysel Mesaj Gösterim Modu

Görüntülenme: 109648
Güzel Bir Yazı
2009/12/20 20:54
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Bir yazı okudum az önce. Nasıl beğendimi tarifim zor.

Yumuşacık bir kalemin, kalbe dokunan kelamları...

İşte buyurun...


Kar Dilinde Aşk

Elimde karlı günlerden kalma bir fotoğraf karesi. Arkasında el yazısıyla Başo’nun şiirinden iki mısra eklenmiş: ‘Gel, karı seyredelim/Gömülünceye dek.’ Bu davete yüzümü dönüp elimdeki biletle uzun bir yolculuğa çıkıyorum. Gündemden, dünyada olup biten her şeyden kopup karı seyretmeye gidiyorum.

***

‘Allah kar gibi gökten yağınca’ (*)

Meryem orucu tutmuş kalbimizle karı seyrediyoruz.

Kar yağıyor üzerimize.

Sadece toprağı değil, kalbimizdeki acıları ve hüznü de kara gömüyoruz.

 

Rahmetli anneannemden kalma kar taneleri gibi bembeyaz tespih taneleri kayıyor bir elimin parmaklarından…

Diğer elimin parmakları pencereden uzanmış, ipi kopmuş tespih taneleri gibi yeryüzüne doğru savrulan kar tanelerine dokunarak Allah’tan rahmet dileniyor.

Gökyüzünden üzerimize rahmet yağıyor.

Kalbimi kirleten öfkeyi kara gömüyorum…

Bu gece karın ninnisini dinleye dinleye büyümüş çocukların duyacağı kadar güzel bir müzik çalıyor yeryüzünde.

Kar tanelerinin şehir ahalisine yüzlerce yıldır söylediği‘sessiz bir musikidir’ bu!

İşte gecenin bu vakti camın önüne oturmuş karın sessiz müziğini dinlerken, ‘her yeri kar kapladı hayvanlar aç kalacak’ tedirginliğiyle annemin sabah erkenden elimize tutuşturduğu bir torba dolusu et suyuna batırılmış ekmekleri kedilere, köpeklere vermek için dışarı çıktığımız günleri hatırlıyorum.

Bir de kuşlar yesin diye balkona, pencere önüne koyduğumuz yiyecekleri…

Kalbimi karın merhametli beyaz yüzüne gömüyorum…

 

‘Uyan kar yağıyor!’

Sesiyle uyandırılan dostlukları hatırlıyorum. ‘Karlı bir gece vakti’ uyandıracak dostu olmayanın kendine esef etmesi gerektiğini bilen güzel dostlarla çıkılan karlı yolculukları..,Soğuğa aldırmadan

-insanların henüz dokunmadığı- kuytu köşelerdeki kardan çarşafların üzerinde yan yana uyanıp gökyüzünü seyrettiğimiz günleri hatırlıyorum.

Sıcak yatağından kalkıp bir gece yarısı kapımı çalan kadim dostluğa sevgimi gömüyorum…

 

***

Sevinçle uyanıyoruz geceye… Penceremiz gökyüzüne açılıyor.

“Sen dünyada ve ahirette kalbimdesin” diyor. Sonra susuyoruz. Tıpkı eski günlerdeki gibi uzun uzun susuyoruz!

Ruhuma ruhu dokunuyor. İnsan olmanın yükünü alan bir dokunuş bu!

Ruhum bir milim daha genişliyor, kuşlar kalbimde kanat çırpıyor…

Hala aklında mı bilmem. Hani her zaman yemek yemek ve çay içmek için aynı mekana giderdik ve orada sık sık Edip Akbayram’ın ‘Hava nasıl oralarda üşüyor musun” şarkısını dinlerdik. Bu şarkının üstüne bir sigara yakardık. Sonra gözlerimizi kapatırdık ve kendimizi müziğin sesine ve içimizin sessizliğine bırakırdık…

Hala aklında mı bilmem. Karın yağdığını bir müjde olarak birbirimize verirdik. Sonra dışarı çıkar uzun uzun karda yürürdük ve ne çok üşürdük ne çok! Üşüyen ellerimizi kış güneşine doğru uzatıp ısınmayı umardık. Yakardı güneşin sıcaklığı elimizi, yüzümüzü de bir türlü soğuktan moraran ellerimizi ısıtamazdık. Belki de o günlerden kalma hala bana ‘Sen kış güneşi misin/yakarsın ısıtamazsın’ mısrası anlatır en güzel aşkları.

Bilmem kurşun kalemle defterime yazdığın bu şiir hala aklında mı?

Hala aklında mı bilmem.Seninle susmayı ve karda yürümeyi ne çok severdik. Şehir arkamızda kalırdı da biz yorulmayı bilmezdik. Çok üşüdüğümüzde Hemşin Pastanesi’ne sığınırdık.Rahmetli Nail Amca büyük bardaklarla çaylar ikram ederdi.

Duvarlarında eski plak kapakları, resimler, antika eşyalarla dolu olan bu pastaneden hiç çıkmak istemezdik. Zeki Müren’den, Münir Nureddin’den birbirinden güzel parçalar dinler ruhumuzun penceresini eskilere çok eskilere doğru usulca açardık o uzun kış gecelerinde.

Necip Fazıl’ın Kars’ta askerlik yaptığı yıllar bu pastaneye uğradığını, Ahmet Hamdi’nin, Mehmet Kaplan’ın bu pastanede yaptığı edebi sohbetleri anlatırdı Nail Amca büyük bir heyecanla. Sonra yıllarca gönül kapısını herkese açmanın karşılığı olarak kendisine verilen UNİCEF’in hoş görü ödülüne gelirdi konu...Konu konuya açardı, bizi de alır yanına eski günlere götürürdü her gece…

Hala aklında mı bilmem. Biz o şarkıları dinlerken kalbimiz bir yıldız gibi kayardı.

‘Tennure giymiş ağaçlar’ın üstünde kuşlar dönerdi…

Tennure giymiş çam ağaçları etrafımızda dönerdi…

Dönüp dönüp yine aynı yere gelirdik.

Bir çığ-lık kopardı içimizde.

Kimselerin duymayacağı kadar derinden.

Kimsenin duyması imkansız o çığlık sesiyle uyanırdık her sabah.

Her sabah aynı rüyadan uyanırdık.

Birbirimize uyanır gibi!

(*) S.Karakoç’un Kar şiirinden.

Not… Gündemden kopup bir kar topu gibi uzaklara savruldum. Gözlerimi kara gömdüm başka bir şey de gördüğüm yok.

Dönünce görüşmek üzere…

Ayşe Olgun - Haber 7

Okurken aşağıdaki şarkıyı dinleyebilirsiniz.

Bu mesaj, m1gin tarafından, 21.12.2009 00:53:26 itibariyle düzenlenmiştir.
Abonelik Bilgisi Abonelik
Kullanıcı Adı:
Parola:
Bilgi Hatırlatma Yeni Üyelik
İletişim | Kullanım Şartları | Reklam Bilgileri | Tüm Üyeler | Ne Nasıl Yapılır? | Arama | RSS | Twitter | Facebook | Youtube

Son Üyeler: paraklit, ZUBEYR, MEMUR58, ben_enemie, Ellaeso,
Son Oturumlar: