mutluluk bir mavi hülya
onu dünyada arama
gelir seni bulursa varlığına kanma
yegâne mutluluk anı var oda
Rabbine kavuştuğun anda
garip bişey bu mutluluk dediğimiz şey hep aranıyor ama aslı muamma.. o orda aslında da belki biz labirentleri seviyoruz. arıyoruz derken onu labirentin en ulaşılmaz yerine konduruyoruz sonra işin içinden çıkamıyoruz.. yani eğer ki aşıklar yanık yürekliler hüzün sahipleri yangılarıyla dertleriyle mesût iseler bizim aradığımız mutluluk nesnesi ne ola ki?! sanrılarımız bizi nereye götürüyor belki bunun farkına varmalı! almak mıdır mutluluk? beklediğine erişmek midir? yoksa beklediğini beklerken ki halin heyecanın midir? vb vb vb ...
Bir şeyi biliyorum ki verdiğim ölçüde mutluyum, mutlu edildiğim ölçüde değil mutlu edebildiğim (yani aslı itibariyle vesile olabildiğim) ölçüde mesut ve yaşamaya iştiyaklıyım.
yani mutluluğu aramak bir yaşam biçimi olmamalı bizim için diye de düşünüyorum. Çünkü şu dünya üzerinde neye elimizi uzatsak fena bulacağı için tam bir mutluluk haline ulaşmak zaten görünür bir durak değil. Kula düşen Rabbiyle irtibatını sağlam tutabilecek yolları aramak bulmaktır ve her an hizmet soluklu yaşayabilmesidir. Hakkın kölesi olduğu, nefsani arzularından kurtulduğu ölçüde bir huzurdan söz edilebilir değil mi? Bunun dışında hep bir arayış ve huzursuzluk hali vuku bulacaktır ki bu durumda yaşamaktan zevk almak pek de mümkünlü değildir.
ve diyor ki Musa Hûb “Mutluluğu ruhanî lezzetlerde aramalı insan. Sonsuzluğa inançta. Güzeller Güzeli’nde. Fânilerin bekâya nâzır çehrelerinde. Sevgi iyiliğe, iyilik mutluluğa eriştirir. Seven verir, veren mesut olur. Aslında mutluluğun sırrı, insanın kendinde saklı. Evet evet, cenneti kendinde aramalı insan."
“İnsan, cenneti mutlulukta mı aramalı, mutluluğu cennette mi? Her ikisi de doğru. Cenneti mutlulukta aramalı, dünyadayken. Mutluluğu cennette aramalı, ahiretteyken. Mutluluk cennetini ise rıza-i ilahîde aramalı, her iki âlemdeyken”
"Sonsuz gelecekte gülmek istiyorsanız, sonlu şimdide ağlayın ey şimdinin insanları!"
mutluluk tatlı bir rüyaymış
gün gelip uyandığım
bir varmış bir yokmuş varlığım..
şunu bilki ey nefsim!!
şu fani dünyanın çekirdeğinde
aslolan iki nefes arasında
bir elif miktarı 'HÛ'ymuş...
Bu mesaj, elfani tarafından, 23.11.2009 22:17:45 itibariyle düzenlenmiştir.