Mânayı Beklerken
Bugüne kadar çok defa iyilikten, güzellikten, cömertlikten, adaletten bahsedildi. Görünen o ki; yanlızca bahis, birşeyleri meydana getirmek için yeterli zemini sağlayamıyor. Zannımızca bizim eksiğimiz mânadan yoksun ve özden uzak kalmamız olmalı. Yani bu demektir ki; kaybettiğimiz ruhumuzun tarifsiz hisslerini, onu tarif etmeye çalışmayla elde edemiyoruz. Onu elde edebilmemiz için; bütün gayretimiz, mahzenlere tıkılmış olan ruhumuzu tekrar özgürlüğüne kavuşturmaya medar olmalıdır. Bunu sağlayabilirsek yanlızca hitap ettiğimiz kitleyle sınırlı kalmayıp, bütün bir topluluğa seslenebilme fırsatını yakalayacağız. Sinelerimize yığılmış binlerle, milyonlarla ifade edilen fitne tohumlarını, birer birer eleğimizle yuvarlayıp bahçemizden def etmeli ve ufuklarında parıldayan güneşlerin raksettiği baharlara kapılarımızı aralamalı, hatta sonuna kadar açmalıyız. Bunu yapabilirsek, en başta unuttuğumuz nice güzelliklerimize ve asli şahsiyyetimizin destansı maharetlerine tekrar kavuşabileceğiz.
Öncelikle neyi istediğimiz çok önemli. Daha sonra nasıl isteyeceğimizi ve isteklerimizin semerelerini nasıl elde edebileceğimizi düşünebiliriz. Bizim toplumumuz hikmetlerle dolu bir yaşayışın ender görülen abidesiydi. Fakat her yönden, adım adım, sinsi sinsi yaklaşılarak sudan bahanelerle ruhumuz ve manevi bilincimiz çökertilmeye çalışıldı. Belki kısmen başarılı oldular. Fakat bütün kurdukları bu kasvetli tuzaklar teker teker çürümeye mahkumdur, bunu böyle bilesiniz. Ve çürüyor da. Bunu kimse inkar edemez!..
Asırlardır dünyaya hakim olan bir milletin, asli iştiyakı ve yüce davası hor görülmüş hatta çok defa hırpalamak, aşağılamak, atarlamak bedbahtlıklarına kadar gidilmiştir. Ancak bu saldırıları o kadar büyük maharetmiş gibi aşılamaya çalışmışlar ki; adeta öldürdükleri, katlettikleri bu tebeâyı tekrar dirilttiklerini iddiaya dahi utanmadan kalkışabilmişlerdir. Oysa basiret sahibi Müslüman Milleti bunları en başından beri gönüllerinden def etmeyi ihmal etmemiştir. Ve tamamen mahfeldilmeye çalışılmasına rağmen, bütün bu zulümatın karşısında adeta koca bir dağ gibi durmayı başarabilmişlerdir. Tabi buna teslim olan ve hatta bu zulümata hizmet eden kesimleri de çok yerde görüyoruz. Onlar için Allah'tan (C.C) hidayet ve basiret nasip etmesini diliyoruz...
Konuyu başladığı yerden devam ettirelim. Dedik ki kurtuluş mânaya kavuşmakta, ve bu mânayı zihinlerimizde yaşayararak, dona kalmış ruhumuzu tekrar dirltmekle mümkün. Peki o halde; buna vakıf olmamıza çare nedir? Çare; mânayı vicdanlarımızda, akıllarımızda, gönüllerimizde yâni madden ve mânen bütün bedenimizde toplamaktır. Buna bağlı olarak derhal görünen sebeplerden sıyrılıp, görünenin ötesinde ki hakiki sebeplere odaklanmamız gerekiyor. Elimizi ayağımızı, masiva ipleriyle bağlayan bu küfür güruhunu, geldikleri yere arkalarından tekmelerimizi süratle basıp tekrar geri gönderebilme azmini gösterdiğimiz gün, mânaya kavuştuğumuz gündür kuşkusuz. Bunu yapmak içinse fiziki bir güç aramaya hacet yok. Sadece bize dayattıkları bu vurdumduymaz hayat tarzını nasıl hayatlarımızdan çıkarabiliriz diye düşünsek ve bu yolda kararlı adımlar atabilsek, zannediyorum ki arkalarından en süratli tekmeleri atacağız. Ve geldikleri yerlere yüzlerini kızarta kızarta tekrar geri gönderebileceğiz. Evet; özlediğimiz fakat özlediğimizin dahi farkında olmadığımız şu güzellik abidesi kültürümüze tekrar kavuşmak sandığımız kadar güç değil. Güç olan bu özlemimizin tekrar farkında olabilmek. Eğer bir toplumda her birey kendi üzerine eğilse ve eksikliklerini gidermek için çaba sarfetse, hiç kuşkusuz o toplum en düzenli ve en refah içinde olan bir toplum olur. Bu vesileyle de mânayı canlandırmanın bir sırrını da ifşa etmiş oluruz. Nedir o sır? Sır; kendimize eğilmekte ve her biri birer hazine değerinde olan kültür değerlerimizi karakterimizde biriktirebilmektedir. Eğer biriktirebilirsek; o zaman değerli bakışlarımızı, değere mutaç gönüllere aksettirebiliriz. Ve bu nispetle içimizdeki güzellik muştularını bulaşıcı bir haslet gibi hitaplarımıza dokundurabiliriz. Dolayısiyle şu kaideyi asla unutmamalıyız ki; eğer etrafımızın değişmesini istiyor isek, evela kendimizi değiştirmeliyiz. Yani '' Sen değişirsen, âlem değişir.'' düsturiyle hareket etmeliyiz...
Tüm okuyucularımıza saygı ve sevgilerimizi sunarken, yüreklerimizden kopan şu sevgi mısralarıyle hayatlarının yaşanılası hayatlar olmasını, hayırlı hayatlar olmasını yüce Allah'tan dileriz...
Mehmet Dartar
Bu mesaj, Mizar tarafından, 05.08.2012 14:51:47 itibariyle düzenlenmiştir.