Yıllardır kirada oturmaktan, kira ödemekten ve taşınmaktan bıktım. :)
Üniversite yıllarında Konya'dayken, henüz yeni yeni gelişen bir bölgeden ev kiralarken, peder beye bir ev satın almanın çok daha akıllıca olacağını söylemiştim.
"Konya'da kalıcı değilsin, birkaç yıl sonra okulu bitirip buralardan ayrılacaksın" diye karşılık almıştım.
Ve okul ancak 8 senede bitmiştir..
O zamana değin ödenen kiralar toplandığında ve evlerin kazandığı değerler göz önünde bulundurulduğunda benim ileri görüşlülüğüm bir kez daha kanıtlanmış oldu.
Üniversiteden sonra Ankara'ya geçince; beni evlendirmeyi dert edinen bizimkilere bana ev almaları önerisinde bulundum. Öyle ya; evim olunca evli oluyordum zaten. :)
Ancak bizimkilerden bildik karşılık geldi: "Ankara'da kalıcı değilsin. Senin memleketin orası değil; istersen Antakya'dan ev alırız."
Bizimkilerle pek geçinebilen bir kimse değilimdir.
Ortalama yılda bir 3-5 günlüğüne yaptığım Hatay ziyaretlerinin hemen hepsinden keyifsiz ve pişman halde ayrılıyordum.
Biraz da bu yüzden uzaklarda yaşamak daha bir mutlu ediyor beni.
Her ne kadar ebeveynim, beni yanlarında istiyorlarsa da; onlardan uzak olmamın, onlar açısından da daha iyi olduğu kanaatindeyim. Zira benden beklentilerini karşılamayışım üzerine ısrarlı müdaheleleri bıktırıcı olmakta ve bir süre sonra hırgür kaçınılmaz olmaktadır.
Her neyse... Bizimkiler yıllardır bana bir ev alacaklar güya...
Büyük bazı akrabaların olumlu telkinlerinin de etkisiyle, sonunda bizimkiler Hatay'a dönmemden umudu kesmiş olmalılar ki, Ankara'dan hesaplı bir ev almaya rıza gösterir hâle geldiler. Ancak ara ara dönmem için çağrıda bulunmaktan ve bir şart öne sürmekten geri durmuyorlar. Şartlarına göre, şayet evlenirsem bana ev alırlarmış.
"Siz ev alın ki, evlenmiş olayım" demek istememe rağmen; Arapça'da bu espri korunmadığı için, bu zevkten mahrum kalıyordum.
Ve şimdilerde oturmakta olduğum kiralık evin satılması sonucu ev değiştirmem gerekince, yeni bir kiralık ev yerine, satlık uygun bir ev aramaya başladım.
Bulduğum evler bizimkilere pahalı geliyordu. Halbuki Antakya'dan alabileceklerini söyledikleri bir evden daha ucuzdu. :)
Söylediklerine göre, evin parasının önemli bir oranını peşin, kalanını ise taksitle ödeyebilirlermiş.
Ve sonunda uygun sayılabilecek bir ev buldum. Bizimkilere gelmeleri için haber saldım. Bu arada ellerindeki parayı da sordum. Ödenmesi gereken rakamın biraz altında. İki ay sonra hasat zamanıymış. Kalan kısım o zaman ödenebilirmiş.
Ev sahibi ile bu durumu görüştük, rıza gösterdi.
Ancak sonradan içime bir kurt düştü.
Peder bey parasını bankada tutuyordu. Ve faizle içli dışlı bir kimse olduğunu, ihtiyaç duyduğunda bankadan borç para aldığını biliyordum.
Ev için eksik kalan kısım için kredi çekmemesini özellikle söyledim.
Peki ama kendisine ait olan para vadeli mi yoksa vadesiz hesapta mıydı? Şayet vadesiz hesapta ise sorun yoktu. Niyetimi belli etmeden bunu nasıl öğrenebilirdim acaba?
Ve şöyle bir soru sordum:
- "Şimdi siz birkaç gün sonra geleceksiniz ama para vadeli hesapta ise hemen çekilebilir mi ki?"
- "Vadeli olsun ne fark eder, son dönemin kârını almazsın ve vadesini bozarsın" dedi.
Ve böylece paranın faiz getirdiğini anlamış oldum. İştahım kaçtı... Faizli para ile ev sahibi olmak istemiyordum.
- "Sadece ana para ne kadar? Faizi istemiyorum" dedim.
Tepesi attı bizimkinin... :P
- "Sen bu kafayla bir halt olmazsın! Ana parayı bilmiyorum, para birkaç yıldır bankada... Zaten para yetmiyor, üstüne kredi çekmeyi düşünüyorum. Hem sana ne! Türkiye'yi sen mi düzelteceksin!? Sen adam olmayacaksın! ..."
Cevap vermeye kalktıkça saydırmaların dozajı artıyordu. Kendimin de gitgide sinirlendiğini hissediyordum. Kötü bir şey söylememek için; çareyi, telefonu kapatmakta buldum.
Hayrolsun! :)
Böyle bir durumda ne yapmalıyım acaba? Evi almalı mı yoksa almaktan vaz mı geçmeliyim? Konu ile ilgili fetva araştırmaya başladım... :)
Sahi bilgisi bulunan arkadaşlar öneride bulunurlarsa makbule geçer.