Görüntülenme: 14470
Havalimanındaki Su
2009/09/27 14:33
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Bayram vesilesiyle melekete gitmeye niyetlendiğim gün aldığım bir telefon, bu girişimimi birkaç gün ötelememe sebep oldu.

Ankara'da askerlik yapmakta olan eniştenin; bayram süresince evci çıkabilmesi için, eşinin Ankara'ya geldiğini öğrendim.
Ablam gelişte ilk kez uçağa binmiş ve pek de sevmemişmiş...

Dönüşte yanında ben olmam halinde, otobüsle yolcululuğu düşündüğünü ifade etmesi üzerine; 2 yaşına yaklaşan yeğene takıldı gözüm... Bu teklif bana sıcak gelmemişti. 
Yolculuğun uçakla olması halinde Hatay'a gidebileceğimi, değilse, zaten bayram bittiği için gitmeyebileceğimi söyledim. 

Ve böylece, minik yeğen ilk kez uçağa binmeme vesile olacaktı.

Uçak 17:15'te kalkıyordu. Enişte ise, saat 17'de kışlasında olmalıydı.
Yaptığımız plâna göre, onlarla saat 15 gibi Kızılay'da buluşacak ve enişte oradan ayrılacaktı.

Benim ev, merkeze 1 saat uzaklıktaki Yenikent'teydi.
Saat 14 suları evden çıktım. Apartman girişinde bir komşuya denk geldim. Ayaküstü bayramlaşıp biraz konuştuktan sonra ayrılmaya davrandım...

- Uçağınız kaçta Mustafa Bey?
- 17'de.
- Çok erken daha.
- Ama 15'te Kızılay'da olmalıyım.
- Yetişirsiniz, erken daha. Şöyle sizinle yürüyelim...
- Bari otobüs durağına doğru yürüyelim ve orada duralım.

Otobüs durağında beklerken, birkaç dakika sonra, içinde sadece birkaç yolcu bulunan bir özel halk otobüsü geldi. Binmeye davrandığım sırada, komşu araya girdi:

- Bayram dolayısıyla belediye otobüsleri ücretsiz... Biraz bekleyin ona binin.
- Dolu oluyor onlar...
- Yok yok, buradan boş geçiyor, yolda doluyorlar...

Binmekten vazgeçmiştim... Dakikalar geçti... Sonunda tıklım tıklım dolu bir otobüs geldi. Binme konusunda tereddüt ettiğim sırada, bizim komşunun teşvikiyle otobüse binmiş oldum. 

Sonraki duraklarda bekleyenlerin çok azı binebiliyor ve otobüsün duraklarda epey oyalanmalarına sebep oluyorlardı. Otobüsün içerisinde iğne atılsa yere düşmezdi...
Otobüslerin ücretsiz olmalarının iyilik mi, eziyet mi olduğu husunu düşündüm... İkinci şık ağır basmak üzereyken, güçlükle otobüsten indim. Sadece üç durak dayanabilmiştim!

Ve işte, saate bakmaktan korkar bir vaziyette yeniden, sonraki özel halk otobüsünü bekliyordum. Bir taraftan da, beni alıkoyan komşuya; ama daha çok kendime kızıyordum... 

Dakikalar sonra, istediğim yöne giden bir minibüs geldi. Hemen atladım tabi. Saat 14:40 olmuştu. Bu şartlarda ancak 15:30 gibi merkeze varabileceğimi ve bir çıkış yolu bulmam gerektiğini iç geçirdiğim sırada, minibüs ara mahallelere saptı.
Sinir olmuştum... Yapacak bir şey yoktu. Telefonla enişteyi arayıp, geç kalacağımı ve kendileriyle havaalanında buluşabileceğimizi söyledim.

Ulus'ta inip, sora sora Esenboğa Havalimanı'na giden özel otobüslere ulaştım ve 10 TL ödeyerek havaalanına ulaştım. Bizimkiler çoktan oradaydılar...
Eniştenin vaktinde yerinde olamayacak olmasından kendimi sorumlu tuttuğum için keyifsizdim.
Ve, enişte oradan ayrıldı...

Uçağa ulaşana kadar birçok merhaleden geçmemiz gerekti. Bunca merasim beklemiyordum. Gitgide daha ayrıntılı tetkik yapılan güvenlik kapılarından alnımın akıyla geçebilmiştim... Birinde şapkamın altına bile baktılar. 

Ama minik yeğen için kolay olmadı tabi. Susamıştı yavrucak. Su alabileceğim bir büfe ararken, boy boy içki şişelerinin dizili olduğu barımsı bir bölüme yönlendirilmiştim. 
Yadırgamıştım doğrusu, böyle bir ortamda böyle bir bölümü hiç beklemiyordum... 

- Su var mıdır acaba, diye sordum.
- Evet var, dedi eleman ve eğilip dolaptan bir şişe çıkardığı sırada, ben de elimi cebime atıp 1 TL çıkarmıştım. Normalde 50 Krş olan 500 ml'lik suyun; bu şartlarda 1 TL'ye satılabileceğini iç geçirmiştim. Ama yine de 50 Krş cevabını almayı umut ederek,
- Ne kadar, diye sordum.
- 3 TL.
Yanlış mı duymuştum? Emin olmak için yineledim.
- Üç TL mi?
- Evet.

Kan beynime sıçramıştı! Minik yeğen söz konusu olmasa, "kalsın!" demek işten bile değildi. 
Çarnâçar, elimi cebime atarak, istenen fahiş parayı çıkarıp uzattığım sırada;

- Bu durumu internette yazmak gerek, diye söylendim.
- Dilerseniz burada "comment card"lar var, onu doldurabilirsiniz, dedi eleman.
- Yok! İnternet daha iyi. Hem çok daha fazla kimseye ulaşır hem de millet bunun üzerine yorum yapabilir, diyerek ayrıldım. İyi günler dilemek gelmemişti içimden...

Ve uçaktaki yerimizi almıştık... Bir sürü tâlimatla karşılaşınca, uçakla yolculuğun hayli ciddi bir mesele olduğunu idrak edip hafiften heyecanlandıysam da; 
"Olacak olan olur... Dünya'dan gitsem n'olur ki? Nasılsa gitmeyecek miyim?" diye düşündüm ve rahatladım. 

Ve işte altımızda bulutlar... Havalarda uçuyorduk... Umduğumdan çok daha rahattı uçak...
Ama ah şu ağlayıp duran ve huysuzluk yapan minik yeğen! Havalarda uçuyor olsak da, kendimizi iyi hissetmememiz için elinden geleni yapıyor gibiydi... Küçük hanım, bir ara benim yanlarından uzaklaşmamı ifade eden el hareketleri eşliğinde ağlayıp durmaya başladı. Bir ara dayanamayıp, bir tokat atacaktım. 
Miniği kandırmak için gösterdiğimiz türlü türlü şeyler işe yaramıyordu...
Milletin rahatsız olduğu muhakkaktı...

Ara ara başka çocukların ağlama seslerini duyduğumda rahatlıyordum. Zira zırlayan bir bizim yeğen olmuyordu bu durumda. 

Şükürler olsun, sonunda Hatay'a varmıştık.

Günler önce, İstanbul'dan Ankara'ya gider gibi, Türkiye'den Suriye'ye gidilebileceğini radyodan duyunca sevinmiştim.
Ve işte bu Hatay ziyaretimde, Suriye'ye bir-iki günlüğüne geziye gitmeyi umuyordum. Zaten Arapça da bildiğim için fazla zorlanmayabilecektim...
Lâkin, işler radyodan duyduğum gibi değilmiş... Sadece vize kaldırılmış... Gidebilmek için pasaport sahibi olmak gerekiyormuş... 
İstanbul'dan Ankara'ya geçerken, pasaport mu soruluyor ki, diye düşünmeden de edemedim. 

-----------------------------
M. Birgin (Eylül 2009)

Bu mesaj, m1gin tarafından, 27.09.2009 17:43:24 itibariyle düzenlenmiştir.
İngilizce kelime ezberleme oyunu: https://vav.mbirgin.com
Zorlu Havaalanları
2009/09/28 1:35
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Hoşgeldiniz

Uçakla ulaşım rahat olmasına rağmen,nedense öncesinde,sırasında ya da sonrasında insan kara yolculuğunda yaşamadığı sıkıntıları yaşayabiliyor.

Yine de yerine göre 9-10 saat  sürebilecek bir kara yolculuğu yerine uçmak, sıkıntılarına rağmen tercih sebebidir. 

Şapkanıza bakarak az bile aramışlar.İstanbul Atatürk Havalimanında botları çıkarttırırlar.Ceketleri çıkarttırdıkları gibi bayanların pardesülerini de çıkartmalarını isterler.Pardesümüzün altına bile tesettürlü giyinmek zorundayız.

Tek istisna Umreye giderken kıyafetlerimizden anlayıp çıkartmamızı istemediler. 

2004 yılının Ramazan ayında Esenboğa'da iftar yapmak zorunda kalmış bir bardak çaya 5 tl ödemiştik.

Havalimanlarının neden bu kadar pahalı olduğunu çözemeyenlerdenim

Sanıyorum alternatif olmayıp,mecbur kalmamızla ilgili.

Ama tedbirli davranıp her seferinde yeterli miktarda su ile havaalanına gitmeyi tercih ediyorum. 

Bu mesaj, citizen tarafından, 28.09.2009 02:36:28 itibariyle düzenlenmiştir.
Nerede Bu Devlet!?
2009/09/28 21:17
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Hoş bulduk citizen,

Evet, uçakla ulaşım çok daha kısa sürede gerçekleşse bile, havaalanlarının uzaklığı, masrafların fazlalığı gibi etmenler uçakla yolculuktan soğutabilecek nitelikte.

Bulunulan yerdeki havaalanına ulaşmak ve dahi oradaki işlemleri tamamlamak ve varılan yerdeki havaalanından şehir merkezine ulaşmak için; otobüsle kıyaslandığında, nereden bakılsa 2-3 saat fazladan bir vakit ayrılması gerekli gibi görünüyor. Yani en azından Ankara - Hatay uçuşu için durum böyle.

Hmm... Anlaşılan sadece şapkayı çıkarmakla ucuz atlatmışım.
Demek botları dahi çıkarttırıyorlar, öyle mi?
Bu, günümüz teknoloji çağı için, utanç verici bir durum olsa gerek!

Hani belki kullanılan techizat şüpheli bir sinyal veriyorsa, güvenlik görevlilerinin ekstra istekleri anlamlı olabilir... Değilse, herkesten üzerindekileri çıkarmalarını istemek, gericiliktir!

Esenboğa'nın fahiş fiyatlarından siz de mi payınızı almışsınız!?
Bir hata yapıyor olmayalım! Bu havalimanı sadece krallara hizmet veriyor olmasın sakın!
Bir bardak çaya 5 TL ne demek! Üstelik ta 2004 yılında! Vay canına! 

Şu klişe soru buraya tam oturacaktır sanırım: Nerede bu devlet!? 

Bu mesaj, m1gin tarafından, 29.09.2009 07:53:40 itibariyle düzenlenmiştir.
İngilizce kelime ezberleme oyunu: https://vav.mbirgin.com
Paranoya
2009/09/29 3:05
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Acı ama gerçek krallar vip salonundan,çay ve su servisinden  ücretsiz faydalanıyor öyle değil mi?!!!

Biz 5 liraya o çayı hem de 3 kişi içmiştik.Tabi o zamanlar sıfırlarda atılmamıştı. 

Ankara İstanbul'a göre daha rahat.İstanbul'da 6-7 saat önce evden çıkmanız gerekebiliyor.Hem trafik bir de  malum güvenlikten geçebilmek için bayağı uğraş veriyorsunuz.

Şu da var ki 9/11 sendromu nedeniyle güvenlik artmış durumda.Daha önce botlar,ceketler çıkarttırılmıyordu.

Amerika ile karşılaştırılınca şanslıyız.Onlar ülkeye giren herkesi özel bir X-ray cihazına sokup,elbiselerinin altında gizli birşey varmı diye kontrol ediyormuş. 

Paranoya dedikleri bu olsa gerek.

Abonelik Bilgisi Abonelik
Kullanıcı Adı:
Parola:
Bilgi Hatırlatma Yeni Üyelik
İletişim | Kullanım Şartları | Reklam Bilgileri | Tüm Üyeler | Ne Nasıl Yapılır? | Arama | RSS | Twitter | Facebook | Youtube

Son Üyeler: paraklit, ZUBEYR, MEMUR58, ben_enemie, Ellaeso,
Son Oturumlar: