Haydi namaza...
Gözlerinin içi gülerek baktı Efendimiz (SAV) eşi Hatice Annemize... Ellerini tutup, avuçlarının içini açtı önce... Bu eller ona yar, bu eller ona ev olmuştu...
İşte bu sadık ellerle yönelip, Kıble’ye döneceklerdi yüzlerini... Kıble, onları avuç içlerinden tanıyacaktı. Ve namaz, Hatice’nin avuç içlerinden dönecekti aşkın kıblegahına...
Yeryüzünün ilk Müslümanlarıydı onlar. Dinlerinin direği olan namazı, avuçlarının içini açıp selamladıkları Kıble’ye doğrulttular...
Elleriyle sundular kulluklarını...
Tutunmak istedikleri Rableriydi...
Tutunmak istedikleri Rableriydi...
Allahım bizi bırakma, işte ellerimiz, sen bırakma dercesine...
Allahu Ekber dediler...
O Rab ki, kendisine açılan hiçbir avucu boş çevirmeyendi.
İlk tekbirlerini ilk namaz kılanların, ilan-ı aşk hükmüyle karşılayandı...
Sonra kıyama durdu Efendimiz...
O kıyamdayken, tüm kainat nefesini tutar gibi geldi Annemize.
Ağzından tane tane dökülen her bir sureye, kulak kesilerek amin dedi tüm yeryüzü.
Kıyamda iki dağ gibi oldular. Kıyamları onları, arza birer çivi gibi çaktı...
Huzurdaydılar, hazırdılar, emre amade olan omuzları Rablerine açıktı.
Allahu Ekber!
Dağların, altında paramparça olduğu kulluk yükü, onların omuzlarında yükselen şehadet onuruna dönüştü.
Dağları un ufak eden haşyet, esmalar halinde eşrefi mahlukatın kıyamına şahit kılındı...
“Rabbimiz işittik ve itaat ettik” dercesine zamanın tüm sesleri, onların kıyamında keşfettiler alçakgönüllüğü ve vakarı...
Dinin direğini o ilk kıyamda çattılar beraberce...
Direğin kendisi oldular böylece.
Yerle gök arasında bir cennet ağacı gibi, yerle göğü bitiştirdiler kıyamlarında...
Sonra secdeye uzanınca Son Elçi, eşi de onu takip etti.
Toprağın evladı olanlar, toprağa geri iade edildi...
Secde şunu öğretti ikisine de: Allah içiniz ve Allah’a dönücülerden...
Secde topraktı...
Hamuru topraktan karılanların Rablerine selamı toprağa değmekten geçti...
Alnını annesine öptürür gibi, yazgısını yeryüzüne teslim etti namaz kılan iki kişi...
Allah’a en yakın olan yer derdi Hatice’sine, secde için Resulullah (sav)...
Hiçbir yere sığmayıp da Mümin kulunun gönlüne sığan Rabb, elbette secdeye layık olan tek ilahtı...
Doksan dokuz ismin içinde Lafza-i Celal olan isim, sırrını burada açtı onlara...
O, Allah’tı!
O, Allah’tı!
Melek Mikail’den öğrendikleri şekliyle, Subhane Rabbiyel Ala! Deyip, secdeye düştüler...
Şehit düşer gibi.
Aşka düşer gibi.
Kar tanesi yeryüzüne düşer gibi...
Cemreler suya düşer gibi...
Secdeye düştüler...
Onlar namaz kıldılar...
Namaz ise, onları kul kıldı...
Sağ yanlarıyla sol yanları, sonsuza doğru ilelebet açılarak bir teklife dönüştü:
Esselamu Aleykum Ve Rahmetullah...
Esselamu Aleykum Ve Rahmetullah...
Sibel Eraslan - Vakit
İbrahim Suresi, 40. ayetteki duayla bitirelim:
«Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!»
Selametle...