Allah Rasülü (s.a.v.) ashabıyla oturmuş sohbet ediyordu. Ebü Bekir de orada, bir kenara oturmuş sohbete kulak veriyordu. Üzerinde de yakasını dikenle bağlayıp bir araya getirdiği eski bir aba vardı.Bir zamanların Mekke'sindeki zengin tüccar Hz.Ebü Bekir (r.a.) fakr u zaruretten üzerine giyecek elbise bulumıyordu. Ancak bu imkansızlık değil, imkanını imkanı olmayanlara adamanın neticesiydi ve ALLAH katında bunun ayrı bir değeri vardı.
Derken Cibril-i Emin nüzul etti ve Rasullullah'a, ALLAH'ın selamını ilettikten sonra, Ebü Bekir'e yönelerek O'na şunları sordu;
Ya Rasulullah! Ebü Bekir'in üzerindeki, yakaları dikenle birbirine tutturulmuş aba da ne?
Bildiğini biliyordu ama belli ki, verilecek cevaba bina edilecek hükümler vardı. Cevap verdi ALLAH Rasulu (s.a.v.)
Ya Cibril! Bu adam Mekke'nin fethinden önce bütün malını benim yolumda feda edip harcadı.
Cibril'de aradığı zemini bulmuş ve vazifesini yerine getirme fırsatı yakalamıştı.Şu müjdeli haberi paylaştı O'nunla;
CENAB-I MEVLA tarafından kendisine selam söyle ve ALLAH'ın şöyle sorduğunu söyle ona; Ebü Bekir, bu fakir hali ile Ben'den memnun mudur, değil midir.
Böyle bir fazilet tescilinde Hz.Ebü Bekir gibi birisi ne yapabilirdi? Gözleri ceyhuna dönmüş, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.Rabbinden kendisine selam gelen ve içinde bulunduğu halden memnun olup olmadığı sorulan Hz.Ebü Bekir, cevap bekleyen yüzlere zorlukla şunları söyleyebildi.
Ben Rabbimdem nasıl razı olmam, O'na nasıl darılırım.Ben Rabbimden hoşnudum.......ben Rabbimben hoşnudum.