Nasıl bir gündü bugün anlamadım. Yorucu ve hızlı bir gün. gece 4 gibi yatıp sabah 7.30 civarı uyandım. Sonra 9 gibi yatıp öğlen 1 de tekrar uyandım. Ardından okula gitmek için evden çıktım; fakat öncesinde yatırılması gereken doğal gaz faturasını yatırmaya gittim. Elbette ki kuyruk vardı. Bekledim. Bekledim. Bekledim. Bu arada arkamda duran teyze sürekli bana çarpıp durdu ve ben çok rahatsız oldum. Ben bir adım ilerliyordum sırada o iki adım. Sanki beni arkadan ittirince sıra daha çabuk gelecekti ona. Böyle bir mantığı olmalıydı beni rahatsız edişinin sebebi aksi taktırde hiç göz yumulacak bir durum değildi. Belki de ben çok gergindim, fazla abarttım, ama sonuç olarak, gözlerimi kapayıp başımı tavana dönüp kulağımdaki müziğe odaklanmaya çalışmam bile bir işe yaramadı, o kadar rahatsız oldum. Ama belki de abartıyorum gerçekten!
Okula giderken yağan yağmur kampüsten içeriye girmemizle birlikte lapa lapa kara dönüştü. Çok güzel bir görüntüydü. Ardından yemek faslı muhabbet ve ders.
Bu kadar mı? Hayır. Akşam 7 seansına sinema. Benjamin Button. İlginç bir filmi. Güzeldi. Yalnız gün içinde çalmadığı kadar çok çalan (daha doğrusu titreyen) telefonuma sinir oldum. Herkes aramak için o saatleri beklemişti sanki. Üstelik bilmediğim numarlardan da arandım ve merak etmeye başladım. Film ise bitmesi gerektiği saatte ara verdi. Meğer biz yanlış hesap yapmışız, biraz uzundu tahminizden. Saat 10 gibi bitti ve koşa koşa çıktık. Arabaya bindik. Arabadan indik. Başka bir arabaya bindik. Ondan da indik. Arkadaşla vedalaştık ve ben bizim metropolün arabasına bindim ve işte evdeyim. Home sweet home.
bugün ne kadar ciddiyim!