“Yeter artık” dediğim noktaya geldiğim zaman, hayata geçirmeye karar verdim bu uzun dile gelişi...
Önceleri birçok durakta uzun ve çoğu zaman umutsuz bekleyişlerin nöbetini tuttum… Her durağın ayrı isimleri oldu elbette… Ama beklediklerim arasında ise en anlatmaya değer bulduğum “işte bu” dediğim bekleyişimdi. Öyle ki ben bu durakta “hiç gelmeyeni bile beklerim” diye düşündüm… Ve oturdum boş bulduğum ilk yalnızlığa.
Manzara görülmeye değil, izlenmeye değerdi.
Ve sadece izledim, susarak…
Cevapsız kalmasını istediğim bir soru sordum kendime o an da…
“Gereğinden fazla mı hayatımda yayılmasına izin veriyordum bu tutkunun?”
Bilmek istemiyordum…
Bilmenin kaçınılmaz olduğu tek cevap 'tüm anlam veremediklerimin' yanı sıra incindiğimi fazlasıyla hissettiğimdi. Muhtemelen sen bunun bile farkında olmak istemeyeceksin. Benimle ilgili birçok şeyin farkında olmadığın gibi…
Aslında susmayı planlıyordum sadece… Bunun çok daha yakışan ve gerekli bir tavır olduğuna inanmak istiyor; her sabah ettiğim dualarda bunu diliyordum… ”Susabilmeyi”
Ama ne yazık ki, sağır olacak kadar kendi iç gürültümle kaldım… Bunu anlayabilmeni beklemiyorum… Sen sadece öylece dur…
Bir kitap açtığımı düşün ve “uzak bir hayatı izler gibi” oku... Bana inan “yakın değildim" ve hiç bir zaman da olmadım aslında...
Evet… Beklemeyi çok isterdim, kalıp izlemeyi İlah’ın adaletini ve de seni…
Ama gitmeliyim ya da çekilmeliyim oyun(um)dan...
İlah adil ama zaman en büyük düşmanım olacak bu bekleyişte eminim… O yüzden penceremin ardından gelen boğuk seslerle yetinmeliyim... Niçin mi?
Heceleyerek okuduğum gerçeklerimle girmek için o yalandan içeri…
Gitmeliyim evet… Aslında istediğim (artık) bu değildi... Ama öyle daralttın ki yaşam alanımı, nefes bile zor alır oldum...
Bir canlı olduğum ya da atan bir kalbim olduğu unutuldu çoğu zaman… Ve hatta seven bir kalbim… Ama önemli değildi artık... Anladım ve özümsedim henüz gitmeden; “her şey geçerdi, geçecekti...”
Tek bir gerçek vardı artık, yalnızlığıma yolları yoldaş etmeme sebep olan; ”burada bu çelişkilerle yaşamaktan, daha doğrusu bunları aşmak için kendimle çatışmaktan yorulmuştum”…
Her şey ortadaydı… Beceremiyordum; ne sevmeyi ne de unutmayı ya da en azından geçmişte bırakabilmeyi bir anı olarak…
Hayatıma giren bir varlık, bana yıllardır yaşadığım ve artık sadakatinden ötürü kabullendiğim yalnızlığımı, bir de sevmeyi öğretti farkında olmadan...
Tek teşekkür bu, ardında bırakıldığıma…
Dinlemek için: M. Birgin - Hayatımın Önsözü (Eda Çolakoğlu)