Enlem ve Boylam 75 - İngilizce Deyimler (Idioms)

Merhaba değerli dinleyenler, yine yeni bir "Enlem ve Boylam"da, 75. "Enlem ve Boylam"da, "Envaiçeşit Müzik ve İçerik"le, Kasım 2014 itibariyle huzurlarınızdayız.

Dinlemek için: Enlem ve Boylam 75 (Kasım 2014)
İzlemek için: Enlem ve Boylam 75 (Kasım 2014)

Enlem ve Boylam, Mustafa Birgin

Bölüm: Enlem ve Boylam 75 (Kasım 2014)
Hazırlayan ve Sunan: Mustafa Birgin
Boyut: 30 MB
Süre: 21 dk.
Tür: Podcast
Teknik Özellikler: MP3, 192 Kbps, 44 KHz, Stereo
Fon Müzikleri:
OMFG - Hello
[Flocabulary Beats] - Fly Over America
Rainbow Arabia - Omar K

Akış Çizelgesi:

Zaman Bölüm Açıklama
00 Giriş Açılış sinyali (Müzik: OMFG - Hello)
01 Eğlenceli İngilizce Örnek cümlelerle İngilizce deyimler...
20 Çıkış Kapanış sinyali (Müzik: Rainbow Arabia - Omar K)

Eğlenceli İngilizce: Deyimler (Idioms)

  1. A: Doctor, what’s the bottom line?
    B: If you don’t quit smoking, you’ll die within a year.
    the bottom line: sonuç, netice 
  2. I have a gut feeling that Ozan won't pass the test.
    gut feeling: sezgi, iç ses
  3. A: Mehmet, I’ve discovered the meaning of life.
    B: Really? I’m all ears.
    I’m all ears: dikkat kesilmek, can kulağı ile dinlemek
  4. A: The fight was horrible. One man kept punching the other again and again and again–
    B: OK. That’s enough. I get the picture.
    get the picture: durumu anlamak
  5. Hicabi and his father don’t see eye to eye on the issue of abortion.
    see eye to eye: göz göze bakmak, aynı fikirde olmak
  6. A: Dad, can I have another ice cream cone?
    B: Don’t push your luck, kid.
    don't push your luck: şansını zorlama!
  7. Beauty is a matter of opinion but ugliness is universal
    matter of opinion: subjektif, herkesin değişik düşündüğü bir konu
  8. Cem's vacation plans were still up in the air.
    up in the air: kararlaştırılmamış, havada kalmış
  9. It’s normal to get cold feet before your wedding day.
    get cold feet: endişelenmek, çekinmek, tereddüt etmek
  10. Janet doesn’t normally watch hockey but she jumped on the bandwagon because her city’s team was in the playoffs.
    get/jump/leap on the bandwagon: çoğunluğa katılmak, kazanan tarafa geçmek. 
  11. My father reads the fine print on every contract he signs.
    fine / small print: genellikle sözleşmelerde yer alan küçük yazılar.
  12. Ziya and Zehra had dinner at a quiet restaurant off the beaten track in Istanbul.
    beaten track: uğrak yeri, sıkça gidilen yer
  13. Losing his job turned out to be a blessing in disguise. Afterward, Soner found his dream job.
    a blessing in disguise: başlangıçta kötü görünüp sonradan iyi olan şey
  14. The group members were all on the same wavelength, so they were able to finish their project quickly.
    on the same wavelength: aynı kafada olmak, aynı fikirde olmak 
  15. The politician passed the buck onto someone else instead of accepting responsibility for the problem.
    pass the buck: topu baskasina atmak, sorumluluğu başkasına yıkmak
  16. Having children can be an obstacle for women who want to climb (to the top of) the corporate ladder.
    climb to the top of the career/corporate ladder: şirkette üst düzeye ilerlemek
  17. When his father died, Mert was given free rein to do whatever he liked with the family business.
    free rein: tam yetki, hareket özgürlüğü
  18. Everybody is in favor of the new police chief.
    My company is not in favor of changing our holiday schedule.
    in favor of: desteklemek, onaylamak
  19. The company puts out a newsletter every month for the employees. 
    put out: yayinlamak, üretmek
  20. The police ruled out the man as a possible bank robber. 
    We decided to rule Monday out as the day to have our meeting. 
    rule out: silmek, reddetmek, önlemek, hariç bırakmak
  21. I do not know what the company will do with respect to the old computer system.
    with respect to: konusunda, ile ilgili olarak
  22. The manager's new proposal makes sense. 
    make sense: mantıklı olmak, anlamlı olmak
  23. I’ve had it up to here with this mess! Clean your room now!
    have had it up to here: buraya kadar, artık yeter
  24. It’s already 6 pm. Let’s call it a day.
    call it a day: bugünlük bu kadar

Kaynak: englishcurrent.com, idiomconnection.com, tatobe.com


Bağlantılar:

Bu sayfa, 30.11.2014 tarihinde yayınlanmış ve 8041 defa görüntülenmiştir.
Oyla!
8,5 (1 oy)
Abonelik Bilgisi
Kullanıcı Adı:
Parola:
Bilgi Hatırlatma Yeni Üyelik
İletişim | Kullanım Şartları | Reklam Bilgileri | Tüm Üyeler | Ne Nasıl Yapılır? | Arama | RSS | Twitter | Facebook | Youtube

Son Üyeler: paraklit, ZUBEYR, MEMUR58, ben_enemie, Ellaeso,
Son Oturumlar: