Aynamdaki yabancı bana boş gözlerle bakıyor
Hayat belki de beni unuttu
Kalbimin derinliklerinden bir ses bana fısıldıyor
Ve kalbim...
Kalbim çok acıyor.
Acıdaki tatlılığı hissederken
Bir yerlerde
Zamanın ve mekanın olmadığı bir yerlerde
Onunla yıldızları saydığımızı hissediyorum
Her zamanki gibi
Sağdakiler onun, soldakiler benim
Sonra dolunayın içinde kayboluyoruz
Gözlerine gözlerim...
Ellerine ellerim...
Bir anda o kutlu film tılsımını kaybediyor
Dönüyorum
Kaldığım yere
Geliyorum
Zamanın,mekanın,acının,nefretin,gözyaşının olduğu esaret ülkeme...
Belki de sevgi ağır geliyor
Belki de metabolizmam bu mitolojiyi kaldıramıyor
Belki de...
İşte öyle yani...
"Boşver" demenin gerektiği anları yaşamak insana boşverin mahiyetini kavratıyor.
Boşver.........
Boşluk ver ki kaybolsun!
Peki ya hayalden ibaretse
Artık o senin hayalet sevgilinse...
Beyaz atlı prensin gerçekliği yoksa...
Boşluğumda boşveremediğim sevgili
Düşümdeki Dide-i Giryan
Gel artık!
Gel ki
Yusuf'un kuyusundan su içelim
İbrahim'in ateşindeki goncagül olalım
Kızıldenizdeki bir damlacık olalım
Meryem'in yediği hurmadan bizde tadalım
Yunus'un balıktaki tövbesini idrak edelim
Ve Mescid-i Aksayı seninle koruyalım
Yüreğini yüreğime değdir
Merhabalar sunalım Dünya'ya
Ve sevdamız
Soylu ve ulu bir sevda olsun
Ama...
Ya da neyse
BOŞVER.............................................
Gözyaşımdaki bir damla hayalsin SEN
SEN gülün kokulu damlasısın...
BOŞVER
Kalsın böyle...........
|
neden hiçkimseler yorum yazma zahmetinde bulunmuyor yaaa halbuki ilk yazdığım şiir idi iyi yada kötü birşeyler yazsa idiniz ne güzel olardı m1gin abii nerelerdesin yaaa..sen bari bişi deyiver..
|
Merhaba canruba,
Öncelikle şiiri, size ait olduğunu belirtmeden, doğrudan yazmış olmanız, onu bir yerlerden alıntılamış olduğunuz havası oluşturuyor. Böyle olunca, arkadaşlar daha çok okumakla yetinmişler sanırım.
Peki, diyeceksiniz; siz alıntı olmadığını biliyorsunuz da neden bir yanıt yazmadınız?
O zaman da diyeceğim ki; her şeye ben cevap verirsem, renklilik olmaz. Hem sonra, her şeye maydanoz oluyormuşum gibi düşünülebilir.
Ama bir dakika!
Ben değil miyim ki sanki, bugünlerde yayınlanan "Enlem ve Boylam 8"de Mevlâna'nın "İsyan Etmişim" adlı şiirini seslendiren...
O halde bugünlerde isyan etmeyeceğim de, ne zaman isyan edeceğim, değil mi ama.
Ve işte, Pazartesi günü başlayacak olan, 210. "Haftalık Plân"ımın "Haftanın Projesi"ne sizin vesilenizle bu minvalde bir uygulama belirledim:
"Sitede yazılan her mesaja cevap verilecektir!"
Yani bu durumda ey canruba, siz gelecek hafta bir şeyler yazacaksınız da, sonradan bir cevap almamaktan yakınacaksınız, öyle mi? Olacak şey değil bu!
İsterseniz deneyin... Denemesi bedava!
Ama tabi, bazı arkadaşların aralarında anlaşarak beni bitkin hale düşürmek isteyebileceklerini dikkate alarak, bir sınır koymalıyım, değil mi ama!.
Buna göre, günlük en az 10 mesaj göndermem şartıyla, ötesi keyfime kalacaktı.
Bu konuyu daha fazla ifşa etmeyeyim... Şu an farkedemediğim açıklar vermekten çekiniyorum.
Geçeyim şiirinizi değerlendirmeye... Her ne kadar şiir eleştirisi konusundan pek çakmasam da.
Bu durumda, şiirin bana çağrıştırdıklarını aktarmakla yetineceğim.
Doğrusunu isterseniz ilk okuyuşumda şiirinizi beğendiğimi ve hatta onu seslendirmeyi aklımdan geçirdiğimi hatırlıyorum.
Ama sonra, üzerinde epey yoğunlaşmadan yapacağım seslendirmenin, şiirin tadını bozabileceğini düşünerek, bu fikrimden vazgeçtim.
Şiirin sonlarına doğru "Gel artık!" diye başlayen ve süren dizeler, en tuttuğum kısımlar oldu.
Yalnız oradaki "olalım" diye biten (aşağıya alıntıladığım) iki dize, şiirin yükselen tadına bir miktar gölge düşürmüş gibime geldi.
"İbrahim'in ateşindeki goncagül olalım
Kızıldenizdeki bir damlacık olalım"
Sonuç olarak şiiri beğendim. Belki tekrar üzerinde çalışılarak, çok daha güzel hale getirilebilir...
Yolunuz açık olsun!
|
canruba ben afıına sığnıyorum senin bu şiiri yazdığını görmedim aslında ismi de ilgi çekici bi isim ama ...
bundan sonraki mesajlarına cevap yazabileceğimi sanıyorum paylaşımın için teşekkürler umarım yorum yazmadık diye paylaşımdan vazgeçmezsin bilmem gördünmü bizde sevdiğimiz şiirleri eklediğimiz bi konu açmıştık belki bir kaç şiir daha eklemek istersin
|
|
m1gin' e katılmamak mümkün değil. Çünkü kendi yazdığınız şiir olduğunu belirtmeyince okuyan elbette alıntı olduğunu düşünecektir haliyle ve tebrikler ilk yazdığınız şiir bu ise sonrakileri merak ettim doğrusu
|
senin bu kadar güzel şiir yazarbileceğini nereden bilelim ben sevdiğin bir şairin şiirini paylaştın sandımdıydı :D :d şaka bri yana bir kaç şiirini daha ekle bide şiirlerini okumamızı istemişsin ya kendin okusan nasıl olur hani bu vesileyle senin sesinide duymuş oluruz hem bence bir şiiri en güzel okuyan şairidir sonuç ta yazan sensin hisseden sensin okuyan da sen ol sonra biz okursak büyük ihtimal olmamış güzel okuyamamışsınız dersin:D
ALLAH'a emanet olunuz :D
|
şiir çok güzel ellerine sağlık yeni yorum yazıyorum uzun süredir girmiyordum siteye değiştiğimi farkettim romantizm bana göre değilmiş emek vermişsin teşekkürler inşallah devamı da gelir :)
|
Ya, gördünüz mü ey canruba, siz "interesting kesiran" diyorsunuz; ancak arkadaşlar ne diyor?
ISIK:
m1gin' e katılmamak mümkün değil. Çünkü kendi yazdığınız şiir olduğunu belirtmeyince okuyan elbette alıntı olduğunu düşünecektir haliyle
CAMBAZ:
ben sevdiğin bir şairin şiirini paylaştın sandımdıydı
Ee, bir şey biliyoruz da konuşuyoruz, değil mi ama!
İlerleyen zamanlarda ihtiyaç olursa, forumda bahsettiğiniz işlevi haiz bir kategori oluşturulabilir elbette. Ancak şu an için erken olduğu kanısındayım.
Hmm... Yani şiirinizi radyolarda ve türlü radyoculardan dinlemişsiniz demek... Ne güzel... O halde ben bu işe yeltenmesem daha uygun olacak. Zira ortada kıyas yapılabilecek bir durum söz konusu.
Hem sonra benim ses tonumu da bilmiyormuşsunuz. Belki şiirinizle hiç örtüşmeyebileceğini bile düşünebilirsiniz.
Dinlemek isterseniz, "Enlem ve Boylam" bölümlerine bakabilirsiniz. Baştan başlamanıza gerek yok; son bölümden, ilk bölüme doğru da dinlemeniz mümkün.
Hataları düzeltme çabanız takdirle karşılanacak bir durum.
Anaları ağlatmamak için, "Insert" tuşuna basmak yeterli olur sanırım.
Bu arada, sizin vesilenizle belirlediğim uygulama gereği; bu hafta, günlük 10 mesaj gönderiyorum siteye.
Eksik kalan mesajları yetiştirmek için, gün sonunda neler çekiyorum bir bilseniz.
Sanırım belirlerken bu kadar yorucu olacağını düşünmemiştim.
(HP-210:HP; 3/1)
|
tebrikler kardeş çok güzel yüreğine sağlık
|
IŞIK...YAKAMOZ ve zulal...komplimanlarınız için müteşekkirim...
cambaz...aslında hep aklımda olan bişi kendim seslendirmeyi çok arzu ediyorum lakin pek beceremiyorum kayıt işlerini işi ehline bırakmak lazım yani m1gin''e:):)
sayın m1gin ses kayıtlarınızı dinledim gerçekten güzel...mikrofona sesiniz çok uygun hakimiyetinizde takdir edilir bir durum...
artı bu vakte kadar hiçbir radyocunun seslerini kıyas yapmamıştım aklıma getirdiniz tşk ederim:):)
artık yeni bir şiirimi ekleyeyim diyorum...bu şiirin gelişi ile birlikte yeni bir katagori açılabilineceği kanaatindeyim..:):p hadi bakalım hodrimeydan m1gin:)benim şiirlerim senin inadını kırar:p:p
|
İnsan karışık bir nutfe
İnsan olmak ve yürümek...
Kendine yürümek
Koşmak yüreğine,kanat çırpmak mutsuz bulutlara...
Kanatmak ve kaşımak yaraları
Ve hala yaşamak,nefes almak...
Bugünde ölmedim
Ölemediğim gibi "ölmeden önce ölünüz" düsturuyla set çekemedim kalbime...
İnsanoğlu ne garib
Sürekli düşünüyor geleceğe dair...
Dün bugünü düşünüyorum.
Bugün oldu bitmek üzere
Şimdi ise yarını düşünüyorum
Düş-ünmek...
Düşlerle beraberce düşünmek...
Anlarım,saniyelerim,dakikalarım uçup gidiyor
Çünkü sürekli yarını düşünüyorum
Aslında ben düşünmüyorum.
Anlarımı yarınlar uğruna infaz ediyorum.
Katlediyorum onlara...
Halbuki an değil midir insanları anlamlandıran
Anlıktır güzel duygular...
Zamanı durdurmak istediğin anların muamması değil midir?
Ben düşünmüyorum.
Biliyorum ki düşünmek mücadeledir.
Düşünmek...Düşlemekle beraber anı yaşayıp mutlu olmaktır.
Sıfırların içindeyim...
SIFIRIM...
Ya da hayır!
Sıfır manidardır.
Birşeyi temsil eder.
Belki de ben bir "şey" bile değilim...
Düşünmek istiyorum.
Anlarımla yarınları birleştirerek DÜŞ-ÜNMEK......(!!!)
NOT: ALINTI DEĞİLDİR :)
|
Hani bir söz vardır; dün gitti, yarının geleceği belli değil, o halde anı yaşa!
Şiir, bunu anıtmsattı bana.
Bir de bazı dizelerde yazım hatası mı var; bana mı öyle geldi?
"Dün bugünü düşünüyorum." dizesinden anladığım, hem dün hem bugünün düşünüldüğü.
Oysa benim önerim, "Dün, bugünü düşünüyordum" olsa, akışa göre daha isabetli olabilir.
Bir de, "Katlediyorum onlara..." dizesi yerine, "Katlediyorum onları..." olmalı sanki.
Alıntı olmadığı ifade edilmiş...Sahibine bir teşekkür edelim, değil mi ama?
Teşekkürler canruba
|
|
Bu durumda, siz olsanız cesaret edip bu şiiri seslendirir miydiniz?
risk almayı her zaman severim iyi yada kötü sonuç olsun farketmezdi benim için....ben seslendirirdim sayın m1gin:):)
siteyi birçok kişiye tavsiye ettim aslında lakin şiir yazmayı seven insanlar diil:):) bu noktada direnişinizi kıramıcaz gibi gözüküyor ama ben pes etmem :):):p
|
teşekkürler canruba...reca ederim efem
eleştirileriniz dikkate alınır tesbitler aslında lakin bu şiiri yazarken ki ruh hali şiirin akışına en uygun dizelerin bunlar olduğunu düşündürüyor bana..şiir ilkelerinden ziyade ne anlatmak istediği önemlidir benim için...Bikr-i fikrim ne yaparsınız işte...
|
denemelerın guzel.bence daha sık gondermelısın yazılarını tabı baska varsa.elbette mukemmel degıl ama kotü de değil.sonuçta benım yazmaya kabiliyetim düşünülürse...galiba yazmak için de insanın bişeyler yasaması gerekıyor. ıyı yada kotü... ruh haline göre... kelimeler insanınağzından çıkması için sebeplerin olması gerekıyor.içten sebepler.yada ben böyle düşünüyorum kendimce:)...
|
Bugün orucun ilk günü
İlk aç kalış ve heyecan
Nefsin terbiyesine ilk merdiven
Teslimiyet ve boyun eğmekle gelen özgürlük
Özün gürleşmesiyle varlığın var olana feryadı
Rahmet damlaları pencereme çarpıyor bu mübarek ayın ilk gecesinde
Damlalar…
Sanki bana birşeyler fısıldıyor
Rahmet damlaları,
Onlar ki “OL” demenin hemen fiile geçiş halidir…
Gece çöktü bu şehre..
Ama bulutlar maviliğini yitirmedi
Gözlerim bu maviliğin sırrına erebilseydi keşke???
Allah’ım! Ne gariptir gece sessizken sessizliğindeki o haykırış insanı düşündürüyor.
Mutmain olamayan kalbim mucizeler bekliyor.Ama bilmiyor ki mucize inanmak için değil inanan bir kalp için vardır.
Bana ruh üfledin,Senden bir ruh…
Kalbimde acıyla aromalı bir sevinç var.
Allah’ım seni hissediyorum.
Bana ruh üflediğin vakit kalbimide aldın ve ona sevgini yerleştirdin…
Şanslıyım…Çünkü seni biliyorum.
Yorumluyorum ve anlıyorum.
Seni sevmenin hali ruhuyeti başka hiçbir sevgiye benzemiyor,
Bir anne, bir baba, bir sevgili ya da bir yemek…
Dünyalık tüm sevgilerden öte birşey senin sevgin…
Yaşıyorsun,dua ediyorsun,ağlıyorsun,utanıyorsun,ümit ediyorsun..Yani hiç durmuyorsun.Sürekli bir gidiş…
Bu kar tanesinin büyük bir küre olması misali gibi..
İyiliklerin,kötülüklerin,günahların,görmen,koklaman,hissetmen yani kısaca YAŞAMAK..!!
Allah’ım “SENİ SEVİYORUM”.Ve bu sevgim yarın daha çok olacak,diğer birgün daha çok
Yani hiç sınırı yok…
Seni bu şekilde sevmek belkide seni bu kadar Yüce kılan!!!
Bir durak söz konusu değil…
O buldum dediğin an,diğer bulduğunun yanında aciz kalıyor.
İşte bu yüzden diyorum “LA İLAHE İLLALLAH”…
Kalbim harekete geçti, damarlarım ve kanım seni istiyor..
Gel ve al beni,
Üflediğin ruh ile içine çek beni,
Salih kullardan eyle,Dost eyle,Divane eyle…
Boğuluyorum Allah’ım..kaçmak istiyorum..bu yer,bu gök,bu binalar,bu şehir beni sıkıyor…
Ben seni sevmenin sevinci ile baş başa kalmak istiyorum..
Bu belkide Hz İbrahim’in ateşte seninle kalış hali gibi,
Hz Yusuf’un kuyudaki masum hali gibi,
Hz Meryem’in unutulmaktaki hali gibi…
İşte belkide beni ayakta tutan tek şey seni sevmek…
Dünya bu şey üzerine kurulduysa ve o şey seni sevmekse,aşksa, muhabbetse bende istiyorum ve diyorum.
Fazla söze ne hacet Aşktır,gerisi vesaire…!!!!
Alıntı değildir..
|
Ne diyeceğimi bilemiyorum...Muhteşem...Rabbim razı olsun...Emeğinize sağlık...
|
Rabbim sizdende razı olsun...lakin muhteşem değil daha da güzel olabilirdi belkide..
|
GOD! I'am sorry for my sins...I wish I couldn't that...I hope! I will not again.
Yarabbi!! yapmış olduğum günahlardan ben pişmanım,keşke yapmasaydım,inşallah birdaha ben yapmayacağım...
|
Merhabalar canruba...
deneme mi yoksa şiir mi demeliyim kararsız kaldım ama sedasının hoş bir efsunu olduğu konusunda kararım kesin
yüreğine sinipte kalemine değen güzel satırlarına maaşallah...
buarada bir çağrı duydum şiir yazmak;şiir değilde şiir tadındaki denemelerimi paylaşmaya varım bu sayede tembellikten kurtulur yeniden yazmaya başlarım =) hemde senin sayfanı m1gin abimizin tabiri ile cılız bırakmayız =)
tekrar ellerine sağlık...
|
İlgi ve alakanız için müteşekkirim Z.SARI...
Normalde şiir yada deneme hertürlüsünü yazama becerim yok yani sürekli şiir yazan ve bunu fobi edinen biri değilim lakin insanın bazen ruh hali eline kalem alıp yazdırabiliyor o ahvallerde yazdıklarımı paylaşıyorum sizlerle..burası yalnızca benim bölümüm değil sizlerinde paylaşmayı arzu ettiğiniz şiirlerinizi bölümümde görmek hoşnut eder beni
|
........MAVİ AŞKA VEDA.....
Kalbim kırık...
Parçalar yorgun...
Toplayamıyorum,birleştiremiyorum...
Parçalar bir araya gelemiyor....
Kalbime bastın mavi prensim...
Onu ezdin...
Ellerin ve ayakların kana bulandı...
Ve havada kan kokusu var...
Artık yıldız parlaklığı gözlerin kan kırmızısını aydınlatmakta...
Ve Canın,canımı çok acıtmakta...
Sen beni kızgın ateşe attın mavi prensim..
Yalnız ateşin içine...
Gül bahçem hiç olmadı, olamadı...
Şimdi ateşin ile ateşim karşı karşıya...
Yanan ise "BEN" değilim..
Duygum yanıyor...
Gözyaşım yanıyor..
Birde gönlümün mavi çiçekleri...
Dağlarıma kar yağıyor..
Bülbülüm içimde demiştim ya...
Benim bülbülüm suskun,kırgın ve yorgun düştü...
Gül artık onu avutmuyor....
Biliyor musun?
Geceleri sokak lambası ve dolunay arkadaşlarım..
Anlatıyorum onlara...
Görüyorum içlerindeki katreleri...
Sokak lambası artık yüzümü aydınlatmıyor olsada...
Dolunay benimle konuşmuyor olsada..
Ben anlatıyorum..
Bilsinler istiyorum...
Kalbime dokunamayan...
Onun aşkını bilemeyen mavi prensi...!!!!
Lakin "O"..
Sattı KALBİMİ....!
Sattı AŞKI...!
Sattı MUHABBETİ...!
Yanında da hediye olarak hüzünlü ve suskun bir kalb verdi...
Artık aşk tarihimde yeri YOK......
|
Toprak mı soğuk ben mi üşüyorum? Yine de toprak sana sarılıyorum çünkü üşüyen ben değil, yüreğim…
Dünya seni bir zamanlar çok seven ben
Neden senden gitgide soğuyorum?
Sebebini hem çözemiyor, hem bulduğumu farz edip;
Nefsimi yokluyorum…
Toprak?
Acaba beni senden soğutan
Yeraltındaki yorganım mı?
Hem yalan olduğunu biliyor,
Hem tarlamı sürmek istiyorum
Ve nasıl olacak bu iş kestiremiyorum…
Yalancı bir tarlada Ekim yapmak
Zor be ahbabım(!)…
Çalış-didin sür tarlayı, yetiştir ekinleri
Haddini bilmez bir karga sürüsü
Tarlan da korkuluk olduğun halde
Gelip; yok etsin ekinlerini
Kaldı ki bu kargaların saldırışı
Yalancı bir tarlanın lüzumsuz ekini için
Bu gerçek daha da üzücü ve utanç verici…
Gün gelir rahmet yağmurları kesilirse,
Verimli tarla da kurur azizim(!)
Rahmet yağmuru değmeyen,
Bayat ruhu var olan elverişli tarlayı neyleyim?
Bir gün sıkılır ve tohum atmaktan vazgeçersem ve
Yıldızların beni çağırdığını hissedersem
Herkesin soğuk diye basamadığı;
Toprağı sıcacık bir yorgan gibi üzerime örtmesini iyi bilirim.
Bu terbiye benim değildir
Secdesini ettiğim toprağın ve yorganımın sahibi
Hakkın rızkıdır…
Nefsim bunu elbette iyi bilir…
Seni ilk kez düşürme cesareti buldum.
İşte kendi ellerimle gömüyorum,
Tabutunu ben taşıyorum
Gün geçtikçe yaklaşıyorum
Aramız da kalsın ama tabutun da amma ağırmış hani…
Gün geçtikçe yoruyorsun beni
Hakkını yememek lazım iyi bilirdim seni
Mavi, yuvarlak şeker mübarekliğinde biriydin.
Dişimi fırçalamayı unutsam hemen çürümeye başlardım
Macun ve fırça
Bu ikiliyi kullanmayı öğreten yarenlerden Allah razı olsun…
İşte uzun bir yürüyüşün ardından geldik…
Seni hem çok sevdim hem nefret ettim
Yanlış anlama aman ha(!)
Aslın da sevmediğim; Zakkum ağacına konmuş
Ve tarlama istemeden yerleşen kargalarındı…
Hata ben de(!)korkuluk olmayı beceremedim.
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
Maviii…
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
Şeker pancarı edasında; acısı tatlısı bir…
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
Bir başka cazibesi vardı. Ne kadar çekse de çektirse de müptelasıydık.
Hoş sedaydı bir zamanlar vesselam, ta ki karga ihtilalına uğramadan,
Türk Kahvesi tadında…
Haklarımızın cevabını da aldın
İşte ilk toprağı ben atıyorum üzerine
Kızma ne olur, ölüm bir son değil
Toprağa gömüyorum seni
Bir tohum gibi
İşte asıl orada yetişerek gerçek bir ağaç olacaksın.
Gün gelecek Mavi bir ağaç olacaksın
Ellerimle diktiğim, yüreğimin taze yağmurları ile suladığım;
Mavi ağacımın Mavi elmalarını kendi ellerimle tek tek toplayacağım…
Bir sandal gibi maviliğin de yok olmayı seveceğim.
Maviliğinin müptelalığını en çok ben yaşayacağım.
Ölmeden kulağıma fısıldadığın Salı yarenleri ile buluşacağız. İşte tabutunu taşırken en çok bu sözün aklımda.
Her yorulduğum da bunu hatırladım.
İki sağın da iki solun da dört kişiydik
Hiç yorulmadık. Tabutunu hep beraber sonuna kadar taşıdık;
Salih abim, Sıtkı hocam, dostum Semris ve ahbabın ben…
Aşka vefa, yüreğe sevda…
Ahrette buluşmak duasıyla
Toprağın vitaminli olsun ki;
Elmaların kurtlu olmasın.
Mavi geminin Mavi kaptanı
Bizler sabırsızlıkla vaad gününün gelmesini bekleyeceğiz…
Eyvallah…
Nisan 2009
Z.SARI Bu mesaj, Z.SARI tarafından, 11.10.2009 17:41:32 itibariyle düzenlenmiştir.
|
Ey canruba, ey Z.SARI, gönül mürekkebiniz hiç tükenmesin, maşaAllah ne güzel dizeler bunlar böyle.
Duyguları yaşamak başka dile getirmek bambaşkadır, yürekten kutluyorum. Ve lugatımdaki kelimeler kifayetsiz kalıp, kalemim lâl olduktan sonra ne diyebilirim ki beğenimi ifade edebilmek için. İkinizi de teşekkürler…
|
Yürek eşkiyası
Kendisini bildi bileli bu işi yapıyordu, atalarından genlerine geçmişti bu huy ve hiçbir zaman sorgulamadı yaptığının doğru mu yanlış mı olduğunu. Ne çıktığı dağları ne de kestiği yollardaki biçarelerin acısını düşündü.
Onun için önemli olan izinsiz çıktığı dağlardan inip yol kesip zorbalıkla en değerliyi almaktı ellerinden çaresizlerin.
Evet eşkiya denince aklımıza ilk gelen, dağlarda hayat sürüp yollar keserek insanların paralarını alarak geçimini sağlayan kişi aklımıza gelir. Ama bu eşkiya, gördüğümüzde bizi cazibesine sürükleyen AŞK elbisesini giyerek kendini gizlemişti bizden. Çıktığı gözlerden inmesini iyi biliyordu yüreklere.
Mavinin büyüsüne kapıldı ve bir çırpıda bakışına takılıp çıkıverdi tepeciğe. Neye uğradığının farkında değildi henüz bakışın sahibi. Bakışlarını sürdürdü ve zihninin hâyâl odasında bir yer açtı. Aklının meşguliyetinin verdiği sarhoşlukla fark edemedi yüreğinin kaybını. Ayıldığında ise artık çok geçti, eşkiya evinin odasını açan misafirperverin en kıymetli eşyasını çalmakta gecikmedi ki zaten işi buydu ve çoktan sırra kâdem basmıştı.
Yüreğinin kapladığı yer yanmaktaydı ve bakışın sahibi gözyaşları ile söndürmeye çalışıyordu bu ateşi ama manevi alevlere gerçek su ne yapabilirdi ki ?
Şimdi de yeşildi gitmek istediği yer, sanki ilkbaharı anlatıyordu bu gözler.
Gerçi ilkbaharı anımsatan yeşil, ummanları hatırlatan mavi, bozkırları gözünün önüne seren kahverengi ya da geceyi gösteren siyah fark etmezdi onun için. Önce yakalaması gerekiyordu bir bakış anını ve zorlanmadı hiç, ilgiye aç bu kadar insan varken, görmeye meyilli bu kadar göz varken kolaydı işi.
Ve yemyeşil bir yerdeydi şimdi, buraya çıktıktan sonra inmek kolay olacaktı sahip olmak istediği şeyin yanına.
Baharı andıran gözün sahibi de diğerlerinden farklı değildi şu anda, içmeden kendinden geçmek bu olsa gerek diye düşünüyor ve çakır keyfi olmuş gülücükler saçıyordu etrafa.
Eşkiya ise çoktan yol almıştı gönül almaya.
Bahar gözlü, yokluğun acısını duymaya başladığında, kanayan yarasını yaşlarla temizlemeye çalıştı ama gözyaşları yanaklarından aşağılara dökülüyor içteki yaraya ulaşamıyordu.
Buğulanmış cama dışardan su tutmak neyi değiştirir ki ?
Günleri can yakmakla geçen eşkiya aşk giysisini hiç çıkarmıyordu üstünden, hatta sevgi mücevherleri takıştırmıştı üstüne ki görenler alamasın gözünü bir daha.
Siyahın çekim etkisi ile yüzyüze gelmesiyle kendisini orada bulması aynı anda oldu, gecenin karanlığına gözlerinin alışması zaman aldı ve etraf netleştiğinde görev bilinciyle yola koyuldu. Zifiri gözlerin sahibi hülyalarda geziyordu.
Rüyadan uyanmak istemeyen kişinin mahmurluğu vardı üzerinde, sanki iki kanat takılmış ta uçuyordu gökyüzünde, dudaklarında tebessüm ve pembelik vardı yüzünde.
Ama eninde sonunda uyanacaktı ve gözlerini açtığında, o iç burkan acıyı hissetti. Elini acısına bastığında, yarasına elmas tozu ekilmiş gibi feryad etti. O zaman anladı kaybettiğinin değerini.
Şimdiye kadar önemsememişti yüreğini, ne yaparsa yapsın o atmaya devam ediyordu hayatta kalması adına gece gözlünün.
Hâlâ yaşıyordu ama ölmüştü.
Ölmeden önce ölmek gerek sözünü hatırladı ama kastedilen tabî ki bu değildi.
Eşkiya bir kalp daha ele geçirmenin sevinciyle seke seke giderken bir anda durdu. Hiç görmemişti daha önce böyle kahve tonu, ya da ona öyle gelmişti.
Mutlaka ulaşmalıydı bu yere ve kollamaya başladı bakışlarını karşısındakinin. Bir müddet gezindi etrafında ama ne mümkün görmek için bakmıyordu bu gözler.
O zaman anladı ona lazım olan tek şey "sözler"
Göz uğruna sözler kifâyetsiz kalana dek kelimeler sarfetti.
Ve beklediği an geldi, attı kancasını bakışa çıktı kahvenin en kuytusuna.
Nefes nefese kaldı eşkiya, yaşlanıyor muydu ne?
Yoksa ulaşmaya çalıştığı dağ mı zorlamıştı onu?
Nemliydi bastığı yerler. Ama aldırış etmedi ayaklarına bulaşan çamura. Görmeyen gözlerin sahibi, bakıp ta görmenin sevinciyle kendini kaybetti. Arayan bulamaz ama bulanlarda arayanlardır sözüyle buldu kalbi yerinde olmayan kendini.
Yokluğunu dert etmedi bir süre gönlünün, zaten emanet değil mi ki tüm bedenimiz diyordu. Ama Emanet Edene vermek gerekirdi emanet edileni, bunu anladığında gözyaşları ile suladı toprakta kökü kalmış yüreği. Yeşermesi zaman alacaktı tabi;
iyice sulanması, zemherîlerde donması, güneşlerde yanması gerekiyordu...
Gören gözün sahibi çabalayadursun AŞK kaftanı giymiş eşkiya
bakalım daha ne yollar kesecek !
"abherî" Bu mesaj, abheri tarafından, 11.10.2009 23:45:00 itibariyle düzenlenmiştir.
|
vay vay vayyyy.....Yürek eşkiyası =) Bu nasıl bir dizimdir abheri kardeş?
Maaşallah Allah zeval vermeye....
Hadi haddim olmayarak canruba gelene kadar ben bi davet edeyim seni de yeni bir icabet buyur
|
ahberi ve Z.SARI ilgi ve alakalarınız için müteşekkirim..
lakin görüyorum ki benim kaleme aldığım kelamlar sizinkilerin yanında aciz kalır:):) bunlar çok güzel harika olmuş..kaleminize kuvvet...lütfen yalnızca ben değil sizlerde paylaşın duygularınızı..
|
Salı-vuslat aşkı
Kaldıkça ve yaşadıkça
Eziliyorum bu yük altın da…
Bunu yazmaktan ve söylemekten hoşlanmıyorum
Ama sanırım artık benimde;
Midem bulanıyor en sevilen varlık; insan(lar)dan…
Bu sözü de yazıya döktüm ya
Belki veda zamanı geldi artık…
Ah(!) ne olaydı,
Her şey ölüm kadar yalansız ve güzel olaydı…
Yoruldum artık lütfen(!)
Habibin için, rızan için
Al beni yanına kavuşmak istiyorum
Ey Hak sana…
Yârime sevdam vuslat olsun,
Yeter gayrı
Bir Salı ruhum rızanla şad olsun…
Sözler gelir dilime,
Yüreğim sıkışır yine her gece;
Vuslat sevdası çektiğim her zerre
Sevdam ezer beni…
Kalsam bu âlem de
Neye, kime?
Yürek sıkışır damlar yaşlar
Yine yükselir kalpten esaslı dualar(yakarışlar)
Rabbim(!) gerçek olduğum kadar samimiyim
Fani âleminden göçmek niyetindeyim
Mazur gör haddimi
Artık hazırım dememi…
Biliyorum ki ben hazır olmadıkça,
Batacağım bu sahte dünya da
Battıkça vuslatım yâre olmayacak
En azından batmadan vuslat umudum var olacak…
Ne diyorduk; Umudu beklemek de bir umut
Vuslatın bana ne güzel mutluluk…
İşte şimdi huzuru buldum
Çok görme Rab(!)bu lütfün daimi olsun
Ben razıyım dedikçe
Razı ol…
Bu yaşadığım yirmi yıl kâfidir…
Hayrı en iyi bilen Rabbim
Ne olur beni de öldür…
Dem vurdum her daim vuslata
Erdir Hey Hak beni
Bir Salı vuslat aşkına…
(ÂMİN)…
3 Nisan ‘09
Zuhal SARI
Bu mesaj, Z.SARI tarafından, 15.10.2009 18:01:45 itibariyle düzenlenmiştir.
|
|
|