İyi akşamlar, Işık. Yazdıklarını büyük bir keyifle okuyorum. Paylaşımların için teşekkürler.
Bunlar insanların dünyalarına dair paha biçilmez bir tecrübe ve deneyimler manzumesidir.
Benden de kısa bir öykü;
(Aslında bu tür şeylerin espiri konusu yapılması doğru değil ama ben çok güldüğüm için paylaşmak istedim)
Kadının biri,
46 yaşındayken kalp krizi geçiriyor ve hastaneye kaldırılıyor. Ameliyat masasındayken, ölüme yakın, birden bir hayal görüyor. Azraili görüyor ve soruyor: "Benim saatim geldi mi?" Azrail cevap veriyor: "Hayır, senin daha 33 sene, 2 ay ve de 8 günün var."
Narkozdan uyandığında, estetik yaptırmaya karar veriyor. Yüzünü gerdirttiriyor, dudaklarını doldurtturuyor vs.vs.. Kısacası "genç kız gibi" oluyor.
Daha uzun bir süre yaşayacağını bildiği için o kadar ameliyata değdiğini düşünüyor. Ameliyattan sonra, hastaneden çıkıyor. Tam karşıdan karşıya geçiyor ki, bir ambulans çarpıyor ve anında ölüyor.
Cennette Azrail'e soruyor: "30 seneden daha fazla yaşayacağımı sanıyordum! Neden o zaman o ambulansın bana çarpmasını sağlayıp, beni öldürttün?"
Azrail cevap veriyor: "Kız, Allah canını almasın ben seni hiç tanıyamadım!.."
|
IŞIK teşekkürlerrr nereden bulursun bunları bilmem ki:D okuyorum okuyorum eğleniyorum
eğlencelik sözler amacına ulaştı:d
|
Adamin biri Afrika'da safariye çikarken yanina minik köpegini de almis.
Minik köpek bir gün ormanda dolasip, kelebekleri kovalar,
çiçeklerikoklarken kayboldugunu fark etmis.Ne yapacagini düsünürken bir de
bakmis ki karsidan bir
leopar geliyor ve belli ki günlük yiyecegini ariyor.Simdi basim
dertte" diye düsünmüs minik köpek.Etrafina bakmis yerde kemik
parçalarini görmüs.Hemen arkasini leoparin geldigi yere dönerek
kemikleri kemirmeye baslamis, bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye
çalisiyormus.
Leopar tam saldiracakken minik köpek kendi kendine konusmus;
Ne kadar lezzetli bir leoparmis.
Acaba etrafta bundan bir tane daha var mi?"
Bunu duyan leopar bir anda donmus kalmis ve en yakindaki agaca
tirmanarak dallarin arasina saklanmis.Tam zamaninda kurtardim yoksa bu
köpege yem olacaktim" diye düsünmüs leopar.
-Bütün bunlar olup biterken bir baskaagacin üstündeki bir maymun
olanlari izliyormus.
Bildiklerini kullanarak bundan sonra leopardankurtulabilecegini düsünmüs.
Leoparin yanina giderek neler oldugunu anlatmis.Leopar kopegin
yaptiklarina çok sinirlenmis ve maymuna "Atla sirtima, gidip sunu
yakalayalim" demis.Ancak minik köpek neler oldugunu pek anlayamamış ve
leoparin sirtinda maymunla birlikte süratle kendisine yaklastigini fark
etmis.
"Simdi ne yapacagim" diye düsünürken kaçmaya tesebbüs etmemis.
Bunun yerine arkasini leoparin geldigi yöne dönerek,
Kemikleri kemirmeye devam etmis. Tam leopar saldiracakken yine kendi
kendine konusmus;
"Bu aptal maymun da nerede kaldi? Yarim saat önce bir leopar daha
getirsin diye
gönderdim, hala haber yok!"
Diplomasi böyle birsey iste...
|
|
emeğe saygı TEŞEKKÜRLER (içimden aptal aşıklar demek geçiyorrrr :S ) demiyorum... demeyeceğim... dedirtemeyeceksiniz...
|
Mutlu son olması için yüzük mü çıkmalıydı acaba
Gerçekten güzel bir geyik...Teşekürler
|
|
Başı komik sonu anlamlı ve gerçek öğütler içeriyor.Temiz yürekli bir ana işte.Ben çok beğendim.Buyrun sizler de okuyun...
Oğlum Ehsan.....
Anan sena heyran, nasılsan, ne haldesan (Canım yaa )
Biz aramasak sen bizi ne arisaaaan, ne soriiisaaannn
Sen ne heyırsız bir evlatmışsan.
Şimdi gelem sözün özüne ;Elin kızıyla gezisen, dolaşısan fakat anana bir mektup yazmıysan,
Sen heç Allah'tan korkmiysan, bizi merakta bırakisan ?
Dün dayin oğli geldi Angara'dan ,sağlık haberini ondan almişam ,Allah'a şükür etmişem.Amam velakin;
Seni belediye otobüsünde bir kızlan görmüş
Sözlüm diye bahsetmişsan ,parmağına da yüzük tağmışsan
Hüseyn'e dedim ki, helem biraz anlat
Dedi ki ay parçası, gülende güller açiy
Ağliyanda yüzüne mercan saçiy
Bele güzel ne görünmiş, ne duyulmiş ...
Eyi de gözel de Ehsan ;
Ehsan sen nasıl evlatsan
Büyüklerine danışmadan evlenmeye kalkmışsan
Kardeşinden de mi ibret almirsan
Getti, bir tango kız getirdi, ne gendi rehat etti, ne bize rehat ettirdi
Kız da kız olaydı, üregim yanmazdı
Eyle zayif eyle zayif ki eynı çırtık Esso'ya benziyi
Çöp gibi bacagi, Emin ağa gibi de ayagi vardi
Çamaşır tokacı gibi de elleri vardı
Ne konuşmamizi beğeniydi, ne yemeğimizi yeyiydi
Zikkimin kökünü yiyeydi
Pırçıkli meftuneyi ağzına koymiydi, Kibe kudure kaşıgını değdirmiydi
Mengegoş kebabından miğdesi bulaniydi
Herşeye yeni, yeni adlar takayidi
Ben diyidim babakunuç, o diyidi patlıcan ezmesi
Ben diyidim lebeni, o diyidi yoğurt çorbasi
Ben diyidim klori aşi, o diyidi ekşili köfte
Yok carut değil, faraş imiş Küçe değil, sokak imiş
Havuça, pırçıklı demek ayıp imiş
Ben bele konuşurum deye benden utanırmiş
Niye gendi yaptiğinden utanmiyi
Gün öğle oliydi, yatahtan kalkiydi
Ne havşi süpüriydi, ne ayak yoluna su dökiydi
Benim elimden çaput, onun elinden roman düşmiydi
Gezmeye gidince en öne de o düşiydi
Bigün baban dükkandan erken geldi
Hanimin gızı yerinden teprenmedi
Babanın çok ağırina gitti
Bıraksam alimallah saçini, pırçıkini yolacakti
Oğlum Ehsan,
Ben ne şanssız bir kariymişam
Kaynanaların zalım zamanında gelin olmuşam
Gelinlerin de zalım zamanında kaynana olmuşam
Kime ne ettim ki bunu bulmişam
Oğlun sen, sen olasan Akli başinda bir kız alasan
İster Diyarbakırlı, ister yedi kat yabancı olsun
Yeter ki helal süt emmiş olsun
İstiyem ki sonra pişman olmayasan
Kari kısmı ayakkabı değil, sıktı mı çıkarasan
Namusum diyeceğsen, ömrü billah çekeceğsen
Oğlum Ehsan...
Biliyem eyisin hoşsun ama çabuk kıziysan
Kızınca da ayran gibi kabariysan
Oğlum asabi erkeğin kahrı çok olur
Kahır çeken kari zor bulunur
Onun içindir ki oğlum Ehsan ,
Yüce Allah kadınların sabrını hamurdan yoğurmuştur
Analar hanımdır, sultandır, hatundur
Anaların mekanı cenneti aladır
Analar ışıktır, analar nurdur
Kadın, yüce Allah'ın erkeğe bir lütfudur...
|
Sultan Mahmut kılık kıyafetini değiştirip dolaşmaya başlamış. Dolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuş. Herkes bir şeyler istiyor.
Tıkandı Baba, çay getir!..
Tıkandı Baba, kahve getir!..
Bu durum Sultan Mahmut’un dikkatini çekmiş.
– Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı baba meselesi?
– Uzun mesele evlat, demiş Tıkandı baba.
– Anlat Baba anlat! Merak ettim deyip çekmiş sandalyeyi.
Tıkandı baba da peki deyip başlamış anlatmaya;
Bir gece rüyamda birçok insan gördüm, her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. “Benimki de onlarınki kadar aksın” diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı.
Bu sefer içimden “Onlarınki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın” dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı.Ben yine açmak için uğraşırken bir zat göründü ve: “Tıkandı Baba, tıkandı. Uğraşma artık”, dedi. O gün bu gün adım “Tıkandı Baba”ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdi de burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz.
Tıkandı Baba’nın anlattıkları Sultan Mahmut’un dikkatini çekmiş. Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına:
“Her gün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz” demiş.
Sultan Mahmut’un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Baba’ya baklavaları vermişler. Tıkandı Baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis.
– “Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim” diye içinden geçirmiş. Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken “Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim” demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya.
Taze baklava, güzel baklava!
Bu esnada oradan geçen bir adam baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı Baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış.
Müşteri baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim, diğer dilim derken bir bakmış ki her dilimin altında altın var. Ertesi akşam adam acaba yine gelir mi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş.
Müşteri hiçbir şey olmamış gibi: “Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım” demiş. Tıkandı Baba da “Peki” demiş ve anlaşmışlar. Tıkandı Baba’ya her akşam baklavalar gelmiş ve adam da her akşam Tıkandı Baba’dan baklavaları satın almış. Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut:
“Bizim Tıkandı Baba’ya bir bakalım” deyip Tıkandı Baba’nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın. Sultan:
– “Tıkandı Baba sana baklavalar gelmedi mi?” demiş.
– Geldi sultanım!
– Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?
– Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağ olasınız, duacınızım.
Sultan şöyle bir tebessüm etmiş.
“Anlaşıldı Tıkandı Baba anlaşıldı, hadi benimle gel” deyip almış ve devletin hazine odasına götürmüş.
“Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir” demiş. Tıkandı Baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda, düştü düşecek. Sultan demiş;
“Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar” demiş ve askerlerden birini çağırmış.
“Alın bu adamı Üsküdar’ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin” demiş.
Padişahın adamları ’peki’ deyip adamı alıp Üsküdar’a götürmüşler.
Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler.
Baba, “niçin?” demiş. Askerler:
“Hele sen bir beğen bakalım” demişler. Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline.
“Ne olacak şimdi” demiş.
“Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı” demiş.
Adam taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta ölmüş. Askerler bu durumu Padişah’a haber vermişler. İşte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş:
“VERMEYİNCE MABUD, NEYLESİN SULTAN MAHMUT!”
|
Hakikaten tıkandım ama =)
Hünkarımız ne güzel demiş -_- Acaba gercekten de demiş midir öyle-_-
|
|
Çay deyip geçmemek lazım mış:))
Çayı çok sevdiğimi söyleyince yaşlı bir teyze anlattı geçenlerde ve çok hoşuma gitti.
Çayın alt demliği evdeki KAYNANADIR. Devamlı kaynaaar durur.
Üst demlik ise evdeki GELİNDİR. Alt demlik kaynadıkça o olgunlaşır, demlenir.
Gelinin kocası ise bardaktır. Biraz kaynana doldurur onu, biraz da gelin.
Çocuklar çayın şekeridir. Tat verir.
Görümce ise çay kaşığıdır. Arada bir gelir ve karıştırır gider.
Kaynataya (Kayınpeder) gelince; O da bardak altıdır. Dökülenleri bir araya toplar.
Çay deyip de geçmemek lazım demek ki…durmak ve düşünmek gerek…
|
AT NALI UĞUR GETİRİR Mİ?
Kadıköy Camiinde vaaz vermekte olan Osman Demirci Hoca'ya:
- Hocam, diye sormuşlar. At nalını evimizin kapısına asarsak uğur getirir mi?
- Demirci Hoca:
- Zannetmiyorum, diye cevap vermiş. O nallardan her atta dört tane var ama, bütün gün kamçı yiyip duruyorlar.
HAYATI SEYRETMEK
Yazar Kazancakis, bir ihtiyara "neye bakıyorsun?" diye sorduğunda, ihtiyar adam gözlerini akan sudan ayırmadan şu cevabı verir:
- Hayatıma oğlum, akıp giden hayatıma.
HERKES YANINDAKİNİ VERİR!
Kendisine hakaret edilen Hz. İsa'ya (a.s.):
- "Niçin karşılık vermediniz?" diye sorduklarında:
- Herkes yanındakini verir, demiş. Onda olan, benim yanımda yoktu.
SELÂMDAKİ İNCELİK
Muzaffer Ozak Hoca'nın sahaflar çarşısındaki dükkanına giren bir genç:
- Selâmunaleyküm babalık... diye selâm verince, hazret selâmı alır:
- Aleykümselâm kurukalabalık...
KABRİSTAN
Hz. Ali, mezarlığa neden sık gittiğini soranlara şu cevabı vermiş:
- İki sebebi var. Anlattıklarıma itiraz etmiyorlar ve arkamdan gıybetimi yapmıyorlar.
ÖLÜLER ÇİÇEK KOKLAMAZ
Amerika'lı iş adamı, bir Çinli'yle alay ederek sormuş:
- Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek?
Çinli, başını kaldırmadan cevap vermiş:
- Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman.
ÖLÜM NEDİR?
Talebelerinden biri, Konfüçyüs'e:
- "Ölüm nedir?" diye sorduğunda, Konfüçyüz'ün cevabı şu olmuş:
- Hayat hakkında ne biliyorsun ki, sana ölümden bahsedeyim.
ZOR AMA GÜZEL
Cüneyd-i Bağdâdî'ye: "Sabır nedir?" diye sorduklarında şu cevabı vermiş:
- Yüzünü ekşitmeden, acıyı yudumlamaktır.
DERDİN DEVASIZI...
İbn-i Sinâ'ya:
- Dünyada devâsı olmayan bir dert var mıdır? diye sorduklarında:
- Derdin devâsızı, iyinin kötüye muhtaç olmasıdır, cevabını vermiş.
KORKUYA GEREK YOK
Bir Rus generali, Şeyh Şâmil'in iştahını abartarak "Beni yemenizden korkuyorum" deyince, Şeyh Şâmil:
- Boşuna korkmayın efendi, demiş. Bizim dinimizde domuz eti yemek haramdır.
UYKU KARDEŞLİĞİ
Mevlânâ Hazretleri, talebelerinden biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler.
Yanındaki talebesi:
- Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bunlardan ibret alsa.
Mevlânâ, tebessüm ederek karşılık verir.
- Aralarında bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini.
DÜNYANIN YÜZÜ
Hastalıktan ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, halk şairi Seyrani'ye:
- Bende dünyayı görecek göz mü kaldı? diye şikayette bulununca, söz eri Seyrani:
- Hiç üzülme dostum demiş. Zaten dünyada da bakılacak surat kalmadı.
MUTLULUK
Tolstoy'a "nasıl mutlu oluyorsunuz?" diye sorduklarında şu cevabı vermiş:
- Sahip olduğum şeylere sevinerek, sahip olmadıklarımı ise hiç düşünmeyerek.
HAKSIZ ÖLÜM
Sokrat Ölüme mahkum edildiğinde, eşi:
- Haksız yere öldürülüyorsun, diye ağlamaya başlayınca, Sokrat:
- Ne yani, demiş. Birde haklı yere mi öldürülseydim!
KENDİ İŞİNİ YAP
Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Sheakspeare' a gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur:
- Dostum siz şemsiye yapın,
-hep şemsiye yapın,
-sadece şemsiye yapın...
|
Günümüzde ağzımızdan çıkan her söze bir muhalefet , günahını bilmeden yada bilip nefsine zulmederek gıybet eden insanların çokluğunu düşünürsek Hz. Ali 'nin mezar ziyaretini sık yaptığına dair soruya verdiği cevap gerçekten düşündürücü....
|
ALDIĞIM BİR MAİL .HAKKATEN ÇOK GÜLDÜM:)))))
Bu zamana kadar bana zincir e-posta gönderen tüm dost ve arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim;
Sayelerinde tuvalet temizlemekte kullanıldığı öğrendiğim kolayı içemez oldum.
- Deodorantlar kanser yapıyor diye sayelerinde artık bir domuz gibi kokmaya başladım.
- Telefon hattımı kullanıp bana borç takarlar korkusuyla telefonlara da cevap vermiyorum.
- İçinden fare ya da fare zehiri çıkar diye hiçbir kutu içeceği içmiyorum.
- Çok sevdiğim içeceğime ilaç koyup beni uyuturlar,organlarımı çalarlar ve buz dolu bir küvetin içinde
- uyanırım diye bana yaklaşanları da tersliyorum.
- Neyim var neyim yoksa satıp hastanede yatan ve büyük ihtimalle ölmek üzere olan çocuklara yatırmayı düşünüyorum.
- Mail listesine katılırsam alacağım söylenen para, bilgisayar, cep telefonu ya da gezileri beklemekten de evden dışarı çıkamaz oldum.
- Tuz Gölü'ne Konya'nın katkılarından dolayı yemeklerim tuzsuz tatsız.
- Msn paralı olacak;Adam yeşerecek mi,sararacak mı beklemekten de gına geldi.
- Excel hala ne zaman emekli olacağımızı da bildirmedi.
- Bir maili forward etmedim, başıma ne belalar gelecek diye korkuyla beklemekten ruh sağlığımı da kaybettim.
- Multipl skleroz olunuyormuş diye diyet ürünleri düşmanıma bile tavsiye etmiyorum.
- Yerli malı kullanacağım derken marketlerde barkodu 869 ile başlayan ürünleri aramaktan da gözlerimin biraz daha bozulduğunu farkettim.
- Sevgili dost ve arkadaşlarımdan gelen; 'lütfen okuyunuz', 'çok önemli', 'aman virüse dikkat', 'bilmem kim para dağıtıyor', 'en az beş kişiye yolla', 'inanmadım ama doğruymuş', 'kişiliğini test et', 'tıkla para yolla, tıkla yardım et', 'bilmemkim seni gözetliyor', 'bilmem kime mail at, haddini bildir', 'onu yeme bunu ye' şeklinde başlayan kerameti kendinden menkul, nev'i şahsına münhasır bu mailler sayesinde hep beraber 'kafayı çizme'ye ne kadar yakın olduğumuzu da müşahade etmiş oldum.
ŞİMDİ: Eğer bu maili 60 saniye içinde 1200 kişiyegöndermezsen;
Bilesin ki bir kuş sabah akşam hayatı sana dar edecektir.
Bir Dost... Bu mesaj, m1gin tarafından, 21.04.2009 21:40:02 itibariyle düzenlenmiştir.
|
Yaşlı bir çiftçi trafik kazasında mağdur olduğu gerekçesiyle,
mahkemede savunmasını yapmaktaydı.
Kazaya sebep olan nakliye firmasının avukatı sordu:
-Kaza yerine gelen polis ekibine 'İyiyim' demediniz mi?
Çiftçi ifadesine başladı:
-Traktörümün arkasında besili ineğim sarıkız ile birlikte giderken,
bu nakliye Şirketinin kamyonu..... .
Avukat sözünü kesti;
-Ayrıntıları sormuyorum, yalnızca Şu soruya cevap verin.
Kaza yerine gelen polis ekibine 'İyiyim' Dediniz mi? Demediniz mi?
-Şimdi efendim, biz sarıkız ile birlikte giderken.... ....
Avukat yine çiftçinin sözünü kesti ve hakime dönerek:
-Efendim, Bu adam kaza yerine gelen polis ekibine,
kendisine durumunu sorduğu zaman 'çok iyiyim' demişti.
Şimdi aradan 3-4 hafta geçtikten sonra mağduriyetini öne sürerek,
müvekkilimi dava ediyor.
Lütfen kaza sırasında iyi olduğunu söyleyip söylemediği konusundaki soruma
doğrudan cevap vermesini söyler misiniz?
Hakim:
-Bir dakika. Önce şu sarıkız hikayesini duymak istiyorum.
Çiftçi hakime teşekkür edip, ifadesini sürdürür:
- Bu nakliye Şirketinin kamyonu traktörüme çarptığında,
ben bir hendeğe, sarıkız başka bir hendeğe savrulduk.
Sersemlemiş bir halde yatarken, diğer taraftan sarıkızın yanık yanık
böğürmelerini duyabiliyordum. Belli ki çok acı çekiyordu.
O sırada hemen ordan geçmekte olan polis ekibi durdu ve
memurlardan birisi gidip diğer hendekte yatan sarıkıza baktı.
1 - 2 dakika sonra da tabancasını çıkardı ve inlemekte olan sarıkızı
iki kaşının ortasından vurdu.
Ardından elinde dumanı tüten tabancası ile yanıma geldi ve
bana 'Sen nasılsın Amca' diye sordu.
Siz olsanız ne cevap verirdiniz?
|
Başlamışken her seferinde güldüğüm bir fırayı daha yazmak istiyorum,izninizle...
Edebiyat dersinden,bütünlemeye kalan iki öğrenci,bütün gayretleriyle çalıştılar ve imtihana girdiler... Sonuçlar henüz asılmadı ama,bu iki arkadaş meraklı mı meraklı.. Sonucu bir öğrenseler,köye sevinçle dönecekler.. En nihayet öğretmene gidip,sorarlar durumu. Öğretmen meşguldür:
_ Yazılıları okudum.Yarın listeyi asacağım... İki kişi haricinde hepiniz geçtiniz.
Ya o iki kişi,bu ikisi ise.. Bu merak konuşturur birini:
_Hocam,ya o iki kişi bizsaksa?..
Öğretmen anlamaz konuşulanı "Ne demek istedin?"diyecekken,arkadaşının böğrüne bir dirsek vuran diğeri öne çıkar:
_Hocam arkadaş demek istiyir ki,o iki kişi belkim bizdırıktır..
Hocanın cevabı gayet normal:
_ Bu konuşmaya göre mutlaka ikinizsinizdir...Mutlaka.. Mutlaka...
|
Massachusetts Avukatlar Birliğinin raborlarına göre duruşma esnasında bazı avukatların gerçekten sormuş olduğu sorular ve tanıklarında verdiği cevaplardan bazıları
-----------------------------------------
soru: üç çocuğunuz var değilmi?
cevap: evet
soru: kaçı erkek?
cevap: erkek yok
soru: hiç kızınız var mı?
-----------------------------------------
uykusunda ölen bir insan ertesi günün sabahına bunun farkına varamaz değil mi doktor?
-----------------------------------------
en genç olan oğlunuz hani şu 20 yaşında olan kaç yaşındaydı?
-----------------------------------------
resminiz çekilirken orda mıydınız? yalnız mıydınız yoksa kendi başına mıydınız?
-----------------------------------------
savaşta öldürülen kardeşiniz miydi yoksa siz miydiniz?
-----------------------------------------
çarpışma esnasında araçlar arasında ne kadar mesafe vardı?
-----------------------------------------
sizi öldürdü mü?
-----------------------------------------
soru: merdivenler alt bodruma iniyor dediniz değil mi?
cevap: evet
soru: peki bu merdivenler yukarıda çıkıyor muydu?
-----------------------------------------
soru: şüpheliyi tarif edebilir misiniz?
cevap: orta boyluydu sakalı vardı
soru: erkek, miydi yoksa kadın mı?
-----------------------------------------
soru: otopsiye başladığınız zamanı hatırlıyor musunuz?
cevap: akşam 8.30 civarlarında
soru: bay.o esnada ölü müydü?
cevap: hayır sandalyede oturmuş neden otopsi yaptığımı merak ediyordu
-----------------------------------------
oradan ayrılana kadar orada mı kaldınız?
-----------------------------------------
kaç kere intihar etmeyi başardınız?
|
Adamın biri yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır. Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar görür ve karısına e-mail atmaya karar verir. Fakat yazdığı mesajı farkında olmadan yanlış bir adrese gönderir....
Mail farklı bir yerde farklı bir bayana gider. tam bu sırada kadın, kocasının cenaze töreninden evine yeni dönmüştür ve bilgisayarındaki maili görür, arkadaşlarından geldiğini düşündüğü maili okuyunca olduğu yere yığılıp kalır. Odaya giren annesi, yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür.
Kime : Sevgili karıma
Konu : Yeni ulaştım.
Tarh : 16 Mayıs 2004
Benden haber aldığına şaşıracağından eminim. Burada bilgisayar var ve sevdiklerimize e-mail gönderebiliyoruz. Buraya yeni ulaştım ve kaydımı yaptırdım.seninde kayıtların hazır. Her şey yarın senin buraya geleceğini düşünülerek hazırlanmış. Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Umarım benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin.
Not : Burası çok sıcak.
|
Off
Üzülme bebeğim sakın üzülme
Olmadı işte ayrıldık
Kızmadım sana kızamıyorum yeter ki sen üzülme
Ben sana hiç kıyar mıyım
Yani o kadar da hıyar mıyım
Hıyar! dedim de aklıma geldi
Yeni sevgilinle aran nasıl?
O da seni benim seni sevdiğim gibi çok seviyor mu?
Ara sıra görüşelim olur mu?
Misafir ol gel bana yumurta kırayım sana
Param pulum yok ama borca yazdırırız bakkala
Seni nasıl sevdiğim hiç şeyinde eeeee...... umrunda değil
Hatırlar mısın bilmem o Mahmur beste çalar Müjgan ile ben fenalaşırdık
Ha sahi geçen gün bekledim seni saza niye gelmedin?
Seni bilmem ama ben acayip gaza geldim sonra soda içtim geçti
Hatırlamalı, sevgiyle anmalı, unutmamalı, inciltmemeli,
uçan memeli, kaçan memeli, tutan memeli, öbürüde gelmiş hani bana hani bana demiş
Biliyorsun ne yapsam ayrılamam senden
Hafife alma aşk vurur insana bir de yer vurur sonra masa tenisi
Bu kadar kolay sanma ilvanlim,
ilvanlim, ilvanlim aman neyse...
Sen çok güzelsin ama acayipsin
a acaipsin b acayipsin c hiç biri d hepsi senin mi?
Hatırlar mısın sazlar çalınırdı Çamlıcanın bahçelerinde benimde arabanın teybini çalmışlardı
Şimdi de seni çaldılar benden
Ve şimdi içiyorum her gece, her gece başka bir işkembe
Paça, tuzlama, kokoreç, kelle gel beni kısmen yelle
He unutmadan ebabil bir kuşsa saka daha kuştur
Saka kuş olarak kalacaktır kuştur kuş olacaktır
Kuştu, kuştunuz, kuştular, kuşarlar
Şiirime burda son verirkene bi dakka doktor bey geliyorum
Şiirime burda son verirkene seni çok sevdiğimi söylemek istiyorum
Ha bi de yeni kedi aldım o da çok şeker (kedisine yazmış şiiri )
Yaslı gitti şen geldim, aç koynunu ben geldim
|
Delinin şiiri adlı paylaştığım bu güzel şiir.GRUPVİTAMİN'DN GÖKHAN SEMİZ'E aittir... ITRİ TEKRAR TEŞEKKÜR EDERİM...
|
Laik tv…
--şok şok şok çocuklar ilahi söyledi küçük kızlar türban taktı…
--seyyar kestane satıcısı “kestane kebab yemesi sevab” diye taksimde bağarınca dini ticarete karıştırdığı için göz altına alındı…
--dükkanının camına “cumaya gittim gelicem” diyen 50 işyeri sahibinin hakkında yüpyüksek yüce mahkeme tarafından sorusturma açıldı…
--bu yıl hac yine kurbana denk geldi
---kurban bayramında eli kanlı adamlar kurban kesti insanlar tekbir getirdi.21. yüzyılda halamı bu vahset…
--Onlarca çocuğun okuduğu sihirli lamba hikaye kitabındaki cin sarıklı çıktı.cini arkadaş çevresimi yobaz yapmıştı…? birazdan
--Diyanet diğer imamlar gibi nasredin hocayada yazdıklarını okuma zorunluluğu getirdi…onlarca fıkranın akibetin ne olacak? Az sonra…
alıntı... Bu mesaj, m1gin tarafından, 12.06.2009 18:57:37 itibariyle düzenlenmiştir.
|
Ne münasebet
Ablam evlenmeden önce saatlerce odamıza kapanır, sigara ve kahve ikilisi eşliğinde sırlarımızı dökerdik. Böyle anlardan birinde, kısık sesle "Müzik açalım mı? Babam yan odada, bizi dinliyor olabilir." dedim. Yan odadan gelen ve hala hatırladığımızda bizi kahkahalara boğan ses: "Ne dinleyecem sizi beee!"
Yanlış telefon
İşe giderken cep telefonumu evde unutmuşum, ama televizyon kumandasını almayı ihmal etmemişim.
Düz mantık
Eğer bir sokakta yürüyorsanız ve camında ''Bu ev kiralıktır'' yazılı bir evin yanından geçip birkaç adım sonra önüne geldiğiniz bir başka evin camında ''Bu da'' yazısını görürseniz bilin ki Trabzon'dasınız.
Toplamda
Geçen gece nöbetteyken acile 3 yaşında, para yutmuş bir hasta geliyor. Babasına ne kadar yuttuğunu soruyoruz; "1 YTL" diyor. Yapılan tetkikler sonucunda bir adet 50 Kuruş ve iki adet 25 Kuruş tespit ediyoruz. Baba bir şekilde haklı olduğu için sadece aramızda gülüşerek konuyu kapatıyoruz.
Helallik
Tatile giden, hayat dolu yaşlı teyzemiz güya helalleşiyor. "Hadi çocuğum, hakkınızı helal edin, hayat bu; siz ölürsünüz ben göremem, veya siz kör olursunuz beni göremezsiniz..."
Köpük köpük
8 yaşımdaki yeğenim "Dayı nasıl oluyor da renkli sabundan beyaz köpük çıkıyor?" diye sordu. "Dur bir düşüneyim." dedim, hala düşünüyorum...
Araba sevdası
Annem arabasını torpidosu için dantel örecek kadar çok seviyor. Geçenlerde arabayı çarpmış ve farı kırılmış. Babamın anlattığına göre trafik polisinin önünde "Yavrumun gözü çıktııııı!" diye ağladığı için polisler heyecanlanıp ambulans çağırmışlar.
Hevesli
Kardeşime araba kullanmayı öğretiyorum. Çok hevesli... Bana; "Abi çok kolay yaa, aynı bilgisayar oyunu gibi!" diyor. Cevabım; "Hııı... Ama tek canın var..."
Potansiyel müşteri
Kırmızı ışıkta durduğum anda yanımdan iki motosikletli ışık hızında ve tek tekerlek üzerinde geçti. Ben ağzım açık olayı izlerken yanıma yanaşan 112 ambulansından doktor camı açtı ve bana: ''Gördün mü bizim müşterileri... Hey maşallah!'' dedi.
Sütün faydaları
Sabah erken okula gidecek oğlumu uyandırmadan önce, kalkar kalkmaz içsin diye hazırladığım sütün bardak ebadını o kadar abartmışım ki, henüz uyanmaya çalışan, tek gözü açık oğlumdan gelen cümle: "İneğin kendisini getirseydin bari."
Giyim kuşam
Lacivert ceketi, gri pantolonu, kahverengi ayakkabısı ve siyah kemerini bir arada giyen babama annemin yorumu: "Toplama bilgisayar gibi olmuşsun!"
Cadaloz kaynana
İş arkadaşımın düğünündeyiz. Nikah kıyılıyor, imzalar atılıyor, gelin ve damadı tebrik etmek için ayağa kalkıldığında elektrikler kesiliyor. Biz hep beraber "Aaaa!" diye tepki gösterirken, arkadaşımın annesi oldukça yüksek sesle düşüncesini dile getiriyor. "Oğlumun daha ilk dakikadan hayatı karardı."
Direksiyon eğitimi
Sene 1993. Sevgilime (şu an karım olur kendileri) araba kullanmayı öğretiyorum. İzmir'in o zamanki halini bilenler bilir. Üçkuyular-Narlıdere yolu şimdiki gibi değil. Sakin... Stres olmasın, panik yapmasın diye çok karışmamaya çalışıyorum. Ayrıca çok sakin bir ses tonuyla konuşuyorum. Direğe 3 santim farkla geçiyor benim güzel sevgilim. "Direğe çok yakın geçtin hayatım." diyorum. Cevap "Hangi direğe?"
Arabam çalındı
2 gece önce arabasını otoparkta unutup eve dolmuşla dönen ve sabah "Arabam çalındı!" diye ortalığı kasıp kavuran salak benim.
Kayıp aranıyor
Çok sevdiğimiz dedemi kalp krizi sonucu kaybettik. Sevilen bir esnaf olması sebebiyle cenazesine oldukça büyük bir kalabalık katıldı. Biz taziyeleri kabul ederken uzun süredir görmediğim bir arkadaşım beni gördü ve geldi. "Bu kalabalık da ne böyle?" diye sorunca gayet normal bir şekilde "Dedemi kaybettik." dedim. Cevabı beni o an bile krize sokmaya yetti: ''Bu kadar insan hala bulamadınız mı?''
ALINTI...... Bu mesaj, m1gin tarafından, 12.06.2009 17:10:37 itibariyle düzenlenmiştir.
|
Ecevit öldü hepimiz solcu olduk....................!
Barış Akarsu öldü hepimiz rock'cı olduk.....!
Hrant Dink öldü hepimiz Ermeni olduk.......!
Muhsin Yazıcıoğlu öldü hepimiz ülkücü olduk!
Türkan Saylan öldü hepimiz Laik olduk .....!
Allah Bülent Ersoy’a uzun ömür versin............ !!!
|
Film ekibi, çölün kızgın güneşi altında çekim yapmaktadır. Zor şartlar altında çalışırlarken, ihtiyar bir Kızılderili sete doğru yaklaşır ve yönetmenin yanına giderek şöyle der ,
"...Yağmur, yarın !" ve gider...
Şaşıran yönetmen ,ertesi gün yağan yağmuru hayretle izler. Bu sırada ihtiyar Kızılderili yine gelir, "..Fırtına, yarın !"der ve aniden uzaklaşır.
Gerçekten de müthiş bir fırtına çıkar ve çölü birbirine katar.
Yönetmen emreder ,
"Çabuk bana o kızılderiliyi getirin! istediği parayı verin. O olmazsa biz bu filmi bitiremeyiz!".
Adamlar, kızılderiliyi bulur ancak yaşlı apaçi bir türlü razı olmaz. En sonunda teklif edilen bir milyon doları reddedemez ve adamlarla birlikte kampa gelir. 1 ay boyunca ,ihtiyar kızılderilinin söylediği her şey tutar , yağmur der yağmur, çöl fırtınası der, çöl fırtınası, kavurucu sıcak der, kavurucu sıcak...
Yönetmen gayet memnun mesut durumda filmi çekmeye devam eder.
Derken bir gün yaşlı Kızılderili susar ve hiçbir şey söylemez.
Yönetmen, "nasıl olsa geçer" diye düşünerek bekler. 1 gün, 2 gün, 1 hafta, 1 ay derken yönetmenin sabrı taşar ve kızılderiliyi bir kenara çekerek öfkeyle sorar,
"Bana bak! sana bu iş için dünyanın parasını ödedim! bir an önce marifetlerini göstermeye başlamazsan seni buradan atacağım!".
Kızılderili omuzlarını silker,
"..Radyo , kırıldı!"...
|
Yolcunun biri taksi şoförüne bir sey sormak icin öne eğilir ve şoförün omzuna hafifce dokunur. Yolcunun dokunmasıyla birlikte şoför bir çığlık
atar ve arabanın kontrolünü kaybeder. Bir anda kontrolden çıkan araç bir otobüse çarpar, araba kaldırıma çıkar ve şoför büyük bir vitrine bir kaç santim kala durmayı başarır.
Bir kaç dakika sessizlik olur.Hala titremekte olan şoför 'Özür dilerim ama ödümü kopardınız.'Aynı şoku yaşayan yolcu, 'Özür dilerim ama omzunuza hafifçe dokunmanın sizi bu kadar korkutabileceğini düşünmemiştim.' der.
Şoför, 'Hayır,hayir ben özür dilerim.Tamamen benim hatam. Bugün taksi şoförü olarak ilk günüm... Son 25 yıldır cenaze arabası kullanıyordum da..'
|
HİHİHİ TEŞEKKÜRLER citizen
|
CAMBAZ demiş ki;
harikaydı:))))
|
adam yorgun argın işten çıkmış ve otobüse binmiş otobüste bir yer ararken bir koltuğun boş olduğunun farkına varınca oraya oturmak için yürümüş tam oturacakken küstahca bir ses buraya oturamazsın demiş adam bir anda bakmış adama niye diye sorumuş ? Adam yine küstahca cevap vermiş çünkü ben yrd doç dr demiş adam demiş peki beyfendi demiş yrd doç dr sunuz peki sonra ne olacak demiş doç dr olacam demiş peki sonra prof olacam sonra demiş ordünayus peki sonra demiş HİÇ adam gülerek demiş şimdi müsade edinde ben oturayım demiş adam neden demiş e ben zaten bir hiçim demiş. :)
|
En güzel BABA nasihatleri...
Bir baba, tüm ömrünün birikimleri ve tecrübeleriyle oğluna nasihat
ediyor. Keşke siyasi veya dünyevi ömrünün son yıllarında tüm babalar
bu kadar güzel nasihatlerde bulunabilseler çocuklarına!
En güzel BABA nasihatleri...
"Oğlum, Türkiye'de hiç bir zaman döviz üzerinden borçlanma.
Başbakan dahil hiç bir siyasi liderin veya bakanın demecine inanıp
işlerini onlara göre sakın düzenleme.
Hiçbir zaman acele karar verme ve verdiğin karardan kolay geri dönme,
bu davranış kendine güvenini arttırır.
Arkadaşına kefil olmak yerine, eğer imkanın varsa ona borç vermeyi teklif et.
Hiçbir kooperatife üye olma çünkü 1990 senesinden sonra kooperatif
yoluyla ev veya arsa sahibi olmanın hiçbir avantajı kalmadı.
İş hayatı: En zor taklit edilen imza, bir defada kalemi kağıttan
kaldırmadan atılan imzadır. imzanı bu şekilde atmaya gayret et, en
büyük ve yenilmeyen tek gücün bilgi ve tecrübe olduğunu unutma...
Her kime olursa olsun kefil olacaksan ödeyebileceğin rakamdan
fazlasına kefil olma, kefalet tutarı belli olmayan sözleşmelere imza
atma, aksi takdirde her şeyini kaybedebilirsin.
İş hayatında hiç kimseye olduğundan fazla değer verme, hiç kimseyi de
küçük görme, iş yerine girerken kapıcının elini sık, hizmetlinin
hatırını sor, gerektiğinde karşılıksız yardımda bulun.
Yürüyebileceğin mesafelerde otomobil kullanma. Hiçbir zaman görevde
iken bir devlet memuruna hakaret etme, hatta ona vurmayı aklından bile
geçirme. Aksi takdirde bir yıla kadar hapis cezası alabileceğini
unutma.
Otomobil için: Otomobil satın alınırken satışı en kolay olan marka ve
modelde araç satın almaya gayret et. bu senin hazır para kaynağın
olmalıdır. Çünkü insanın büyük paraya ne zaman acilen ihtiyaç
duyacağı belli olmaz.
Güvenebileceğin bir tamircinin telefonu her zaman yanında olsun..
Mümkünse aynı marka otomobilin yeni modellerini satın al, böylece
tamircin hep aynı kalır.
Otomobilinin periyodik bakımı ile trafik ve sigorta belgelerinin tam
ve eksiksiz olmasına dikkat et. Arabanının tüm emniyet ve güvenlik
sistemleri tam olsa bile ayrıca alarm taktır. Hırsızı caydıracak tek
şey budur.
Ev yaşamında: İyi bir avukatın, elektrik tamircisinin ve su
tesisatçısının adresi kolayında olsun. Sabah uyandığında yatağını
mutlaka topla.İş kıyafetini çorabın da dahil olacak şekilde akşamdan
hazırla, gerektiğinde çamaşır yıkamayı öğren, ancak kendi
giyeceklerinin ütüsünün tamamını her zaman kendin yap.
Eşin, akşam yemek hazırlarken mutfaktan ayrılma yardımcı ol, yemekten
sonra sofrayı mutlaka sen topla. Mümkünse her yemekten ve tatlı
yedikten sonra dişini fırçala, yemek aralarında yediğin aperatiflerden
sonra ağzını suyla çalkala, yanında mentollü veya naneli sakızın her
zaman olsun.
Özel hayatında: Eşinle kendi aranda mesafeyi yok etme; her zaman
onunda bir özel yaşamı olduğunu unutma.
Ara sıra eşine sürpriz yap, eve çiçekle git, onu iyi bir
restoranda mutlaka akşam yemeğine götür.
Sadece; Allah'tan, evlat acısı yaşamaktan, yetim hakkı yemekten, kuru
iftiraya uğramaktan, sabırlı insanın öfkesinden, korkusuz insanın
cesaretinden ve kendi nefsinden kork...
|
|
|