Görüntülenme: 14174

 Sadaka Taşları - Sadaka Vermenin Zarif Yöntemi



Yrd.Doç.Dr. Hasan Özönder

 


 

Dedelerimiz onur ve vakarından dolayı ihtiyaçlarını kimseye açamayanlar için ince ve farklı bir yardım metodu geliştirmiş: Sadaka Taşları.
Türk Milleti, milli hasletlerindeki yüksek değer ölçüleriyle İslam Dini'ni özümleyişi ve ulaştığı sentezle insan, son derece önemli sevgi ve saygı odağı haline getirmiştir. Bunun olumlu tezahür ve tecellileri olarak da, kültür, tefekkür ve medeniyet tarihine yeni usul, vasıta, kurum ve kuruluşlar armağan etmiştir.


Osmanlı iffet ve hayâsından dolayı fakirliğini gizleyenler; onur ve vakarından dolayı ihtiyaçlarını kimseye açamayanlar için, ince ve farklı yardım, destek ve himaye yol ve metotları bulunmuştur. Onlara "alan el" olmanın utanç ve ezikliğini yaşatmamak için, gayet zarif yardım şekilleri geliştirmiştir. Böylece "alan el" hicaptan, "veren el" de gurur ve riyadan korunmuştur. İşte, her türlü tebrik ve takdire layık yardımlaşma vasıtalarından birisi, hatta bir bakıma birincisi, "Sadaka Taşları"dır.
  

  Mermer sütunların ardında bekleyen bağışlar

  "Sadaka Taşları", farklı çap, ebat, şekil ve türde olmakla beraber genellikle beyaz renkli, silindirik, çoğu antik mermer sütunlardır. Yere, dikine gömülmüşlerdir.


Yerden yükseklikleri genellikle 120-130 cm kadardır. Ama çevrelerinde uzun yılların getirdiği zemin dolma veya aşınmaları ile bu yükseklik değişebilmektedir. Çoğunluğu da dolguları sebebiyle daha kısa görünmektedir.


Günümüze çok azı ulaşabildiği için sayıları hakkında kesin rakam vermek mümkün olmayan "Sadaka Taşları"nın üç beş semtte bir adet bulunduğu düşünülüyor. Genellikle gözden, kalabalıktan uzak; el-ayak çekildiği saatlerde vereni, alanı bulunan bu görevli taşların daha çok şu mekânlarda bulundukları tespit edilmiş durumda:


1. Üç beş semtin birleştiği bir köşede. Üsküdar İmrahor'daki örnekte olduğu gibi.
2. Fakir, muhtaç, hasta insanların barındığı yapıların önünde. Üsküdar Miskinler Tekkesi'ndeki gibi.
3. Yardım, adak niyetiyle gidilen bazı tekke, dergah, zaviye, mezarlık, türbe gibi sınanmış yerlerin yakın çevresinde. Konya'daki Gevraki Hoca Türbesi'nin de bulunduğu Yağlıtaş Mezarlığı köşesindeki; Bulgur Tekkesi'ndeki İşkalaman (Şeyh Elman) Türbesi önündeki; Kadınhanı'ndaki "Yeşil pabuç" örnekleri gibi.
Konya Mevlana Müzesi'nin batı avlusundaki (hamüşanındaki) madeni paraların atıldığı Şeb-i Arus Havuzu da bu gruba girer.
4. Bulaşıcı hastalığa duçar olanların bulundukları yerlerde. Bulaşıcı hastalığa yakalanmış hastalara yardımda bulunurken bulaşma tehlikesi göz önünde bulundurularak, yardımların ulaşmasında Sadaka Taşları kullanılmıştır. Miskinler Tekkesi'ndeki gibi.
5. Mescit, cami gibi mabetlerin yakın çevresinde. Daha çok avlunun bir kenarında veya camiin köşesinde. Yahyalı (Kayseri)'deki Şeyh Yahya Türbesi ile yanındaki Ulu Cami'nin müşterek avlularındaki ile, Konya Sarıyakup Cami'nin harem kapısı önündeki örnekleri gibi.

 

 

 

Muhtaç olduğunu alan kanaatkâr fakirler

Sadaka Taşları'na yardımlar iki türlü yapılıyordu:
1. Nakdî: Para yardımı özellikle uçup kaybolmaması için de kağıt para (kayme) yerine madent paralar bırakılarak gerçekleşirdi.
2. Aynî: Giyim, kuşam eşyaları ve çeşitli besinler bırakılırdı.


Yaşlıların anlattıklarına göre buradaki enteresanlık, fakir ve muhtaçların taşta birikenlerden sadece ihtiyacı olan şeyleri ve muhtaç olduğu miktar kadarını alarak, diğerlerini başkalarına bırakmaya özen göstermeleridir. Bu kanaat ve diğer-gamlık her türlü takdire layıktır. Burada dikkati çeken bir nokta da, bir semtin fakirlerinin başka bir semtin Sadaka Taşı'na; başka semtin fakirlerinin ise bu semtinkine gelip, ihtiyaçlarını karşılayabilmeleridir.


Yeterince tanıtılmıyor

"Sadaka Taşları", Türk mahallelerinin birer centilmenlik anıtıdır. Olanca güzelliklerine ve zarafetine rağmen değişen şartlar sebebiyle giderek ihmal edilen, zamanla unutulup mukadderatına terk edilen bu fazilet abideleri konusunda bu güne kadar geniş çaplı bir araştırma yapılmamıştır. Sadece İstanbul'daki bir-iki örneğine ressam ve hattat Murtaza Elker ve Mehmet Türkmenoğlu, şifahî sohbetlerinde temas etmişlerdir. Merhum Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver, onlardan dinlediklerine, yaptığı araştırmalar sonunda kendisi de yeni birkaç örnek ekleyerek bilgi ve bulgularını makaleleştirmiştir (Bkz. "Sadaka Taşları", Hayat Tarih Mecmuası, Sayı: II, Aralık1967, s. 12-14). Onun tespitine göre, Üsküdar'da Mevlevihane karşısında; Mimar Sinan'ın yaptırdığı hamamın karşısındaki Gülfem Hatun Camii'nde; Koca Mustafa Paşa'daki tarihi çınarın yakınında; Karacaahmed'deki Miskinler Tekkesi'nin önünde, Karaman'da İbrala Ocağı'ndaki örnekleri bulunmaktaydı.

Yurt çapında gerçekleştirilecek taramalar, "Sadaka Taşları"nın kullanılış biçim ve hallerine dair mevcut tespitlere yeni örnekler ekleyecektir. Bir fikir vermesi için Yahyalı (Kayseri)'deki örneği ele alabiliriz, Şeyh Yahya Efendi Türbesi ile doğusundaki Ulu Cami'nin müşterek avlusunda bulunan "Sadaka Taşı"na Yahyalılılar "Hacet Yeri" demektedirler. Vaktiyle para, yiyecek, giyecek gibi sadaka ve yardımların bu taşın üzerine ve yanına bırakıldığını hatırlayan yaşlılar mevcuttur. Hele, Yahyalı folkloru arasında önemli yeri olan "Sadaka verirken başı çevirme" adeti, yüzlerce yıl öncesine kadar uzanan eski bir gelenektir. Mana ve mahiyeti kitaplara geçmiş olan bu güzel gelenek, "Sadaka Taşı"nın buradaki işleyişine yeni bir çeşni katmıştır. Sadaka verirken, alanın yüzüne gururla bakmamak; onu gözlerle rencide etmemek; verileni başkasına göstermemek ve söylememek; unutmak; daha fazlasını yapmak için niyetlenmek; iyilik ve yardımlarını sadece ve sadece Allah rızası için yapmak, başa kakmamak gibi duygu, düşünce ve prensipler Yahyalı'da bu geleneğe saygınlık kazandırmıştır.
Yahyalı'da bu konudaki hatıralar öylesine taze ve canlıdır ki, yukarıda bahsedilen Ulu Cami'nin avlusundaki "Sadaka Taşı"nı kullanmaktansa, gösterişi seven ham ve görgüsüz bir zenginin, herkesin gözü önünde kendisine para uzatmasına fevkalade üzülen Lök oğlu Hasan'ın, bu basitliği izzet-i nefsine yedire meyip, hiddetle reddederek yürüyüp gittiğini anlatırlar. (Aynı konu için bkz. Sami Köşker, Türk Kültürü Açısından Yahyalı, Ankara 1997, s. 206).Farklı bir biçim ve uygulama şekli gösteren bir diğer örnek de Konya Obruk'dan. Obruk Gölü'nün kıyısında bulunan Selçuklu Kervansarayı'nın yakınındaki caminin "Hayrât deliği"dir. Muahhar minaresine yakın caminin duvarında yer alan niş, halk tarafından bu isimle anılmaktadır.
...

Kaynak: Deniz Feneri Derg., sayı: 6.

 

Bu mesaj, citizen tarafından, 25.09.2009 02:27:00 itibariyle düzenlenmiştir.
Bu mesaj, citizen tarafından, 25.09.2009 02:30:11 itibariyle düzenlenmiştir.
Dua Eder misiniz ?
2010/11/26 0:52
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

 Hz.Mevlana der ki;"Dua edecek temiz bir nefesin yoksa, temiz gönüllü dostlarından dua dile"

Üstteki yazıyı yazan ve birçok kitabın yazarı,

Mevlana ve halk aşığı,

Hacı Veyiszade Mustafa Kurucu Hocaefendi'nin ve Ord.Prof. Dr. Sühely Ünver'in öğrencisi,

Ve birçok hocanın Hocası,

Hayatı ve kitapları tez konusu yapılan,

Yazar,ilimadamı Saygıdeğer Hasan Özönder.

Bütün bu sıfatlardan öte...

Bana ismimi koyarak,ilk ezanı kulağıma okuyan sevgili amcam,

Allah-u Teala'nın emri ile çeşitli rahatsızlıklarla sıkı ve zorlu bir dünya imtihandan geçiyor.

Sizden ricam odur ki;

Namazlarınızdan sonra amcama ismen dua eder misiniz?

Allah Tüm Hastalara Hayırlı  Şifa Versin...

MÜMİN KARDEŞİNE TEBESSÜM ETMEK SADAKADIR..

İYİLİĞİ EMREDİP KÖTÜLÜKDEN SAKINDIRMAK SADAKADIR.

YOLUNU KAYBEDEN KİMSEYE YOL GÖSTERMEN SADAKADIR.

İYİ GÖRMEYEN BİR KİMSEYE YARDIMCI OLMAN SENİN İÇİN SADAKADIR

YOLDAN TAŞ, DİKEN, KEMİK GİBİ ŞEYLERİ KALDIRIP ATMANDA SENİN İÇİN SADAKADIR.   (TİRMİZİ, "BİRR",36)

Abonelik Bilgisi Abonelik
Etiket Ekle
Etiket:
Kullanıcı Adı:
Parola:
Bilgi Hatırlatma Yeni Üyelik
İletişim | Kullanım Şartları | Reklam Bilgileri | Tüm Üyeler | Ne Nasıl Yapılır? | Arama | RSS | Twitter | Facebook | Youtube

Son Üyeler: ZUBEYR, MEMUR58, ben_enemie, Ellaeso, molafm,
Son Oturumlar: