NAMAZIM BOZULDU MU ACEP?
Devlet – i Ali’nin sadrazamlık makamında Fazıl Ahmet Paşa’nın ( 1635 – 1676 ) oturduğu yıllardı.
Yirmi küsur yıldan beri, Osmanlı’yı meşgul eden ve nice levantin canına mal olan Girit adası, artık fetih edilmeliydi. Fazıl Ahmet Paşa ve kahraman ordu bu işi itmam eylemek üzere adaya çıkmışlardı.
Paşa’nın ordusunda, Gazi Zeynel Bey nam ile meşhur bir kimse vardı ki, ibadet ve kulluk vazifelerinde son derece hassas bir mü’min idi.
Girit’te bir sabah vakti, Kandiye Kalesi’nin surlarında tuhaf bir sessizlik olmuştu. Gazi olanlar bu sessizliğin fırtına öncesi kopacak olan sessizliğin habercisi olduğunu bilirlerdi. Bunu Gazi Zeynel Bey de biliyordu bunun içinde gün ağarmadan kalkmış ve namaz hazırlığına başlamıştı.
O, harbin en dehşetli zamanlarında bile namazını terk etmezdi. Girit’in serin seher esintilerine doğru seccadesini sererek, namaza durmuştu ki Kandiye’nin burçlarında gök gürlemeye başlamış toplar bir biri ardına patlaya başlamıştı. Havada uçuşan gülleler, kalın ıslıklar çala çala, düştükleri yerlerde pareleniyordu. Zeynel Bey, alnını secdeye koymuştu ki ard arda üç beş top gürleyiverdi. Gülleler, başının üzerinden geçip gitti ve kendisine hiç dokunmadan karşısındaki kayalıklarda parçalandı.
Namazını bitiren Zeynel Bey, koşa koşa Fazıl Ahmet Paşa’nın huzuruna vardı. Selam verdikten sonra ise heyecanla sordu:
“Paşam, gülleler başımın üzerinden geçiyordu. Ben başımı secdeden hemen kaldırmadım, bir müddet öylece bekledim. Acaba namazım bozulmuş mudur?”
Fazıl Ahmet Paşa, içerisinde böyle yiğit askerlerin bulunduğu bir orduya kumandanlık etmekten dolayı Rabbine sonsuz hamd ve senalar etti. Gazi Zeynel Bey’e ise bu hassasiyetinden dolayı ihsanlarda bulundu.
Tarih Öyküleri - Selim Gündüzalp - Zafer Yayınları
