Var mısınız?.. Ben ciddiyim... Ciddi ciddi bu dünyayı değiştirmeye niyetlendim.
Aslında yıllardır bu niyetimi korumaktayım ancak; nerden başlanmalı, ne yapmalı? Asıl problem orada...
Suriye'den mi başlamalı, Libya'dan mı, Amerika'dan mı? Öyle ya! Dünya'nın en büyük gücünü elinde bulunduran Amerika'dan başlamak mantıklı gibi... Değil mi?
Amerika değişince arkasından dünya da değişmeye hızla başlar...Yoksa Irak'tan mı başlamalı? Bize ırak olan yerden başlamak kulağa hoş geliyor. Irak olunca ilk hedef
yakındaki kimseler de rahatsız olmaz. Bol bol eleştiririz. Yerden yere vururuz. Uzun uzun yazarız, yorumlar yaparız. Karikatürlerle destekleriz. Açık oturumlarda perişan
eder gecenin belini kırarız. Velhasıl ibadetini tamamlamış zahid gibi rahatlarız.
Peki gerçekten de değişir mi dünya bu şekilde?
Korkarım ki hayır! Sadece kendimizi kandırır egomuzu tatmin ederiz. Klavyemizi bozar, gözlerimizi bozar, uykumuzu bozarız... Ama dünyayı değiştiremeyiz.
Dünyayı değiştirmek isteyenlerin en akıllıları tarihte ilk kendilerini değiştirmekle başladılar işe. Evet önce kendimizi değiştirmemiz gerekecek galiba. Dış dünyayı
değiştirmeye başlamadan önce iç dünyamızı değiştirmemiz lazım.
Yakından uzağa değişim...
Nasıl bir dünya düşünüyorsak eğer-nasıl bir devrim veya ıslahat-önce kendimizden başlamalıyız.
Hatta kalbimizden...
Kalpten başlayan devrim hareketlerimize, alışkanlıklarımıza sirayet eder. Kişiliğimiz değişir. Biz değişiriz. Birilerine bir şey anlatmaya gerek yok. Değişimimizi zaten
görecekler. Para ederse bizdeki değişim, elbet alıcısı da bulunur, meraklanmayalım. Endişemiz olmasın o konuda... Para ederse eğer dış dünya da değişir...
Devrimi, değişimi uzaklarda denemek boşa kürek çekmektir.
Önce kendimiz!
Evet önce kendimiz!