Bireysel Mesaj Gösterim Modu

Görüntülenme: 66062

     Evvela ilgi alaka ve beğenileriniz için teşekkür ederim sayın m1gin inşallah bu ses kayıtlarının devamı gelecek. Fakirin bu site ve sizler gibi değerli insanlarla tanışmasına Kemal Ayyıldız Bey dolaylı yoldan vesile olmuş desem yalan söylememiş olurum herhalde.1997 - 98 yıllarında İstanbul Kâğıthane İmam Hatip lisesinde ortaokul öğrencisi iken Arapça hocamız, okulun son günlerinde elinde teyple sınıfa gelince şaşırmıştık her halde müzik türü bir şeyler dinletecek diye düşünürken Kemal Ayyıldız ın seslendirmiş olduğu düşünen insanlar için isimli kasetten bizlere parçalar dinletmişti. Ogün ben dâhil olmak üzere sınıftaki birçok arkadaşım anlatılanlardan etkilenmiştik. Yaz tatilinde ilk işim bu kasetleri temin etmek olmuştu. Aradan yıllar geçti o ses kasetleri ne oldu bilmiyorum ama bir gün aklıma molla google Kemal Ayyıldız ismini aratmak geldi karşıma çıkan sayfada ki ses kayıtlarını dinleyince, hayalim beni ortaokul lise yıllarına götürmüştü. Velhasıl o gün bugündür böyle güzel çalışmaları bir arada bulunduran ender sitelerden biri olan bu siteyi ziyaret etmeden yapamıyorum (Umman’ın dediği gibi bu sitede de ayrı bir tılsım ve çekicilik var ama çözemedim),bilgisayar arşivimde bulunan ve faydalı olduğunu düşündüğüm bu kayıtlatın atıl kalmasına gönlüm razı olmadığı için sizlerle paylaşmak istedim dedikten sonra gelelim asıl meselemize...

     Hazreti Ali Efendimiz (R.A.) atfedilen bir söz var tam çıkartamayacağım ama mana olarak, kişinin ilmi kültürü vb sorduğu sorudan anlaşılır mealinde, buradan yola çıkarak çok önemli ve insanlar tarafından yanlış anlaşılması muhtemel ve ehlisünnet âlimleri mabeyninde tartışılmış bir meseleye işaret etmişsiniz.

     Öncelikle bizler mümin, inanmış insanlar olarak şunu biliyoruz ve inanıyoruz ki; Cenab-ı Mevla Adil-i Mutlaktır, kime ne kadar ceza verirse o onu hak etmiştir ve kimseye zulüm etmemiş ve etmeyecektir. Azabın şiddetlenmesi, kat kat artırılmasının veya tahfif edilmesinin hikmetini bilmememiz, âdil bir hikmetinin olmadığı anlamına gelmez. Böylelikle bu meselede binlerce hikmetini sebebini bilmediğimiz meselelerin arasında yerini alabilir.

      Bu meseleden evvel cehennem nedir ve oraya kimler gidecektir önce buraya değinmekte fayda görüyorum. Cehennem, Allah yerine, tabiata, maddeye, sebeplere, vb yaratılmış şeyleri ilah kabul eden; Allah ' a kul olacakları yerde, arzu ve heveslerine, başka insanlara ve mahlûkata kul olanların işledikleri cürüm ve suçtan dolayı ilahi ADALET le ceza görecekleri yerdir
Cehennem asi, zalim, kâfir, müşrik, insanların ilahi adaletle ceza görecekleri ve Kur'an 'ın (67:7)ayetinde kaynatan ve sesi işitilen diye şiddeti tavsif edilen yerdir
     Cehennemin varlığını geçmiş bütün peygamberler ve onların izlerinden giden bütün âlimler ve evliyalar kesin bir bilgi ile haber vermişlerdir
Esasında Cenab ı Hakkın Adil ismi(adaleti) cehennemin varlığını gerektirir. Ezenlerle ezilenler, haklılarla haksızlar, zalimlerle mazlumlar, iyilerle kötüler, inananlarla inanmayanlar, Allah’a kul olanlarla kula kul olanlar hiç bir şekilde eşit olmaz olamaz.
Allah'ın adaleti iyilere mükâfat, kötülere mücazat (cezayı) gerektirir. İnkârcılar hayatı manasız bulmakla, ölümü kendilerini ve bütün sevdiklerini eşini dostunu akaribini yok eden bir darağacı görmekle daha dünyada iken sıkıntı ve ruh bunalımı yaşıyorlar. İçki, kumar, zevk, eğlence, sefahat onları içine düştükleri sıkıntı ve ruh bunalımından kurtaramıyor bilakis dahada artırıyor .Onların bu durumu yani inaçsızlıklarının cezasının cehennem olacağını gösteriyor.

     Cehenneme dair Kuran’da birçok ayet vardır çok yerde de nar ateş manasında kullanılmaktadır fakat cehennemde sadece ateş azabı yoktur soğuk zemherir azabı da vardır buharide geçen bir hadisi şerifte mana olarak cehennemin senede iki sefer teneffüs ettiği bunların neticesi olarak yazın çok sıcak ve kışın çok soğuk günlerinin meydana geldiği Peygamber Efendimiz asm tarafından rivayet edilmiştir.

      (5120)- Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Cehennem, Rabbine şikâyet ederek: "Ey Rabbim! Bir parçam diğer bir parçamı yemektedir" dedi. Bunun üzerine, Allah Teâlâ hazretleri ona, iki nefes almaya izin verdi; Bir nefes kışta, bir nefes de yazda. (Yazdaki nefesi) sizin rastladığınız en şiddetli sıcaktır. (Kıştaki nefesi de) sizin rastladığınız en şiddetli (soğuk olan) zemherirdir (2)

     Kuran ı Kerimde muhtelif tabirlerle ifade edilen cehennemin yedi tabakası olarak meşhur olan isimleri şunlardır.

1. Kuran'ın çok muhtelif ayetlerinde geçen Cehennem (2:206) birinci tabaka olup hafif ceza mahalli olduğu söylenir
2. Leza: Şiddetli alevi olan Cehennem (70:15) (92:14) ayetlerde geçer
3. Hutame: Kırıp ufalayan Cehennem (104:4,5,6,7,8) ayetler
4. Sair: Alevlendirilmiş Cehennem (81:12) (35:6) (4:55) (42:7)
5. Sakar: kızartıcı ve bunaltıcı Cehennem (54:48) (74:26 ila 31 ve 42) ayetler
6. Cahim: (Ashab ı Cahim 2:119), (26:91 bürrizetil Cahim Cehennemin bariz apaçık azgınlara gösterilmesi) (37:64 Asl-il Cahim Cehennemin aslı kökü )(37:23) (40:7) (81:12)
7. Haviye: Çok derin ateş çukuru (101: 9.10.11)( Derk-i Esfel: Cehennemin en aşağı tabakası 4:145)

      Bu tabakalardan başka Cehennemde azap yerleri olarak Gayya (10:59) Darul huld: ebedi kalma yurdu(41:28) Darul bevar: helak olma yeri (14:28) ve emsali tabirlerle Cehennem azabının çeşitlerine işaret vardır.
Cehennem tabiri umumi manada uhrevi azaplara şamil olarak kullanıldığı gibi, has mana ile de birinci tabaka Cehennemi ifade eder. (3:163) ayeti de Cennet ve Cehennem'in derecelerine ve dolayısıyla da Cennet ve Cehennem'in tabakalarına ve mükâfat ve mücazatın, nimetlerin ve azabın derece derece olacağını işaret eder.
     İmdi Cehenneme girecek olan insanlar kısım kısımdır Bir kısım insanlar küfür üzere kâfir olarak ölenler oradan asla çıkmayacaktır ebedi sonsuza dek orada kalacaklardır.
Bir kısım insanlar da günahları sevaplarından fazla olan fasık(günahkâr) Mümin Müslüman kimselerdir, onlarda Cehenneme gireceklerdir Fakat orada ebediyen kalmayacaklardır. Günahlarının cezasını çektikten sonra Cennete gidecektir.

     Cehennem de bazı kâfirlerin azaplarının hafiflemesi meselesi gayet müşkül bir meseledir. Yukarıda bahsettiğimiz gibi Cehennem'de hafif ve şiddetli azap ve ceza mahallerinin bulunması meseleyi teyid ettiği gibi, Dini Hakka ve ehline kasden mütecaviz, zulüm eden ve münafık gibi eşeddi kâfirlere Cehennem azabının hafiflemeyeceği belki (Arapça da kesinlik manasında) daha da ziyadeleştirileceği mealindeki ayetler dahi Cehennem de azab tahfifinin olabileceğini zıddiyet ve nisbiyet kaidesiyle delalet eder. Zira çokluk- azlık, tahfif- teşdid gibi umur-u izafiye biri birsiz olamaz ve düşünülemez. İslam'a karşı kasıdlı, mütecaviz ve münafık kâfirlerden olmayan ve dünyada insanlara bazı faydaları olmuş olan bir kısım ehli küfür hakkında CEHENNEMDE ebedi kalmakla beraber azablarının tahfifine dair rivayat vardır. Ezcümle İbn -i Mace Mukaddime 216 no lu hadis mesele ile alakalıdır. Bu mesele ilgili İsmail Hakkı Bursevi Hazretlerinin Ruhul beyan tefsirinin eski basımında 10. cild 82 sahifesi, Erkam yayınlarının bastığı tefsirin 8.cildi 529,530,531,532 sahifeler bu meseleyi izah etmektedir. Sy: 532 de 
     "Şakiler, cismani azapta sürekli kalmayacaklar. Aksine Allah 'tan başka hiç kimsenin bilmediği bazı ruhani elem ve cezalara çarptırılacaktır. Bu cezalara, ateşte bulunurlarken çarptırılıcaklarsada bu cezaların şiddetinden dolayı ateşin azabını unutacaklar, hissetmeyeceklerdir. Nitekim kendisini aşırı gam saran, büyük sıkıntılar karşısında dehşete düşen kimse karınca, böcek ve benzerlerinin ısırmasını hissetmez. Sevinçli kimsenin durumunu da buna kıyas et "(devam eden ayetler bunu izah eder)
    
     Nitekim Nahl suresi 88 ayetin tefsiri şöyle yapılmaktadır; Allah'ın hiç kimseye hiçbir şekilde zulmetmeyeceği, günahkârlara da hak ettiklerinden fazla ceza vermeyeceği muhakkaktır. Ancak kendileri inkâr ettikleri gibi başka insanların hidayete ulaşmalarım da engelleyenler, bu tutumlarıyla insanların dinî ve manevî hayatları için bir fesat, bir bozgunculuk unsuru haline gelenlerin suçlan artık bireysel olmanın ötesine taştığı için cezaları da insanların mânevî hayatlarına verdikleri zarar ve tahribatın derecesine göre artacak, katlanacaktır; bu adaletin gereğidir. Nitekim bu hususa Ankebût suresinde de (29/13) işaret buyurulmuş; Hz. Peygamber de iyilik yolunda öncülük edenlerin, o yolda gidenlerin sevabınca ödüllendirileceğini, kötülük çığın açanların da bu yüzden kötülüğe bulaşanların günahları kadar günah yükleneceğini bildirmiştir (3)
 
     Konu ile alakalı olarak Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin İşarat-ul İ-caz isimli tefsirinde sy:80, 81 Kâfirin meskeninin Cehennem olacağını, orada ebediyen kalacağını, muvakkat geçici bir dünyada işlenen küfrün ebedi cehennem olarak mücazat görüleceğini, Cenabı hakkın Adil olduğunu, kimseye, kâfir dahi olsa zulmetmeyeceğini, kâfirlerin cehennemde azap görmelerinin aynı hak ve adalet olduğunu, fakat dünyada yaptıkları amal-i hayriyelerine mükafeten, amalinin cezasını çektikten sonra uzun müddet ateş ile ülfet peyda etmekten evvelki şiddetlerinden azade olabileceğini ve böylece Cenab ı Hakkın merhametinden nasiplendiklerini belirtmektedir.
Bunun devamında Cenab - Hakkın Rahmetinden fazla rahmet etmenin, kâfir ve münafıkların cehennemde azap görmelerini ve yanmalarını kendi şefkatine sığıştıramamanın ve bunları tevil etmenin Gayet büyük bir derecede merhametsizlik ve Kuranın hükümlerini yok saymak olduğunu izah etmektedir.
     Nebe Suresi 40. Ayette belirtilen kâfirlerin toprak olmayı istemeleri yok olmayı istemek değil keşke toprak gibi olaydık da bu duruma düşmeseydik anlamındadır. Nitekim yok olaydık değil, toprak olaydık diyecekler. Toprak olmak da bir var olmaktır.
İdamı hak etmiş bir kişiye, müebbet hapis cezası vermek bir rahmettir. Bu açıdan müebbet hapis demek olan cehennem de kâfirler için bir rahmettir.
     Toprak olmayı istemeleri ikinci bir mana olarak, tevazu olmayı arzulamak anlamında da olabilir. Yani: Keşke dünyada gururlanmasaydım, azgınlıkla kafa tutmasaydım, alçakgönüllü olup Allah'a iman ve itaat etseydim. Bunlar başıma gelmeseydi denilebilir.

                                                                                                                  سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَآ اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَآ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
 “Seni her türlü noksanlıktan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti her şeyi kuşatan bir Alim-i Hakimsin.”
                                                                                                                       (Bakara Suresi 2:32)

İstifade Edilen Kaynaklar
• Kuran-ı Kerim Meali Prof Dr Suat Yıldırım Işık Yayınları
• (2) İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/439.
• (3) Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu: III/377-378 Diyanet Yay.
• Hak dini kuran dili Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Azim Yayınları
• Ruhul Beyan İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri Erkam Yayınları
• İşaratul İcaz Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Envar Yayınevi
• Kelimeler ve Cümleler Prof Dr Alaaddin Başar Zafer Yayınları
• Osmanlıca Türkçe lügat Sebat Basım Yayın
• İslam Prensipleri Ansiklobedisi 1-2 İttihad Yayınları
• www.sorularlaislamiyet.com.

 


 

 

Bu mesaj, gunduzalp tarafından, 31.12.2011 15:13:05 itibariyle düzenlenmiştir.
Abonelik Bilgisi Abonelik
Kullanıcı Adı:
Parola:
Bilgi Hatırlatma Yeni Üyelik
İletişim | Kullanım Şartları | Reklam Bilgileri | Tüm Üyeler | Ne Nasıl Yapılır? | Arama | RSS | Twitter | Facebook | Youtube

Son Üyeler: Mete123456, Hayati, masalozt, masalozturk, aculha,
Son Oturumlar: