Görüntülenme: 415433
Orhan Afacan Sesli Şiir
2011/07/01 15:03
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

amatörlerde bir gün usta olur.
şiirimi bir türlü yayımlayamadım NE ZAMAN SENİ GÖRSEM KABEDEYİM.


ille 100 mesaj olması güzel ama beni yorucu oluyor-
www.izlesene.com/video/turkiye-turkiye-resule-kurban/3664093. TÜRKİYERESULE KIRBAN şiir videromu ekleyemedim

 

Bu mesaj, m1gin tarafından, 01.07.2011 21:40:40 itibariyle düzenlenmiştir.
Medine (Kahraman Araz)
2012/04/14 1:02
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 6,5 (1 oy)
Ali KIRDUDU - Medine (Kahraman ARAZ)

 

Medine

Bir Şiir Yazmalı Sevgili Sana
Önce Kudus’ü Almalı Mısraları…
Sonra Medine’ye Hicret Etmeli Seninle !!

Uhud’u Gezmeliyim Ellerim Ellerinde !
Hamza’ya Ağlamalı, Musab Gibi Bayrak Taşımalı !
Bilal’e Eşlik Etmeli... Hanzala Gibi Hak Yolunda Ölmeli
Ebubekir’in Evine Girerken Boyun Bükmeli... O’na DOST Olmalı !
Resul’u Ekrem’e Sevdalanmalı !
Ağlamalı, Ağlamalı Seninle...

Arafat’a Çıkmalı Kör Nefsi Aşağı Atmalı
Seninle Bir Cuma Sabah’ı, Hz Ali İçin Güneş’i Karşılamalı

Ve Gece Genç Bir Yıldız Tutmalı, Adını Zeyd Bin Harise Koymalı

Cömert Olmalı Sevgili! Ebubekir’in Bastığı Topraklara Yüz Sürmeli Seninle !
Resul’e AŞIK Olmalıyım Seninle
Komşu Olmalı Evine, Sabahları Hatice’ye Gitmeli…
Gül Kokan Medinede Dolaşmalı, Ağlamalı Ağlamalı Seninle !

Sırf ”O” Sevsin Diye Öksüz Olmalı, Boyun Büküp Şefaat Dilemeli !
15 Yaşında Olmalı, ZÜBEYR BİN AVVAM Gibi Yakınlık İstemeli.. Bağrına Bas Demeli.
Anayı Unutmalı Babayı Unutmalı, Feda Etmeli O’nun İçin Herbirseyi Seninle !

Seninle Medineye Gitmeli Sevgili
Muhacirleri Karşılamalı, Affın Oğlu ABDURRAHMAN‘ı Misafir Etmeli !
Kendine Taş Bağlamalı ve Aç Kalmalı Seninle !

Siper Olmalı O’na, Taif’te Taşlanmayı Bile Göze Almalı.
Namazda Arkasında Saf Tutmalı ! Ümetinden Say Diyerek Ağlamalı, Ağlamalı Seninle
Hak Aramalı, Yer Yüzüne Hz Ömer’ler Dilemeli !

Asr-ı Saadete Gitmeli Sevgili ! Bedir Olmalı Zafer Kazanılmalı Seninle !
Vakkas’ ın Oğlu HZ. SAD Olmalı, Anneyi Babayı Feda Etmeli...
Haya Etmeli Sevgili, Osman Gibi O’na Sırdaş Olmalı !
Zeyneb İçin Ağlamalı, Fatıma Gibi Ona Hizmet Etmeli, Gül Çiçeklerini Hatırlatmalı !
Medine’ye Gitmeli Seninle ! Gül Kokmalı, Ağlamalı Ağlamalı !

Uhud’ta Nefer Olmalı, UBEYDULLAH Gibi Parçalanmalı…
Seyr Etmeli Rasül’ü Seyr Etmeli Seninle !
Hubeydiye’de İmtihan Olmalı, Yetiş İmdadıma Diye Yalvarmalı

Ravza-ı Mutahhara’da Namaz Kılmalı Hz Vahşi Gibi Umut Taşımalı,

Ebu Cehil’e Esir Düşmeli, Seninle İşkenceyle Ölmeli !

Bayram Görmeli, O’nun Kutlu Ellerini Öpmeli Seninle !

Mekke İçin İzin İstemeli. Duasına Nail Olmak İçin Niyet Etmeli. ..
ALLAH’a Gitmeli Seninle, Evinde Dua Etmeli, Elçisinden Sefaat Dilemeli.
Beytullah’ı Taaf Etmeli, Örtüsüne Yüz Sürmeli.

Seninle Medinye Gitmeli Sevgili

O’na Sevdalı, Ona Bağlı, Ona Ağlamalı,

O’nun İl Yıldızlarından Olamıyorsakta O’na Layık Ümmet Olmalı Seninle Sevgili !


Kahraman ARAZ

Bu mesaj, m1gin tarafından, 14.04.2012 10:26:44 itibariyle düzenlenmiştir.
Şiir...
2012/08/21 21:51
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

SUDA AYAK İZLERİ

Önce bir deniz düşer aklıma
Masmavi bir şarkı başlar derinden.
Sonra yosun kokan ıslak bir rüzgar;
Saf saf, serin serin gelir,
Rüzgarda lirik fısıltılar,
Rüzgarda ilkbahar sahillerinden
Müjdeler taşıyan sözlerin gelir!
 
Açılır hayale kıvrak bir yelken,
Çözülür dolaşır mısralar bir bir.
Ve sen gelirsin uzaklardan sen;
Hani o en yitik efsanelerden
Ta ruhuma gülen gözlerin gelir.
 
Çocuksu bir umut karışır tuza,
Tüm katı gerçekler çözülür, erir.
Kıyıdan bir gölge uzar sonsuza
Yasaklar, incecik bir geçit verir;
Üzerinden ürkek, belli belirsiz
Üzerinden kaçak yakamozlarla
  Bana doğru ayak izlerin gelir.
 
.....BEKİR SITKI ERDOĞAN....
                                                                                                   

 KIRKİKİNDİ YAĞMURLARI
 
Sabahları aşık değilim dedim 
Hakikaten de öyleyimdir 
Her sabah rahat, neşeli olurum 
Hatta sesime bakmadan türkü söylerim 
 
Herkes gibi işime giderim bende 
Çalışmak sanki özlediğim bir şeydir 
Sonra yavaş yavaş o aklıma gelir 
Havam bulutlanır gitgide 
Peşinden koşmaktan yorgun düşerim 
 
Çekilmez olur artık şehir 
Bilirim şimdi kırlarda 
Bir hayvan sakince suya eğilmiştir 
Trenler geçip giderken küçük kuşlar 
Durmadan yer değiştirir telgraf tellerinde 
 
Gitsem gezinsem derim limanda 
Rıhtım kahvelerinden birinde otursam 
Bir şey içsem ve dönsem 
Değiştirsem elbisemi, 
Yahut uzanıp saatlerce uyusam 
Belki bu dertten kurtulurum
Derim ama akşam olur 
Gene kapına düşer yolum.
 
.....NECATİ  CUMALI....
Öldün Ahiretten Haber Ver
2012/10/11 10:46
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 7,7 (2 oy)

Öldün, Ahiretten Haber Ver

Hızlı yaşayıp genç ölmek isterdin
Cesedim yakışıklı olmalı derdin
Tahtalıköy diye alay ederdin
Öldün, ahiretten bana haber ver.

Bir kaza sonucu öldün aniden,
Yüzünü gördüm, farksızdı caniden
İstemezdin-imam geldi camiden;
Öldün, ahiretten bana haber ver.

Nasıl sarıldın kabrinde telkine.
Saldırırdın sık sık yaşarken dine.
Biraz sahip olamadın diline.
Öldün, ahiretten bana haber ver.

Nasıl davrandılar Münkirle Nekir.?
Cevabı hazır soru kolay gelir.
Sünnettir yinede telkin edilir.
Öldün, ahiretten bana haber ver.

Mayan olan çamur; şimdi de sine.
‘’Maymundan türedim’’ dermisin yine.
Çok muhtaçsındır İhlâsla, Yasine
Öldün, ahiretten bana haber ver.

Günahkârlığı bırak yakındın şirke
Bu haller içinde gelmiştin kırka.
Hakk’a kulluktur Âdemdeki ilke.
Öldün, ahiretten bana haber ver.

Sana bir faydam olur mu bilemem
Elimden geleni hiç esirgemem.
Akibetim nasıl olur düşüncem
Öldün, ahiretten bana haber ver.

Bugünde kabrinin ziyaretindeyim.
Bütün kabirlerin seyrindeyim
Endişeler, korkular içindeyim.
Öldün, ahiretten bana haber ver.

Orhan AFACAN

Bu mesaj, m1gin tarafından, 11.10.2012 15:01:19 itibariyle düzenlenmiştir.
Cengiz Numanoğlu - Ey Mevta (Putlar)
2012/10/11 14:36
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 9,5 (1 oy)

Hoş geldiniz ORHANAFACAN, "Öldün Ahiretten Haber Ver" adlı şiirinizi okurken maziye dalar gibi oldum...

Yıllar yılı evvel (1997 idi sanırım), Marmara FM'de rahmetli Hasan Nail Canat'ın muhteşem bir tiyatral formla; alay ederek ve hatta kahkaha atarak okuduğu bir şiir belirdi karşımda.

Aklımda kalan kelimelerden hareketle arama yaptım ve Cengiz Numanoğlu'na ait olduğunu öğrendiğim şiirin tamamına ulaşabildim. Ne iyi olurdu, Hasan Dede'nin sıradışı o sesli yorumuna da ulaşabilseydim.

Ey Mevtâ!

Düne kadar aboneydin harama;
Hep derdin ki: ''Sözüm geçer parama.''
Şimdi musallada, boşa arama;
Banka vezneleri yok tabutların,
Söyle, biraz avans versin putların!

Tapular bıraktın, valiz dolusu,
Vârisler şimdiden, kurdular pusu.
Niye getirmedin? Hayret doğrusu;
Gerçi, bagajları yok tabutların,
Bir taksi tutardı, sana putların...

Ahlâk felsefende, çağdaşlık maşa,
Üçbeş fâhişeyle, güreştin başa.
Haydi.. Bu gece de, kaçamak yaşa;
Gümüş şamdanları, yok tabutların,
Söyle, birkaç mum getirsin putların!

Hep aşkta kazandın(!), verdin kumarda,
''Dolaşmalı'' derdin, ''rakı damarda''
Biraz ayıldın mı bu son şamarda?
Amerikan barı, yok tabutların,
Söyle de cin tonik versin putların!

Nerde şimdi, beş yıldızlı oteller?
O hüzzam faslına, dem tutan teller?
Nerde, o rakseden incecik beller?
Dansözü, şantözü yok tabutların,
Zil takıp oynasın, şimdi putların!

Yaşarken, sen de bir saplantı vardı;
Minâreler, sanki sana batardı.
Hele sabahları, tepen atardı;
Gördün ya.. Konforu yok tabutların,
Söyle de, bir döşek sersin putların!

Hani, "Kur'ân" diyen, sence yobazdı,
Hani, o yobaza, her zulüm azdı
Az önce mezarcı, yerini kazdı;
Tahliye kapısı, yok tabutların,
Söyle de bir avukat, tutsun putların.

Ne kadar büyüktü dindara kinin.
Hacıya, hocaya uzardı dilin.
Konuşsana mevtâ! Bitti mi pilin?
Oksijen tüpleri yok tabutların,
Söyle de bir nefes versin putların.

''Uyandım'' diyorsun, lâkin boşuna;
Gördün.. Bakmıyorlar hiç göz yaşına
Ey mevtâ!. Kaldın mı, yalnız başına?
İmdat düğmeleri, yok tabutların,
Üzülme.. Kurtarır(!) seni putların.

Cengiz Numanoğlu (1996)

Kaynak: cengiz-numanoglu.com

İngilizce kelime ezberleme oyunu: https://vav.mbirgin.com
Yanıt: Şiir...
2012/12/03 0:09
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Allah’ım,

sadece annemi babamı değil,

gökyüzünü de başımdan eksik etme.

İbrahim Tenekeci / Uçuş Denemeleri...


******

kendimi de koysam ayağımın altına
yine de yetişemiyorum ey aşk,
omzunun hizasına.
çünkü bende birikiyor her şeyin tortusu
ve ayağını kaldırıyor dünya, konuşurken benimle.
budanan oğullar gibiyim sessiz ve narin
nereye konsam geri sayım başlıyor
kurcalıyor beni bir çırağın elleri
ah, unufak olsam ve desem ki
ağzın tat görmesin hayat
kandırdın beni…

 

* İbrahim Tenekeci *
   
 

Şiir; Bir Çeşit Sayıklama..
2013/01/29 17:46
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 7,5 (1 oy)

Gençliğin ilk evrelerindeyken edebiyat dersleriyle ilk kez tanıştığımızda çoğumuzun dimağında hayranlık dolu bir yer edinmiştir şiir..Şiirin o buğulu sözcükleriyle kendimizden geçtiğimiz, sevdiğimiz şiirleri derlediğimiz kalın birer ajanda edinmişliğimiz olmuştur..

Yazık ki şimdilerde şiire olan hayranlığım azalmış durumda… O buğulu, gizemli ifadeler artık cezbetmiyor  beni. Hatta okurken ve dinlerken sıkıldığımı hissediyorum. Bunda, son zamanlarda şiir adı altında çala kalem yazılan sözcük yığınlarının da payı var elbette..

İnsanların-nedense- anlaşılmazlığa olan bir hayranlıkları var ve bu günden güne artmakta.. Çelişik, subjektif yoruma dayalı ne varsa bir şekilde merak uyandırmakta..Günümüzde “farklı” olabilmek neredeyse “mükemmel olmakla” aynı kategoride değerlendiriliyor iken, insanların da türlü tuhaflıklar yapması kaçınılmaz oluyor sanırım..


Yıllardır tartışılan (bir o kadar da üne kavuşmuş) Picasso’nun eciş bücüş tabloları gibi, iç içe girişik süslü ifadelerle dolu şiirler de birer sanat eseri midir yoksa boğulmak üzere olan bir benliğin deşarj olma şekli midir?
 

Yanıt: Şiir...
2013/01/29 22:05
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 8,1 (4 oy)

Hay ellerin dert görmesin eyy nefha

Bu kadar iyi mi dile getirilir bir konu. Bu kadar mı örtüşür düşüncelerimiz..:)

Yazınıza tamamen katılıyorum.  Bir tesbitte benden.. Eskiden ölçülü şiirleri sevmezdim. Serbest şiirden hoşlanırdım. Sanki onlar daha bir anlatırdı beni...:) Ama günümüz şiirindeki o başıboş benzetmeler ve birbirinin tekrarı osmanlıca kelimeelr cidden sıkıcı bir hal aldı.

Şimdilerde Abdurrahim Karakoç' un Yavuz Bülent Bakiler'in o duru şiirlerine daha da seviyorum.

Hazır şiir köşesindeyken Üstadın bir şiiriyle son vereyim. Şiir görsün gözlerimiz.. :)

BİR GÜN BAKSAM Kİ GELMİŞSİN
Bir gün baksam ki gelmişsin...
Bir güvercin gibi yorgun uzaklardan yar.
Gözlerinde bir bitmez, bir tükenmez güzellik
Saçlarında ilkbahar...

Bir gün baksam ki gelmişsin...
Gülüşünde taze serin bir rüzgar
Ellerin yine eskisi kadar güzel
Çiçek açmış dokunduğun bütün kapılar...

Bir gün baksam ki gelmişsin...
Hasretin içimde sonsuzluk kadar.
Şaşırmış kalmışım birdenbire çaresiz.
Dökülmüş yüreğime gökyüzünden yıldızlar.

Bir gün baksam ki gelmişsin...
Ne yüzünde bir gölge, ne dilinde sitem var.
Tozlu pabuçlarını gözlerime sürmüşüm
Benim olmuş dünyalar...

Yavuz Bülent Bakiler

Bu mesaj, asmer tarafından, 29.01.2013 22:09:29 itibariyle düzenlenmiştir.
Bu mesaj, asmer tarafından, 29.01.2013 22:11:46 itibariyle düzenlenmiştir.
Şiire Dair...
2013/01/30 10:42
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 7,5 (1 oy)

Teşekkürler sevgili asmer, fikir alışverişine değer veren üyelerin bulunduğu bir sitede olmaktan mutluyum :)

Paylaştığınız şiir hoş gerçekten, duru bir anlatımı var. Özlediğimiz de bu galiba; duruluk… Şiirin bangır bangır bağırmasından ziyade naif fısıltılarla içimizi sarmasını seviyoruz.

Ancak günümüzdeki sözüm ona şairler, şiirlerini kelime dağarcığının ispat alanı olarak görüyor, vermek istediği duyguyu  süsledikçe süslüyor.. Bu durumda şiir, şerbeti fazla kaçmış tatlı gibi insanın içini kıyıyor, okuyucuya bir lezzet vermiyor.

Halbuki ölçülü şiirden serbest şiire geçişin amacı da budur aslında. Serbest şiir günlük konuşmalara daha yakın, doğal, içten bir anlatımı içerir. Bu örneği Orhan Veli’nin şiirlerinde görmek mümkündür..

Esasında şairler kadar okuyuculara da iş düşüyor. Kendilerini şair ilan edenleri övgüye boğmak yerine, yapıcı eleştirilerle yol göstermek daha doğru olur diye düşünüyorum. Zaten eleştirilere kulaklarını tıkamış birinin de nitelikli ürün vermesi beklenemez.

 

Yanıt: Şiir...
2013/01/30 12:22
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 7,4 (3 oy)

Sevgili Nefha

Ancak günümüzdeki sözüm ona şairler, şiirlerini kelime dağarcığının ispat alanı olarak görüyor, vermek istediği duyguyu süsledikçe süslüyor.. Bu durumda şiir, şerbeti fazla kaçmış tatlı gibi insanın içini kıyıyor, okuyucuya bir lezzet vermiyor.

Gerçekten çok güzel bir tesbit daha..:)
Ne kadar haklısınız ve ne güzel ifade etmişsiniz..:)
E ozaman ben de yukardaki şiirin tadına doyulmaz bir seslendirmesini ekleyeyim de ortam şenlensin..:)

Gerçi şiiri seslendiren arkadaşımızın bu sitede Leyli Kelamlar adlı bir konusu da var. Ama olsun burda denk geldi iyi de oldu..:) İyi dinlemeler efendim.

Yaleyl - Bir Gün Baksam ki Gelmişsin

Bu mesaj, asmer tarafından, 30.01.2013 12:25:02 itibariyle düzenlenmiştir.
Konu Başlığı 'şiir' Değil..
2013/01/30 14:08
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 7,5 (1 oy)

Şimdi farkettim ki son mesajlar bölümündeki konu başlıklarının neredeyse tamamı şiir üzerine :) Bu nedenle göz yormamak adına başlığımı özenle seçmiş bulunmaktayım :P

Değerli asmer, konuya dair fikirlerinizi paylaştığınız, dahası çeşitli paylaşımlarla renk kattığınız için teşekkürler. Sitedeki gezintilerimde ya_leyl'i keşfetmiş ve keyifle dinlemiştim. Şunu söyleyebilirim ki; şiir o kaleme ve o sese yakışıyor..

Bu arada sevgili asmer, ne zamandır söyleyecektim fırsat olmadı; kullanıcı resminiz ne hoş öyle..Kasetleri özlemişiz ya :) Bana çocukluğumu hatırlattı yeniden... Ama yok yine bir anımdan bahsetmeyeceğim. Son günlerde hemen her konuya çocukluğumdan bir anı sıkıştırır oldum yaşlanıyor muyum ne?

Şimdi böyle yazınca, aklıma Bizimkiler Dizisi'ndeki Cemil karakteri geldi.. O'nun da benim gibi her konuda anlatacak bi anısı bulunurdu ya..

Ne diyordu hep: "Bizim bi rahmetli vardı..."

Yanıt: "benim Adım Cemil"
2013/01/30 22:14
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 7,7 (2 oy)

Selam, almayı dileyenlerin üzerine olsun!

Şiir adında ve şiir tadında bu güzel muhabbet beni kendisine doğru çekti. Sevgili nefha ve asmer karşılıklı yazdıklarınıza zıt şeyler söyleyebilmek imkansız. Ne söylesek haklılığınızı ispatlayan türden olacaktır.

Ama bendenizin asıl takıldığı nokta; yıllar önce şiiri çok seven ve sevdiği şiirleri kalınca bir ajandada biriktiren sevgili nefha hiç şiir yazmış mıdır? Öyküde çok başarılı olduğunu gördük. Acaba şiirde nasıl bir performans sergilerdi?

"Bizimkiler" dizisindeki "Cemil" karakterini hatırlıyorum.Kızdığında ilk cümlesi "benim adım Cemil" olurdu.

Konu şiir olunca aklıma ilk şiirim ve yaşadığım hüsran duygusu geldi.İlk şiirimi ortaokul birinci sınıfta öğretmenler günü münasebetiyle "öğretmen sevgisi" üzerine yazmıştım. Aslında bütün sınıfa ödev olarak verilmiş olmasına rağmen  yalnız iki kişi yazmıştı.Meryem ve ben.O gün öğretmenim törende okunmak üzere Meryem'in şiirini seçmişti.Bu durum benim için tam bir hayal kırıklığı olmuştu.Çünkü çok uğraşmış, hiç kopya almadan kendi cümlelerimle yepyeni bir şiir yazmış hatta o şiiri yaşamıştım.O günden sonra hem şiire hemde Meryem e karşıbir tür soğukluk hissetmiştim.

Geçen yaz sitede "ödüllü şiir yarışması" düzenlendiğinde şiir denemeleri yapmış göndermek istemiş ancak pc deki arıza sebebiyle vaktini kaçırmıştım.Aman efendim ne zor şey imiş şiir yazmak.

Sevgili nefha, her ne kadar "cemil" gibi hissettirse de anılarınızı paylaşın lütfen! Son mesajınızda anınızı paylaşmayı unuttunuz değil mi? (biz öyle saydık)

 

Bizim Bi Rahmetli Vardı...
2013/01/31 0:09
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 7,5 (1 oy)

Aleyküm Selam sevgili umman, ilginizi çeken sohbetimize eşlik etmeniz ne hoş :)

Daha önce şiir denemelerim olup olmadığını merak etmişsiniz.. Olmaz olur mu? Şiiri bu denli irdeleyen birinin şiir yazmaya yeltenmemesi mümkün mü? 

Şiir denememin tarihçesine gelince benimki de ilkokul yıllarına dayanıyor. İlk şiirimi 10 Kasım töreni için yazmıştım. Sanırım 3 ya da 4. sınıftaydım. Öğretmenim şiirimi çok beğenmişti ya da beni cesaretlendirmek için öyle söylemişti bilmiyorum..  10 Kasım programında yer almıyor olmama rağmen bir şekilde beni araya sıkıştırmış, şiirimi okutturmuştu. Müdürümüze de şiiri benim yazdığımı söylemeyi de ihmal etmemişti. Ne var ki müdür ilgisiz bi bakış atmakla yetinmişti. O gün içerlemiştim müdürümüze ama büyüdükçe adamcağıza hak verir oldum..

Çocuk aklımla kafiyeli olsun diye öyle uyduruk bişey yazmıştım ki..Hatta bir-iki satırı hala aklımdadır;

"10 Kasımda kalpler buruk,

10 Kasımda gözler oluk".....            

:) şiir ilerledikçe daha da komik bi hal alıyordu ama aklımda yalnızca bu kadarı kalmış (iyi ki de öyle olmuş)

Sonraki yıllarda ara ara yine şiir denemelerim oldu. Ama -ilk şiir deneyimimin başarısızlığından olsa gerek- biri görür endişesiyle hepsini imha etmiştim. Daha sonraları kendime bir ajanda almıştım, hani şu kilitli olanlardan..Karalamalarımı orda barındırır olmuştum artık..

Günün birinde gözlerden ırak, gizli gizli yazdığım şiirlerimden bir bölümünü gün yüzüne çıkarma gafletinde bulundum. O gün şiirimi okuyanların yüz ifadeleri de ilkokul müdürümün ifadesinden farklı değildi :) Şimdilerde ise şiirden elimi eteğimi çekmiş durumdayım.

Yah işte böyle sevgili umman artık şiirdeki performansım konusunda bir çıkarımda bulunabilirsiniz. Dahası şiirlerimdeki okunabilirlik oranına ilk şiirimden yola çıkarak ulaşabilirsiniz ;) Ben de şimdi sizin şiirlerinizi merak ettim. "Ödüllü Şiir Yarışması" geçmiş olsa da şiirlerinizle tanışmak isterim. Onlardan birini ya da bir kaçını bizimle paylaşır mısınız?

Hatta sırf siz şiirlerinizi paylaşabilesiniz diye yeni bir yarışma bile tertip edilebilir öyle değil mi m1gin?  (son günlerde hiç sesiniz çıkmıyor, zorla laf attırıyorsunuz yahu )

Bu arada farkında olmadan yine bir anımı paylaşmışım, hay Allah! :)

Bu mesaj, nefha tarafından, 31.01.2013 00:13:02 itibariyle düzenlenmiştir.
Kaset Sevdası :)
2013/01/31 10:36
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 7,7 (2 oy)

İlahi arkadaşlar..:)
Yazdıklarınızı ne içten gülümseyerek okuyorum bi bilseniz..:)

Nefha'cım kasetleri hep sevdim..:) hala severim...Hatta resimdeki gibi bozulmuş kasetler çok defa kurşun kalemle bıkmadan usanmadan sarmışlığım vardır..:))

Bizimkiler dizisi ise çoook uzun soluklu bir dizi olduğu için hepimizin geçmişinde özel bi yeri var. Cidden dizinin çocuk karakteri- Ali - o dizide büyüdü hatta evlendi bile değil mi..:)) Hal böyle olunca sizin kuşakla bizim kuşağın ortak bi geçmişi oluverdi..:))

Vee aleyküm selam umman'cım
Bak şimdi Meryemden ben de soğudum..:)) Şaka şaka..:) İyi ki öyle bir anın olmuş çocukça bu kırgınlığın üzerine şaka yapabiliyoruz..:)
"Benim adım cemil" he bu repliklere ne gülüyorum bi bilseniz..:))

Hımm nerde kalmıştık..:) Şiir değil mi..:) Hiç denemem olmadı benim..:) Gerçi düz yazı denemelerimde olmadı sayılır... İşte blog ve forumlarda yazdığım yazılar haricinde yazmayı pek sevmiyorum. SAnırım ben konuşmayı seviyorum.

Hani bazı insanlardan duyuyorum "yazmasam ne yapardım.. Yazmak benim desarj aracım... İşte içimdekileri kağıda dökünce yaşadığımı hissediyorum gibi sözler.." Hiç böyle bir duygu yaşamadım..:)

RAbbimin güzel işleri işte yazma kabiliyeti kesinlikle bir lütuf olduğunu düşünüyorum. Bazılarında doğuştan vardır. İşte O insanlar da "çok özel" insanlar.

Gelelim birgin'e ayın son günleri sevgili nefha... Eminim enlem ve boylamı yetiştirmeye çalışıyordur..:) Sesi sedası ondan çıkmaz..:)


Sevgiler..

Şuur
2013/01/31 16:05 - Güncelleme: 2013/08/26 17:45
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 8,2 (2 oy)

''Şiir şuurdan gelir'' diye duymuştum, bundan başka da bilgim yok bu konuda ama zaman zaman özlediğim şiirler var, mümkün olsa hepsini paylaşmak isterdim sizinle ama kaç sayfa olur bilmem artık :) Doğrusu şiir, bazen yazana bile muamma iken biz okuyucuların onu anlamaya çalışması pek akıl kârı değil gibi, yalnızca şair ne yazmışsa yazsın insanın oradan ilhamla kendinde karşılık bulan duygular sanırım asıl sevgimizi oluşturan. (Bazılarını anlamayı çok isteyip anlayamadığım için mi acaba böyle bir düşünce geliştirdim :P)

Edgar Allen Poe'nun Kuzgun'ununu Ali Ural yorumuyla okuduğumda daha bir içselleştirmiştim. Şiir yazmak başka ama onu anlamlandırmakta muazzam bir yetenek bence.

Kaç gündür yorumlarınızı okuyup okuyup bunu paylaşmalıyım dediğim bir şiir var, hep bu gevezelikler onun yüzünden :) Duru şiire atıfta bulunmuşsunuz ya, hele asmer'in Yavuz Bülent Bakiler'in, çok sevdiğim Bir Gün Baksam Ki Gelmişsin şiirini okuduğumda ne güzel hisler oluşmuştu içimde, özellikle son mısralarda. Bakilere kullandığı Türkçe için aşık olabilirim sanırım :) Onunla ilgili güzel bir anım var ama başka bir gün paylaşayım onu inşlh. Bu arada Türkistan Türkistan kitabını okumanızı çok isterim. Haydi orada okuyup not ettiğim kısa bir şiiri de paylaşayım

Yarımnıng boyı igiz

(yârimin boyu uzun)

Keygen köngligi nergiz

(giydiği gömlek nergiz)

Sen yüzüngni öriseng

(sen yüzünü çevirsen)

Biz örümeymiz hergiz

(biz hiçbir zaman çevirmeyiz)

Ve geldik o şiire :)

 

ZÜLEYHA

Ne kadar kıskanırım,ey seher yeli ıslak kıpırdanışını 

Sen iletirsin sevdiğime hicrandan çektiğim elemi 

Kanatlarının hazin uçuşu mahzun bir hasret çökertir kalbe 

Gözyaşıyla ıslanır çiçekler,bakışlar;dağlar,tepeler ılık nefesinle 

Tatlı esintinle serinler bitap düşmüş gözler 

 

ÖLDÜRMÜŞTÜ ÇOKTAN BENİ KEDER 

ONU GÖRME ÜMİDİM OLMASAYDI EĞER 

 

KOŞ YETİŞ peşinden bul sevdiğimi, fısılda gönlüne en latif şeyi 

Söyleyipte uğrunca çektiğim elemi asla dağıtma neşesini 

Hürmetle deki ona; aşkıdır bana hayat veren

Müşterek sevincimiz yaklaştırır onu bana

 

Johann Wolfgang von Goethe
 

Bütün şiirleri böyle güzel okusalar, böyle özenseler müziklerine ahh!!! Dayanamadım işte, içim buruk kalacaktı paylaşmasam ama kıymetinizi bilin, öyle pek kimseyle paylaşmıyorum çok sevdiklerimi, kıskancın biriyim ben :))

Sevgiler

Yanıt: Şiir...
2013/01/31 18:03
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 6,5 (1 oy)

 Burada şiir severleri görmek çok güzel :)

 Yapılan yorumları görünce heyecanlandım.:) Şiir üzerine yapılan tesbitler çok yerinde olmuş. :)

  Ve nihavendin yorumu ve eklediği şiir üzerine bende günler önce sevdiğim bir kişi tarafından çarışımlar sonucu hatırlatılınca fark ettim.Aslında şiir sever biri olarak nasıl bu şiiri kaçırmışım kendime şaşırdım.:)

   O kadar bahsettim madem ekleyeyim.İki farklı kişi tarafından seslendirilmiş.Biri daha ağır okurken diğeri daha neşeli okuyor yani gerçekten okuyuş tarzı ve duyguyu katış şekli kişiden kişiye değişip dinleyen kişide de değişik etkiler bırakıyor...

 Milyon Kere Ayten ( Ümit Yaşar Oğuzcan)

Akif Oktay - Milyon Kere Ayten - (Ümit Yaşar Oğuzcan)

Değerli nihavend, bize aktardığınız ''Şiir şuurdan gelir''  sözünü sevdim. Burdan da anlaşılıyor ki şiirdeki her sözcüğün ardına gizlenen bir duygu var aslında.. Bunu hissedebildiğimiz anda sizin de söylediğiniz gibi; "kendimizde karşılığını bulduğumuzda" şiiri seviyoruz.

Ancak, "Doğrusu şiir, bazen yazana bile muamma iken biz okuyucuların onu anlamaya çalışması pek akıl kârı değil gibi" cümlenize katılmadığımı belirtmek isterim. Sanırım önceki mesajlarımda 'şiirin anlamsızlaşması'ndan bahsederken, dikkat çekmek istediğim noktayı yeterince ifade edememişim...

Şiiri şiir yapan sözcükler değil, duygulardır bence.. Kelimeler, duyguların somutluğa bürünmüş şeklidir bir bakıma..

Yoksa diğer açıdan bakılacak olursa; sözlerini anlamadığımız yabancı bir şarkıyı dinlemekten de keyif alamazdık. Şiir de kelimelerin melodisi değil midir zaten?

İşte bu nedenle kelimelerin özenle ve yerli yerince kullanılmadığı bir şiirde, duyguya ulaşmaktan söz edilemez diye düşünüyorum..

Hasılı; -sevgili umman'ın da belirttiği gibi- şiir yazmak hiç kolay bir iş değil. Şiirden anlayan bir okuyucu olsun ya da olmasın, kaliteli bir şiir kendini hissettirecektir.

ve sevgili asmer 'bu yeteneğin Allah'ın bağışladığı bir lütuf olduğunu' söyleyerek durumu ne güzel özetlemiş..

Ben de bunun üzerine; evet, uğraşıp didinilerek şair olunabilse idi en başta ben olurdum, demek istiyorum :)

Rabbim "şairlik" vasfını taşıyabilenlerin kalemlerine kuvvet versin ki, bizler de her emeğin hakkını vererek güzel şiirleri keyifle okuyabilelim..

Selam ve dua ile..

Yanıt: Şiir...yine Şiir...hep Şiir...
2013/01/31 22:00
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 7,5 (1 oy)

Sevgili nefha,

Küçücük yaşlardaki performansınızı beğendim. Tabi büyüdüğünüzdeki performansınızı görebilmemiz için bir iki eserinizi görmemiz gerek. Ama ne yazık ki imha edilmişler.

Neden gizli gizli yazmayı tercih etmiştiniz ya da kilitli deftere yazmayı...İnsan neden en içten duygu ve düşüncelerini gizleme ihtiyacı hisseder ki?

Sevgili birgin'in yeniden bir yarışma düzenleyeceğini sanmıyorum. Hatırladığım kadarıyla o günlerde ilgisizlikten yakınıp duruyordu.

Madem merak ettiniz. İşte kısa bir şiir... Ama lütfen bir değerlendirmede bulunun.

 

Seher vaktinin serinliği

Bir tül gibi sarıyorken tenimi

Güneş karşı tepeleri ısıtma telaşında

Sen içimi üşütüyorsun

Neden?

 

Ardından bakarken kuşların

Gemilerin

Gidenlerin

Dur gitme diyemiyorum

Neden?

 

Bir kapı aralığından şehri seyreder gibi

Dalmışım hayal alemine

Gerçekliğin acısını duyuyorum sol yanımda

Neden?

 

Aslına bakarsanız bu şiiri birazda cesaretimi ölçmek için gönderiyorum.Eksikde olsa, yanlışda olsa, zayıfda olsa, yüzeyselde olsa paylaşmak güzel şey.

Sevgili asmer,

Meryem'e olan duygumu şakacıktanda olsa paylaştığınız için teşekkür ederim.Zaten zamanla eriyip kaybolan bir duyguydu.

Hiç şiir yazmamış olmanıza şaşırdım doğrusu. Oysa yazılarınızın/değerlendirmelerinizin bier ahengi var.

Sevgili nihavend ve holofira paylaşımlarınız için teşekkürler. Renk kattınız...

 

Geniş Saha
2013/02/01 1:08
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 7,5 (1 oy)

Sevgili umman, şiirinizi paylaşmanıza çok sevindim. Ne dersiniz, ölçtüğünüz cesaretiniz, size daha ileriye de gidebileceğinizi söylüyor mu? :)

Şiirinizi sevdim. Şiir üzerine uzun uzadıya konuşan birini görünce, değerlendirmeyi de ondan istemeniz manidar olmuş doğrusu:) Elbette ki şiir ehli değilim, şiirinizi edebi açıdan değerlendiremem ama bir okuyucu gözüyle baktığımda; gayet iyi buldum. Daha da önemlisi şiiriniz yorucu değil, hep o yakındığım rahatsız edici laf kalabalığını görmedim.. Bence şiir denemelerinizi sürdürmeli ve bunları bizlerle paylaşmalısınız.

Ve bana gelince;  şiirlerimi paylaşmaktan çekinmemin nedeni duygularımı gizleme ihtiyacı hissettiğimden değil, yazdıklarımın içime sinmemesi.. Kendi içime sindiremediğim bir şeyi başkalarının beğenisine sunma düşüncesi beni rahatsız ediyor.

Ben yazmayı seviyorum. Ama uzun uzun yazmayı seviyorum. Örnekler vermeyi, küçük ayrıntıları ele almayı seviyorum. İşte tüm bunları şiirin ahengi içinde eritemiyorum. Şiir uzadıkça da duygusunu yitiriyor, sıkıcı bir hal alıyor. Az sözle çok şey anlatabilme ustalığına da erişmiş değilim. Bu nedenle sahası daha geniş olan düz yazıya yöneldim.

Şimdilik yazabilirliğimi öyküyle deniyorum. Bilmiyorum, belki bu alanda da hüsrana uğrayacağım ama deniyorum. Başarısız olmam halinde en azından denemiş ve neyi yapmamam gerektiğini öğrenmiş olurum. Öykülerimi sitede paylaşmak istememin nedeni de bu zaten eleştirilere, dolayısıyla gelişime daha açık olabilmek..

Yeri gelmişken belirteyim; yeni öykümün senaryosu kafamda oluşmuş durumda.. İşin en zor yanı kaldı; yazıya dökmek.. Erteledikçe erteliyorum ne zaman olur bilemem ama inşallah tamamlayacağım.

Şiirlerinizden bir örnek sunmanızı isteyip de, aynı isteği sizden alınca geri çevirmek olmazdı elbette. Hadi merakımızı karşılıklı gidermiş olalım :) Bu da benden:

Yağmur mevsimiydi
Bir buluta sevdalandım
Saçlarına taksın diye
en kırmızı balonumu yolladım.

Yağmur mevsimiydi
Elimi uzattım
avuçlarımda, tutabildiğim birkaç damla…
Islandığımla kaldım.

Sözlü Girişim
2013/02/02 20:30
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 6,5 (1 oy)

Maşallah bu şiri konusu coşmuş ve daha keyifli bir hâl almış... 
Bunun baş sorumluları olan nefha, asmer, umman ve pay sahibi diğer arkadaşlara teşekkürler.

ya_leyl 'in daha önce dinlemediğim bir şiir yorumunu eklemekle iyi ettiniz ey asmer... Lakin bunu, şiir ve seslendirmelerinin yer aldığı kendi konusuna da eklerseniz daha iyi olur. ;)

nefha 'nın sözünü ettiği, yeni bir şiir yarışması düzenlenmesi hususu...
umman 'ın da ifade ettiği üzere önceki yarışmaya olan katılım beklentilerimizin pek altındaydı.
Söz konusu etkinlikteki başarısızlığım ve dahi hayal kırıklığına uğramanın etkisiyle, yeni bir girişimde bulunmaktan yana değilim.
Bununla beraber, en az 10 üyeden katılım sözü gelirse yeni bir serüvene atılmayı göze alabiliriz. :)

nihavend, iki adet şiir eklemiş... Ancak videolar açılmamakta...
Ekledikten sonra videoları neden kontrrol etmediğini; dahası, diğer arkadaşların durumu neden belirtmediklerini sormayı düşündüğüm sırada; cevabı nihavend 'in aynı mesajındaki cümlelerinde buldum:

Bütün şiirleri böyle güzel okusalar, böyle özenseler müziklerine ahh!!! Dayanamadım işte, içim buruk kalacaktı paylaşmasam ama kıymetinizi bilin, öyle pek kimseyle paylaşmıyorum çok sevdiklerimi, kıskancın biriyim ben :))

 Dolayısıyla vardığım sonuç şu oldu: nihavend son anda kıskançlığına yenik düşmüş ve videoları paylaşmaktan vazgeçerek, paylaşır gibi yapmış olmalı. :P

İngilizce kelime ezberleme oyunu: https://vav.mbirgin.com
Sözlü Paylaşım
2013/02/02 23:25
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 7,5 (1 oy)

Sevgili nefha,

Ölçtüğüm cesaretim "daha da ileriye gidebilirsin ancak bunun için şartlarım var" diyor. Mesela, şehrin en kalabalık caddesinde avaz  avaz şiir seslendirmek gibi bir durum istenmez ise, daha ileri gitme işi olabilir. Ne dersiniz? Sonunda nereye varacağınızı merak ettim doğrusu.

 Şiir denemem toplamda üç şiirden oluşuyor. Ki birini paylaşmış durumdayım. İkincisi daha uzun ama biraz konu parçalanması söz konusu. Üçüncüsü ise yarım yamalak kalmış durumda.Anlayacağınız bu işlerde oldukca yeniyim.

Sizin şiiriniz ise çok güzel. Okuyunca kendimi yağmurda ıslanmış gibi hissettim. Demek sizde yağmuru seviyorsunuz. Aslında yağmur hüznü hatırlatır ama sizin şiirinizde çocuksu bir mutlulluk var. Bizi şiirinizden mahrum etmediğiniz için teşekkürler.

Yeni öykünüzü de merakla bekliyoruz. Yazıya dökmekte zorlandığınıza göre demek ki hala ilham verecek Ömer Karaoğlu ezgisini dinlememişsiniz. Siz aramaya devam edin bizde beklemeye...

Sevgili mbirgin,

"Başarısızlık" ve "hayal kırıklığı", sizden duymaya alışık olduğumuz kelimeler değildi, garipsedim.Bu meseleyi de alaya alabilmenizi / eğlenceli hale dönüştürebilmenizi dilerim.

Yeni bir yarışma mı? İyi ama kaçmış olan ilhamımı nasıl geri getireceğimi bilmezken nasıl şiir yazabilirim ki? O zaman  elimdeki tek şiiri yarışma için düzenlesem iyi olur. Görüyor musunuz nasıl da havaya giriverdim?

Ve sevgili nihavend,

Llütfen itibarınızı düzeltiniz.Şiir videosunu izlenebilir şekle getiriniz. Duymuşluğunuz vardır belki kayserililer için derler ki "yalnız kendi çıkarını düşünür" .

 

Evdeki Hesap...
2013/02/03 12:19
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 6,5 (1 oy)

Sevgili umman,

Telaş etmeyiniz; varmak istediğim yer, sizin ulaştığınız sonuca erişecek kadar uzun boylu değildi.

Sadece şiirinizi ilk kez paylaşmanın, cesaretinizi artırmadaki etkisini ve paylaşmaya devam edip- etmeyeceğinizi merak etmiştim. Yaptığınız açıklamalar doğrultusunda, bir süreliğine rafa kaldırdığınız yazma şevkinizdeki tozlardan, hafif bir silkinmeyle kurtulabileceğiniz kanaatine vardım.

Zengin bir hayal dünyanız var gibi... Cesaretiniz hayal gücünüze takat yetiremeyeceğini anlamış olmalı ki, uyguladığı şartnameyle bu duruma makul bir çözüm getirmiş. Müzakere sürecinde aralarında hoş diyaloglar geçiyor olmalı...

Yeni öyküme ilham kaynağı olarak bu defa bir ezgi yeter mi bilmiyorum.. Yazmaya başlayınca anladım ki, hassas bir konu seçmişim.

Belki buna önceki öykümde harcadığımdan daha fazla zaman ayırıp, arada kalan süreyi başka küçük bir öyküyle doldurabilirim.

Rabbim cümlemizin yâr ve yardımcısı olsun,

esenlikler...

Saygınlık :)
2013/02/08 2:36
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Geç de olsa düzelteyim itibarımı :)

Ama bu defa oldu mu onu da bilmiyorum, keşke mesajı yollamadan kontrol etme imkanımız olsaydı. Hem neden bu bölümde mesaj düzeltme hakkımız yokmuş ki? :) Allah korusun bir yanlış kelam etsen gecenin bir yarısı uykulu uykulu (ki ben daha çok geceleri takılıyorum buraya sanırım:) sabaha kadar kimse görmeden düzeltemeyeceğiz de yani öyle mi? :))

Bu arada yıllar önce kaldığımız şirin mi şirin bir kasaba vardı. Ana yola bakan evin, salon penceresinden karşıda küçük tepeler, evin bahçesinde uzun serviler, sonra gece muhteşem görüntüsüyle gökyüzü misafir olurdu her bakışımda o küçük çerçeveden. Hayatım boyunca rüzgarıyla ünlenmiş o kasabadan başka tabiatla bu kadar bütünleşmiş hissettiğim hiçbir yer olmadı daha! Hani şiir gibi derler ya, orası da öyle bir yerdi bana göre. İşte bir seher vakti uyanıp gökyüzünün güzelliğine dalmışken, onu gördüm yine; nasıl olduysa bu cümleler çıktı sonra ortaya ...

Târık: Sabah Yıldızı

Sen hurma dalı

Ben sabah yıldızı

Gök denizinin incisi

Sabahın müjdecisi

Zahir güneşle batın olan

Sana uyan yol şaşırmayan

Bana uyan hüsrana uğrayan

Seyreylerken güzelliğini

Yapman gerekeni unutturan

 

Nasıl şiirden analamadığım belli oluyor değil mi? :)) Bugün kıskançlığım üzerimde değil, iki çok sevdiğim şiiri daha paylaşabilirim :)

 

Telli Kavak

Bir telli kavak büyürdü,
Daday'ın Çiydere köyünde usuldan usuldan.
Yerin karanlığından azad olmus,
Aydınlık sular yürürdü ayaklarının ucundan.
Kendi halindeydi telli kavak.
Geceleri gökyüzüne bakarak,
Samanyolunu düşünürdü yaprak yaprak.
Başka sey de dilemezdi.
En uzak rüzgarlara kaptırmıştı başını;
Ona konmayan kuşa kuş,
Ona değmeyen rüzgara rüzgar da denmezdi.

Gel zaman git zaman,
Kızını everecekti Çiydereli Halil
Cebindeki yetmezdi.
Bir gece sabaha karşı;
Ver yansın ettiler baltayı ayak bileklerine Telli'nin.
Uyanıverdi ilk vuruştan
Aman,dedi telli kavak;kıyman!
Sular bulandı ayaklarının ucundan,
Yapraklar yalvardı hep bir ağızdan;vurman!

Aman zaman dinler miydi Çiydereli Halil
Kızını everecekti,cebindeki yetmezdi.
Yıkılıverdi telli kavak,
Ortasına gecenin boylu boyuncak.
Oldu mu ya,dedi telli kavak
Böğründe duran baltaya;
Yaşayıp gidiyorduk şunun şurasında.
Kim gönderecek şimdi selamını suların,
Samanyoluna yaprak yaprak?
Ne olacak şimdi rüzgar?
Kuşlar nereye konacak?

Ordan oraya atıldı telli kavak
Elden ele satıldı.
Boynuna dört demir takıldı
Çankırı'ya beş mavzer atımı uzak,
Bir tepenin duldasına cakıldı.
Telefon direği oldu telli kavak.
Vınladı durdu telefon telleri boynunda.
Samanyoluna baktı geceleri.
Suları düşündü ayaklarının ucunda,
Yapraklarını düşündü,
Rüzgarı düşündü avcunda,
Gözleri dolu dolu oldu.
Bir türkü tutturdu en sonunda;
'Telefonun tellerine,kuşlar mı konar
Herkes sevdigine cicim,böyle mi yapar?'

Aydın Gün

(Nasıl yani, şaka mı bu, şimdi nasıl ortaya çıktı bu düzeltme, önceki mesajda o kadar baktım, şimdi kaç defa baktım neden yoktu?:(( Neyse ben bu forum işlerinden pek anlamıyorum, bi ayak uyduramadım gitti zaten :)

Kaç defa düzenlemeye çalıştığıma şahitsiniz bakın, olmuyor üzgünüm, bir türlü aktif değil bu videolar :(

Bu mesaj, m1gin tarafından, 11.02.2013 00:38:09 itibariyle düzenlenmiştir.
Yüzeysel Değini
2013/02/08 15:05
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Ey nihavend, üyeler mesajlarını 1 gün süreyle düzenleyebilmektedirler. Yani saatlerce süreyle mesajınızı düzenleme hakkınız bulunuyor.

Yahu insan mesajını gönderdikten sonra, geriye yaslanarak, yazdığı cümleleri keyifle okumaz mı hiç? :)
Yahut video eklemişse, -uzun değilse- bir kez daha izleyip daha bir keyif almaz mı? :P
Uzun olduğunda da, şöyle gözünün ucuyla da olsa videonun açılıp açılmadığını kontrol etmez mi? :)

Son eklemiş olduğunuz videolar da açılmıyor... Sorun nedir acaba? Kontrol edebilmem için videoların adresini normal olarak ekler misiniz? 
Ayrıca kullanmakta olduğunuz tarayıcıyı belirtiniz lütfen.

Başkalarının çalışmalarının kopyala/yapıştır ile kuru kuru eklenmesi, öteden beri pek tat vermemiştir bana. Son zamanlarda ise bu "Şiir..." konusu, değerli üyelerin kendi ürünlerini eklemesiyle daha bir anlamlı ve lezzetli olmaya başladı kanımca.  

Şiir eleştirisinden çok anlamadığım için, yorum yapmaktan geri durmaya çalışıyorum. Duramadığım zamanlarda ise, derinlere dalmadan mümkün olduğunca yüzeysel şekilde değiniyorum. Değilse, ava giderken kendim avlanabilirim. 

Bu bilgilendirme faslından sonra birkaç bir şey yazayım bakalım...

Bulutu vefasızlıkla itham etse de, nefha 'nın şiiri hoşuma gitti. Yağmur göndermiş bulut, daha ne yapsın ki?

Daha önceki bazı mesajlarında, peş peşe sıraladığı sorularla dikkatimizi çeken umman;  bu yeteneğini şiirde de konuşturmuş görünüyor. 

nihavend 'in şiirinin başlığı olan "tarık" ibaresinin anlamını günler evvel yeni öğrenebilmiştim. Kur'an meali dinliyordum ki, Tarık Suresi girişinde mini bir bilgi verilmişti...
İşin ilginci, bugüne kadar bu ifadenin anlamını neden hiç merak etmemiş yahut nasıl oldu da okurken hiç odaklanmamıştım, anlamadım.

nihavend 'in eklediği, Aydın Gün'ün "Telli Kavak" adlı şiirini, Semih Sergen'in tiyatral yorumuyla dinlemeli... Muhteşem!

 

Bu mesaj, m1gin tarafından, 09.02.2013 03:42:25 itibariyle düzenlenmiştir.
İngilizce kelime ezberleme oyunu: https://vav.mbirgin.com
Yorum Farkı
2013/02/09 14:46
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 6,5 (1 oy)

Merhabalar

Çok yoğun olduğum şu gün bile paylaşımdan geri kalamadım :) Aferin bana...

Telli kavak şiirini çok severim. Sanırım yorum çok etkili. Birgin Semih Sergen'in yorumuna dikkat çekmiş. Dinledim çok güzel. Ama bana bu şiiri sevdiren yorumu da ben ekliyeyim dedim...:) Şiiri ekleyen sevgili nihavend'e de teşekkürler...

Bilal Bütün - Telli Kavak

Bu arada yoğun olmamın sebebi bugün ve yarın finallerimin oluşu... Bu vesileyle sizlerden dua isteyeyim. Hayırlısıyla atlatayım şu sınavları...:)

Sevgiler

Hz. Ebubekir
2013/03/21 21:55
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 9,5 (1 oy)
 
Ne güzel dost, ne güzel yarendin sen Ya Ebubekir...
Seni Peygamber sevdi...
Her şeyden evvel ALLAH sevdi…
 
Hani bir gün, Efendimiz sana bir yüzük vermişti de üzerine La ilahe illallah yazdırmanı istemişti... Senin o ummanlar kadar geniş gönlün elvermedi o küçücük yüzükte bile ALLAH ve Rasulünün adlarını ayırmaya... Yüzüğe "La ilahe illallah Muhammedürrasullullah" yazdırdın..
 
ALLAH’ın (cc) çok hoşuna gitmişti bu latif davranış... Emretti Cebrail’e, “Çabuk git” buyurdu. “Habibimin yüzüğüne Ebubekir İsmini yaz . Çünkü Ebubekir benim ismimle, Habibimin isminin ayrı olmasını uygun bulmadı. Bende Habibimin isminden Ebubekir ismini ayırmayı uygun görmedim” demişti.
 
Peygamberden sonra insanların en faziletlisi....
Aşere- i mübeşşerenin ilki.... 
Bütün güzel huyların zirvesi....
Cömertlikte kimsenin geçemediği....
 
Ne güzel insandın sen, ne muttaki, ne şerefli bir kuldun sen Ya Ebubekir.
Sen Rabbinin “Ben ondan razıyım O da benden razı mı?” hitabına mahzar oldun.
Dünyadayken cennetle müjdelendin.
Sen ne güzel bir doğrulayıcıydın. 
 
“ALLAH Rasulü ne derse doğrudur” diyerek sadakatini gösterir, müşrikleri çileden çıkarırdın. O yüzden sıddîktın, o yüzden ismin, kainatın efendisiyle beraber anılmaktaydı.
 
Sen öyle bir insandın ki, Rabbim, senin çektiğin içten bir ah’a karşılık neler lütfetmişti sana. Senin sıkıntılarının dahi güzel sonuçları olmuştu.
 
O günlerde Rasulullah ashabıyla cihad hazırlığı içindeydi. Bu cihada gitmek için yanıp tutuşan henüz onbeşinde, çiçeği burnunda bir mert vardı: Nevfel.
 
Efendimizin yanına gelerek ona bu isteğini arz etmişti. Ancak bir sorun vardı.
Nevfel’in hasta anası razı değildi bu gidişe. Ancak Nevfel cihad aşkıyla yandığı için ısrar ediyordu.
Anacığının yüreği dayanırmıydı onun bu yalvarışlarına.
 
Hatemül Enbiya Fahir-i Kainat efendimizin yanlarına gelerek “Ya Rasulullah ben şu oğlumu sana teslim ediyorum. Savaşta senin sevdiklerinin yanında olsun” ve Onu Resul-ü Zişan efendimize emanet etti. Resullullah çok sevinmişti bu duruma .
Nevfel kılıcını kuşanıp bir arslan gibi küffar üzerine kükremeye başladı meydan-ı harpte. Çetin bir savaştı. Ve sonunda annesinin korktuğu başına gelmişti, Nevfelinse ençok arzuladığı şey...ŞEHADET..
Nevfel bir ok yarasıyla şehit düşmüştü. Efendimiz onun şahadet haberini aldığı zaman “ALLAH sana rahmet etsin .Yarın huzur-u ilahide bu başın arşın altında ve misk kokusu içinde olacaksın” diye dua buyurdu ve ardından cenaze namazını kılıp defnettiler.
 
Efendimiz ayak parmaklarının üzerine basarak yürüyordu namazın ardından. Bunun hikmeti sorulduğunda şöyle buyurdu İki cihan güneşi; ”Beni peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki; Nevfel’in cenazesine gelen meleklerin çokluğundan ayaklarımı basacak yol bulamıyorum. Bir melek kanadını benim ayağıma serdi de ona basıyorum” buyurmuşlardı.
 
Harp bitmişti. Medinede bekleyen kalabalıklar içinde Nevfel’in yaşlı annesi de vardı. Rasul-u Ekrem’i görür görmez huzuruna varıp Nevfel’in halini sordu. Efendimizin gözleri doldu. Kelimeler boğazına düğümlendi. Nasıl söyleyecekti, ne diyecekti bu yaşlı kadına.
Mübarek işaret parmağıyla arkasından gelmekte olan Hz. Ali’yi işaret etti. O da Rasullullah’ın söyleyemediği bir şeyi söylemekten kaçındı. Nevfel’in annesi askerlerin en arkasında bulunan senin yanına gelmişti ya Ebubekir. Sen mübarek sakalını ağzına alıp;
 
“Ya Rabbi Habibin gönül yıkmaktan sakındı. Nevfel’in şehit olduğunu söylersem ona muhalefet etmiş olurum. Söylemezsem yalan olur. Sen bana yardım et. Ya bana ilham ile ne diyeceğimi bildir. Ya da bu hatunun kalbine sabır ve tahammül gücü ver” dedin. Ardından mübarek sakalını ağzına alıp
“Ya ALLAH” nidasını eder etmez bir de ne göresin; Okun yaydan fırladığı gibi, Nevfel atına binmiş, elinde bir kılıç, kan revan içinde, tozu dumana katarak gelmektedir.
Doğruca huzuruna varır; “Buyrun beni çağırmışsınınız Ya Ebubekir
elini öper... Ashaba şaşkınlık içerisindedir.
Efendimiz bu arada mescide girip namaz kılar. Nevfel de ardından mescide girer. Hatemül Enbiya:
“Bu ALLAH’ın ayetidir” buyurdu.
“Acaba kimin sebebiyle zuhur etti?”
İşte tam o sırada Cebrail(as) gelerek ALLAH’ın selamını getirdi:
“Ya Rasulullah şükür secdesi eyle. Cenab-ı ALLAH İsa(as) gibi senin ashabından birine de ölüleri diriltmek salâhiyeti verdi. Hz. Ebubekir bir daha ALLAH deseydi. Bütün şehitler diriltilecekti.”
 
Kainatın Efendisinin o mübarek dudakları senin sakalından öptü ve;
“Hak Teala sana büyük bir ikramda bulundu. ALLAH’a hamd olsun ki bana Hz.İsa gibi ölüleri diriltme izni verilen bir ümmet nasibe etti” dedi.
 
Sen ne güzel bir ümmettin.
Ne güzel bir kuldun ki, Rabbim senin üzülmene dayanamadı.
Senin için ye Ebubekir en sevdiği şehitleri bile diriltmeye kalktı.
Sen ne güzel ALLAH dostuydun Ya Ebubekir ne güzel...
 

 
İlgili Konu: Mehmet Can
 
Bu mesaj, m1gin tarafından, 21.03.2013 22:48:45 itibariyle düzenlenmiştir.

Hristiyan dünyasının asırlardır tartıştığı Victor Hugo’nun Hazreti Muhammed (SAV) için yazdığı dizelerin tam metni Türkçeye çevrildi.

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Dil Eğitim Merkezi Fransızca Bölümü Öğretim üyesi Yakup Yaşa tarafından uzun araştırmalar sonrası orijinal metnin üzerinden ‘Mahomet’ şiirinde Hugo Hz. Muhammed’in yaşam tarzını ve ölmeden önceki son günlerini anlatıyor. Hazreti Muhammed’in doğumunun 1443’üncü yılının kutlandığı günlerde Fransız düşünür ve yazar Victor Hugo’nun Hazreti Muhammed için yazdığı dizeler Türkçe’ye çevrildi. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Dil Eğitim Merkezi Fransızca Bölümü Öğretim Görevlilerinden Yakup Yaşa, uzun araştırmalar sonrası orijinal metnin üzerinden tercüme ettiği ‘Mahomet’in her dizesinde Peygamber’in mütevazı yaşamı ve yüceliğinden izler var. Hugo eserinde Hz. Muhammed’in ölmeden önceki son zamanlarını anlatıyor.

Victor Hugo, uzun yaşamı, üstün dehası, insana ve insanlığa dair soylu düşünceleri ve güçlü yapıtlarıyla, 19’un yüzyıla damgasını vuran yazarlardan biri. Yapıtları güçlü bir lirizm içeren Hugo, eserlerinde daha çok, aşk, baba şefkati, ölüm, insan yazgısı, özgürlük, yoksullara iyi davranma, emeğin kutsallığı, hayatın hüzün ve neşesi ile tüm evreni kuşatan Tanrı’nın varlığı gibi konulara yer vermişti.

Ünlü Fransız yazar Victor Hugo’nun, 1855 yılında sürgündeyken yazmaya başladığı, insanlık tarihi ve gelişimini anlatan ve hala Fransa’nın gerçek anlamdaki tek destanı olarak kabul edilen, “La Légende des Siècles (Yüzyılların Efsanesi)” adlı eserinde; Allah, İslam, Kur’an ayetleri ve Hz. Muhammed ile ilgili çok sayıda şiirinin olduğu yüz yıllardır biliniyor. Ancak, aynı eserin Brüksel’de 28 Eylül 1859 yılında yapılan ilk baskısında yer alan İslam ve İslam peygamberine dair ‘Mahomet’, diğer baskılarından çıkarılmıştı. Yüzyılın Efsanesi’nde de yer alan “Mahomet“‘i Le Centre national de la recherche scientifique (Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi), ancak, Hugo’nun ölümünden yüzyıl sonra yani 1985 yılında yayınlamıştı. Bu yayınla birlikte Hristiyan dünyasında bir çok tartışmaya neden olan Hugo’nun Müslüman olduğu da tartışılmaya başlanmıştı.

Hugo’nun ‘Mohamet’i nin orijinal metinlerini Le Centre national de la recherche scientifique ‘den elde eden Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Dil Eğitim Merkezi Fransızca Bölümü Öğretim Görevlilerinden Yakup Yaşa, uzun bir çalışma sonucu eseri Türkçe’ye çevirdi. Yakup Yaşa, “7 yıldır yaklaşık 400’e yakın Fransızca şiiri Türkçe’ye çevirdim. Uzun süredir Hugo’nun Hz. Muhammed’e yazdığı şiir üzerinde çalışıyordum. Fransa’da çeşitli üniversitelerde görev yapan edebiyatçı akademisyenlerle görüştüm. Hugo’nun şiirinin orijinalini bulup Türçe’ye çevirdim. Çeviriyi henüz bitirdim. Üniversitede üzerinde çalışmalarımız sürüyor. Hugo şiirinde Hz. Muhammed’i o kadar güzel anlatıyor ki etkilenmemek mümkün değil. Bu anlatımlar Hugo’nun İslamiyet’le ne kadar ilgili olduğunu gösteriyor” dedi.

"KİM OLDUĞUMU VE ADIMIN NE OLDUĞUNU, YALNIZCA ALLAH BİLİR"

"Son zamanlarda Victor Hugo ile ilgili yazılan en ciddi yapıtlardan biri olan ve ünlü yazın araştırmacısı, Henri Guillemin imzasını taşıyan "Hugo" adlı eserin ön sözünde, Hugo’nun şu sözlerine yer vermektedir:

"Je m’ignore ; je suis pour moi-même voilé, DIEU seul sait qui je suis et comment je me nomme : Ben bile kendimi tanıyamıyorum ; kendi kendime yabancıyım, kim olduğumu ve adımın ne olduğunu, yalnızca Allah bilir."

Hugo’nun, gerek iki oğlu gerek erkek torununun vaftiz edilmediğini ve Hristiyanlık adetlerine göre defnedilmediğini belirten yazar, ayrıca kitabın bir çok yerinde onun sürekli evinde gizli ibadet ettiğini belirtir. Bu durum ve “Mahomet” mersiyesindeki içerik, detaylar ve anlatılan öykü Hugo’nun Müslümanlığının konuşulur hale gelmesine en büyük etkendir. Yaşar’ın çevirdiği dizeler şöyle:

L'AN NEUF DE L'HEGIRE

(HİCRİ DOKUZUNCU SENE)

MAHOMET

HZ.MUHAMMED

Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu

Metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu

Yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu

Her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu

Oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında

Durup su içen develeri izliyordu arada sırada

Böylece, deve güttüğü zamanları hatırlıyordu.

Sanki Cenneti görmüş, İlahi Aşkı bulmuştu

Sanki kâinatın yaratılışına şahit olmuştu

Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi

Kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi

Boynu, gümüş bir testinin boğazıydı sanki.

Tufanın sırlarını bilen Nuh'un havası vardı.

Ona danışmaya gelenlere, adil davranırdı

Kimi itiraf eder, kimi güler ve inkâr ederdi

Sessizce dinler, en son konuşurdu kendisi

Ağzından dua ve zikir hiç eksik olmazdı

Çok az yer, karnının üzerine taş koyardı.

Boş durmaz, koyunlarını sağıp oyalanırdı

Oturur yere, elbiselerini kendi yapardı

Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı

Yine de, herkesten daha fazla oruç tutardı

Altmış üç yaşında, bir ateş sardı vücudunu

Kutsal Kitap Kur'an'ı bir kez daha okudu

Sonra, sancağı, Said'in oğluna teslim etti.

Onlara: "Artık aranızdan ayrılma vakti geldi

Allah birdir, hep onun yolunda savaş" dedi.

Mahzundu, bakışlarında, yurdundan zoraki

Sürülen yaşlı bir kartalın hüznü vardı sanki

Yine, her günkü vaktinde mescide geldi,

Ali'ye tabi olanlar da arkasından geliyordu

Ve, kutsal sancak rüzgarda dalgalanıyordu.

Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi

"Ey insanlar, ömür bitiyor, hayat gelip geçici

Biz, karanlıkta birer zerreyiz, yüce olan O'dur

Ey insanlar, O'ndan başka rehberim yoktur

Onsuz bir değerim olmazdı."

Bir zat ona : "Ey müminlerin gerçek Sultanı!

Seni dinler dinlemez, herkes inandı sözüne

Sen doğduğunda, bir yıldız doğdu gökyüzüne

Kisra sarayının üç kulesi birden devrildi" dedi.

O da: "Melekler ölümümü müzakere etti;

Vakit tamam, dinleyin! Eğer herhangi birinize

Bir kötülük yaptıysam, çıksın herkesin önünde

Ben ölmeden, gelsin intikamını alsın şimdi;

Kime vurmuşsam, o da bana vursun" dedi.

Ve uzattı usulca asasını oradan geçenlere.

Yaşlı bir kadın, bir koyunu kırpıyordu eşikte

Ona: "Tanrı yardımcın olsun!" diye seslendi.

Bakışlarında bir hüzün vardı, oldukça bitkindi

Dalgındı; birden, şöyle dedi: "Herkes duysun!

Allah benim adımı andı! Bundan emin olun

Topraktan insan, nurdan bir peygamberim

İsa'nın getirdiği dini tamamlamaya geldim.

Ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi.

Zira her şafak, doğacak güneşin müjdecisi

İsa benden önce, ama ne Tanrıdır ne de oğlu

O, gülü koklayan Bakire Meryem'den doğdu.

Unutmayın, ben de etten kemikten bir faniyim

Kuruyan bir balçıktan başka bir şey değilim;

Şu dünyada başıma gelmeyen şey kalmadı;

Çektiğim çilelere, yol olsa, dayanmazdı

Baskı ve işkenceden, şu bedenim çok çekti;

Ve eğer işlediğimiz her bir günahın bedeli

Korkunç bir haşere olsaydı, o karanlık mezarı

Bize dar eder, cehenneme çevirirdi orayı.

Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli

Ve kurtlar yeniden kemirir tüm bedenlerini

Böylece, defalarca tükenir ve yeniden dirilir

Cezalarını çekince de, yeniden huzura erişir.

Ben, kutsal savaşların mütevazı meydanıyım

Bazen bir efendi bazen de bir köle gibiyim

Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir

Bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir;

Ey inananlar! Çektiklerimi görüyorsunuz işte!

Karşıma alıp, insanı aldatıp yeniden delalete

Sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri

Engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini

Çoğu zaman, Yakup gibi, karanlıklar içinde

Çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle;

Fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi

Bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi

Ben ise, asla, Hak davamdan vazgeçmedim

Onlarla savaştım, ama kimseden incinmedim

Savaş boyunca: "Bırakın yapsınlar!" diyordum

Kanlar içinde tek yaralı ben olayım istiyordum

Varsın hepsi vursun bana, zaten durmazlar ki

Zira sağ ellerine Ayı, sol ellerine Güneşi

Versem de, düşmanlarım vazgeçmezdi asla

Yine de saldırırlardı bana şu çileli yolculukta

Fakat ne olursa olsun geri adım atmadım

Zira bu kutsal dava uğruna tam kırk yıl savaştım

İşte, böyle geçen bir ömrü nihayet tamamladım

Şimdi Allah'a gidiyorum, dünyayı geride bıraktım.

Greklerin Hermès'i, Yahudilerin de Lévi' yi

Desteklediği gibi siz de hiç bırakmadınız beni

Çektiğiniz bu sıkıntılar, mutlaka son bulacak

Bu soğuk, ıssız geceye elbet Güneş doğacak

Müminler, asla ümidinizi kesmeyin O'ndan

Zira Kronnega dağlarını aslan yuvası yapan,

Denizleri incilerle, karanlıkları da yıldızlarla

Donatan Allah, elbet sizleri de koymaz darda.

Sonra: "O'na inanıp teslim olun " diye ekledi

İnanmayan, ancak, inkâr da etmeyenlerin yeri

Cennet ile cehennemi ayıran duvarın üzeri

Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri;

Hiç kimse tamamen günahsız değildir belki

Ama çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi

Namaz kılın, bütün azalarınız değsin yere

Zira o dayanılmaz cehennem ateşi, sadece

O'nun için yere kapanmayan bedenleri yakar

O, kapkaranlık dünyayı, masmavi gökle açar;

Misafiri sevin, dürüst olun, adaletle hükmedin

Yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için

Yedi göğü geçmek için altın eğerli atlar,

Ve yıldırımları geride bırakan hızlı arabalar

Huriler, tertemiz, hep ter ü taze ve neşeli

İncilerden yapılmış köşklerde oturur her biri

Cehennem ateş ehlini bekler, vay hallerine!

Ateşten ayakkabıları olacak ve giydiklerinde,

Sıcaklıkları kazan gibi beyinlerini kaynatacak

Cennet ehli ise, pek neşeli ve gururlu olacak."

Biraz durdu, hep ümitli olmalarını öğütledi

Sonra, ağır adımlarla yürümeye devam etti

Ardından : "Ey insanlar! Size sesleniyorum

Vakit saat doldu, ebedi bir âleme gidiyorum

Belki bu sizinle son görüşmemiz, acele edin

Beni tanıyan herkes gelip son kez dinlesin

Bir hatam olduysa, yüzüme söylesin" dedi.

Kalabalık sessizce sağa sola açılıp yol verdi

Gitti ve Ebufleya Kuyusunda sakalını yıkadı

Biri ondan üç drahmi istedi, çıkardı verdi

"Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi" dedi.

Herkesin, bir güvercininki gibi ışıl ışıldı gözleri

Bakıp, kendilerini hep kollayan o yüce insana,

Ağlıyordu halk; evine kadar eşlik ettiler ona

Birçoğu gözünü bile kırpmadan orada bekledi

Bütün geceyi dışarıda taşların üzerinde geçirdi

Ve ertesi sabah, günün ağardığını fark edince

"Ben artık kalkamıyorum, dedi, Ebubekir'e

Kitap'ı alıp yanına, sen kıldıracaksın namazı."

Eşi Aişe de o sırada cemaatin arkasındaydı

Ebubekir okuyor, Muhammed ise dinliyordu

Nihayet, okuduğu ayetleri usulca bitiriyordu

O, dua ve zikrini yaparken herkes ağlıyordu

Ve, Ölüm Meleği çıka geldi akşama doğru

"İçeri girebilir miyim" diye müsaade istedi

"Gelsin" dedi. Dünyaya açtığı o ilk günkü gibi

Yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri,

Ve, Melek ona : "Allah seni bekliyor" dedi

Memnuniyetle, dedi. Şakakları şöyle bir titredi

Bir an aralandı dudakları ve ruhunu teslim etti.

 

Kaynak

 

Ansızın boğaza canın gelince
Nereye bakarsın, neler yaparsın?
Ölüm durumunu aklın bilince
Nereye bakarsın, neler yaparsın?

Eşin, yavrun, dostun çoğu başında.
Dua yarışında, su telaşında.
Bir hareket yok gözünde, kaşında.
Nereye bakarsın, neler yaparsın?

Gözlerin tekbir yere odaklanmış,
Aradığın neyse sanki saklanmış
“İyileş “diye çok şey adaklanmış
Nereye bakarsın, neler yaparsın?

Geçtimi aklından hayat filimin
Faydası yok, gördün gücün, ilimin.
Orhan zamanıdır gönül dilimin.
Nereye bakarsın, neler yaparsın?


ORHAN AFACAN
İZMİR-VAKİA SUR. AYET-83 

Türkiye Cumhuriyeti Tapusu
2017/02/16 17:15
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Türkiye Cumhuriyeti Tapusu



Sahip olduk bir kere Türkiye tapusuna
Yedi değil, yetmiş bin devlet gelse alamaz.
Erkeklerimiz şahin, kadınlarımız suna
“Türkiye Sevdamıza ”kimse kara çalamaz,
***
 Yedi kat olan gökyüzü alsancağıma mecnun
“O“ dalgalanmazsa mavi yüzü, mavi kalamaz
Dağlar, taşlar, ovalar Korkma sönmeze meftun
Onu dinlemedikçe; huzur, güven bulamaz
***
Doğal nakış sınırım yüreğimin tığında
Tek bayrak, tek devlet, tek dil başkası olamaz.
Kalpler böyle birlikte sevgiyle attığında
Hiçbir kuvvet vatanı bölüp parçalayamaz..
 
***
Bin dokuz yüz yirmi üçte imzaladık senedi
“Milli Misakımız” kesinlikle aşılamaz.
Kuruluştan bu güne kimler, kimler denedi,
Şehit oğlunun azmine asla ulaşılamaz...
***
Günüm, geleceğim Cumhuriyet ışığında
Hürriyetimi kimse ellerimden çalamaz
Ümitsizlik yok, korku yok Vatan aşığında
En bitkin, en zor haller biçare bırakamaz
***
Sıra: derece üstü, cilt: Osmanlı, tek parsel.
Hanesi: Ataerkil, çakma’lanamaz.
Asya, Avrupa olan konumu Doğal Görsel.
Güzellik, güzelliği Türkiye’mle sınamaz
***
Enlem, boylam ne demek kaldırın meridyeni.!
Yüz ölçümü gönlümde ”âlemlere sığamaz.”
Yıl kutlaması yersiz, her yıl gün gibi yeni.
Asırlar gelir, geçer; geçer de ihtiyarlamaz   
****

Sahip: TÜRKİYE, nitelik: Yurt, yer: Anadolu.
Hiçbir milletle, kültürle böyle kaynaşamaz
Hilalim, yıldızım resmi mühürü, can pulu
Türk'ün kanından başka bir kanla yapışamaz.
***
Edinilme sebebi: Milli Mücadeledir.
Öyle bir an gelir ki Medeniyet kar etmez.
Vatan aşkı nasiptir, çekilesi çiledir.
Mecnun, Kerem olunur yâri, ele yar etmez.
***
Senedin fotoğrafı: Türkiye Haritası.  
Yedi bölge, yedi renk kararamaz, solamaz.                       
Batıya yöneltilmiş gidişinin rotası
Muasırlaşma yarışında geride kalamaz
***
Tarih boyu sayısız şehit, alış bedeli.    
Denizler mürekkep olsa  kalemler yazamaz..
Yarınlara vatan olarak kalış bedeli;
“Başka MİLLET doğmadan kabrini kazamaz””
 ***                               
Bir heyecan, bir bekleyiş gecenin sonunda
Sabah ezanı okunmadan güneş doğamaz.
Bu inançtır esas dört mevsim oluşumunda
”Cennete” rahmetin dışında bir şey yağamaz.
***
Bu topraklar İslamiyet’in tek karargahı-
Şehit oğlu şehit mücadeleden yılamaz.
“Tekbir” yaptı mı dilinde O lafzı Allah’ı
Hedefinden, ölümler bile alıkoyamaz.
***
Alın teri, göz nuru ekmeğinde, aşında.
Yurt’ta, Cihanda Sulh’u kimse deşifre yapamaz.
Onurlu, dürüst davranır yaşam savaşında..
Gönlünün kapısını hoşgörüye kapamaz.
***
Türkiye’de dünyaya gelmek, büyük nimet  
Toprağı mübarek, rüzgârı Hu’suz esemez.
Eyüp Ensari, Mevlana manevi ganimet
Aramızdaki bağı kim ne yapsa kesemez..
***
Dünde, bugün, yarında Türkiye yapısında
Herkes eşit unsurdur, öteki sayılamaz.
Türkiye Cumhuriyeti yazar tapusunda  
Birlik, beraberlik bir bütündür; ayrılamaz.
 
ORHAN AFACAN
 
16.04.2014-İzmir

Çocuk mu, böcekmi yerde yatanlar.?
Giyimle, bedenle cana benziyor.
Sıcak, sıcak; oluk, oluk akanlar.
Petrol sandım fakat kana benziyor..

Zalime, zülüme attığı nara,
Beklenen yankısı şana benziyor.
Düşmemeye bak kesinlikle dara
El ağlaması yalana benziyor.

Emperyalizm adı İslam da Deccal.
Her tavrıyla kazanana benziyor.
Devrinin ilminde pozisyonlar al.
İlimsiz Müslim kurbana benziyor.

Ecri devamlı ibadet, çalışmak.
Sanki Kevser ırmağına benziyor.
Müslüman’a farz namaza alışmak,
Kısa bir günün karına benziyor.

Kur’an da olan öğütler, kıssalar.
Eskilerin masalına benziyor.
Müslime ait burka’lar, yasalar,
Çok ayetin inkârına benziyor.

Çok nikâh, çok çocuk nefsin arzusu.
Yoksullukta balayına benziyor.
Kişi kendisinin tek sorumlusu,
Mazereti alayına benziyor.

Dicle’deki, Fırat’taki topraklar,
Yığın, yığın som altına benziyor.
Suriye de olanlar, olacaklar.
Daha da kanlı yarına benziyor.

ORHAN AFACAN
İzmir
08.04.2017

 

Enam 123- Abdulbaki Gölpınarlı: Ve böylece her şehirde, hîleler, düzenler kursunlar diye o şehrin günahkârlarını büyülttük, yücelttik, onlar ancak kendilerine karşı hîlekârlıkta bulunurlar ama bilmezler.
MUTAFFİFİN Suresi 13. ayeti
Diyanet İşleri: Ona âyetlerimiz okununca, “Eskilerin masalları”der.

Abonelik Bilgisi Abonelik
Kullanıcı Adı:
Parola:
Bilgi Hatırlatma Yeni Üyelik
İletişim | Kullanım Şartları | Reklam Bilgileri | Tüm Üyeler | Ne Nasıl Yapılır? | Arama | RSS | Twitter | Facebook | Youtube

Son Üyeler: paraklit, ZUBEYR, MEMUR58, ben_enemie, Ellaeso,
Son Oturumlar: