'Acaba gerçek olur mu?' demiştim, hikayeyi ilk okuduğumda.Ki üzerinden yıllar geçti. O zamanlar lise öğrencisiydim.Okuldan eve, evden okula...Hayatım çok yoğunmuş gibi gelirdi.
Gerçek oldu.Son üç yıldır balıkçı kasabasındaki amca gibiyim.Her şeyden ve herkesten uzakta.Sadeliğin ihtişamı içerisinde, doğa ile haşir neşir bir biçimde.
Balıklarımı tuttum, sonra sattım, kazandım,daha çok kazandım ve sonra zirvede iken ipin ucunu bıraktım ve yuvarlandım.
Tökezlemeli insan, sonra düşmeli, başarısız olmalı, üzülmeli,acı çekmeli....ancak o zaman anlar sahip olduklarının kıymetini...
Dedemi dinlerken daha iyi anlıyorum hayatı.Anılarını anlatmaya başlıyor,duygulanıyor ve heyecanlanıyor.Sonra bir el hareketiyle savuruveriyor bütün anılarını maziye.İşte hayatta bu el hareketi kadar kısa.
Ben balıkçı kasabasına erkenden ulaşanlardanım. Ya siz nasıl tanımlıyorsunuz yaşadığınız ortamı?