Selamun aleykum arkadaşlar .. Müslümanlara yapılan zulümlerin hat safhada olduğu bu günlerde kardeşlerimiz bizden dua beklemektedirler. Bugün biraz bu konuda bir şeyler paylaşmak istiyorum şimdiden hakkınızı helal edin bir kusurum olursa…
İlk önce Bülent Akyürek abimizin yazdığı bir yazıyı paylaşmak istiyorum…
- Filistin'den Bize Ne Diyenlere (Bülent Akyürek) - (Metin)
Filistin'den Bize Ne Diyenlere (Bülent Akyürek)
Türkiye’de Müslümanların ümmet olamadığını anlamak bir kez daha umutlarımı yıktı. Gece boyunca oturup düşündüm “Filistin yüzünden küfretmediğim adam kaldı mı?”diye, maalesef kalmadı ama içimde kalan son bir gayretle tekrarlamak istiyorum sözlerimi.
Sevgili arkadaşlar; muhteşem Müslümanlar, mezhebiniz, cemaatiniz ne olursa olsun unutmayınız ki biz ümmetiz. Suriye’de zulüm varken birbirimizi yedik, Gazze zulüm altındayken fırkalara ayrıldık, camide cemaatken bile şahsi sevaplar peşindeyiz, bireyci davranıyoruz.Artık Gazze’ye füze düştüğünde biz birbirimize giriyoruz. Allah aşkına; İsrail, Amerika ve bütün Avrupa biliyor bunu, o yüzden İslâm âlemini birbirine düşürmek için sık sık İsrail aracılığıyla Gazze’ye, Filistin’e füze yolluyorlar.Benim kara gözlü, nur yüzlü peygamber efendimizin emaneti güzel kardeşlerim. Artık başka bir zamana geldik. Aramızda sarhoş, ayyaş, şu cemaatten, bu tarikatten ayrımının sonuna geldik. Dünyanın, Türkiye’nin her yerinden, her ili, her ilçesi, her köyü ve duman tüten her ocağından sesimizi yükseltmemiz gerek. Gazze kan ağlıyor. Sokaklara dökülüp bir olmalıyız, slogan atmalıyız, beddua etmeliyiz.
Şu an Dünya’nın tüm savaşları İslâm topraklarında oluyor. Tek tek tecavüze uğruyor, teker teker öldürülüyoruz. “ Müslümanlar kardeştir” düsturunu bildiğimiz halde “Bana ne Filistin’den, Bana ne Gazze’den, bana ne Arakan’dan” deyip namaz kılıyorsak yazık bize…
Dünya’nın herhangi bir yerinde bir Müslüman çocuk düşman kurşunuyla yetim kalıyorsa, o gün hepimiz yetim kalmalıyız. Tüm tecavüzlerden payımıza düşeni empati kurarak yaşamalıyız, idrak etmeliyiz.“Bize ne Filistin’den, Gazze’den” diyerek sizleri ümmete ihanet ettiren kanaat önderlerinden sıyrılın, yolunuza çıkan ana babanıza Bedr’i hatırlatın, şeyhinizin emriyse tarikatten ayrılın, kitaba sımsıkı sarılıp iki buçuk milyar Müslüman’a eklenin.
Sokağa çıkıp adam öldürün demiyorum. Sokaklarda, mitinglerde, elçilik önlerinde sesinizi yükseltin, bugün insan olun, vicdanınıza sorun, aklınızı, matematiğinizi kenara bırakın.
Kardeşlerim; hayat anlam bulunca güzeldir. Herkesin İbrahim’i oynadığı bu çağda İsmail karaborsa oldu. Kelebek kadar yaşayabiliriz hayatı ama bu duyarsız bir kaplumbağa gibi yaşamaktan iyidir. Kaplumbağa gibi başımızı kabuğumuza gömmeyelim, sesimizi yükseltelim, ümmet olalım, anlam bulalım. Bize ne diye diye yeryüzünde İslâm toprağı kalmayacak bu gidişle. Her şey bitmeden, çok geç olmadan onların yalnız olmadığını hissettirelim ki bari yalnız kalarak öldük demesinler. Çok şey mi istiyorum acaba? Hayatlarını kurtaramıyoruz bari yüreğimizde olsun kabirleri… El insaf, el insaf, Allah birlik versin hepimize. (Amin.)
Arkadaşlar bu hususta yapmamız gereken çok şey var. Mesala sosyal medyada twitter facebook hesabı olmayan arkadaşlarımız yoktur bence. Buralarda yapılan zulümleri duyurmaya çalışmak en azından gündemimizden düşürmemek lazım.
Ayrıca bu ülkelerin mallarını boykot etmemiz gerekir.Bu ürünlerin neler olduğunu da aslında çok iyi bilmekteyiz..
Ve çok çok önemli olan duadır.. Bildiğimiz gibi Duanın en makbulu en çabuk kabul olanı bir müminin diğer mümine dua etmesidir.
Bu konuda isterseniz hep beraber dua meclisi de oluşturabiliriz. Elimizden ne geliyorsa dilimiz neye dönüyorsa dua etmeliyiz..
Akşamları tv programlarına bilinçsiz bakarken ya da sosyal paylaşım sitelerinde dolaşırken bir yandan da dualarımızı edebiliriz değil mi arkadaşlar? (Bu sözlerim hiç vaktim yok diyen kendi nefsime)
Ve son alarak Şeyh Ahmet’in duasını sizlerle paylaşmak istedim…
Şeyh Ahmet Yasin Duası
Allah’ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum!
Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Bir halk yok mu?
Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?
Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken!
Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye.
‘Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü’min kullarına yardım et!’ diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor? Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
Bizler direndik, ileri atıldık ve kaçmadık..
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek!
Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız! Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!
Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!
Allah’ım!
Sana şikâyette bulunuyorum… Sana şikâyette bulunuyorum… Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı Sana şikâyet ediyorum. Sen mustazafların Rabbisin… Sen bizim Rabbimizsin… Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?
Allah’ım!
Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına, sana şikâyette bulunuyorum.
Sana şikâyette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı… Birliğimiz bozuldu… Yollarımız ayrıldı…
Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikâyet ediyoruz…
Selam ve Dua ile....
|
Konu ile ilgili hassasiyetiniz ve bu anlamlı girişiminizden ötürü sizi tebrik ediyorum sevgili selsebil.
Benim içimden de şöyle dua etmek geçiyor şu sıralar:
Allah'ım, zalimleri birbirlerine kırdır ve yerle bir et ki; mazlumlara daha fazla ilişemesinler.
Allah'ım, gözü dönmüş azgın zalimlerin üzerlerine bela ve korkular sal ki; masum insanların haklarına tecavüz edemesinler.
Bu münasebetle ben de mazlumlara destek amaçlı bazı şarkı ve video klipler ekleyeyim.
- Code Rouge & Amel Mathlouthi - Horizon
- Grup Endişe - Özür Dilerim
- Maher Zain - Palestine Will Be Free
- Zain Bhikha & Abdul Malik Ahmad - Freedom Will Come
- Sara Abu Al Hajj - Ana Zahra (I am a Flower)
- Abd Al Majeed Oreiqat - Fawq Rukamek
- Maher Zain - Freedom
- Yusuf Islam (Cat Stevens) - My People
- Irfan Makki - Palestine
- Emel Mathlouthi - Malkit
Ha sahi aklıma geldi! Önceki haftalarda hazırladığım "Yahudiler ve Hz. Muhammed" başlıklı yazıda yer verdiğim; Sıtkı Aslanhan'ın Akra FM'de yayınlanan "Duyarlı Gençlik" programından aldığım, bu meseleyle ilgili çarpıcı ve çok önemli bazı noktalara değinen birkaç kesidi buraya da ekleyeyim.
|
Merhabalar
Bir kaç yıl önce bir film izlemiştik... Film 2004 yapımı Hotel Rwanda.
Film Ruanda'da 1994 yılında Hutu ve Tutsi etnik grupları arasında çıkan ve büyük sayıda (yaklaşık 800 000) Tutsi'nin yaşamını kaybetmesiyle sona eren şiddet olayları ve katliamı konu alır ve filmin senaryosu Ruanda Katliamı'ndaki gerçek olaylara dayanmaktaydı. Film geçen bir sahneyi hiç unutamıyorum.
Film 1994 yılında geçiyor... Yani iletişim için gerekli kanallar bugün ki kadar olmasa da var. Bir Gazeteci olaylara şahit oluyor ve çok zor şartlarda o insanları görüntülüyor. Bunu gören insanlar seviniyorlar. Nihayet dünya biiz görecek ve bu vahşet sona erecek.. Sonraki sahnede dünyanın başka yerlerindeki insanlar yemek yerken haberleri seyrediyorlar. görüntülere şahit oluyorlar. Kimi o saniyeler boyunca - ne oluyor - deyip bi kaç saniye dikkat kesiliyor, kimi yemek yemeye devam ediyor, kimi görüntüleri zaplıyor. O sahne beni o kadar etkilemişti ki...
Şimdi yıl olmuş 2013... İletişim kaynakları konusunda geldiğimiz yer malum. Ama dünyanın gözü önünde - Hatta dünyanın gözüne soka soka - Bir dram yaşanıyor Filistin'de ve Suriye'de... Bizler yine yemek sofrasına denk gelen o saatlerde haberleri izliyoruz. ve vahlanıyoruz.:(
O insanlar eminim o ateş altında:
-ya nerde bu insanlar diyorlar...
biizm onları gördüğümüzü belkide idrak bile edemiyorlar..:(
Ve yapabileceğimiz sadece güçlü yüreklerle "Ya Kahhar" demek ve Onlar adına Allaha sığınmak oldu.
Bu ekleyeceğim parçayı epeydir dinlerim. Amerikalı duyarlı bir sanatçı Michael Heart ...İyi insanlar heryerde var. İyi ki de var.
Yalnız videoyu eklerken birşey dikkatimi çekti. Youtube de arama yaparken bu şarkının Official video'sunu aradım ve buldum. (Youtube)
Videonun altında şöyle bir not vardı
!! Topluluk Kurallarımız uyarınca bu video için yaş sınırlaması uygulanmaktadır.
Yaş sınırı uyarınca çocuklara seyrettirmeyecektik Gazzede yaşayan çocukların gerçek dramını...:(
WE WILL NOT GO DOWN
We will not go down
yılmayacayız
In the night, without a fight
Kavgasız bir gecede
You can burn up our mosques and our homes and our schools
camilerimizi evlerimizi okullarımızı yakabilirsiniz
But our spirit will never die
ama ruhumuz asla ölmeyecek
We will not go down
yılmayacağız
In Gaza tonight
bu gece gazze'de
|
Bu mesaj, m1gin tarafından, 21.11.2012 01:17:36 itibariyle düzenlenmiştir.
|
Gazze’ye Özgürlük Koalisyonu’nun bir üyesi olarak, sabaha kadar süren bir çalışmanın ardından, yorgunluktan bitap düşmüş Filistinli şair Rafeef Ziadeh...’ye gazetecinin biri şöyle sormuş: “Çocuklarınıza nefret etmeyi öğretmekten vazgeçerseniz, her şeyin düzeleceğini düşünmüyor musunuz?”
Bunun üzerine Refif, o adama kibarca cevap vermiş olsa da öfkesini satırlara dökmüş. Gazze’ye bombaların yağmaya devam ettiği o günlerde bu şiiri yazmış. İşte kendi sesinden o şiir :
Biz Hayatı Öğretiyoruz Bayım!
Bugün, bedenim, TV’de yayınlanmış bir katliamdı.
Bugün, bedenim, demeçlere ve kelime sınırlarına sığmak zorunda olan, TV’de yayınlanmış bir katliamdı.
Bugün, bedenim, ölçülü cevaplara karşı, istatistikle dolu demeçlere ve kelime sınırlarına sığmak zorunda olan, TV’de yayınlanmış bir katliamdı.
Ve İngilizcemi mükemmelleştirdim ve öğrendim BM’nin kararlarını.
Ama yine de bana sordu: Bayan Ziyade, çocuklarınıza nefret etmeyi öğretmekten vazgeçerseniz, her şeyin düzeleceğini düşünmüyor musunuz?
Durakla!
İçime baktım, sabredecek gücü bulmak için,
Fakat dilimin ucunda sabır yok,
Bombalar düşerken Gazze’ye.
Sabır, terk etti beni.
Durakla!
Gülümse!
Biz hayatı öğretiyoruz, bayım!
Refif, gülümsemeyi unutma.
Durakla!
Biz Filistinliler, onlar son gökyüzünü de işgal ettikten sonra hayatı öğretiyoruz.
Biz hayatı öğretiyoruz; onlar yerleşimlerini ve ırkçı duvarlarını inşa ettikten sonra.
Son gökyüzünden sonra.
Biz hayatı öğretiyoruz, bayım!
Ama bugün,
Bedenim, demeçlere ve kelime sınırlarına sığmak zorunda olan, TV’de yayınlanmış bir katliamdı.
Ve diyorsunuz ki, bize bir hikâye ver sadece, insanî bir hikâye,
Anlarsın ya, siyasî olmayan.
Seni ve halkını anlatmak istiyoruz insanlara,
Hadi, bize bir insan hikâyesi ver.
Fakat ırkçılık ve işgal kelimelerini kullanma.
Bu siyasî değil.
Bir gazeteci olarak, siyasî olmayan hikâyenizi anlatmamda,
Bana yardım et ki sana yardım edeyim.
Bugün, bedenim, TV’de yayınlanmış bir katliamdı.
Gazze’de tedaviye ihtiyacı olan bir kadınla ilgili bir hikâye vermeye ne dersin?
Kemikleri kırılmış uzuvların var mı yeterince, güneşi örtmek için?
Ölülerini ver bana.
Onların isim listesini ama 1200 kelime sınırını aşmadan.
Bugün,
Bedenim, ‘terörist’ kanına hissizleşenleri duygulandırmak için, demeçlere ve kelime sınırlarına sığmak zorunda olan, TV’de yayınlanmış bir katliamdı.
Ama üzüldüler.
Gazze’deki sığırlar için üzüldüler.
Ben de onlara BM kararlarını ve istatistikleri anlattım.
Ve lânetliyoruz ve yas tutuyoruz ve reddediyoruz.
Ve burada iki eşit taraf yok: İşgalci ve işgal edilen.
Yüz ölü.
İki yüz ölü.
Ve bin ölü.
Ve onca savaş suçu ve katliamın arasında demeç vermeliyim,
Gülümsemeliyim,
Egzotik olmadan,
Gülümsemeliyim,
Terörist gibi görünmeden.
Ve yeniden sayıyorum yüz ölüyü,
İki yüz ölüyü,
Bin ölüyü.
Kimse var mı orada?
Dinleyecek kimse var mı?
Cesetlerin ardından feryâd edebilmeyi diliyorum,
Her mülteci kampında yalın ayak koşabilmeyi,
Ve sarılıp her bir çocuğa, kulaklarını tıkamayı,
Bomba seslerini duymasınlar diye
Bütün hayatları boyunca, tıpkı benim gibi.
Bugün, bedenim, TV’de yayınlanmış bir katliamdı.
Ve size söyleyeyim,
BM kararlarınız hiçbir zaman buna çare olmadı.
Ve hiçbir demeç, aklıma gelen hiçbir demeç,
İngilizcem ne kadar iyi olursa olsun!
Hiçbir demeç, hiçbir demeç, hiçbir demeç,
Onları hayata geri döndürmeyecek.
Hiçbir demeç bunu düzeltmeyecek.
Biz hayatı öğretiyoruz, bayım!
Biz hayatı öğretiyoruz, bayım!
Biz Filistinliler, her sabah dünyanın geri kalanına hayatı öğretmek için uyanıyoruz, bayım!
|
Bu mesaj, m1gin tarafından, 22.11.2012 23:25:43 itibariyle düzenlenmiştir.
|
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, 19 Kasım 2012 'de gerçekleşen "8. Avrasya İslam Şurası"nda yaptığı konuşmayı dinleyince heyecanlandığımı hissettim.
Tayyip Erdoğan'ın; net ifadelerle İsrail'e, zulme ve haksızlığa başkaldırması alkışlanmayacak gibi değil!
Şu keskin ve muhteşem ifadeye bakın mesela:
İsrail, bir terör devletidir!
Mevzu İsrail olunca, dünyanın egemen güçleri dahi yapılan insanlık suçunu görmezden gelip sessiz kalıyorlarken; Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın bu çıkışı, yeni ve insanca bir dünyaya doğru atılmış büyük bir adımdır.
Yine Tayyip Erdoğan, Twitter'deki hesabında hikmet dolu şu iletileri yayınlamıştır:
- Öleceksek adam gibi ölelim, bunu başaralım. (2012/11/20)
- Ya elimizle müdahale edeceğiz, ya dilimizle müdahale edeceğiz, ya da kalbimizden buğz edeceğiz. (2012/11/20)
- Herkes sırtını dönse de biz Filistin'e sırtımızı dönmeyeceğiz. (2012/12/20)
Akabinde 17 Kasım 2012 'de, Mısır'da, Kahire Üniversitesi'nde yaptığı konuşmayı dinledim ve bir kez daha heyecanlandım...
Neden bilmem; Türkiye'yi yıllardır üyeliğe kabul etmeyen Avrupa Birliği'nin pişman olacağına dair bir hisse kapıldım.
Yıllar evvel duyduğum ve beğendiğim bir söz vardı: Çalışkan bir sınıfta en gerideki öğrenci olmaktansa; tembel bir sınıfta en ileride olmak daha iyidir.
Özellikle müslüman ülkelerle güzel dayanışmalara girilecek olması çok hoş...
Bünyesinde hiçbir müslüman ülkeyi bulundurmayan Avrupa Birliği'ne alternatif, Türkiye öncülüğünde yeni bir oluşum da gerçekleşir dilerim... Güzel günler yakındır inşallah...
Kim ne derse desin; Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin sınırlarını aşmış ve dünyanın yönetimini olumlu etkileyen önemli bir liderdir... Zaman bunu daha iyi gösterecektir.
Bu mesaj, m1gin tarafından, 24.11.2012 1:36:50 itibariyle düzenlenmiştir.
|
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın; Türkiye'yi ziyaret eden Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas onuruna verilen yemekte yapmış olduğu konuşmayı dinleyince dayanamadım ve başkalarına ulaşmasına katkıda bulunmak istedim.
Konuşmadan birkaç alıntı yapmak istiyorum:
... Bu İsrail akşam başka, sabah başka. Bunları iyi tanıyalım. Bunlarda her oyun var. ...
... Filistin halkının topraklarını, hastalıklı bir ur gibi saran İsrail yerleşimlerinin durdurulması mücadelenizde yanınızdayız. ...
... Biz inanıyoruz ki, Allah'ın yardımı yakındır. ...
... Biz Filistin'de bölünmüşlük görmek istemiyoruz. Biz Filistin'de nifak görmek, kardeşin kardeşe husumetine şahit olmak asla istemiyoruz. Bilesiniz ki bu ayrılığı isteyen başta İsrail'dir. Bu oyuna gelmemek gerekir. ...
|
Abonelik
|
|
|
|
Etiket:
filistin, israil, filistin şarkıları, filistin yazıları, zulme başkaldırı, protesto, siyonizm, özgürlük, gazze, gazzeye destek, suriye, orta doğu, yahudiler, filistine destek, savaşa hayır, no war, direniş, türkiye - israil ilişkileri, israili boykot
|
|
|