Sayılı gün çabuk geçer.23 gün göz açıp kapayana kadar geçmişti.
20 mayısta başlayan yolculuğumuz,13 haziranda sona erdi.
İnsan kaç kez giderse gitsin,her gidişinde ilk gidişi gibi heyecan duyuyor.Her seferinde farklı duygular hissediyor.Ancak hiç gitmeyenlerden bir farkınız oluyor,özleminiz daha farklı olduğu için kavuşmanızda daha farklı oluyor.Oralara bir kere gidip,tadını aldığınız zaman inanın özlem hiç görmeyen bir insandan kat ve kat fazla oluyor.Çünkü gören insan neden ayrı kaldığının farkında,Kabe'ye dokunmanın,seyretmenin,tavaf etmenin,Peygamberimizin huzurunda olmanın nasıl bir duygu olduğunu biliyor.Kabe'nin ya da Ravza'nın kokusunu dünyanın hiçbir kokusu ile kıyaslıyamıyorsunuz.İnsan birkez gidip,döndükten sonra tekrar ne zaman gidebilirimin hesabına başlıyor.
Gittiğimiz dönem "ölü sezon" diye tabir edebileceğimiz bir zaman dilimindeymiş.Orası için kalabalık sayılmasada namaz vakitlerinde zemin kat oldukça kalabalık oluyordu.Anneannemi tekerlekli sandalyede taşıdığımız için hem rahat hareket edebilmek,hem de diğer insanlara sıkıntı vermemek adına biz namaz kılmak için ikinci katı tercih ediyoruz.
Gittiğimiz ilk hafta hava gündüz 37-38,gece 33-34 giderken,son 10 gün hava aniden ısınıp bunaltmaya başlıyor.Gündüz 51,gece 39 olmaya başladı.Gündüz en fazla 47'ye kadar düşüyordu.Heryerde klima bulunması rahat hareket etmemizi sağlıyor.Tavaf etmek içinde geçen yıl olduğu gibi güneşin etkili olmadığı gece saatlerini tercih ediyorum.
Bu mesaj, citizen tarafından, 24.06.2010 03:22:26 itibariyle düzenlenmiştir.
|
Evet! Ve işte yine yeni bir "Umre Notları"nda daha birlikteyiz... Hepimiz hoş gelmişiz!
Ancak hiç gitmeyenlerden bir farkınız oluyor,özleminiz daha farklı olduğu için kavuşmanızda daha farklı oluyor.Oralara bir kere gidip,tadını aldığınız zaman inanın özlem hiç görmeyen bir insandan kat ve kat fazla oluyor.Çünkü gören insan neden ayrı kaldığının farkında, ...
Benim gibi daha önce o kutsal mekânlara gitmeyenler de, citizen ve onun pozisyonundaki kimselerin tutmuş olduğu değerli notlar vesilesiyle, bazı şeylerin farkına varabiliyor, ne güzel ki.
Vay canına! 51 derece sıcaklık!
Sudi Arabistan'daki doktorlara Allah kolaylık versin!
Neden özellikle oradaki doktorları belirttiğimi merak edebilirsiniz... Şimdi şöyle efendim:
Bir insanın sıcaklığı 39-40 derecesine ulaştığında, ateşi var denilerek, sağlık kontrolü yapılıyor... Oysa Arabistan'da havanın normal sıcaklığı 40 derecenin üzerinde... Yani bilmiyorum nasıl yapıyorlar da hastaların ateşini ölçüyorlar...
Tamam tamam! Güzelim konunun yeni sezonunu daha ilk mesajdan hemen sulandırmayayım.
Zaten birinci sezonun büyüsünü kaçırmak için elimden geleni ardıma komamışım.
Siz bana bakmayın; devam edin ey citizen! Bu mesaj, m1gin tarafından, 24.06.2010 08:50:34 itibariyle düzenlenmiştir.
|
Hava sıcaklığından bu konuya nasıl geçiş yaptınız,hayret
Neyse ki konu yeterince konsantre
|
Mekke'de üçüncü günümüzde şirketimiz bizi ziyaret yerlerine götürdü.Geçen yılda ayrıntılarını verdiğim yerleri hatırlarsınız; Sevr Dağı,Nur Dağı,Rahmet Tepesi ve diğer ziyaret mekanları.
Bu yıl bize ayrıca bir sürpriz yaptılar.İkindin namazından sonra gittiğimiz ziyaretlere Harem'de akşam namazı molası verdik ve bizi Mekke Müzesi'ne götürdüler.Birkaç yıldır basından duyup,takip ettiğim,gitmeyi çok istediğim bir müze idi.Biz talep etmeden teklif edilmesi bizi ayrıca mutlu etmişti.
Çok istesemde bütün fotoğrafları paylaşmam mümkün gözükmüyor.Müzedeki herbir parça çok özeldi,sizin için özel bir eleme yaptım ve onları eklemeye çalıştım.Ama müzeye gitmeden önce Şöyle Rahmet Tepesine uğrayalım istiyorum.İlk kareler Arafat olarakta bilinen Rahmet tepesinden.
Müze ile ilgili ayrıca:www.zaman.com.tr/haber.do;jsessionid=AEA6A534E33CF19F885166B2B9F5D527
www.haber7.com/haber/20091119/Mekkede-Kabe-muzesi.php
Kabe'nin Merdiveni
Osmanlı yadigarı Hacer'ül Esved muhafazası
Kabe'nin iç örtüsü dokuma tezgahı
Kabe'nin kilidi ve anahtarı
Zemzem kuyusunun girişi olarak kullanılan parça
Kabe'nin hemen etrafında görülen kapalı nal şeklindeki koyu renk çizgi,Peygamber Efendimiz SAV in veda haccında 120.000 sahabisi ile tavaf ettiği sınırmış.O çizgiye kadar ev varmış.
Kabe'nin Kapısı
Kabe'nin İç Örtüsü
Peygamber Efendimiz SAV döneminden kalmış bir kütük
Kabe'nin iç sütunlarından biri
|
Birleşmiş Milletler
Daha önce umre ve hacca giden akraba ve tanıdıklarımın ortak kanısı,insanlara en saygılı,en sessiz,en düzenli millet olarak Endonezyalılardı.Ben de gittikten sonra gerçektende Endonezyalıların son derece düzenli,insana saygılı insanlar olduğunu düşündüm.
Ancak her umreye gidişimde farklılıklarını hissetmeye başladım.Benim tek millet zannettiğim insanlar aslında üç milletti.Endonezyalılar,Malezyalılar,Singapurlular.
Benzer fiziksel özellikler ve giyim tarzları karıştırmamıza neden olmuştu.Yıllar içinde üç milletide gözlemledim.
Üç millette Harem-i Şeriflerde son derece yavaş hareket eden,sessiz ve saygılı.
İçlerinde millet olarak en fakir ve geri olanı Endonezyalılar.Giyim tarzları,sosyal ortamda mesela asansör kullanmakta zorlanmaları,çıkmak isterken inen asansöre binmeleri, ülkelerindeki gelişmişliğin ve maddi imkanların geri olduğunu düşünmemize neden oluyor.
Yine sosyal ortamda en sessiz olanlar Onlar.
Endonezyalı bayanlar Suudi Arabistana işçi olarak geliyorlar.Evlerde yardımcı olarak çalışıyorlar.Bir evde çalışmaya başladıkları zaman 2 yıl işten çıkamıyorlar hatta ülkelerine dönemiyorlar.
Bunu genellerken hepside fakir demiyorum tabi.Elbettte zengin olanlarıda var.
Malezyalılar maddi olarak çok daha iyi durumdalar.Bunu giyim tarzlarından ve rahat tavırlarından anlıyoruz.Sosyal ortamda daha rahat,daha sesliler.
Singapurlular en zengin olanları.
Otelde,lobide ya da lokantada kahkahalarına,yüksek sesle yapılan sohbetlerine sıkça şahit oluyorsunuz.Endonezya ve Malezyalılardan farklı olarak onlar fiziksel olarakta daha uzunlar.1.90 lık bir Singapurlu ile karşılaşmanız çok normal.
Yıllar içinde anlayamadığım tek şey özellikle kahvaltıda yağlı,baharatlı pilav,(1 kişinin 3 kişilik pilav yediğini gördüm),bol miktarda sosis,yumurta yemelerine rağmen hepsinin zayıf olması.
Ve üç milletinde ortak özelliği nerede, ne zaman gözgöze gelseniz size gülümsemeleri ve başlarını hafif eğerek selam vermeleri.
|
Mekke ve Medine'de dünyanın her köşesinden gelen insan için hazırlanmış Kur-an'ı Kerim mealleri bulmak mümkündür.
Şimdiye kadar karşılaştığımız en garip,karışık harflerin Japon harfleri olduğunu düşünürken Myanmar alfabesi ya da Hint alfabesi insanın kafasını karıştırır.
Almanca,Fransızca,Çince,İspanyolca,Rusça,Türkçe ve daha birçok dilde meal belli kitaplıklarda yerini almıştır.
|
İklim ve toprak örtüsü nedeniyle dönem dönem farklı canlı türlerinin istilasına uğruyor Suudi Arabistan.
Birkaç yıl önce ekim,kasım aylarına gelen bir dönemde gittiğimizde,Mekke ve Medine 5-6 cm'lik beyaz kelebeklerle kaplıydı.Yüzlerce değil binlerce kelebekten bahsediyorum.Kabe'nin örtüsü siyah üstü beyaz puanlı görünüyordu.Herkes başında,omzunda kelebeklerle dolaşıyordu.O zamanlar henüz dijital kameramı almamış olduğum için o günlere ait hatıralarım yazık ki sadece anılarımda kaldı.
Son birkaç yıldır nisan ayında gidiyoruz.Öğrendik ki,bu aylar çekirge istilasının olduğu aylar.Kelebekler gibi binlerden değil bu kez milyonlardan bahsediyorum.Avlunun beyazı görünmüyor,yürürken sürekli çıtırtılar eşliğinde gidiyorsunuz.Havada uçarken serçe uçtuğunu düşünüyorsunuz yani o kadar büyükler.İnsana hiçbir zarar vermemelerine rağmen büyük olmaları ve görüntüleri korkutucu geliyor.Uçarken üzerine konduğu için bağıran birkaç kişi ile hergün karşılaşıyorsunuz.Bu yıl geçen yıllara göre daha azdı ve küçük çekirge sayısı daha fazlaydı.Peygamber Efendimiz SAV'in kıtlık döneminde bu çekirgeleri yediğini öğreniyoruz.Ve hatta canlı çekirgeleri yemek için poşetlere dolduran insanlara şahit oluyoruz.
|
Çekirgeler ürktücü imiş hakikaten... Eklenen resimdekine dahi bakmaktan çekiniyorum.
İlginç bilgiler vermişsiniz, ey citizen.
Nasıl yani!? Bu çekirgeler yeniyor mu?
Kıtlık döneminde müslümanların birer taş, peygamberin ise iki taş bağladığını okumuştum. Ancak çekirgelerin yendiğine dair bir bilgi hatırlamıyorum... Denk gelseydim, etkisinde kalır ve kolayca hatırlardım, sanırım.
|
kelebek istilasının kulağa olduğu kadar göze de hoş geldiğine eminim
rengarenk milyonlarca kelebek aralarında ben :)
yalnız çekirgeler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim çooook gevezeler :)
o korkup bağıranlardan biri de ben olurdum ona şüphem yok
çekirgeleri yemek içinde oldukça çaresiz kalmam gerektiğini düşünüyorum
ama tadına bakmadım belkide çok hoşuma gider
|
Gerçekten de ürkütücü canlılar.
Çekirgelerin yendiğini birçok kişiden işittik.Ayrıca sadece Peygamber ve ashabının değil,Hicaz demiryolunu döşeyen Osmanlı askerlerinin aç kalınca mecburiyetten çekirge yediklerinide öğrendik.
Sizin bahsettiğiniz taş bağlama olayı Hendek Gazvesi öncesi,hendek kazılırken yaşanmıştı.
Peygamberimizle ilgili bu tip ayrıntılar yazık ki kitaplara girmiyor,biz ümmetinin O'nu her özelliği ile tanımak isteyebileceğimizi düşünmüyorlar.
Ancak Mekke ve Medine'de her yer O'nunla kaplı,her adımda O'nu hissediyorsunuz.Herkes O'nu anlatıyor size.Mesela çekirgeyi görünce O'nun yediğinden bahsediyorlar,zemzemi şöyle içerdi,yemeği şöyle yerdi...Sürekli O...
Kelebeklerin hepsinin beyaz olması da çok güzeldi CAMBAZ,çok saf ve temiz görünüyordu...
|
Mekke'de ki günlerimizi tamamlamış,Medine'ye gitmeye gelmişti sıra.
Cuma günü yola çıkacağımız için vedalaşmamız Kabe'nin her zaman olduğundan daha kalabalık olduğu bir zaman dilimine denk geliyor.İçimizde ki bencil duygularımız hafif kabarıyor."Bu kadar kalabalık olmasaydı da daha rahat vedalaşsaydık" diye biran düşünürken bu düşüncemizden pişman olup tövbe ediyor,özür diliyoruz hem Rabbimizden hem Kabe'den.
İstediğiniz kadar çok ziyaret edin,her sene gidin.Farketmiyor...Kavuşmakta,ayrılmakta anlatılamaz,alışılamayan duygular.
Cuma namazından sonra yola çıkıyoruz ve yine kum fırtınası.
Yanımızda şirket görevlisi var,yıllardır o yollarda yolculuk yapmış,ilk kez kum fırtınası gördüğünü söylüyor.Bizim ikinci olduğunu söylüyoruz.
Geçen yıl da olduğu gibi özel araçla yolculuk yapıyoruz.Şirket görevlisi bize reddedemeyeceğimiz bir teklifte bulunuyor.Ancak teklifi kabul edersek yol uzayacak ve ve Medineye bir kaç saat geç ulaşacağız.Teklif;yolumuzu değiştirerek Bedir kasabasına uğrayarak Bedir Şehitliğini ziyaret etmek.
Böyle bir teklifi kim reddedebilir,o an yolun uzamasını kimse umursamıyor ve hemen kabul ediyoruz.
Bedir (Badr) kasabası oldukça küçük ve sevimli bir kasaba.Doğruca şehitliğe gidiyoruz.Ancak büyük bir şok yaşıyoruz.Şehitliğin başında asker bekliyor.Bizim şehitliklerde bekleyen askerler gibi bir asker değil bu askerin amacı.Amaç ziyareti engellemek.Araçtan dahi inemiyoruz.İnersek araç bağlanırmış.Saplantılı vahhabi anlayışı burada da karşımıza çıkıyor.O kadar yaklaşabildiğimize şükrediyor,Fatihamızı araçtan yolluyoruz.
Akşama doğru fırtına etkisini iyice yitiriyor.Akşam namazı vakti çoktan girdiği için acele ediyoruz.Şoförümüz yolunu yine değiştiriyor ve namaz için Mikat yerindeki camiye gidiyor.Mikat yeri Medine'den Mekke'ye gidenlerin ihramsız geçemediği sınır.Mekke'ye gidenler orada mola verip ihrama girerler.Geçen yıl fotoğrafını eklemiştim.
Yüzlerce insan ihrama girmiş,Mekke'ye gitmeye hazırlanmış bekliyor,biz Medine'ye gidiyoruz.Garip bir duygu kaplıyor içimizi.Mekke'den ayrıldığımız zaman ki hüznü birden yine hissediyoruz.Namazdan sonra salatlar dilimizde Medine'ye giriyoruz.
|
sevgili citizen
neden bedr şehitliğine girişinize izin verilmiyor?
|
Daha önce hak mezhep olmayan vahhabilik ile ilgili birşeyler duymadın herhalde CAMBAZ.
Vahhabiler,kabir ziyaretini hoş karşılamıyor.Kabir başında elini kaldırıp dua ettirmiyor,Fatiha olsa bile.
İslam dünyasının tepkisinden korkmasalar Peygamber Efendimizin SAV Kabri Şerifini ziyarete kapatıp,yeşil kubbeyi yıkacaklar.
Afganistanda kadınları zorla burkaya sokan,çalışmalarını yasaklayan,sakalsız erkekleri cezalandıran Taliban rejimide vahhabi.
Yani İslam ve şeriatı uyguladıklarını iddia eden ama İslamda olmayan baskıyı uygulayan insanlar.
|
Medine'de geçen yıl ki gibi yağmur olmasını diliyoruz ama Mekke'de olduğu gibi sıcaklık 47 derecenin üzerinde.
Ulaştığımız gün saat 22:30 da ki ziyarete yetişiyoruz.Günde sadece 3 kez hanımlara ziyarete izin veriliyor,sabah,öğlen ve yatsı namazdan sonra.Bundan birkaç yıl önce Mescid-i Nebevi yatsı namazı kılındıktan sonra kapanır,sabah namazı açılırdı.Tabi o zamanlar hanımların ziyareti günde 2 idi.Artık Peygamber Mescidi 24 saat açık.Tabi ki Mekke ve Kabe'de ki gibi kalabalık 24 saat devam etmiyor ama boşta kalmıyor.Avlu ve mescidde daima insanlar hatta çocuklar görüyorsunuz.
Çocukların olabildiğince özgür olduğu,koşmalarının serbest olduğu mekanlar.Öyle güzel manzaralarla karşılaşıyoruz ki,duygulanmamak elde değil.Mescidin avlusunda ya sahipsiz bir terlik ya da bir poşet, futbol topu oluyor,takımda ki çocuklar ise her renk ve milletten.Bazen aralarında dillerinden anlamayan Türk çocuklarını bile görüyoruz.
Çocukların oyun mekanı,okulu,mescidi,piknik alanı Mescid-i Nebevi ve avlusu.Kısacası hayat alanı. Bu mesaj, citizen tarafından, 10.07.2010 02:58:15 itibariyle düzenlenmiştir.
|
Vahhabilik hakkında çok bilgi sahibi değilim fakat bizimkilerinde sabıka dosyası kabarık.Ziyarete izin verilse oradaki toplayabildikleri taşları getireceklerini , ip vs tarzı şeyleri bağlayabilecekleri yerleri bulsalar gelmeden birde dilekte bulunup bağlayacakalrını düşünüyorum.Garip davranışları engellmeye çalışırken aşırı gidiyorlar bazen...Bu tarz bir kültürle gelmiş kalabalıkları kontrol etmenin zor olduğunu düşünüyorum..Tabi bu arada saygıda kusur etmeyen insanlarda kurunun yanında yaşın yanması gibi ziyaret konusunda bile engelleniyor...
|
Sevgili serra;oralara sizde gittiniz,biliyorsunuz.
Hiçbir ziyaret yerinde ne Ravza'da,ne Uhud'da,ne Cennet-ül Baki'de ne de başka bir yerde bağlı birşey yoktur ve kimsede bağlamaya çalışmaz.
Türkler edebe uygun ziyaret gerçekleştirir.
Vahabilerin tek zorbalığını kabristanlarda görmedik zaten.
Ama şanslısınız demek ki,size denk gelmemiş.
|
|
|
sevgili citizen cahilliğimi mazur görüp kendin araştır demeden açıklama yaptığın için teşekkürler
bu konuda internette yaptığım araştırma sonucunda çok garip bilgiler edindim
konuyu dağıtmamak adına buraya eklemeyeceğim ama şu çok garibime gitti
Peygamberimizin annesi Hz. Âmine’nin kabri Peygamberimizin annesi Hz. Âmine, oğlu Hz. Muhammed ve cariyesi Ümmü Eymen ile birlikte Medine’deki Neccaroğullarından Peygamberimizin dayıları olan akrabalarını ziyarete gitmişler, ancak Hz. Âmine Mekke’ye dönerken Ebva Köyü’nde miladi 577 yılında vefat etmişti. Hz. Âmine’nin kabri köyün dışında bulunan bir tepededir. Osmanlı devrinde kabir bir türbe içine alınmış, iki ucuna mezar taşları dikilmişti. Burası daha sonra Suud Hükümeti tarafından yıktırılmış, ziyaretler de yasaklanmıştır. Şu anda kabrin yeri köylülerin yeşil yağlı boya ile boyayıp dizdikleri taşlardan anlaşılmaktadır.
Resulullah (sav) hicretin bu yılında annesinin kabrini ziyaret etmiş ve onu hatırlayarak gözleri dolmuştur.
bazen diyecek bir şeyim kalmıyor m1gin'in yazdığı uzzzzuuuun mesajlara imreniyorum
|
Sevgili serra;siz konuyu kabir ziyaretine getirince ben oradan devam ettim ancak vahhabiliği Türklerin kabir ziyareti ile kısıtlamamıza imkan yok.Konu çok geniş.Ayrıca Bedir şehitliğinde ziyarete izin verilmeyen sadece Türkler değil tüm ziyaretçilerdi.
Vahhabilik hakkında bilginiz olmadığından bahsettiniz,araştırırsanız çok geniş bir konu olduğunu sizde görürsünüz eminim.
Mesela Peygamberimiz kuduz bir köpeğe işkenceyi yasaklarken vahhabiler kendi düşüncelerine karşı gelen müslümanları öldürmeyi mübah görmüştür.
Ey mbirgin;sizede dünyadan haber verelim hemen;Suudi Arabistan kurucusu olan Suud ailesi vahhabi.Ülkede tarihi eserlere saygı duyulmaması,türbelerin yıkılması,Osmanlı eserlerinin yıkılması,Peygamber Efendimizin tükrüğü ile tatlandırdığı kuyunun kapatılma sebebi ve sayamadığım birçok şeyin ardında vahhabi mantığı geliyor.
Sevgili CAMBAZ;rica ederim.Araştırmaya sevk ve şevk ettiğime sevindim.
Sadece Hz.Amine'nin türbesi değil Hz Aişe'nin ve diğer sahabi için yapılan türbeler ve Osmanlı eserleride yıkılmıştır.
Bu arada mesajın uzunluğu değil anlattıkları önemli bence,seninkide yeterince şey anlatıyor zaten.
|
Umreye gittiğimiz şirketin genel müdürü Sayın Dr. Erkan Aydın'ın sitesini sürekli takip ediyorum.İsminin önündeki Dr. kısaltmasından tıp doktoru olduğunu düşünmeyin,kendisi hadis doktoru ve hafız. www.erkanaydin.com
Son bir haftadır sitede yakında Hz.Amine'nin kabrinin güncel fotoğrafları yer alacak notunu okuyordum,bugün yayınlanmış.
Dün CAMBAZ'ın notundan sonra hemen eklemeye karar verdim.
Ey mbirgin; dolaylıda olsa reklamdan hoşlanmadığınızı biliyorum.Fakat her siteye nasip olamayacak resimleri Sayın Dr Erkan Aydın ve şirketi sayesinde ekledim,bu kadarcık reklama izin verirsiniz diye düşünüyorum. Bu mesaj, citizen tarafından, 13.07.2010 00:04:41 itibariyle düzenlenmiştir.
|
Ey citizen, reklamlardan hoşlanmamaktan öte; onlardan kazanç sağlama kaygım var.
Ancak bazen yeri geliyor, dolaylı olarak reklam sayılabilecek şeyler konunun tamamlayıcıları olabiliyor... Onlara göz yumabiliriz, pekâlâ.
Bu arada, söz konusu kabir nerede hani?
CAMBAZ 'ın aktarmış olduğu bilgide geçen boyalı taşlardan mı anlaşılıyor, mezar olduğu?
Vahhabilerin böyle şeylerden hoşlanmamalarının asıl sebebi nedir acaba?
Öyle sanıyorum ki, kendilerinden olan büyüklerine de gösterişli mezarlar yaptırmıyorlardır, yanılıyor muyum?
|
Öncelikle teşekkür ederim.
Ben de kabir fotoğraflarını sizinle birlikte siteden gördüm,Erkan Bey yeşil taşı eli ile işaret ettiğine göre kabir orası.
********
Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra'nın "İslam'da İtikadi,Siyasi ve Fıkhi Mezhepler Tarihi" isimli eserinde vahhabilikten şöyle bahseder:
-Vahhabİliğin kurucusu, M. 1787'de vefat eden, Muhammed b. Abdülvahhab'dır. Bu zat, Ibn-i Teymiyye'nin eserlerini okumuş, onları beğenmiş, onları derince incelemiş ve teoriden pratiğe çıkarmıştır.
-Vahhabilerin halk tabakası, sigara içen kimseye müşrik nazarıyla bakarlar. Vahhabiler bu davranışlarıyla, büyük günah işleyen kimseyi tekfir eden (kâfir sayan) Haricilere benzemiş oldular.
- Önceleri kahve ve benzeri şeyleri de haram sayıyorlardı. Fakat daha sonraları bu görüşten vazgeçtikleri anlaşılmaktadır,
-Vahhabbilik, sadece bir inanç ve amel şeklinde kalmadı. Vahhabîler, kendilerine muhalif olanlarla karşı savaşa giriştiler.
...Belkide zorbalığa dönüşen bu dini hareket,beraberinde Osmanlılar'a karşı bir isyan düşüncesi de taşıyordu.
- Vahhabilerin şiddet eylemleri bununla da kalmadı. Türbe şeklinde olmayan kabirleri de yıktılar. Hicaz topraklarında iktidarı ellerine geçirince, bütün sahabe-i kiramın kabirlerini yıkıp yerle bir ettiler. Buralarda kabir olduğunu gösteren belirtilerden başka birşey bırakmadılar.
Vahhabiler kabir ziyaretini, sadece kabirde yatana selam vermekle sınırlı kalması şartıyla caiz görmüşlerdir.
- Vahhabi âlimleri, kendi görüşlerinin hata kabul edilmez şekilde doğru, başkalarının görüşlerinin ise, tasvip edilemez şekilde yanlış olduğunu düşünmektedirler.
-Bunlar, çölde kabuklarına çekildikleri dönemlerde, bu davranışlarının pek zararı görülmüyordu. Fakat. Hicaz bölgesinde iktidar Suud ailesinin eline geçtikten sonra, Vahhabîler de topluma karışmış ve dolayısıyla durum tehlikeli olmaya başlamıştır.
********
Yenişafak Gazetesinden:
-Muhammed bin Abdülvahhab bir Necid'liydi. Arabistan'ın ortasında Medine'nin kuzeyinden Bahreyn'e uzanan bu bölge tarih boyunca doğudan batıya pek çok kavmin gelip geçtiği yerdi. Yörede eski yeni pek çok gelenek birbirine karışmış, birbirini etkileyip çökertmiş ve anlamsız kılmıştı. Sahte ve yalancı peygamberlerin kaynaştığı, sahte kurtarıcıların rahatça cirit attığı bu yerde insanlar abid ile mabud'u karıştırmış, mabud mabede dönmüştü.
...Öncelikle, ibadet yeri iken yanlışlıkla put'a dönüşen mezarların ve türbelerin yıkılmasını istiyordu.
-Vahhabiliğin kurucusu Abdülvahhab'ın kardeşi Süleyman bin Abdülvahhab bilgin bir adamdı. Bir gün kardeşine sordu: Erkânı İslam kaçtır? O da beştir, cevabını verdi. O da, sen bunlara altıncısını ilave ediyorsun, sana tabî olmayı din erkânından sayıyorsun dedi. Bir diğeri ona, İslam'ın şartı müslümanları tekfir etmek değildir demişti"
Ziya Yörükan, Vahhabilik, İstanbul 1953, shf. 61-63
Ey mbirgin;kendi devlet büyüklerinin kabirleri hakkında bilgim yok.
Daha önce belirttiğim gibi konu çok geniş,deryada iki damla misali biraz yardımcı olmaya çalıştım,bütün konuyu burada anlatmama imkan yok.
Fazlasını araştırmayı sizlere devrediyorum artık.
|
Safa Tepesi
Bedir kasabasından bir kare
|
teşekkürler sevgili citizençok güzel fotoğraflar :)
ama son iki kareyi düzenlemenizi rica edebilir miyim?
sayfayı ikinci kez yüklememe rağmen son iki fotoğrafın 3/1 nasib oldu
sadece bende mi bu şekilde acaba?
|
|
uğraşlarınız için teşekkürler citizen
bazen görünmedikleri bütün anları yakaladım :) resimlerin adresleri de bana ceeee yapmadılar
yukarda görünenler yine görünüyor görünmeyenler hiç oralı değil :P
|
Son 2 kare mi, ey CAMBAZ? Nasıl yani!? Bende sadece son 1 karenin yükseklik ölçüleri diğerlerinden çok kısa.
Ve doğrusu, bu son -'Bedir kasabasından bir kare' başlığının altındaki- karenin özel çekim ya da özel kesim olarak böylece sunulduğunu düşündüm, ilk gördüğümde.
Zira bu haliyle oldukça hoş görünüyor.
Şayet özel bir müdahale yoksa, sunucuya gönderim sırasında bir problem çıkmış olabilir. Görünen ölçüler, genişlik 800 pixel, yükseklik 150 pixel.
Bu arada, sunulan son fotoğraflar arasındaki favorim bu oldu.
2. kare, benim favori listemde de 2. sırada. Bu mesaj, m1gin tarafından, 25.07.2010 14:52:25 itibariyle düzenlenmiştir.
|
Öncelikle teşekkürler ey mbirgin.
CAMBAZ son iki kareden bahsedince gerçektende sorun olduğunu düşünmüştüm.
Tahmininiz doğru.
Son kare panaromik çekim yani 6 kare yan yana eklenip bir resmi oluşturuyor.Böylece daha geniş bir alanı tek seferde görüntülüyebiliyorsunuz.
Forum sayfasına eklemek için küçük boyutlarda yüklemiştim,daha rahat anlaşılması için hemen boyutları büyüttüm.
Ayrıca aynı özelliklerde çekilmiş birde gece fotoğrafı ekledim.Ben çekim yaparken hareket ettikleri için insanların yüzlerinin ya da bedenlerinin bir kısmının olmadığını farkedebilirsiniz.İlk kareyi çekmeye başladıktan sonra diğer kareler otomatik çekiliyor,yapabileceğim birşey yoktu.
http://img823.imageshack.us/img823/4073/fotoraf0077.jpg
http://img148.imageshack.us/img148/2955/fotoraf0150.jpg
2. fotoğraftaki rampa da 2.kata doğrudan ulaşmanızı sağlıyor.Yine aynı rampanın altında,diğer ucunda yer altına inen yürüyen merdivenler otoyola ulaştırıyor.
|
Medine mudafaasında Fahrettin Paşa'nın askerlerine çekirge ziyafeti verdiğini okumuştum :) vermek zorunda kaldığını daha doğrusu, erzak bittiği için, aslında trajik......
|
|
|