Birleşmiş Milletler
Dünyanın her yerinden insanın buluştuğu ender, belki de tek bölgesidir Hicaz. Dünyanın en fakir ülkesinden Nijerli bir insan parasını başka hangi ülkeyi ziyaret etmek için biriktirir ki?
Oraya gidinceye kadar benim için zenci tek tip insandı. Hepsi Afrikalı idi benim için. Ama onlarında farklı tip ve ırklarda olduğunu. Hepsinin kalın dudaklı, geniş burunlu olmadığını. Bazısının açık kahverengi, bazısının kahverengi, bazısının gerçekten siyah olduğunu fark ettim. Bazılarının Afrikalı olduğunu anlamam için onlarla konuşmam gerekti. Ve hepsinin çocuklarının dayanılmaz tatlı olduğunu fark ettim. Kaç siyah bebek sevdiğimi bilmiyorum. Gözlerindeki ışıltı, tenlerinin kadife hissi, saçlarının yumuşaklığı; gördüğüm her çocuğa sevgi gösterisinde bulunuyordum. Annelerde benim halime gülümsüyordu.
Orada gülümsemek ortak dil. Özellikle çocuklarla aranızda. Fakat iki millet var ki gülümsemek bile arada bağ kurmanıza yetmiyor. Biri İranlılar, diğeri Pakistan.
Pakistan halkının yüzü hiç gülmüyor. Yaşam şartlarının zorlukları bedenlerine, yüzlerine yansımış durumda. En genç görünenlerin de bile yüzlerinde derin çizgiler var. Bayanların çoğunluğu raşitik. En zayıflarının bile karnı şiş ki bunun beslenme bozukluğundan olduğunu tahmin ediyorum. Kendi aralarında bile güler yüz göstermiyorlar. Kadınlar için tesettür hiçbir şey ifade etmiyor. Başları neredeyse açık dolaşıyorlar. Gülen bir Pakistanlı bebek ya da çocuk ile karşılaşmadım. Onların yaşam şartlarının zorluğunu tahmin bile edemiyorum.
İranlıların gülümsememe sebebi ise tamamen zıt nedenler. Onları tanıdıkça daha da üzüldüm. Bu yazacaklarım tamamen kendi görüşümdür.
Kendilerini üstün bir ırk gibi görüyorlar. Hani deriz ya “Burunları Kaf Dağının üstünde”.İstisnasız hepsi öyle. Sürekli grup halinde dolaşıyorlar. Karşılarına çıkacak engel ne olursa olsun fark etmez; yaşlı bir insan ya da çocuk, kendilerine yol açmak için O’nu itip düşürmekten çekinmiyorlar. Oldukları yerde daima düzeni bozup kendi istedikleri gibi hareket ediyorlar. Tavafta, tavafın tersine yürüyen tek millet ki neden tersine tavaf ettiklerini anlamış değilim. Ya da Kâbe’ye sırtlarını dönüp Makam-ı İbrahim’e secde eden tek millet. Aslında Kâbe’ye sırtlarını döndükleri için buna tapınmak demek geliyor içimden. Çünkü secde sadece Kâbe’ye doğru yapılır. Mescid-i Nebevi’de girişe oturarak insanların içeriye girişine engel olup, izdihama neden oluyorlar. Peygamberimizin huzurunda zılgıt getirerek huzur bozuyorlar. İranlı gördüğü zaman yolunu değiştirmeyen millet yok gibi. Bunu korkup çekindiğimiz için değil, karşılık vermenizi öğütleyen ve orada biran olsun ensenizden ayrılmayan şeytandan uzak durmak için yapıyorsunuz.
Kısacası İran’ın İslam’la tek bağını acı ki sadece isminde ve kıyafetlerinde gördüm.
Gülümsemenize karşılık alamadığınız iki millet. Farklı nedenlerle de olsa. Umarım siz gider ve gülümsemenize karşılık alırsınız.