Mesajının ilgili bölümünün akışa halel getirdiğini tasdik ettiği ve bana hak verdiği için epsilon 'a teşekkür ediyorum. :)
Ve dahi, mesajın havada kalan kısmı anlaşılır kılmak adına önemli bir atak yaparak özet sunması karşısında, gayri ihtiyari olarak kendimi onu alkışlıyorken buldum... Doğrusu ustaca bir manevra! :)
Kaçtır yineleniyor... Ne çekememezliği bu yahu? Bir cengaver savaşçının bizim tarafta yer almasını istemek neden çekememezlik olsun ki?
Ya da bir dakika! Yoksa o savaşçıyı kendi safımıza çekemeyişimiz sebebiyle mi öyle deniyor!? Aa! Bakın öyleyse doğrudur! :P
"Ummanın Çiftliği" konusunda içinizden geldiği gibi davranınız ey umman, zira bu çiftliği dilediğiniz bölgeye kurabilecek imkân ve şeraite sahip olmanıza ramak kaldı. Getirisi yüksek olabilecek böyle bir projeden başkalarına hisse vermek mecburiyetinde değilsiniz artık. Çok çok öşür verginizi ödersiniz, olur biter. :)
Bu arada geçen gün bir programda dinledim; Osmanlıda, yüzde 10 olan öşür vergisi toplanıyormuştu. İlk bakışta gözüme yüksek göründü bu oran... Lâkin birkaç saniye sonra bizim standart %18 KDV oranını hatırladım... Ardından, özel iletişim vergisi, özel tüketim vergisi, TRT katkı payı gibi türlü türlü adlarla ve üstelik standart KDV'nin üstüne eklenerek tahsil edilebilen günümüz vergilerini hatırlayınca, kaçıp Osmanlı dönemine gidesim geldi. Yahut da o günler geri gelseydi ne güzel olurmuştu.
Bu noktada Hüseyin Goncagül'ün "Osmanlı'nın 700. Yılına" adlı albümünde yer verdiği ve benim hemen her dinleyişte kuzu kuzu bir hâl aldığım, özlem kokan pek anlamlı bir şiir geldi hatırıma...
Evet ya! Siz haklıydınız ey denizz; ben hayal gücümüzün bunca geniş olduğunu ve konunun uçsuz bucaksız bir hâl alabileceğini kestiremedimdi. :P
Sonra belki yol henüz yakındır ve belki toparlayabilirim dedim... Ancak onca esip kükremenin akabinde, pirincin taşlarını ayıklamak ne mümkün!
Hani taş yerine kum olaydı, sulu çözelti hazırlayarak pirinci rahatça ayıklayabilirdik... Yahut demir parçacıkları olaydı, bu sefer mıknatıslar vasıtasıyla yine karışım ayrıştırılabilirdi. Lâkin siz de biliyorsunuz ki, bana hep taş atılmıştı. :P
Ortalığın sakin olmasının bir sebebi de, pirinçlerin beni oyalaması olabilir sanırım. :)
Ara ara anlık öfkelere kapılıp hemen sefer düzenlemeyi düşünmüyor değilim hani. Lâkin geçmişte kimi atalarımızın pirince giderken, ellerindeki bulgurlarından oldukları sahne gözümün önüne gelince teskin oluyorum.
Tamam taşlı maşlı olabilir ama olsun sonuçta ben zaten pirince sahip değil miydim ki!? O halde oturaydım oturduğum yerde. :P
Ayıklama süresince insanın aklına ne de çok şey geliyor... :)
Daha önce de kullanıyor muydu bilmiyorum ama şu sıralar denizz'in "ama ama"ları dikkatimi çekmeye başladı. Şirin ve keyifli duruyorlar sanki. :)
Hele biraz daha izlemeye ve işin tekniğini anlamaya çalışayım... Sonra belki ben de uygulamaya girişiebilirim. :)
Gerçi şu ana kadarki gözlemlerimle de bunu başarabileceğim kanaatindeyim, ama ama :) "karga, kekliği taklid edeyim derken kendi yürüyüşünü unutmuş" sözü kafama dank ettiği için, şimdilik iki ileri bir geri egzersizlerine devam etmekteyim. :)
Bu mesaj, m1gin tarafından, 05.12.2011 17:15:13 itibariyle düzenlenmiştir.