Ve Enlem ve Boylam'ın bu 130. bölümünde, bazı İngilizce kalıp ifadelere ve örnek cümlelere yer veriyoruz.
Dinlemek için: Enlem ve Boylam 130 (Haziran 2019)
Künye
Program: Enlem ve Boylam 130 (Haziran 2019)
Hazırlayan ve Sunan: Mustafa Birgin
Teknik Özellikler: Süre: 8 dk, Boyut: 20 MB, MP3, 320 Kbps, 44 KHz, Stereo
Fon Müzikleri:
Avaren - Rolling On
BoxCat Games - Rolling
Ve geçelim bu bölümdeki Eğlenceli İngilizce köşemizde yer verdiğimiz ifadelere ve örnek cümlelere...
-
what mattersönemli olan
What matters most is how you see yourself.
En önemli olan şey kendini nasıl gördüğündür.
-
to live in povertyyoksulluk içinde yaşamak
The number of people living in poverty is steadily increasing in undeveloped countries.
Yoksulluk içinde yaşayan insanların sayısı, gelişmemiş ülkelerde sürekli olarak artıyor.
-
contrary to popular beliefpopüler inanışın aksine
Contrary to popular belief, black cats don't bring bad luck.
Yaygın inanışın aksine, kara kediler kötü şans getirmez.
-
live up to expectationsbeklentileri karşılamak
The latest sales figures have lived up to company's expectations.
Son satış rakamları şirketin beklentilerini karşılamıştır.
-
overwhelming majorityezici çoğunluk
Overwhelming majority of people are of the opinion that global warming is human-induced.
İnsanların ezici çoğunluğu, küresel ısınmanın insan kaynaklı olduğunda hemfikir.
-
come out of the blueçat kapı gelmek
Success never comes out of the blue. Patience and determination are required.
Başarı asla çat kapı gelmez. Sabır ve kararlılık gereklidir.
-
be situated in a placebir yerde bulunmak
Turkey is situated in such a critical geographical position that it forms a bridge between Asia and Europe.
Türkiye öylesine önemli bir coğrafi konumdadır ki, Asya ve Avrupa arasında bir köprü oluşturur.
-
have to do withile ilişkili olmak
It is claimed that ability in music has a lot to do with genetics.
Müzik yeteneğinin genetikle çok ilişkisinin olduğu iddia edilir.
-
lay sb offbirisini işten çıkarmak
During the economic crisis, the managers had to lay many workers off.
Ekonomik kriz sırasında, yöneticiler birçok çalışanı işten çıkarmak zorunda kaldı.
-
in the course ofesnasında
In the course of economic recession, many workers were laid off.
Ekonomik gerileme sırasında birçok çalışan işten çıkarıldı.
-
date back togeçmişe dayanmak, geçmişe uzanmak
The vase which dates back to ancient times has surprisingly remained intact.
Antik zamanlara dayanan vazo şaşırtıcı bir şekilde sağlam kalmış.
Bağlantılar: