Zaman önce hayli bir çaba sarfetmiştim, Hamza Şekur'un müziklerini elde etmek için.
Bir zaman önce, Konya Büyükşehir Belediyesi'nin "Bütün Diller O'nu Söyler" kutlu doğum etkinlikleri çerçevesinde, Suriye'den Hamza Şekur ve ekibi gelmişti.
Ben de gidenlerden olma bahtiyarlığına ermiştim.
Kur'an okunurken dahi, Araplar, cezbeye kapılıp ayet sonlarında okuyucuyu yüksek sesle methederler. Hatta Kâri Mustafa İsmail ile ilgili bir belgeselde, Türkiye'ye geldiği ve Ankara'da cemaatin ilgisizliğinden şikâyet ederek, erken olarak İstanbul'a gittiği söylenmişti.
Bana göre, Arap sanatçılar, seyirciden fazlaca ilgi beklemekteler...
Ancak, Hamza Şekur ve ekibinin programında pek öyle olmamıştı. Etkinliğin içeriği ve seyircinin sanatçıları tanımaması ve belki söylenen kasidelerden çekinildiği için, alkışlamaktan geri duruldu. Benim çekincem ise, ben alkışlamaya başladığımda, diğer seyircilerin beni yalnız bırakmasıydı. Zaten, az sonra bu düşüncemi biraz sönük bir şekilde uygulayacak biri çıkacaktı ve 2-3 el çırpması dışında salonda bir kıpırdanma olmayacaktı. :)
Zaman böylece akıp gitti. En sonda isminden şu anda tam emin olamadığım görkemli bir ilahiyi ("Taleal Bedru" olabilir) söylemişlerdi. Parça ortalarında şöyle düşünüyordum; ne olursa olsun, bu eser sonunda alkışlayacağım. Ve hayli görkemli bir şekilde eser bitti. Bir-iki saniyelik duraksamadan sonra (ki bittiğinden emin olmak istedim), başladım ellerimi heyecanla çırpmaya. Başkalarına bakmadım bile. Ama az sonra bütün salon bana katılacaktı.
Her şeye rağmen, program sonrası adamların yanına giderek şunu söylemediğim için kendime kızıyorum: "Çekindiğimiz için alkışlamadık!"
--------------------------------------
M.Birgin (2006)
Bu anı vesilesiyle, Hamza Shakkur'un çalışmalarından bir tutam sunmak istiyorum.
Sanatçının "Sufi Songs of Damascus" adlı albümünü indirmek için: Hamza Shakkur - Sufi Songs of Damascus