Bu yazı mail ile iletildi,anneler gününü bekliyordum ama o tarihte Türkiye'de olmayacağım için şimdiden tüm annelerimize sevgi ile...
" Yoğurt kapları.. Yeniden...
Sabah bulaşık yıkarken ellerimin annemin ellerine ne kadar benzediğini
fark ettim.
Benzemekten de öte; tıpatıp aynısı olmuşlar..
Ergenlik çağlarımda (hakikaten çekilmez bir yeniyetmeydim)
annemin
ellerine sinir olurdum.
Ya da şöyle diyelim: Sinir olduğum bir milyon sekiz yüz kırk altı
şeyden biri de annemin elleriydi.
Kadıncağızın beni sinir etmek için ellerine özel olarak yaptığı bir
şey de yoktu.
Uzun
kırmızıya boyanmış cadı tırnakları falan veya lime lime olmuş
tırnak etleri gibi bir durum da yoktu.
Sadece şekilsizdi. Yani güzel değildi. Ve ben buna sinir olurdum.
'Hah' dedim kendi kendime 'şimdi senin de bir sıpan olsaydı o da sinir
olacaktı ellerine. Yeterince güzel değilmiş diye..'
Şimdi ise o
eller biraz daha
elimin içinde kalsın diye ne numaralar çekiyorum...
Yok üşüdüm, tutsana elimi, yok kremi fazla sürdüm, alsana birazını,
tırnakların uzamış, törpüleyeyim mi..
Aslında düşününce, eller dışında da anneme her geçen gün daha çok
benziyorum.
Eskiden çok umurumda olmazdı şimdi evde ufacık bir dağınıklık olsa
sıkılıyorum.
Sabah kalkar kalkmaz temizlik yapmaya başlıyorum.
Hesapça çay demleninceye kadarki vakti değerlendirmiş olacağım.
Çay zift oluyor, ben hâlâ bir yerleri siliyorum.
Aynı annem gibi ben de masa örtülerini düzeltmeden
yanlarından geçmiyor,
hoh yapıp silmeden aynalara bakmıyor, yerden gübür
toplamadan ilerleyemiyorum artık.
Aynı onun gibi sabah kalkınca uzun uzun camdan dışarıya
bakmadan güne de başlayamıyorum.
Esnafla iki kelimenin beli kırmazsam
aynı onun gibi eksik iş yapmış sayıyorum kendimi.
Daha az süsleniyor ama tıpkı onun gibi daha çok
bakım
yapıyorum. Eskiden tek bir nemlendiriciyi üç kereden fazla
kullanamayan ben artık her gün sabah akşam sürüyorum.
Üstelik fındık tanesi kadar miktar, oldu artik ceviz
tanesi kadar! Rimel ise kurumak üzere..
Bu kadarla kalsa yine iyi.. Arkadaşlarımdan çok
bitkilerimle konuşmama ne diyorsunuz?
Ya da yalnızsam on iki dedi mi en şahane filmi bile
seyrediyor olsam kapatıp cup yatağa giriyor olmama?
Veya çantamda vızıldayan bir çocuğa verilmek üzere
BONBON taşımaya
başlamama?
Ben de şaşırıyorum ama gerçek.
Annemde dalga geçtiğim ne kadar şey varsa hepsini ben de
yapıyorum artik!...
Tek kaygım şu: Bir gün ben de YOĞURT KAPLARINI
biriktirmeye başlayacak mıyım acaba?
Aklımın almadığı tek şey bu. Bütün dolap içleri
yıkanmış, kurulanmış yoğurt kaplarıyla dolu.
Hepsi küçük kuleler şeklinde üst üste dizilmiş, kuzu
kuzu bekliyorlar. . Kapakları da elbette mevcut.
Onlarca değil yüzlerce!
Ne diyeyim...
Bir gün elimdeki yoğurt kabını deterjanlarken anlarım
herhalde kap biriktirmenin esbab-ı mucibesini.. ..
***
Bu yazıyı geçen sene yine bu günlerde yazmıştım..
'Anneler günü' vesilesiyle biraz değiştirerek yeniden
yayınlamak istedim..
Çünkü
hatırlatmak istedim ki annelerimizde kızdığımız,
kırıldığımız, dalga geçtiğimiz, hafife aldığımız,
lüzumsuz gördüğümüz, saçma bulduğumuz ne kadar huy, alışkanlık,
arzu, istek varsa bir gün hepsini kendimiz de edineceğiz .
şakanızı,
siteminizi yaparken bunu unutmayın istedim.
Üstelik bazen sadece alışkanlıklar değil bahtlar
da annelerden kızlara miras kalabiliyor.
İyi veya kötü..
Onları
eleştirirken, yargılarken bunu da düşünün istedim..
Çünkü..
Ben..
Artık..
Yoğurt kaplarını biriktirmeye başladım.."
.