El Vedud'un (c.c)ruhlarımızı sonsuza dek birbirine bağlayacağı bu günde sizleride aramızda görmekten mutluluk duyacağız"
Tahir ve Saliha
O mutlu ana artık saatler kalmıştı.Heyecandan gözlerine uyku girmeyen Tahir,yatağından kalkmış düğün davetiyesini inceliyordu.Bakışları bir kelimede odaklandı.
El Vedud...Aşkı veren...Allahın bu güzel ismine lise yıllarından beri hayranlık duyar,yaptığı tesbihatta da sıkça zikrederdi.Şimdi ise bu ismi,kutsal bir müesseseye adım atarken kullanmak içine ferahlık veriyordu.Pencere kenarında böyle düşüncelere dalmışken,biraz etrafa bakındı.Gökyüzü bu gece çok cömertti.Seyre daldıkça yıldızların sayısı artıyordu sanki.
Genç adam yatağına dönmeden önce,bu güzel sahneyi kayan bir yıldız tamamlıyordu.
***
Ertesi sabah,bir anne,yirmi küsur yıldır gözbebeği gibi bakıp yetiştirdiği kızını ellere vermek üzere hazırlamak için odasına girerken neler hissederse,Zeynep hanımda o duygularla açtı Saliha'nın kapısını.Gözleri nemli,ağlamaklı bir ses:
-Kızım,Haydi gidiyorsun!
***
Olanca duygu yoğunluğuna rağmen ağlamaması gerektiğini düşünen ve bunu başaran Ahmet Bey,salonda sessizce oturuyordu.Çocukluğundan beri tanıdığı Tahir hakkında bir şüphesi yoktu.Yine de tek kızının evden ayrılacak olması içini burkuyordu.Tahiri işteki başarısının yanı sıra hayat tarzıyla da takdir ediyordu Ahmet Bey.
Hatta bugünkü düğün daha erken olabilecekken,Saliha öncelikle Eğitim Fakültesini bitirmek,anne mesleğini eline almak istemişti.
Anne-kız ağlamaklı salona girdiklerinde,Saliha,bir tavsiye istiyormuşcasına babasına baktı:
"Baba,bugün gidiyorum artık!"
Başı öne düşmüştü.Gözyaşları da.Ahmet Bey söyleyeceklerini önceden düşünmüştü.
Kısa ve öz konuştu:
"kızım.biz senden razı olduk.Kocanın üzerindeki haklarını hiçbir zaman unutma.Onunda rızasını kazan"
***
Aynı sözler,Tahir'in içinde olduğu gelin arabası geldiğinde de söyleyecekti Ahmet Bey.
Saliha ile arabaya doğru kol kola yürüdüğü ayrılık anı çok hüzünlü olmuştu.Akrabalar ve komşular üzgün gözlerle baba-kızı süzerken,güneşli hava da yavaş yavaş yerini yağmura bırakıyordu.İçlerinden biri yanındakilere çisileyen yağmuru işaret ederek:
"bereketiyle gidiyor kızcağız.Çok hayırlı bir düğün olacak inşallah" diye fısıldadı.
"amin" diye onayladı öteki.Saliha arabaya binip uzaklaştığında,pencereden ayrılan Zeynep Hanım,kanepede ağlamaya devam etti...
Damadın heyecanı had safhadaydı.Saliha yanına oturduğunda tüylerinin diken diken olduğunu ve iliklerinden geçen soğuğu hissetti.Hayatında unutamayacağı anlardan birini yaşıyordu Tahir.Kendisini "ahir zaman fitnesinden koruyup Allah'a yakınlaştıracak,birlikte hem dünya,hem de ahiret hayatını kazanabileceği bir melek" dilemişti hep!
Duaları kabul oluyordu işte.Beyazlar içindeki meleği yanında oturuyordu.Birkaç kelam etmek istedi,ama sessizce ağlayan Saliha'yı kendi haline bıraktı.Uygun bir ana kadar susmayı tercih etti.
***
Düğün sahipleri AkifBeyle Nurgül Hanım kapıda davetlileri karşılarken,genç çift hazırlıklarını tamamlamış salona girecekleri anı bekliyordu..
Salon genişti.Kulakları okşayan tarzda bir müzik çalıyordu.Aynı kıyafette 4 tane komi,çerez,kuru pasta ve meşrubat ikramlarını tazelemekle meşguldü.
Salonun farklı yerlerinde düğün vesilesiyle bir araya gelen küçük arkadaş gurupları sohbete dalmıştı.Tahir ve Saliha,misafirlerine "hoşgeldiniz" demek için herbir gurubun yanına uğradı.Genç çift yaklaşık 2 saat boyunca davetlilerle muhabbet etti,mutluluklarını paylaştı.
Biraz bitkin düşmüşlerdi,ama yaşadıkları sevinç günün bütün yorgunluğunu almıştı.
Bu arada sabah çiseleyen yağmur da,şiddetini iyice arttırmıştı.
Misafirlerin salonu terketmesinin ardından,Tahir ve Saliha da özel otolarıyla evlerine doğru yola koyuldu...
***
Kötü haber akşam saatlerinde geldi.Yağmurla kayganlaşan yol ve bir anlık dikkatsizlik genç çiftin kaza geçirmesine sebep oldu.İkiside yaralıydı.Hastaneye kaldırılmışlardı.Genç kız iyiydi,uyuyordu.Ancak Tahir'in durumu ağırdı.Müşahede altındaydı.Hastane koridorunda Akif bey,ağabeyi ile birlikte bir sağa bir sola yürüyordu.Sıkıntılı bir bekleyiş içindeydiler.
Nurgül Hanım ise,bankta otururken uyuya kalmıştı.Rüyasında Tahir'i görüyordu!
Oğlu çocuk yaşlarındaydı ve gökyüzünde bir yıldızdan diğerine atlayıp oyun oynuyordu.
Son atladığı yıldızla beraber,Tahir de kayıp gitmişti! İrkilerek uyandı anne! "Oğlum " diyerek Tahir'in bulunduğu odaya doğru gitmeye başladı.
***
O dakikalarda Tahir'in kalbi daha hızlı çarpıyordu.Nefes almakta zorlanıyordu.Alnı boncuk boncuk terlemişti.Gözleri hafif aralıktı.Etrafında koşuşturan doktor ve hemşireler görüyor,ancak algılayamıyordu.Birden odasının kapısı açıldı.Bunu sadece Tahir duydu!
Başını yana doğru düşürerek kapıya baktı.Gölge gibi biri duruyordu kapıda.Aniden süzülerek yatağın başına geldi.Tahir gözlerini kısarak baktığında,gelenin beyazlar içindeki Saliha olduğunu gördü.Daha uzun boylu,kaşları daha kara,gözleri daha maviydi sanki...
O an bir daha nefes alamayacakmış gibi doldu rdu ciğerlerini genç adam.
Ve beyazlar içindeki meleği eğilerek,Tahir'in duyacağı son sözleri fısıldadı kulağına:
"Selamün Aleyküm....Ben AZRAİL'İM..!"
**CÜNEYT üSTÜN**