Derler ki, yediğin içtiğin senin olsun, gezip gördüğünü anlat. Gezip gördüğümün %30’unu anlattım. Birazda yediğim, içtiğimi anlatayım. Gidecek olanlara bilgi amaçlı.
Tavuklu pilav konusuna dönmüyorum, yeterince üzerinde durulmuş bir konudur.
Çok sevdiğim Arap kahvesinden bahsedeceğim. Gidenlerin tatması çok muhtemeldir. Çünkü Mekke ve Medine’de evlerde pişirilen kahve termoslarla Harem’e getirilip, halka dağıtılır. Türkiye’de kakule orada hel denilen kokulu bir tohum, kavrulmuş yeşil kahve çekirdekleri, arzuya göre zencefil. Hepsinin öğütülmüş hali belli ölçülerde karıştırılarak (bunu genelde satıcılar ayarlıyor) kahve pişime hazır hale geliyor. Şekersiz, tercihen taze yoksa kurutulmuş hurma ile içiliyor. Açık kahverengi, bulanık bir kahve oluyor. Hoş bir kokusu var, tabi seviyorsanız. Ben çok sevdim. Araplar, cenaze, düğün, misafir, her olayda bu kahveyi ikram ediyor. Bizde kahvenin bir fincan ikram edildiği gibi bir durum yok, çay gibi istediğiniz kadar içiyorsunuz (evlerde). Medineli tanıdıklarımızdan öğrendiğimize göre 1 saat pişirmeniz ve süzmeniz gerekiyor. İlk gideceklere kokusundan hoşlanmasalar bile bir kez tatmalarını öneririm.
Arabistan’a gidenler bizlerin “kaçak çay, Seylan çayı, yaprak çay vb.” ifade ettiğimiz çaylardan bolca getirirler. Buruk tadı, koyu rengi tiryakiler tarafından tercih edilir. Evine misafir olduğumuz Medineli tanıdıklarımızda o çayı çok farklı bir şekilde tattık. Demlik şeklinde yapmışlardı. Buzlu çay rengindeydi. İki çeşitti. Çayın birine taze nane eklenmiş, diğerine ise kokulu gül yaprakları. Nane alışık olduğumuz bir lezzetti ama güllü çay… Çayın açık olmasının nedeni anlaşılmıştı. Kokuların bastırılmaması. Utanmasam o bir demliği bitirebilirdim.
Yemeğe davetli olduğumuz başka bir evde ise, önce hel ile karşılanıyoruz. Daha sonra Arap sofrası tabir ettiğimiz sofra kurulmaya başlıyor. Yere tek kullanımlık 1 m. eninde, uzunluk tercihe bağlı ince naylon sofra seriliyor. Biz de olduğu gibi servis sıra ile yapılmıyor. Çorba, bütün yemek çeşitleri, börekler, salatalar, meşrubat, tatlı, meyve hepsi biz oturmadan sofraya yerleşmiş durumda. Tabi oldukça düzenli, hepimiz için ayrı servislerle.
Ev sahiplerimiz 100 yıl ince Medine’ye yerleşmiş Türkistanlılar. Yemeklerde hala Türk izlerini görüyoruz.
Yemeğin üzerine Türk usulü fincanlarda Türk kahvemizi ve naneli çayımızı içip
tekrar buluşma temennileri ile ayrılıyoruz.
Tropikal Meyveler
Türkiye’de tanesini 5-10 liraya alacağınız ya da sadece büyükşehirlerde satıldığını göreceğiniz çeşit çeşit tropikal meyve satılır marketlerde. Oldukça uygun fiyatlara. Mangonun kilosu 5 liradır mesela.
Bilmediğim yemeklerin tadına bakmaya cesaret edemem ama o meyvelerin hepsini tatmak istedim. İnanırım ki Allah’ın her bir nimetinde bizim için ayrı bir şifa vardır. Sadece tattıklarımın resimlerini ve isimlerini buraya ekliyorum ki gidecek olanlara tavsiye niteliğinde.
Mango ve guava hem meyvesi, hem de suyu satılıyor. Rambutan ve mangostan ise dünyanın en lezzetli 10 meyvesi listesinde. Listedeki yerlerinin hak eden iki nimet. Papaya, bir kez yedim, bir daha yemesem de olur. Damak tadımıza hitap etmedi diyebilirim. Elbette herkesin damak tadı farklı ama garip görünümlü diye önyargılı davranmayın, bir kez şans verin.
Rambutan
Mango
Mangostan
Guava
Papaya
Not:Bütün fotoğraflar alıntıdır.