Bireysel Mesaj Gösterim Modu

Görüntülenme: 23181

Anadolu fakirdi, yoksulluk had safhadaydı.

Bu hâl Çanakkale’ye akan ve orada küçük bir Anadolu oluşturan Osmanlı ordusunun ortak özelliğiydi...
Yokluk her tarafta kendini hissettiriyordu.
Elde tel engeli yapacak dikenli tel; sığınak yapacak kereste yoktu. 
Bu nedenle yıkılan evlerden veya terk edilen köylerdeki evlerden sağlanan kerestelerle sığınak yapılıyor, bahçe çitlerinden sağlanan tellerle tel engeli yapılmaya çalışılıyordu. 
Eldeki tahkimat malzemesi de yeterli olmadığından köylülerden veya dükkanlardan sağlanan kazma ve kürekler kullanılıyordu.

Bu durum, yardım istenecek durumdu.
Ama böyle bir zamanda –böyle zor bir zamanda- Osmanlı ordusu kimden yardım isteyecekti?
Ordunun nazı kime geçiyordu?

Birinci tabur kumandanı binbaşı Lütfi Bey kimden destek alacağını biliyordu.

Ve onun şu seslenişi askerin yüreğini titretiyor, her ağızdan yükselerek dalga dalga yayılıyordu:
"Yetiş ya Muhammed !
Yetiş ya Muhammed !
Yetiş ya Muhammed ! 
Kitabın gidiyor….
Yetiş ya Muhammed…"

Yıl : 1915
Yer : Medine-i Münevvere

Hindistan ulemasından bir zât Mescid-i Nebevi’nin bir köşesinde ağlıyor, saatlerce ağlıyor...
Onu bu halde gören, peygamberimizin türbedarı yaklaşıyor ve böyle bir mekânda –kalplerin bayram yaptığı böyle bir makamda- niçin ağladığını soruyor.

O zât Medine-i Münevvereye gelene kadar, Allah rasulu ile mana aleminde her zaman görüşebildiğini söylüyor.
Ve diyor ki, “Medine'ye geldiğimden beri rasulullahla görüşemiyorum. Acaba ne hata yaptım ki kalp gözüm onu görmüyordu? Ya ben bir hata yaptım ya da rasulullah şu anda makamında değil."

Peygamber türbedarı şaşırıyor ve başka bir şey söylemiyor.
Türbedar aynı gece Allah rasulunu rüyada görüyor.
O anda Hindistan ulemasından olan o zatın söyledikleri aklına geliyor. Fakat edebinden dolayı soramıyor. 
Ama Allah rasulu türbedarına şöyle buyuruyor:
“Evet, hissedilen doğrudur, ben şimdi Medine’mde değilim. Çanakkale'deyim!
Çok zor durumda bulunan asker evlatlarımı yalnız bırakmaya gönlüm razı olmadı.
Şimdi onlara yardım ediyorum."

Ve yeşil kuşlar uçuşur Çanakkale vadilerinde.
Ve rüzgar harp durumuna geçer en tepede.
Bulutlar ulvi bir sevkiyattadır.
Devrin süper devletlerine karşı en zayıf hâlleriyle Mehmetler
En fakir görünmleriyle Mehmetler
Taşıdıkları isme yakışır bir tevekkülle dimdik ayaktadırlar.
Ve bu Mehmetlerin arkasına o ismin hatrını bilenler geçer
Teker teker.
Mehmetlerin ardında koca bir kâinat
En üst düzeyde savaş alarmına geçmiştir.

Abonelik Bilgisi Abonelik
Kullanıcı Adı:
Parola:
Bilgi Hatırlatma Yeni Üyelik
İletişim | Kullanım Şartları | Reklam Bilgileri | Tüm Üyeler | Ne Nasıl Yapılır? | Arama | RSS | Twitter | Facebook | Youtube

Son Üyeler: paraklit, ZUBEYR, MEMUR58, ben_enemie, Ellaeso,
Son Oturumlar: