Gençliğin ilk evrelerindeyken edebiyat dersleriyle ilk kez tanıştığımızda çoğumuzun dimağında hayranlık dolu bir yer edinmiştir şiir..Şiirin o buğulu sözcükleriyle kendimizden geçtiğimiz, sevdiğimiz şiirleri derlediğimiz kalın birer ajanda edinmişliğimiz olmuştur..
Yazık ki şimdilerde şiire olan hayranlığım azalmış durumda… O buğulu, gizemli ifadeler artık cezbetmiyor beni. Hatta okurken ve dinlerken sıkıldığımı hissediyorum. Bunda, son zamanlarda şiir adı altında çala kalem yazılan sözcük yığınlarının da payı var elbette..
İnsanların-nedense- anlaşılmazlığa olan bir hayranlıkları var ve bu günden güne artmakta.. Çelişik, subjektif yoruma dayalı ne varsa bir şekilde merak uyandırmakta..Günümüzde “farklı” olabilmek neredeyse “mükemmel olmakla” aynı kategoride değerlendiriliyor iken, insanların da türlü tuhaflıklar yapması kaçınılmaz oluyor sanırım..
Yıllardır tartışılan (bir o kadar da üne kavuşmuş) Picasso’nun eciş bücüş tabloları gibi, iç içe girişik süslü ifadelerle dolu şiirler de birer sanat eseri midir yoksa boğulmak üzere olan bir benliğin deşarj olma şekli midir?