Merhaba değerli dinleyenler, yine yeni bir "Enlem ve Boylam"da, 35. "Enlem ve Boylam"da, "Envaiçeşit Müzik ve İçerik"le, Temmuz 2011 itibariyle huzurlarınızdayız.
Dinlemek için: Enlem ve Boylam 35 (Temmuz 2011)
Bölüm: Enlem ve Boylam 35 (Temmuz 2011)
Hazırlayan ve Sunan: Mustafa Birgin
Boyut: 26 MB
Süre: 22 dk.
Tür: Radyo Programı / Podcast
Teknik Özellikler: MP3, 160 Kbps, 44 KHz, Stereo
Akış Çizelgesi:
Zaman |
Bölüm |
Açıklama |
00 |
Giriş |
Başlangıç spotu (Müzik: Rough Guide: Malaysia - Mari Menari - Ghazal Masri) |
01 |
Dünden Bugüne |
Ocak 2009'da "Sesli İngilizce" adıyla gerçekleştirilen uygulamadan bir bölüm.
|
18 |
Müzik |
Muammer Ketencoğlu - İzmir Hatırası (Smyrna Recollections) - Yalo Yalo (Kıyı Kıyı) (From Coast To Coast) |
21 |
Çıkış |
Bitiş spotu (Müzik: Putumayo Presents: Gypsy Caravan - Saban Bajramovic - Pena) |
Sesli İngilizce (Metin)
since, as, for, because: olduğu için, çünkü
- I didn't wake you up because it was too early.
- Since it was too early, I didn't wake you up.
- As it was too early, I didn't wake you up.
- For it was too early, I didn't wake you up.
Çok erken olduğu için sizi uyandırmadım.
- As I studied very hard, I can pass the exam easily.
Çok çalıştığım için sınavı kolayca geçebilirim.
- As the president approved that law, it is effective.
Cumhurbaşkanı o kanunu onayladığı için o yürürlüktedir.
so that: öyle ki
- Our company works around the clock so that it can produce all orders on time and attain customer satisfaction.
Şirketimiz 24 saat çalışır ki, bütün siparişleri zamanında üretebilsin ve müşteri memnuniyeti elde edebilsin.
lest: olmasın diye, ... korkusuyla
- She tiptoed lest her mother should hear her.
Annesi duymasın diye parmaklarının ucuna basarak yürüdü.
- I invited him lest the manager should get angry.
Müdür (kızmasın diye / kızar korkusuyla) onu davet ettim.
for the fear that: ... korkusuyla
- She speaks in Turkish for the fear that the audience can't understand her.
Dinleyiciler anlamayabilir korkusuyla Türkçe konuşuyor.
in order that: öyle ki, amacıyla
- I worked hard in order that I could pass the exam.
Sınavı geçebilmek amacıyla çok çalıştım.
Çok çalıştım, öyle ki, sınavı geçebileyim.
- He got up early so that he might not miss the bus.
- He got up early in order that he might not miss the bus.
Otobüsü kaçırmamak için erken kalktı.
- He got up early lest he might miss the bus.
- He got up early for the fear that he might miss the bus.
Otobüsü kaçırmak korkusuyla erken kalktı.
so + adjective + that: öyle ... ki
- I was so upset that I had to cancel the meeting.
O kadar üzgündüm ki toplantıyı iptal etmek zorunda kaldım.