Küçükken, bazen büyüklerimi kızdırmam karşısında başvurdukları yöntemler fayda vermeyince; "sen ancak askerde adam olursun!" ünleyişlerine mazhar olmuşumdur, çok defa.
Büyüdükçe, bu ifadeyi daha az işitsem de, tümden bitmiş değil.
Ve nihayet, Nisan 2008 itibariyle, adam olmaya gidiyorum.
Döndüğümde, böyle diyenlerin haklılık payları belli olacak.
Büyüklerimin haklı çıkma ihtimalini arttırmak için elimden geleni yaptım. Mesela, beni tanıyanların şaşırmasına sebep olan bir tercihte bulunarak, "uzun dönem" askerlik istedim.
Gerekçem sorulduğunda ise, birkaç madde sıralıyorum: 3 ay sonra eve çıkabilme imkânı, yetki sahibi olma, maaş alma, üşengeçliğimin canına okuma isteyişim ...
* * *
Askerlikte en çok bir şeyler dinlemeyi özleyeceğim, gibime geliyor.
Nöbet esnasında, tek kulaklıkla bile olsa bir şeyler dinlenebilse, ne güzel olurdu.
Ancak soruşturmalarım neticesinde, değil nöbet yerinde; boş vakitlerde bile kulaklık takmak yasakmış.
Hâl böyle olunca, nöbet süresince can sıkıntısını azaltmanın başka yollarını düşünmek gerek!
Giderken, çok sayıda zekâ (mantık) sorusunu da beraberimde götürmeyi aklettim.
Her nöbette bir-iki tanesiyle zihnen uğraşırsam; hem sürenin bir an önce sona ermesini beklememiş, hem eğlenmiş ve fazladan beynimi geliştirmiş olurum, diye umuyorum.
* * *
Ve bugün sonuçlar belli oldu. Askerliği kısa dönem olarak yapacağım. Bu sayede İstanbul ile de tanışmış olacağım.
Vatana millete hayırlı olsun!
Eylül 2008'de askerliği bitirdim.
Ve sonuç... Bizimkilerin ifadesi şöyle: "adam olmamışsın!"