Merhabalar efendim ben Tecrübeli Tüketici Nisan Kumru. Burada, bu güne kadar, iyi günde kötü günde edindiğim tecrübeleri sizlerle paylaşarak, bana ayrılan yeri doldurmaya çalışacağım.
Tüketici tarafından bakarsak iyi olan makbul olan Bilinçli Tüketici olmaktır. Bu kadar yıllık bir alışveriş geçmişim olmasına rağmen kendimi takdim ederken Bilinçli tüketici demedim. Tecrübeli tüketici dedim. Bilinçli tüketici yasanın kendine verdiği hakları bilen, özürlü mal aldığında iade edip yenisiyle değiştiren kandırıldığına kani olduğunda hakkını sonuna kadar müdafaa eden tüketici demektir. Tecrübeli tüketici demekse; bunca yıllık almış vermişliği olduğu halde, tüm haklarını bilmesine rağmen hakkını savunmamış, zaman zaman kandırılmış, ama ayıp olmasın, esnafla aram bozulmasın diye bir şey söylememiş tüketici demektir. Amiyane tabirle tecrübe, maruz kaldığımız haksız durumların bileşkesidir. İşte ben de öyle bir tüketiciyim.
İstediğinizi söyleyin ama tecrübemi ihmal etmeyin dostlar. Esnaflarla paylaşamadığımı sizlerle paylaşayım diyorum. Lafım size; bilinçli tüketiciler… Traji komik anılarımı okurken gülün ama, kendi hakkınızı ararken benim hakkımı da aramayı ihmal etmeyin.
Bir dükkânda esnaf benim için birden çok model çıkarıp gösterirse, ben de bir ikisini denersem ve üzerime olanı olmasa da, memnun kalmasam da, ayıp olmasın diye mecburen bir tane pantolon almak zorunda kalmışlığım çok olmuştur. Tabi bunlar şimdi daha az oluyor. Allah’tan eşimle çıkıyorum alışverişe, o beni engelliyor. Ama bekâr olduğum zamanlarda bunu hiç başaramamıştım. İşte yıllar öncesinden bir örnek. Bu hikâye birazı gerçekten yaşanmış bir hikâyedir. Ama mesele tam anlaşılsın diye, biraz da abartılmıştır.
Nedir benim ayakkabı tamircilerinden çektiğim kardeşim. İşini yapanlara hiçbir lafım yok. Ama bazıları, özellikle benim gibi amatör nazarlarla bir iş yerine girenleri, iyi tanıyorlar ve yapacaklarını yapıyorlar. Bazıları istemeğiniz talep etmediğiniz mal ve hizmetleri size sunup sizden para talep ediyorlar işin sonunda…
Yeni ayakkabı alınca çok heyecanlanırım. Yeni ayakkabı alınmış çocukların yaptığı gibi sevinçten dört köşe olup gece bile ayağımdan çıkarmadan yatacak kadar değilse de, yeni ayakkabı almış olmam ben de bir heyecan yaratır. Sene seksen beş miydi yoksa doksan altı mı, tam hatırlayamayacağım yalan olmasın; yaz tatilinde memlekete dönüş etkinlikleri çerçevesinde yeni bir ayakkabı almıştım. Aldığım ayakkabının çok kıyak görünmesini arzuluyordum. Bunun için ayakkabı tamircisine gittim. Normal insanlar ayakkabı tamircisine ayakkabıları eskiyince giderler. Yeni alınan bir ayakkabı zaten maksimum parlaklıktadır Bunu şimdi çok iyi biliyorum da, ama gel sen onu, o zamanki bana anlat. Çok parlak olmasını ve fiyakalı görünmesini istiyorum ya; verdim ayakkabı tamircisine ayakkabıları. Benim de böyle bir huyum var. Yeni aldığım bir ceketi de kuru temizlemeciye vermiştim. Huyum kurusun. Hiç tavsiye etmem ceket en az üç yıl yaşlanıyor.
Ne diyordum/yazıyordum
Gittim ayakkabı tamircisi Gamzet Bey’in ayakkabı tamirhanesine; “Abi” dedim, “şunları bir boyatacaktım.” O an bir de ayakkabının, giydiğimde arkasının biraz sıktığını hatırladım, “Abi biraz da sıkıyor, genişletmeniz mümkün mü?” diye sordum. Ve aramızda şu konuşma geçti:
-Bittabi sayın Abim biz bu tür olaylara girmek için varız zaten. Ver bakayım şu ayakkabıyı.
Aldı ve incelemeye başladı.
-Üfff… Ülen bu memlekette ayakkabı yapmayı bilmiyorlar ya. Şu tarağa bak, ülen böyle tarak olur mu len! Heh şu buruna bak, çift dikiş atmışlar, sıkar tabi..
-Sıkan önü değil arkası beyefendi
-Bakma sen önde sıkıyordur bunun. Neyse düzeltelim ver baklalım.
-Beyefendi sorması ayıp olması, ne kadar tutar acaba?
-A canım önemli değil yaparız bir şeyler, sen yabancı değilsin.
-Peki ne zaman alayım.
-Valla şöyle böyle bir iki saat sonra gel istersen.
Şöyle böyle bir iki saat sonra Gamzet Bey’in ayakkabı tamirhanesine tekrar gittim.
-İyi günler yapıldı mı ayakkabılarım?
-Yapıldı tabi, yapıldı. Hulusiii! Hulusii, Buluver Abi’nin ayakkabılarını.
Hulusi buldu bir şeyler:
-Buyur usta
-Aa olum bir poşete koysana şunu.
Bir poşete koydular ve elime verdiler. İçini açıp baktım ve şaşırdım;
-Bunlar benim ayakkabılarım değil!
-Nasıl olur yav?
-Gerçeği yüzüme söyleyin doktor bey filmler karışmış olamaz mı? Şey... Gamzet Bey, ayakkabılar karışmış olamaz mı? Bunlar benim ayakkabılarım değil.
Ayakkabıları elimden aldı ve çırağına bağırdı.
-Anaaa! Olum Hulusi, Kaç kere söyledim dikkatli ol diye... Bunlar değil Abi’nin ayakkabıları, götür şunları,
-Ben dedim usta üzerine isim yazalım diye ama dinletemedim. Ben dedim usta…
-Yörü len!
Çırağının yeniden poşete koyduğu ayakkabıyı elime verdi Gamzet Usta. Ben poşeti açıp tekrar baktım. Bir ayakkabı teki var sadece;
-Ya Gamzet Bey, Birlik ve beraberliğe, istikrara her zamankinden daha fazla muhtaç olduğumuz böyle bir dönemde yapmayın böyle şeyler Allah’ınızı severseniz. Ben ayakkabıyı çift halde verdiğimi hatırlıyorum.
-Lan olum Hulusi, bul şunun diğer eşini, adam bununla seksek mi oynayacak len... Hadi getir bakayım.
Çırak Ayakkabının diğer eşini getirince Gamzet Usta ikisini tekrar poşete koydu ve bana uzattı. Ve şunları saydı
-Eee tamam al Abi. Dediğin gibi önü düzelttik boya vurduk. Bağcıkları da değiştirdim. Yeni, Avrupa malzemeden taktım; seninkiler eskimişti biliyon mu! Ha iki parça attım yanlara biliyon mu, belki genişler ilerde diye. Tabanı da Avrupa’sıyla değiştirdik. Badem yağı-madem yağı, cila-mila, yumuşatıcı-mumuşatıcı derken: al Abi borcunuz beş milyon altı yüz elli bin… (Paranın para zamanı.. yani şimdinin 40 milyonu filan)
Birden şaşaladım ve heyecanlandım:
-Beyefendi, iyi de ben ayakkabıyı daha yeni almıştım mağazadan. İlk size getirdim.
-Eeii yeni mi aldım dedin?.... İyi de yav bu tür sorunlar ilerde nasıl olsa yaşanacaktı. Yine gelecektin buraya. Şimdiden yaptırmış oldun. Enflasyondan gurtattık seni.
-Ama ben bunları yeni almıştım!
Çırak atıldı;
-Ben dedim usta bu ayakkabılar yeniye benziyor dedim, fazla çalışma yapmayalım dedim
-Sus len sen!
O gün bu gündür, ayakkabı tamircisine ayakkabı verirken sadece istediğim şeyleri özellikle üstüne basa basa tekrarlarım.
Yine de tamire verdiğim ayakkabıları her almaya gittiğimde, elime tamir edilmiş bir teki eksik bot verecekler diye hala heyecanlanırım. Tecrübem kurusun…
Nisan Kumru'nun yazıp yönettiği radyo oyunu Hasbelkader Sitesi'nden, keyifli bir bölüm. Bu yazıda bahsi geçen olay canlandırılmaktadır.
Dinlemek için: Hasbelkader Sitesi - Ayakkabıcı ve Rıza