Bireysel Mesaj Gösterim Modu

Görüntülenme: 19651
Mahiyet ve Form
2011/10/23 0:32
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Teşekkür ve Yeni Yazı (Mahiyet ve Form)

teşekkür ediyorum sayın denizz,

hiç bir şey göründüğü kadar değildir, diyen filozof haklıdır. algı, gerçeklik ve hakikat çevresinde dolaşırken bedenle mukayyet olmamız hasebiyle görüneni asıl kabul etme gibi bir yanılgıyı sıkça ve çokça yaşıyoruz insanoğlu olarak.

evet, bir adım ilerisi hakikate açılan yoldur. haklısınız.

bu bağlamda  "mahiyet ve form" adlı yazımı paylaşmaya cesaretimi  artırdığınızı söylemeliyim.

tekrar teşekkür ediyorum.

ve

sayın birgin,

zât-ı âlîleriniz daima nezaket ve teveccühle gönlümüzden yakalıyor bizi.

başka söze hacet bırakmıyorsunuz vesselam.


Mahiyet ve Form

Durduğumuz yer önemlidir. Çünkü durduğumuz yer ile bir etkileşim içine gireriz. Buna sebep insan oluşumuzdur. İnsanız. Yani ruhtan ve bedenden müteşekkiliz. Böylece varlığımızla bir yerde dururuz. Varlığımızın mahiyeti, durduğumuz yerin mahiyetiyle bir bağlantı içerisine girer. Aslında olup biten, mahiyetler ve formlar arası bir ilgi, iletişim ve etkileşimdir. Mahiyetin bağ ve bağlantısı maddi bir form üzerinden gerçekleşmektedir.

Mahiyet bir formun içerisindedir. (Bu söz, mahiyetin daima maddi bir forma ihtiyaç duyduğu anlamına gelmez. “Öz daima maddi bir forma ihtiyaç duyar.” diyemeyiz. Yani form ortadan kalktığında öz de ortadan kalkar diyemeyiz.) Mahiyetin formun içerisinde bulunması bizim beden formu ile bu alemde bulunuyor oluşumuz dolayısıyladır. Buradan şu sonuç çıkar:

-Bu dünyada- Mahiyetler ve Formlar, Ademoğlu’nun mahiyet ve formuna göre ve ona uygun şekilde yaratılmıştır.

Öyleyse varlığımızın formel ilgi ve ilişkilerde bulunması kaçınılmazdır. Çünkü bu alemdeyiz ve alem ile aynı zaman, süreç ve maddeden yapılmışız. Temel maddi unsurlarda aynılık, şeklimizde ise farklılık var.

Şekillerdeki farklılık, sorma ve anlama çabasına (tefekkür) esas teşkil eder. Tefekkür mahiyete ve mânâya doğru gider. Tefekkür hem insanın kendi içine doğrudur hem de formun özüne ve ötesine doğrudur. Bu çabanın bizâtihî kendisi formun özünde ve ötesinde bir mahiyet olduğuna işaret eder. Sorma ve anlama gayreti, mahiyetimiz ile ve mânâ ile akrabadır.

Böylece bir anlamın olduğunu, bu anlam ile aydınlandığımızı fark ederiz. Anlamı ıskaladığımızda yahut yok saydığımızda kör bir kuyuya düşeriz. Burası karanlıktan, dipsizlikten, anlamsızlıktan ve hiçlikten ibarettir. O halde mânâya doğru giden veya sadece maddi formda kalan 2 ayrı duruştan söz edebiliriz. Bu duruşun sahiplerine ise Mânâ Yolcuları ile Madde Yolcuları denebilir. Mânâ Yolu sonsuzdur, sonsuzluğa doğrudur. Bu yüzden aydınlığa, maddi formları aşmaya ihtiyaç duyar. Maddi Yol ise terkibindeki maddelerle sınırlıdır. Sadece buradadır. Sadece buralıdır. Sadece burada kalır. Sadece burası ise kör bir kuyudan başka bir şey değildir. 

Durduğumuz yerde “nasıl” durduğumuz önemlidir. Durduğumuz yerde salt formel duruş ise tehlikelidir. Çünkü formel ilgi ve ilişkilerin salt formel düzeyde kalması, özün ve mahiyetin kaybolmasına, maddeden ve şekilden ibaret bedenin ve maddenin öne çıkmasına yol açar. Bu duruş özün unutulmasına, giderek hakikatin kaybedilmesine yol açar. Hakikatin uzaklaşması, saçma (absürd) olanın gelmesi demektir. Böylece absürd ile iç içe gireriz. Bu sebeple peygamberimiz “Allahım. Bana eşyanın hakikatini göster.” diye dua etmiştir.

(Devam edecek..)

http://www.yenisefer.com/haberdetay.asp?ID=443

Bu mesaj, m1gin tarafından, 23.10.2011 10:37:01 itibariyle düzenlenmiştir.
Abonelik Bilgisi Abonelik
Kullanıcı Adı:
Parola:
Bilgi Hatırlatma Yeni Üyelik
İletişim | Kullanım Şartları | Reklam Bilgileri | Tüm Üyeler | Ne Nasıl Yapılır? | Arama | RSS | Twitter | Facebook | Youtube

Son Üyeler: Gakk, busbus, siyamiaytar, 1234123123123, Siyami,
Son Oturumlar: