Enlem ve Boylam 87 - Örneklerle Phrasal Verbs
Merhaba değerli dinleyenler, yine yeni bir "Enlem ve Boylam"da, 87. "Enlem ve Boylam"da, "Envaiçeşit Müzik ve İçerik"le, Kasım 2015 itibariyle huzurlarınızdayız.
Dinlemek için: Enlem ve Boylam 87 (Kasım 2015)
İzlemek için: Enlem ve Boylam 87 (Kasım 2015)
Bölüm: Enlem ve Boylam 87 (Kasım 2015)
Hazırlayan ve Sunan: Mustafa Birgin
Boyut: 19 MB
Süre: 14 dk.
Tür: Podcast
Teknik Özellikler: MP3, 192 Kbps, 44 KHz, Stereo
Fon Müzikleri:
DoKashiteru - Our Slanted Voices ft Colin Mutchler
Josh Woodward - Faded War (Instrumental Version)
Juanitos - Strange Italian Song
Lenkei - Trickertreat
Pierlo - Barbarian
Akış Çizelgesi:
Zaman |
Bölüm |
Açıklama |
00 |
Giriş |
Açılış sinyali |
02 |
Eğlenceli İngilizce |
Süslü bir formda, örnek cümlelerle İngilizce phrasal verbs ifadelerden seçmeler... |
14 |
Çıkış |
Kapanış sinyali |
Eğlenceli İngilizce
"Eğlenceli İngilzce" bölümünde ele alınan İngilizce cümleler...
- If you eat fast food every day, you will end up overweight or ill.
end up: sonuçlanmak, olup çıkmak, bitirmek
- My sister and I get along very well now, but we used to fight a lot.
get along: geçinmek, anlaşmak, uyuşmak; ilerlemek, devam etmek
- He didn’t drink enough water so he passed out at the end of the race.
pass out: dağıtmak, vermek; bayılmak
- I didn’t have an excuse, so I made one up.
make up: uydurmak, oluşturmak; makyaj yapmak
- Yakup hung up on me. He didn’t want to speak anymore.
hang up: telefonu kapatmak
- Our car broke down at the side of the highway in the snowstorm.
break down: bozulmak, parçalamak, yıkılmak
- I was tied up so I couldn’t answer the phone.
tie up: meşgul olmak; bitirmek; bağlantı
- I have some loose ends to tie up.
tie up: meşgul olmak; bitirmek; bağlantı
- Ali walked as fast as he could to catch up with Veli.
catch up: aynı seviyeye ulaşmak, yetişmek
- I need to drop off a book at the library.
drop off: bırakmak, teslim etmek; azalmak, düşmek
- The doctor told Ferhat to cut back on fatty foods.
cut back: eksiltme, kısıntı; azaltmak; geri dönmek
- This movie is based on a true story.
base on: dayandırmak, -e dayanmak
- I had to do my report over because my computer crashed.
do over: yeniden yapmak; tekrar düzenlemek
- A: Can we start eating, mom? B: Sure, go ahead.
go ahead: devam etmek, ilerlemek; önden buyurmak
- Zeynep heard shouting, so she went to the hallway to see what was going on.
go on: ilerlemek, devam etmek; olmak
- When you fill out the form, try not to mess up.
mess up: berbat etmek, karıştırmak, hata yapmak
- If he makes a mistake I always think it's best to point it out immediately.
point out: belirtmek, işaret etmek, göstermek, bildirmek
Kaynak: vav.mbirgin.com, englishcurrent.com, elllo.org
Bağlantılar:
Bu sayfa, 30.11.2015 tarihinde yayınlanmış ve 6890 defa görüntülenmiştir.
|
|
|
|
|
Etiket:
mbirgin, enlem ve boylam, podcast, eğlence, müzik, dil öğrenme, ingilizce, learn english, eğlenceli ingilizce, ingilizce kelimeler, sesli kelimeler, ingilizce öğrenme, fun english, ingilizce deyimler, ingilizce ifadeler, ingilizce kalıplar, phrasal verbs
|
|
|