Görüntülenme: 63952
mbirgin Gitar Öğreniyor :)
2012/05/08 2:37
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Baktım ki gitar çalmayı öğrenmek pek de kısa süreli bir uğraş gibi durmuyor... O halde gitar öğrenme serüvenlerime özel bir konu oluştursam iyi olacaktı. 

Ve, daha önceden "Özelden Genele" konusuna gönderdiğim "Tırnakname" başlıklı mesajı bu özel konuya taşıyarak başlıyorum... Gazam mübarek ola... 


Ve yeni bir "Özelden Genele" bölümüyle daha huzurlarınızdayım. 

Daha evvelden Dr. Asuman Akgün ile olan bir yazışmamıza yer vermiştim...
Aylarca aradan sonra ona hitaben yazdığım; ancak henüz yanıt almadığım bir mesajımı aktarmak istiyorum. Gelecek yanıtı merak ediyor ve boyumun ölçüsünü almaktan korktuğumu da itiraf etmek istiyorum. 

Dilerseniz okuyucu olarak kendinizi Dr. Asuman Akgün 'ün yerine koyabilir ve hafifleştirilmiş tepkinizi yansıtabilirsiniz... :)
Ya da siz okumakla yetinebilirsiniz... Durduk yerde kendi başıma ek iş açmayayım şimdi... 
 

Uzun zaman geçmiş aradan, bilmem beni hatırlayacak mısınız sevgili Hocam? :P
Yok yani biz hatırlamasak arayıp sormayacaksınız yani, öyle mi? :P

Kabahatimi örtbas etmek için baskın çıkmaya çalıştığım hemen belli oluyor mu? :)
Ama inanınız ki Hocam, son birkaç aydır aklıma gelip duruyordunuz. Ve her defasında size e-posta gödermeye niyetleniyordum, ancak ... 

Hani davul dengi dengine vururmuş ya Hocam; işte son zamanlarda aklıma bu türlü şeyler geliyordu... Diyordum ki kendi kendime:
Hocam tambur çalıyor... Peki ya sen hangi enstrümanı çalıyorsun? Hep başkalarının ürünlerini tüketip duruyorsun. Ayıp değil mi ya? :P

İşte böyle Hocam...
Şimdi diyeceksiniz ki; değişen ne oldu da mesaj gönderiyorsun?
Ben de diyeceğim ki; artık tırnaklarım daha uzun. O kadar ki, klavyedeki tuşlara basış hızımı azaltıyorlar. :P

Ne oldu ne bitti bilmiyorum, ama birkaç hafta önce gitara eğilim göstermeye başladım. Ve 2 haftadır gitarı tutmayı ve parmaklarımı kullanmayı öğrenmeye çalışıyorum. Ama çok teli varmış Hocam ya! 6 adet telin ne gereği varsa. :P
Hep karışıyor... Sol elim bir tele basıyor, sağ elim başka bir teli titretiyor... Sinir oluyorum. :)

Sahi tamburun kaç teli var Hocam? :)
(Bu arada hem "tanbur" hem de "tambur" ifadeleri var sanki. İyi ama hangisi doğru? TDK'dan kontrol ettim ve "tanbur" diye bir kelimenin sözlükte yer almadığını gördüm. Sayenizde bunu da öğrenmiş oldum. )

Gitarı edindiğim günden beridir, hergün en az 1 saat süreyle ilgileniyorum... Bakalım ne kadar bir zaman sonra kayıt yapabilecek kıvama gelebileceğim.

Bu arada kötü kötü rüyalar görüyorum Hocam. :P

Bugüne kadar farkında olarak yahut olmayarak bir elin tırnaklarını diğer elin tırnaklarına sürterek onlarla oynayan ve bundan garip bir zevk alan bir kimse idim. Öyle ki, en son ne zaman tırnak makası kullandığımı hatırlamıyorum bile. :P

İlk günlerde gitarı tırnaksız çalmaya çalışırken, parmağım bir sonraki tele çarpıp duruyordu. Her ne kadar gitarlar pena ile çalınabiliyorsa da, yolun en başında parmaklarla çalmaya alışmanın daha iyi olabileceği söyleniyor, öğreticilerce.
Hal böyleyken, daha parmaklarını oynatmayı bile beceremeyen ben, parmaklarımı diğer tele değdirmemek için özel bir gayret sarfedip duruyordum... O vakit, tırnağın ne denli önemli bir nimet olduğunu daha iyi anladım.
Tırnaklarımın bir an önce uzamalarını istiyordum, lakin ne çare ki elden gelen bir şey yoktu. Çaresiz sabretmeliydim...
Aradan günler geçiyor, ancak tırnaklarım bir arpa boyu yol almıyorlardı. 

Ve aradan geçen iki haftaya yakın bir süreden sonra, istenen uzunlukta olmasalar bile, oldukları kadarıyla tırnaklarımı kullanarak gitarın tellerini daha rahat titretebildiğimi gördüm.
Gerçi bu rahatlık, tırnakların bir miktar uzaması sebebiyle miydi, yoksa aradan geçen zaman zarfında gitar öğrenimi konusunda kendimin bir arpa boyu yol almış olmasından mıydı, tam bilemiyorum. :)

Bu arada dikkat etmem gereken önemli bir tehlike var Hocam. Yıllardır birbirleriyle oynamaya alışkın olan tırnaklarım, benim dalgınlıklarımı fırsat bilip, bir araya gelerek sürtüşmeye başlıyorlar... Durumun farkına varınca, onları azarlayarak birbirlerinden ayırıyorum. :)

Gece... Gitarda en çok kullandığım sağ elimin işaret parmağının tırnağı öteden beri alışılageldiği seviyeye gerilemişti! Nasıl yani!?
Gözlerime inanmak istemiyordum. Ne ara olmuştu bu? Kendime kızmaktan ve üzülmekten başka yapabileceğim bir şey yoktu...

Ve sabah... Gitarda en çok kullandığım sağ elimin işaret parmağının tırnağının kısalmamış olduğunu gördüm. Nasıl yani?
Serap mı görüyordum? Ne ara olmuştu bu? Ve anladım ki gece rüya görmüşüm... Keyfim yerine gelmişti. İştahla gitarımı elime alıp antrenmanlara başladım. :)

Bu arada tırnakların bir faydasını daha yakından hissetmiş oldum Hocam.
Evvelden, bir yerim kaşındığında defalarca ovardım ki kaşıntı hissi geçsindi. Şimdilerde ise bir-iki hamle ile sükunet tesis ediliyor. :)
Gerçi daha sonradan bir miktar yanma ve acı hissediliyor ama bu kaşıntı kadar rahatsız etmiyor. :P

Son günlerde şunu anladım... Gitarda, telleri titreten sağ elde tırnakların uzun olması gerekirken; perdelere basan sol el parmaklarının uzun tırnaklı olmaması gerekiyormuş.
Sol elimdeki uzun tırnaklar perdelere rahat basmamı engellemenin yanısıra, diğer tellere de çarpıp duruyorlar..
Şimdi diyeceksiniz ki; sol elin tırnaklarını kısalt o halde... Doğru... Lakin bir mesele var. Benim alışageldiğim yöntemde sol elimin tırnaklarını kısaltabilmem için sağ elimin tırnaklarını kullanmam gerek. Ve çatışma sonucunda her iki taraf da ağır kayıplar verebilmektedir. :P
Sanırım en kısa zamanda bir tırnak makası edinsem iyi olacak. :)

* * *

İşte böyle Hocam... Dilediğin zaman, dilediğin şeyi yazabilirsin, diyerek bana bunca serbestlik tanırsanız; ben de, incir çekirdeğini doldurmayacak meseleleri yazar ve sizi pişmanlık eşiğine getiririm. :)

Anlatacaklarımdan fırsat bulup halinizi, keyfinizi soramadım. :P
Dilerim afiyettesinizdir ve keyfiniz yerindedir.

Esenlikler...

------------------

Not: Bende kayıtlı tüm adreslerinize gönderiyorum. Aradan zaman geçti, malum. Bazı adresleri kullanmaktan vazgeçmiş olabilirsiniz. :)
Tamam, incir çekirdeğiyse incir çekirdeği... N'olmuş yani? :P

M. Birgin

 

Bu mesaj, m1gin tarafından, 21.05.2012 13:10:09 itibariyle düzenlenmiştir.
İngilizce kelime ezberleme oyunu: vav.mbirgin.com
Gergin Bekleyişin Bitimi
2012/05/21 13:13
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Ve, merak ve endişe ile beklenen yanıt... 
 

Sevgili Mustafa,

Seni unuttuğumu düşünmene ben mi sebep oldum, anlayamadım.
Yoksa bir zeytinyağı olma durumu mu var, çoğu erkekte olduğu gibi, sende de;)

Seni unutmam mümkün değil ki sevgili Mustafa..
Sıradan olmayan ve benim için değerli olan kişileri asla unutmam...
Yaşları, işleri, cinsiyetleri, mevkileri, yaşam şekilleri ne olursa olsun...

Saçlarından, sakallarından sonra tırnaklarını da uzatmaya karar verdin demek ;)

Ancak evet maalesef böyle bir gerçek var, görüntüsü pek hoş olmasa da..

Sağ elin tırnakları belli bir uzunlukta olurken, sol elin tırnakları uzun olmamalı.
Aksi takdirde tellere doğru basamazsın ve ses iyi çıkmaz...

Ama sadece küçük parmaklarının tırnaklarını uzatan erkeklere göre daha hoş bir görüntüsü var yine de, en azından gitar çaldığı belli oluyor ve belirli bir karizması oluyor insanın;)
Sahi sadece küçük parmaklarının tırnaklarını neden uzatır erkekler?

Gitar çalman ne hoş:))))
Daha önce neden düşünmedin ki..aslında senin tarzına çok yakışır gitar...
Bana sorsaydın; "çalıyorsun" derdim, aksini düşünmezdim bile...
Çalmıyor olman yanlışmış aslında;)

Üstelik bir de fizikçisin.
Müzik ve fizik bir arada düşünsene...muhteşem!

Fizik ve matematik, müzik için önemli, daha da önemlisi senin yaptığın gibi düzenli çalışmak ve sebat etmek...

İlk siparişi veriyorum... Rodrigo'nun gitar konçertosu, Aranjuez, Adagio mümkünse...daha sonra diğer kısımlarını da isteyebilirim haberin olsun;)

Tanburun dört çift teli var.
Udun beş çift, bir tek teli var. Tek olan en üstte ve bam teli:)
Bağlamanın, en altta üç, yukarıya doğru iki ve iki olmak üzere toplam yedi teli var.
Kemanın dört tek teli var. Hepisi topusu o kadar. Bütün melodiler o dört tek telden çıkıyor, inanılır gibi değil, ancak öyle:)

Son aşkım, kısa saplı bağlama ve batı keman. Bu aralar ben de bu enstrümanları çalmaya çalışıyorum:))
Hem Anadolu kültürü, hem de Avrupa:))
Denge önemlidir netekim;)

Evet, doğrusu tanbur (İngilizcede tambur, eski Türkçede de tambur).
Haklısın, TDK 'da "tanbur" bulunamıyor sevgili Mustafa.
Ancak TDK, Evren zamanında 1983'de hiçbir yargı kararı olmadan kapatılmıştı, sonra işlevselliği büyük ölçüde ortadan kaldırıldı ve kendini toparlayamadı tam olarak. Daha önce bilim adamları hazırlıyordu ve çok doğruydu. TDK o dönemden bu yana bir devlet dairesi şeklinde varlığını devam ettiriyor. Ancak çok hatalı kelimeler var. Ciddi ve işinin ehli bilim adamları hazırlamıyor. Aynı dönemde, Evren, Türk Tarih Kurumunu da kapattı maalesef. Bir daha açılmadı.Demem o ki, mevcut TDK'ya çok güvenme;)

Bu arada rüyanda bir şeye üzülüyorsan, çok sevineceğin bir şey olacak demektir.
Ayrıca seni sıkacak ve bunaltacak bir rüya görmüşsen," suyu aç, akarken suya anlat!" dermiş benim iki enderun mezunu dedem.

Aklıma gelmişken, bir de törpüye gereksinimin olacak gibi görünüyor..Cam törpüler çok iyi, bulabilirsen eğer...bulamazsan kağıt törpülerden edin, heryerde satılıyor 10 adeti birlikte hatta tırnak makası da yanında paketli bir şekilde. Çok da ekonomik..
Duyan da seni bu güne kadar tırnağını hiç kesmedin, hiç tırnak makası kullanmadın zannedecek:))))))

Senden ve yazılarından sıkılmam merak etme.
İncir çekirdeğini doldurmadığını düşünsen dahi her zaman yazabilirsin.
Bazen çok yoğun olursam, hemen cevap veremeyebilirm, ancak bilgi veririm mutlaka, en kısa zamanda da yazarım.

Senden bir haber almak çok keyifliydi sevgili Mustafa.
Şimdi siparişime hazırlan bakalım;)

Selam ve Sevgilerimle,
Dr. Asuman Akgün

 

Bu mesaj, m1gin tarafından, 21.05.2012 13:25:50 itibariyle düzenlenmiştir.
İngilizce kelime ezberleme oyunu: vav.mbirgin.com

Günler önce 'tırnakname' yazısını ilk okuduğumda, ellerim hemen klavyeye uzanmıştı.Ancak içimden bir ses dedi ki ' Dur ve sabırlı davran. Mbirgin başına ne işler açtı bekle ve gör.Ne kadar sabırlı davranırsan sonunda yaşayacağın keyif o denli ziyade olur' . Sanırım bu ses 'kötü ben' den geliyordu. Acaba o gece dolunay mı vardı?

O gün bendenizin aklından da bir eser dinleme isteği geçmişti.Ama iyi ki içimdeki kötüyü dinlemişim. Çünkü aklımdan geçen parça daha kolay çalınabilecek gibi duruyor.

Elinizde ney tuttuğunuz bir fotoğrafınızı hatırlıyorum. Yani siz onu öylesine mi tutmuştunuz?

Kulağı gönlüne bağlı biri olarak hiçbir müzik aletini çalmayı öğrenmemeniz oldukca şaşırtıcı.Gitar güzel bir tercih. Ama neden gitar?

Sahi! uzamış tırnaklarınız ağırlık taşıyormuş hissi vermiyor mu?

Dikkatimi çeken şey; müzik ve fizik ilişkisi... Asuman hocamızın 'muhteşem' olarak nitelediği şey, nasıl bir şey?

Rol Yapan Ben
2012/05/25 16:19
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Ey umman, biz "kötü siz"den çok, "şaşkın siz"i merak ediyorduk yahu! :)
(Bu ifadelere yabancı olanlar, ön bilgi edinmek isterlerse Enlem ve Boylam 8 (Nisan 2009) bölümüne ve umman'ın yorumlarına müracaat edebilirler.)

Şu dolunay olayını anladığımdan emin değilim... Daha açıkçası anlamadım. :P

Aklınızdan geçen şey, benim icra edeceğim bir eseri dinlemek mi yoksa? 
İzlediğim video derslerde, düzenli bir çalışma ile bir sene sonrası için o aşamaya gelinebileceği söyleniyor... Takipte kalırsanız neden olmasın? ;)

Ney ile olan fotoğrafımın perde arkası daha önce de sorulmuştu. 
Önceki cevap için: Neyleyim Ben?
Yeni cevap için okumaya devam ediniz... :)

Çok "ben"li bir kimse olduğumu biliyorsunuz... Ara ara "rol yapan ben" sahneye çıksın ki, yeteneği körelmesin yani. :)
Mesela birkaç ay  kadar evvel, gitara olan ilgim ufaktan ufaktan depreşmekteyken, bir ajansta gördüğüm gitarlara biraz yakından bakmaya yeltenmiştim. Meğersem o sırada yönetmen olan bir arkadaş da beni gözlemekteymiş...
Ve "rol yapan ben"den birkaç poz vermemi istemişti. Tabi gitarı nasıl tutmam gerektiğini de göstermek durumunda kalmıştı. 
Çekimi gerçekleştiren Fatih İşçi Bey'e teşekkür ederek, o karelerden iki tanesini ekleyeyim:
 

 

Nasıl yani? Uzamış tırnaklar ağırlık mı yapar ki, ey umman? Benimkiler ince duruyor sanki... Hasan Cihat Örter gibi ben de tırnak sertleştiricisi mi kullanmalı mıyım acaba? Belki o zaman kayda değer bir ağırlıkları olur. :)
Henüz onlara alışamayan ben, artık uzun tırnaklara sahip bulunduğumu bir yerlere temas etmeleri halinde hatırlıyorum. Özellikle klavye ile yazı yazarken, kaşınırken filan... :P

Diğer sorularınıza, Dr. Asuman Akgün'e yazmış olduğum ve aşağıya eklediğim e-mailde kısmen cevap bulabilirsiniz. :)

Ezin beni Hocam, ezin! :P

Yahu daha geçen seneye kadar sadece tambur ile ilgilenmiyor muydunuz siz? Ne ara onca enstrüman elinizden geçti? Doğrusu maşallah...
Ben gitarı elime alınca, en azından görüntü olarak sizin yanınızda durabileceğimi aklımdan geçirmiştim. :P
Yani onca enstrümanı çalan bir kimsenin yerinde olaydım, ben mbirgin'i hatırlamak istemezdim hani. Erdemli insansınız, vesselam... ;)

Ama Hocam! Yazık değil mi bana ya! Şu anda takip ettiğim gitar derslerinde yer alan, sanırım Muazzez Ersoy'un "Artık Sevmeyeceğim" şarkısını dahi çalamazken, siz tutun benden Rodrigo isteyin; olacak iş mi yani? :)

He ya Hocam! Saç ve sakallar üst limite dayandılar... Uzatacak yeni şeyler bulayım diye düşünerek tırnaklarda karar kıldım... Bunun için bir de bahane olsun diyerek gitar çalmaya karar verdim. :)
Var ya, ben ne uydurukçu adamım! Bana biçtiğiniz role hemen de giriyorum. :)

Öyle mi ya? Sadece küçük parmaklarının tırnaklarını uzatan erkekler mi varmış? Neden acaba? :)

Sormayın Hocam, müzik ile bütünleşen ve onsuz yapamayan ben; bugüne kadar nasıl oldu da bir enstrüman çalmadım, doğrusu ben de hayret ediyorum.
Geçmiş senelerde ara ara bu anlamda bazı girişimlerde bulunmayı düşünmüştüm... O zamanlar, daha çok ritim ve vurmalı çalgılara ilgi duyuyordum. Sonradan, o tür enstrümanların solo olarak bir başlarına çok anlam ifade etmediklerini farkettim... Biliyorsunuz, bireyselliği seven bir bireyim ben.. :)
Hal böyleyken, daha bir fonksiyonel olan gitarda karar kılmış bulunuyorum. Kimbilir, belki de bu bir başlangıç olur ve zamanla ben de sizin gibi daha başka enstrümanlar çalmaya girişirim. ;)

Hocam, şu tırnaklarla oynamaktan nasıl kurtulacağım bilemiyorum. Oynaya oynaya sonunda tırnak yerine yel konumlanıyor...  Henüz kullanmadığım için, sağ elin baş ve küçük parmaklarınının tırnaklarını feda ettim ki, diğer parmaklarıma saldırı olmasın. Kala kala 3 parmak kaldı zaten. :)
Onları diğerlerinden saklamak için sarmalamam gerekecek bu gidişle... Bazı alışkanlıklar kötü imiş ya... :)

Fizik ve müzik... Sizin mesajınızı almadan birkaç gün evvel bu iki alanın birbirleriyle ilişkisi gelmişti hatırıma. Gerek görüntü (kelime yazılışı), gerek muhteva olarak da birbirleriyle ilişkililer...
Sonra, Erkan Oğur'u hatırladım... Kendi icadı olan perdesiz gitarı üretirken, fizik okumanın avantajlarını görmüştür muhtemelen.

Enstrümanlar hakkındaki bilgiler için teşekkürler... Aslında yol yakınken kemana mı zıplasam, n'apsam? :P

Videolarda takip ettiğim gitar derslerinde, sıfır numara zımpara kağıdı tavsiye ediliyordu. Kağıt törpüler derken benzer bir malzemeden bahsediyorsunuz sanırım.

Yapmayın Hocam ya! Güvendiğimiz dağlara kar yağdırmayın ama! :)
TDK'ya da güvenemeyeceksek, nereyi referans olarak kabul edebiliriz ki?
Tambur kelimesinin yazımı konusunda ikilemde kaldım Hocam ben. Wikipedia'da da "tanbur" ifadesinin yanlış kullanım olduğu vurgulanıyor. bkz: http://tr.wikipedia.org/wiki/Tambur

Bu arada, birkaç ay evvel bir kısmını "Enlem ve Boylam"da kullandığım; sanırım tamburun da yer aldığı muhteşem bir müziği size de dinletmeyi aklımdan geçirmiştim. Şimdi görüyorum ki, sadece geçirmiş olmakla kalmışım. :P
Durun hele... Yüklemeye çalışayım...
Aşağıdaki bağlantıda yer alan "Alireza Eftekhari - Khorooshe Bahr - Bar Bale Malaeek" adlı eserdir. 

Esenlikle...

M. Birgin

 

İngilizce kelime ezberleme oyunu: vav.mbirgin.com
Olumlu Olunum
2012/05/28 16:39
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Ve, Dr. Asuman Akgün 'den gelen ve yine beni heyecanlandıran yanıtı aktarıyorum.
Değerlendirmemi daha sonra ekleyeceğim. :)

"Ne ezen, ne ezilen, insanca, hakça bir düzen!" :)))

Tanbura 1992 'de başladım.

Uda 2002'de başladım.

Uzun saplı bağlamaya 2008'de başladım.
Ertesi yıl ise kısa saplı bağlama çalmayı öğrendim. Uzun saplı ve kısa saplı bağlama çalmaya devam ettim.

Bu arada tanbur ve ud ile geçtiğim klasik eserleri -saz semaileri, peşrevler gibi- bağlamayla da çalmaya çalıştım, hayli eğlenceliydi:)))

Geçen yıl Türk müziği kemanına başladım. Keman beni biraz zorladı. İtiraf ediyorum. İlk defa yaylı bir enstrüman çalıyordum.
Ancak, başardım sonunda:))) Her gittiğim seyahatte yanıma alıyordum çoğunlukla.
Bu yıl ise Batı müziği kemanına başladım.
Kısa saplı bağlama ile birlikte Batı müziği keman bu yılki aşklarım haline geldiler.
Her ikisinde de olabildiğince iyi olmayı hedefliyorum.
Çok fazla zaman ayıramasam da;)

Arada ud çalıyorum.
Tanburum da çok kıymetlidir.
Benim yüreğimdeki yeri çok başkadır:)))

Gitar da vardı elimin altında. İyisinden almıştım bir tane.
O dönem burada Elektirik-elektronik mühendisliğinde okuyan ve gitar çalan yeğenimi motive etmek için başlamıştım (2008' de uzun saplı bağlamayla birlikte).
Ancak yeğenim gitar hocasını pek sevmedi, haklıydı da. Çünkü gitar hocası, "röpriz"e "röpliz" diyordu ve dil sürçmesi de değildi, tahtaya da o şekilde yazıyordu. O akşamdan sonra yeğenim de ben de o hocaya gitmedik:)))))
Ben gitarı bıraktım, tam olarak öğrenemeden (temel bilgiler, notalar, arpej, birkaç şarkı çalmak dışında)...
Başka hoca da aramadım, zaten yoğun çalışıyordum ve ders çıkışı akşam saatinde gidiyordum.
Bağlamayla devam etmeye karar verdim.
Bağlama, benim gönül sesimi daha çok titretti o aralar...
İlk yıl Kerimoğlu zeybeğini çalmaya başlamıştım. Düşünsene Ege zeybekleri, çok keyifliydi:)

Gitarımı da geçen hafta burada Sinema-TV okuyan diğer yeğenime verdim:)))
Hani diyeceğim o ki gitarla ilgili de az buçuk bilgim vardır.
Takılırsan sor bana;)

Gitarla "artık sevmeyeceğim" gibi olumsuz laflar söyleyen şarkılarla başlama en iyisi...
Sana aşağıda sana daha olumlu alternatifler sunuyorum:)))
Bu kıyağımı unutma;)

Güllerin içinden koşarak gel (MFÖ), Kan ve Gül (İskender Doğan), Yine bir Gülnihal (Hamamizade İsmail Dede Efendi)

Rodrigo'dan vazgeçmem mümkün değil be sevgili Mustafa. Ben senin en kısa zamanda Rodrigo'nun Gitar Konçertosu'nu çok iyi çalacağınıa eminim:)))
Biraz yürek, biraz da bilek işi... Sende ikisi de var;)
Çok fazla sabretmeme gerek kalmayacak seni dinlemek için. Yüreğimdeki ses öyle diyor:)))

Kağıt törpüler 6 ya da 10 tanesi bir arada , bir de tırnak makası ile birlikte aynı paket içinde kozmetik ürün satan mağazalarda oldukça ekonomik bir fiyata satılıyor. Dediğin gibi bir zımparadan yapılmış olabilir, o kadarını bilmiyorum.
Ancak yanında rahatça taşıyabiliyorsun, tırnağın kırılınca ya da aşınınca canın sıkılmıyor, diğer tırnakların o aşınan tırnağını daha da aşındırmaya devam etmiyor. Tam sana göre;)
Eğer utanırsan, bir kız arkadaşından yardım alabilirsin:)

"Tanbur" doğrusu sevgili Mustafa.
Bakma Vikipedi'ye sen.
"Tambur doğrusu" derken, bir referans ya da dayanağı da yok görüldüğü gibi. Neye dayanarak bunu söylüyor belli değil.
Vikipedi'de, aşağıda verilen referanslarda da "tanbur" kelimesi kullanılmış zaten.

Tambour Fransızca'da davul ya da davul gibi anlamına gelen bir sözcük.
İngilizce de de drum karşılığı. Aynı anlamda.
Hatta çamaşır makinalarının çamaşır konan kısımlarına da tambur denir.

Ancak Türk Müziği sazı olanın adı tanbur...
Yine de seni mutlu edecekse sen tambur demeye devam et, ben de tanbur demeye:)))

Bu arada sen gitarı neden tüm parmaklarını kullanarak çalmıyorsun?
Her parmağın çalacağı tel farklıdır.
Ayrıca baş parmağının tırnağı yoksa, en üst teli hangi parmağınla çalıyorsun? Sadece merak;)

Gönderdiğin linkteki müzik çok hoş...Çok emin değilim ancak sanırım tar ve santur var, tanbura benziyor tar.

Alireza Eftekhari'nin Khorooshe Bahr albümünde başka güzel müzikleri de vardır "Bar Bale Malaeek" dışında, değil mi? Hatta başka albümleri de vardır...
Bekliyorum;)

Gönderdiğin müziklere bayılıyorum.
Çok teşekkür ederim sevgili Mustafa...
Sayende Pers müziğinin çok değerli sanatçılarıyla tanıştım...

Selam ve sevgilerimle,
Dr. Asuman Akgün

 

İngilizce kelime ezberleme oyunu: vav.mbirgin.com
Kambur
2012/05/31 15:41
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Sıra bende kalmıştı en son... :)

Değil mi ki siz 20 yıldır tambur ile ilgileniyorsunuz; değil ona "tanbur" demek, "kanbur" bile deseniz kabul eder ve izinizi sürerim Hocam. :)
Sahi ya, o kelimenin doğrusu "kanbur" mu yoksa "kambur" mu olmalı? O da mı karıştırılıyor ne? :)

Tanbur, ud, bağlama, keman ve gitar... Hey maşallah! :)
Ben, sizin onca enstrümanla bunca hasbihal halde olduğunuzu tahmin etmemiştim yahu! Boş zamanlarınızda ara ara ilgilenmekten keyif aldığınız bir hobi sanıyordum, tanbur ile muhabbetinizi.
O zaman siz gayet iyi olmalısınız... Hiç kayıtlarınız yok mu gerçekten? Bakın şimdi bir kat daha merak ettim. :)
Yani ne bileyim, bunca enstrümanı çalabilen bir kimse, bir albüm çıkaracak olsa, başka bir sazendeye ihtiyaç duymadan her şeyi bir başına halledebilir. :)

Olumsuz şarkılarla ilgilenmememi öğütlediğiniz cümleyi okuduğumda heyecanlandığımı itiraf etmeliyim. Hocam işte bu yahu! :)
Alternatif şarkılar için teşekkür ederim... Hele bir süre daha "dayı" demeye devam edeyim... Köprüyü geçtikten sonra, kendi yol haritamı belirlemeye başlamayı düşünüyorum.
Bu arada gitar yolculuğumda, aşılacak engeller listesine sizin Rodrigo'yu da ekledim. Göreceğiz bakalım, el mi yaman, bey mi yaman! :)
Dilerim büyük konuşmuyorumdur. :P

Tırnak konusunda kız arkadaşlardan nasıl yardım alınabileceği meselesini doğrusu tam anlamadım. :)
Anladığım kadarıyla sözünü ettiğiniz ürünleri yanımda taşımaktan utanmam halinde, kız arkadaşlardan destek talep edebileceğimi belirtmişsiniz. İyi ama, bu durumda o kız arkadaşı yanımda taşımam gerekmeyecek mi ki!? :)
Yok yok, ben utanmam... Hem sonra, kozmetik ürünleri taşımanın nesi ayıpmış ya! :P
Daha zorlu bir durumu görünce, zor sandığım şey nasıl da basitleşti gözümde. :)

Gitar öğrenimi konusunda, daha ilk ayım dolmuş değil Hocam. Dolayısıyla, şu an için sağ elin sadece işaret ve orta parmaklarını kullanmayı öğrendim. Sanırım önümüzdeki zamanlarda beni zorlu günler bekliyormuş, öyle mi? :P

Gitarda takıldığım yerleri size sorabilecek olmam ne güzel. :)
Hocam, şimdilerde sol elde yeni yeni akorlara basmayı öğreniyorum. Ama aynı anda birkaç tele basmaktan mıdır nedir, kontrolü tam sağlayamıyorum ve parmaklar diğer tellere pek yakın oluyorlar. Yakında olan ve basılmayan tel titrediğinde parmağa temas edebiliyor ve istenmeyen bir ses çıkıyor. Dilerim bu engeli aşmam fazla zamanımı almaz.

Gönderdiğim "Bar Bale Malaeek" adlı eseri beğendiğinize sevindim.
Gönderdiğim enstrümantal çalışmanın aksine Alireza Eftekhari'nin eserlerinde genellikle vokal bulunuyor. Onları da aynı oranda sever misiniz bilmem ama aşağıdaki sayfada yer alan 2 ve 15 numaralı parçaları dinleyebilirsiniz. Ben de, bende bulunan diğer albümlerini dinleyeyim de size bir şeyler ayarlamaya çalışayım. :)

Sayfayı açmışken, 49 numaralı "Mohammad Reza Shajarian - Jame Tohi - Jam Tohi (Poorkon Piyaleh Ra)" adlı eseri de dinleyebilirsiniz...

Selam ve saygılarımla... :)

M. Birgin

 

İngilizce kelime ezberleme oyunu: vav.mbirgin.com
Miat
2012/06/02 3:40
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Ve sıra Dr. Asuman Akgün'de... Bu sefer, tembihler ağırlıkta... 
Ona kalsa "tenbih" diye yazardı bence... :)
Neyse... Ve söz Hocam'da...

Ha ha ha...demek "kanbur" dahi desem olur diyeceksin ha...

Ben "kanbur" diye biliyorum doğrusunu tıpkı "anbar" kelmesinde olduğu gibi.
Ancak haklısın, bu kelimeler de genellikle her iki halde de kullanılan kelimeler.
Demem o ki sen kendini nasıl mutlu hissediyorsan o şekilde kullan.
Ben tercihimi "n"den yana kullanıyorum;)

Öyle hatalı kullanılan sözcükler ve sözcük grupları var ki, bunlar o sözcüklerin yanında çok masum kalıyor.
Çoğu dizide "kavaltı" deniyor örneğin. "Birinci a"yı da kısa okuyorlar üstelik...Üflemeli enstrümanlardan "kaval" gibi okuyorlar yani:)))
Gençler kendi aralarında da "kavaltı yaptım" diye konuşuyorlar. Hatta bir ara, 'herkes bu şekilde kullanıyor, acaba benim bildiğim ve kullandığım "kahvaltı"sözcüğü mü mı yanlış?' deyip araştırmıştım:))

"Hayret bir şey!" sözü ne çok kullanılıyor değil mi?
Halbuki tamamıyla yanlış bir kullanım.
Ya "hayret edilecek bir şey!" ya da sadece "hayret!" denmeli aslında.

Çamlıca Kız Lisesinde okurken, Edebiyat öğretmenimiz "yalnız" ve "yanlış" sözcüklerinin doğru kullanımlarını anlatmıştı; "sıklıkla yanlış kullanıyorlar bu iki kelimeyi" diye:)
Kulakları çınlasın, Allah uzun ömür versin. Bizi her anlamda çok iyi yetiştirdiler.
Zaten ben de "hocalarımın bende emeği var, benim de gençlerde emeğim olmalı, fazla malım mülküm olmadığına göre, ben de bilgimin zekatını vermeliyim" deyip akademisyenliğe ve eğitmenliğe geçiş yaptım biliyorsun... Belki birilerinin gelişmesinde de benim katkım oluyordur, kimbilir;)
Ne iş yaptığımı sorduklarında "öğretmenim" diyorum mütevazi bir şekilde:))))

Hey sen! Niye dalga geçiyorsun bakayım benim enstrümanlarımla;)
Gerçekten kayıt falan yok, kaydetmek gibi bir niyetim de yok...olsa gönderirimdim sana emin ol..

Ben hobilerimle boş zamanlarımda vakit doldurmak için uğraşmam, hobilerimle uğraşabilmek için özel olarak vakit ayırırım. Aynı anda yapmak istediğim birkaç şeyden bana en keyif verecek ve yarar sağlayacak olanları seçebilmek adına:))
Bazen çok sevdiğim bir hobiyle ilgilenebilmek için başka çok sevdiğim bir şeyden fedakarlık etmem de gerekebilir:))
O nedenle ne zaman ne yapmam gerektiğine çok iyi karar vermeye çalışırım.
Ne kendime ne de sevdiklerime haksızlık yapmamak adına...
Eğer bana sıkıntı vermeye başlarsa -ulaşım, ortam, o işe ayırdığım zamanda başka yapmam gereken işleri yapamama, sevdiklerime yeterince zaman ayıramama vs- vazgeçerim, diğer zevk aldığım işlere ağırlık veririm.
Ancak elimden geldiğince sebat eder, olabildiğince tolere eder, olmuyorsa da vazgeçerim.
"Vardır bunda da bir hayır!" der ve yoluma devam ederim;)
Sonra da keyfini çıkartırım:))))

Gelelim senin gitar macerana;)
Gitarın klavyedeki tüm notaların yerlerini iyice öğrendin mi?
Akor basmak, daha sonraki aşama...
Eğer notaların yerleri yeterince oturmamışsa, akor basarken zorlanabilir ve sıkılabilirsin."Neden başaramıyorum?" duygusuna kapılabilirsin, bir an önce yapmak istediğin ve yapabileceğinden emin olduğun için...
Ancak, bizim oraların çok güzel sözlerinden birini sana hatırlatayım: "küpe girmeden turşu olunmaz!" yani miad meselesi.
Olgunlaşma süresine gereksinim vardır bu tür işlerde.
Eee biraz da sabır şart tabii:)))
Önce emekleyecek, sonra ayakta durmaya çalışacak, sonra küçük adımlar atacak, sonra yürüyecek, sonra da koşacaksın.
Sen daha emekleme safhasında, ayağa kalkıp yürümek istiyorsun. Hatta utanmasan koşmak bile isteyebilirsin diye düşünüyorum, yanılıyor muyum:)))
Heyecanını ve kendine olan güvenini anlıyorum da miad, yani olgunlaşma süresi gerçekten çok önemli.
Aksi takdirde, başarılı olmana karşın, kendine koyduğun hedef çok yüksekte kalacağı için, başarmamış gibi görürsün kendini, mutlu olamazsın ve daha da önemlisi başarının keyfini çıkartamazsın.
Bunu kendine yapma sakın;)

Tamam yukarıda bir hedef koy kendine, ancak hedef daima ulaşabileceğin kadar yüksekte olmalı, ancak biraz sıçrayarak, yani efor sarfederek elde edebileceğin bir yükseklikte olmalı.
Ayrıca ulaşmak istediğin asıl hedefe ulaşana kadar daha kolay ulaşabileceğin ara hedefler koymalısın ve her ara hedefe ulaştığında kendini ödüllendirmelisin.

Hani bana güzel şarkılar göndererek beni ödüllendiriyorsun ya, şimdi sıra kendinde; kendini de ödüllendirmen gerekiyor ara hedeflerine ulaştıkça;)

Önerdiğin şarkılar ve şarkıcılar için teşekkür ederim:)
Diğer seçenekleri de bekliyorum, tembellik yok;)

Hadi yarın önemli bir sunumum var, erken kalkmam gerekiyor.
İyi geceleeeeer;)

Dr. Asuman Akgün

 

İngilizce kelime ezberleme oyunu: vav.mbirgin.com
Günah Keçisi
2012/06/06 2:59
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Dr. Asuman Akgün'ün son mesajının sonlarını okurken; durduk yerde vaktini aldığım ve onu zahmete soktuğum hissine kapıldım azıcık... :P
Tamam, haklısınız "azıcık"tan çok daha fazla olmalı... 
Ama tüm suç benim mi yani? Kendisi onca bilgi ve deneyime sahip olmasaydı da bunca çekici bir kimse olmasaydı. 
Neyse... Geçelim benim hedefe yönelik yanıtıma... :)

Dilerim sunumunuz umduğunuzdan iyi geçmiş olsun... Değilse, günah keçisi konumundayım, malum. :P

Sonra sizi lafa tutmuş ve işlerinizden alıkoymuş oluyorum... Daha kısa ve hedefe yönelik yazayım bari. :)

Hocam koşmayı bırakın; sürünemez hale geldim ya. Sol elimin parmak uçları kabuk değiştiriyor. Deri sıyrıldı yahu! Artık tellere basmak bile istemiyorum, zira acı var acı! :P

Küçüklüğümde köyde iken annemin, sert malzemeleri dikerken, iğneyi itmek için metalden yapılmış bir malzemeyi parmak ucuna taktığını hatırladım.
Acaba o malzemenin yumuşak plastikten yapılanları da var mıdır ki? Aslında adını bilsem, araştırmam daha kolay olabilirdi. Arapça'da "kıştben" deniliyordu sanırım.
Gitar çalarken pekala kullanabilirdim... En azından parmak uçlarım iyice alışana kadar... :)

Zaten parmak uçlarımda sert bir tabaka oluşması için garip garip şeyler yapıyorum... Namazlarda, secdeden kalkarken parmak uçlarımdan destek almaya çalışıyorum. :)
Yahut parmaklarımı tırmalama pozisyona getiriyor ve duvara bastırıyorum. :P

Önceki günlerde de, perdelere daha kolay yayılabilmeleri adına, parmaklarımın arasında plastik şişe sıkıştırıp bir süre öylece tutmuştum. Çin işkencesi yahu! :)
Gitar çalacağım diye ne hallere geldim, görüyor musunuz? :)

Hocam ya, sahi size göderdiğim bir ara mesaj vardı. Oradaki isteğime olumlu yahut olumsuz bir yanıt vermediniz. Gözünüzden mi kaçtı acaba?
Demiştim ki; sizce de sakıncası yoksa bu son yazışmalarımızı siteye ekleyebilir miyim? :P

Enstrümanlarınızla dalga geçmek mi? Ne haddime! :)
Ama kayıtlarınız olsa güzel olurmuş yani... En azından onca maharetinizi sadece kendinize tahsis etmemiş ve bencillik etmemiş olursunuz. :P

Üşengeçliğe ve tembelliğe geçit bırakmıyorsunuz bakıyorum, ey Hocam. Buyurun, Alireza Eftekhari 'nin "Kooroshe Bahr" adlı albümünün tamamı... Dinleyip kısa değerlendirme yapabilirsiniz. ;)

Esenlikler...

M. Birgin

 

İngilizce kelime ezberleme oyunu: vav.mbirgin.com
Sol El Parmak Egzersizleri
2012/06/11 3:45
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Değerli Hocam ile muhabbetimize devam diyoruz... :)
Ve, Dr. Asuman Akgün'ün yanıtı bizlerle... :)

Sevgili Mustafa, maalesef sunum yapmadım.
Diğer iki sunum benden sonra olacaktı, önden onlar anlattılar, en sona benim sunumum kaldı, "çok geç oldu çıkalım" dediler. Üstelik bu yılın dersleri de bitti. Anlatılmadan kaldı.
Çok fazla literatür taramış ve emek vermiştim. Daha faydalı bir sunum olsun diye uğraşmıştım yani...
Benim hazırladığım ve anlatacak olduğum sunum, geçen haftaki sunumumun devamıydı ve sadece 15 dakika sürecek, ancak bir sürü araştırmanın sonucunu içeren, özet bir sunum olacaktı.
Geçen hafta üç ayrı konuyu birbirinin devamı olacak şekilde anlatmıştım (beyin ve yapısı, işleyişi, nörokimyasal yapısı ve ilaçların etki mekanizmaları; depresyon ve mekanizması; depresyonda kullanılan bitkisel bir ilaçla ilgili halk arasında kullanılışı ile standart preparatları arasındaki farklar, içerdiği kimyasal bileşenler ile ilgili bir sunumdu).

Dün ise bir önceki sunumun devamı olacaktı. Bu nedenle önce ben anlatacaktım ve depresyonda kullanılan bu bitkisel ilacın, etki mekanizmasını, diğer ilaçlardan farkını, üstünlüklerini, diğer kullanım alanlarını, dozlarını, etkileştiği diğer ilaçları, dikkat edilmesi gereken önemli tıbbi durumları anlatacak ve son dönem yayınların özeti olacak şekilde araştırma özetlerinden bahsedecektim.
Toplam 15 dakikalık, kalitesi çok yüksek bir sunum olacaktı.
"Emeğe saygısızlık" diye düşündüm önce, ancak sonra canımı sıkmadım.
Ben daha fazal bilgi edindim, bu benim kazancım oldu. Benim anlatacağım ve onlara yararlı olacak güzel bir sunumdan mahrum kaldılar, bu da onların kaybı oldu. Olayı bu şekilde özetledim. :)))
Vardır bunda da bir hayır dedim anlayacağın;)

Ben yaşamım boyunca bir sürü ders çıkartırım kendime. Bunlardan bir tanesi de; "insan ne yaparsa yapsın, iyi de yapsa kötü de yapsa, daima kendine yapar".
Kötülüğün de iyiliğin de o kişiye her zaman döndüğüne defalarca şahit oldum.
O nedenle ben her zamanki iyi niyetimle ve iyi düşüncelerimle davranmaya devam ediyorum. Hiç kimseden bir şey beklemeden, ancak yapabileceğim katkıları da hiç kimseden ve özellikle ihtiyacı olanlardan esirgemeden...

Günah keçisi değilsin merak etme..

Bu arada keçi olmak, koyun olmaktan her zaman çok daha iyidir diye düşünüyorum:)
Düşünsene, koyun, önüne ne konursa onu yiyor, nereye güdersen oraya gidiyor.
Kendi fikri yok, başkası onu güdüyor, hep bir sahip peşinden gidiyor. Önden uçuruma atlayan bir koyunun peşinden yüzlercesi gidip, ölebiliyorlar.

Keçi ise özgürlüğü seviyor.
Bağımsız..
Dağlarda dolaşıyor, el değmedik yerlerdeki ağaçların aşağıdaki yapraklarını, yerlerdeki güzelim kokulu otları yiyor.
Başkasının dediğini değil, kendi bağımsız iradesiyle, dilediğini yapıyor. Dilediği yerlerde dolaşıyor. Dilediği gibi yiyip içiyor...
Ben keçileri severim.
Ankara'nın beyaz, bukleli ve uzun tüyleri olan tiftik keçilerini de; Antalya'nın, açık kahverenegi ve beyaz renkli, kısa tüylü, uzun boylu, uzun boynuzlu, o güzelim yaban keçilerini de severim:)))

Gelelim esas meseleye;)
Gitarla bu kadar haşır neşir olman güzel, hoşuma gitti doğrusu.
Ancak kendine bunca eziyeti neden ediyorsun onu bir türlü anlayamıyorum.
Parmak uçların nasırlaşır, onu anlarım.. Hatta tren yolu gibi çift iz kalır, onu da anlarım.. Ancak derisi nasıl soyulur, işte onu anlayamıyorum. Daha doğrusu derisini soyana değin mi uğraşıyorsun? :)))
Duyan de seni mazohist falan sanacak Sevgili Mustafa;)

Bu arada anneciğinin kullandığı metal malzemenin adı yüksük:)))
Her şeyin naylon marka olduğu bu günlerde eminim ki plastiği de vardır.
Bulabileceğin yerler; pul, payet, düğme, nakış malzemesi, kanaviçe malzemesi, kurdele vs. satan dükkanlar... Oralarda  pul ve payetleri dahi yüksükle ölçerek satarlar.
Pasaj içlerinde filan bulunurlar bu küçük, mütevazi ve sevimli dükkanlar.
Aşağıya resmini koyuyorum. Bu kıyağımı da unutma:)))
İngilizce adı thimble;)

yüksük, thimble

 Parmak uçlarındaki deriyi sertleştirmek için yaptığın işler beni çok güldürdü.
Namaz kılarken gözümün önüne geldin bir an, sonra duvarları tırmalaman:))))))
Tırnaklarının niye kırıldığı anlaşıldı;)

Bu arada perdelere daha rahat basabilmen için küçük bir egzersiz öneriyorum.
Uda ilk başladığım zaman ud hocam önermişti.
Çok yararını gördüm.
Sol el, yere paralel ve parmaklar kapalı tutulur, daha sonra 1 (işaret parmağı) ve 2 (orta parmak) numaralı parmak bir arada tutulurken, 3 (yüzük parmağı) ve 4 (küçük parmak) numaralı parmaklar da bir arada tutulur ve araları olabildiğince V şeklinde, her iki yana doğru açılır.
Daha sonra bu hareket diğer parmaklarla da üçlü ve tekli olacak şekilde denenir ve 15 dakika kadar yapılır.
"1 - 2,3,4" ; "1,2 - 3,4" ; "1,2,3 - 4" şeklinde sırayla arka arkaya yapılır. Arabada giderken de yapılabilir, çay içerken de..
Her yerde, etrafındakilerin "bu adam n'apıyor böyle?" bakışlarına takılmadan yapabileceğin, faydalı bir egzersizdir.

Bir diğer egzersiz; sol elin avucunda yerden zıplayan topu tutarmış gibi, avuç içinde top varmış gibi düşünüp, parmaklarını bu şekilde pozisyonlandırıp, bir zemin üzerinde -masa vs olabilir- aynı hareketleri, parmak uçların yere temas ederken yapmak, Bunun bir yararı da her bir parmağını tek tek yürür gibi de hareket edebilmene olanak sağlaması, örümcek yürüyüşü gibi.
Özellikle sol el için çok faydalı olacağını düşünüyorum:)

Alireza Eftekhari'nin "Khorooshe Bahr" albümünün tamamını zahmet edip ekleyerek ve bana indirebileceğim şekilde kolaylaştırarak gönderdiğin için ayrıca teşekkür ederim.
Hepsi de güzel, ancak en çok "Bar Bale Malaeek" i sevdim. Birkaç defa üst üste dinledim...

Teşekkür ederim.
Sevgiler ve iyi geceler...

Not: Arzu ediyorsan yazışmalarımızı kullanabilirsin. Alıntı yapabilirsin. Düşlediğin düzeltmeleri yapabilrsin. Sorma nezaketini gösterdiğin için teşekkür ederim.
Ancak bu yazışmaların, senin naif ve duyarlı okuyucu kitlen açısından bilgilendirici, eğlendirici açıdan bir fayda sağlayacağına inanıyor musun gerçekten:))))

Dr. Asuman Akgün

 

İngilizce kelime ezberleme oyunu: vav.mbirgin.com
Kanıt
2012/06/11 12:35
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

İyi de benim anlayamadığım bir şey var ! (kanberlik yapmanın vakti geldi, kamber mi demeliydim yoksa?) :)

Böylesine güzel yazışmaları keyifle okuyorken biz, bu yanıtları siteye koyma hakkını, değerli Asuman hocamız son mesajında veriyor m1gin'e, hâl böyleyken nasıl oluyor da biz taa en başından beri sıkı takipçisi olduk bu yazıların? :)
Yani ki sormanın bir nezaket olmadığını görmüş bulunuyoruz :))
Ve yine yani ki eğlendirdiği kadar bilgilendirdiği de kanıtlanmış oluyor bu muhabbetin :)
 
Ya aslında sesim soluğum çıkmasa da buralarda olduğumu ve  sahne ardında olan biteni büyük bir keyif alarak izlediğimi belirtmek istemiştim ben sadece 

Doğrusu ben çok heyecanladım şu bölümü okuyunca,

Geçen hafta üç ayrı konuyu birbirinin devamı olacak şekilde anlatmıştım (beyin ve yapısı, işleyişi, nörokimyasal yapısı ve ilaçların etki mekanizmaları; depresyon ve mekanizması; depresyonda kullanılan bitkisel bir ilaçla ilgili halk arasında kullanılışı ile standart preparatları arasındaki farklar, içerdiği kimyasal bileşenler ile ilgili bir sunumdu).

Sanırım yakınınızda olsam sorularımla bıktırırdım sizi Sayın Akgün :)

İlgili olduğunuz alan benimde yıllardır içinde bulunmak istediğim bir alan. Belki bu yazışmalara da bu gözle bakabilirsiniz, emin olun bilgilendirici, hele ki görünenin ardındakilerle uğraşmayı seven ben için bulunmaz nimet :))

Not: Asuman Akgün buraya yazılanları okuyor mu bilmiyorum, yazdık ama :)
 

Dr. Asuman Akgün hocamız, okuyucu kitlesini 'naif ve duyarlı' olarak nitelediğine göre az ya da çok takip ediyor Ve ya mbirgin tarafından bilgilendiriliyor olabilir.

Yazışmalar eğlendirici ve öğretiici. Derin dalışlar, yüksek atlamalar, keskin virajlardan uzak, tatlı bir seyir hali gibi.Hoş bir muhabbet havası var. O derece ki, akışı bozmamak için müdahil olmaya kıyamamış ve günler öncesinde cevaplanması gereken soruları yanıtsız bırakmıştım.

Bu arada hocamızın önerdiği parmak ayırma egzersizlerini yıllardır yapar dururdum. Böyle bir işe yarayacağını 40 yıl düşünsem çözemezdim. En zor kısmı 1,2,3 ve 4. parmak bitişik iken 2 ile 3'ün arasını ayırmaya çalışma.

'Keçi olmak' ile 'koyun olmak' arasındaki farkı ne de güzel açıklamış.Hiç böyle düşünmemiştim.

Hocamızın sunum konusu çok ilgi çekici duruyor. 15 dk da özetleyebilme bir beceri işi iken sunumun gerçekleşmemesi bir haksızlık gibi duruyor. Kendisininde dediği gibi 'vardır bunda da bir hayır' .

Hocamızın çaldığı müzik aletlerine bakınca 'tek başına bir orkestra gibi' demek yerinde olacaktır.

Ve dikkatimi çeken bir/ iki sözü;

'Ben yaşamım boyunca bir sürü ders çıkartırım kendime. Bunlardan bir tanesi de; "insan ne yaparsa yapsın, iyi de yapsa kötü de yapsa, daima kendine yapar".

'Ben hobilerimle boş zamanlarımda vakit doldurmak için uğraşmam, hobilerimle uğraşabilmek için özel olarak vakit ayırırım'

"Hocalarımın bende emeği var, benim de gençlerde emeğim olmalı, fazla malım mülküm olmadığına göre, ben de bilgimin zekatını vermeliyim'.

Sevgili mbirgin,

 

Siz bu işi gerçekten dert edinmiş görünüyorsunuz.

Parmak uçlarınızda nasır mı oluşturmaya çalışıyorsunuz? Ayaklarda oluşan nasırın, ayağı sıkıştıran ayakkabıya kaşı derinin bir tür tepkisi olduğunu biliyoruz. Ancak parmak ucunda nasıl olabilir ki?

Tırnakların kırılmaması için kolay ve doğal bir yöntem işitmiştim. Şöyle ki; ılık ve tuzlu suda parmaklar/ tırnaklar bir süre bekletildikten sonra kurulanıp zeytinyağı ile ovalanırsa güçlenirler (miş).

Yaraların/tahrişlerin iyileşmesi için; birazcık tehlikeli olsada yan etkisiz/ doğal bir yöntemi de paylaşayım. Bir Belgeselde, dağ ayısının yavrusunun bedenindeki yarayı yalayarak iyileştirdiğini izlemiştim. Eğer yakınlarda bir hayvanat bahçesi ve bünyesinde dağ ayısı var ise... neden denemeyesiniz ki?

Elinizde gitar ve başınızda şapka ile PEPE'ye benzediğinizi daha önce söyleyen olmuşmuydu? Yalnız bilesiniz ki Pepe gitar konusunda çok maharetli. Hem çalıyor hem söylüyor.Üstelik bir de bu halde havaya zıplayıp ters takla atıyor. Bir yıl sonrasında sizde de böylesi bir performans görebilecekmiyiz?

Son olarak başarılar diliyorum. Zaten ardınızda Dr. Asuman Akgün gibi bir destekçiniz olduğu sürece sırtınız yere gelmez, siz bu işi başarırsınız inşaallah.Meraklı okuyucu ve bekleyici kitlesi olarak bizler, bundan sonra ne söylesek 'beyaz gürültü' olacaktır.

Hayırlı geceler...

Bombardıman!
2012/06/14 7:56
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 8,5 (1 oy)

Gözümüz yollarda kalmıştı, hoş geldiniz Kanber Efendi. :)
Evet, tanbur-tambur meselesiyle ilgilenirken, kanber-kamber ifadelerini ve dahi sizi hatırlamıştım. :)

İzin mevzuu... Bu mesele ne zaman dillendirilecek diye merak ediyordum aslını isterseniz... Ama sizden çok, bunu umman'dan umuyordum.. :)

Ancak ey abheri, sizin takındığınız tavır, bir bilgilendirme ve çelişkiyi ortaya çıkarmaktan öte, saldırı da içermektedir.
Şu ifadelere bakınız ey ahali:

... bu yanıtları siteye koyma hakkını, değerli Asuman hocamız son mesajında veriyor m1gin'e, hâl böyleyken nasıl oluyor da biz taa en başından beri sıkı takipçisi olduk bu yazıların? :)
Yani ki sormanın bir nezaket olmadığını görmüş bulunuyoruz :))

 Bunun yanınıza kar kalmayacağı aklınıza gelmedi mi ey? Hani öteden beri süren düşmanlığımızdan, bu kadar olsun beni tanımışsınızdır artık, zannediyordum. :)

Her şeyden evvel, yazışmaların orijinal tarihleri verilmediği için temkinli hareket etmeniz gerekmez miydi?. 

İşin aslı şudur ki; Dr. Asuman Akgün ile gerçekleştirdiğimiz yazışmaları sıcağı sıcağına buraya eklememekte ve ılımalarını beklemekteyim. :)
Sadece kendimin ilk mesajını izinsizce siteye göndermiş, sonrakiler için onay beklemiştim.

Buradan çıkan bir sonuç şudur ki, Dr. Asuman Akgün'ün yayınlama ruhsatı veren mesajı, 21.05.20012 tarihinde yahut öncesinde bana ulaşmış olmalıdır... Durun kontrol edeyim, farkında olmadan bir açık vermeyeyim şimdi. :P

Ve, söz konusu ruhsatı veren email 16 Mayıs 2012'de bana gelmiş. Yaşasın! Haklıymışım! 

Recep Tayyip Erdoğan'ın; Kemal Kılıçdaroğlu'na hitaben bir ifadesi vardı. Yeri geldi madem sizin için kullanayım:
- Ah Kanber ah! Gene çaktın! 

Sert mi çıktım ne? Uzunca bir süredir ortalığı sükunet kaplamıştı... Savaşı mı özlemişim ne? :P
 

Ey nihavend, Dr Asuman Akgün henüz bu konunun adresini bilmiyor. Bilse takip eder mi onu da bilmiyorum. :)
Aslında biz kendisiyle www.mbirgin.com aracılığıyla tanışmıştık, birkaç sene evvel...


Ve ey umman...  Hazır parmaklarınız alışmış ve ayrılabiliyorlar madem, neden siz de bir enstrüman çalmaya başlamıyorsunuz? :)

Evet ya, parmak ayırma egzersizinde, 1,2 - 3,4 şeklinde parmakları ortadan ayırma daha bir zor oluyor. Ama en zoru, listelenmemiş olan 1 - 2,3 - 4 şeklinde, orta parmakları bitişik tutmak ve yandakileri ayırabilmektir. :)

Önerileriniz için teşekkürler... Aslında çok daha tehlikeli şeyler önermediğiniz için bir teşekkürü daha hak ediyorsunuz. Ne bileyim, parmakları bir dağ ayısı yavrusuna yalatmak yerine, bir yılana yalatmamı da önerebilirdiniz pekala... Hayali bile korkunç ya! 
Kaldı ki ayı yavrusu bile olsa, beni görünce ona bir haller olur gibi geliyor bana... Zira dar beyinli kimselerin, benimle karşılaşmaları halinde kontrolden çıktıklarına şahit olmuşluğum vardır. Neyse...

Bakarsınız ayıcık, parmaklarımı yalamak yerine tutar da elimi öperse, ona para vermek zorunda kalırım sonra. :)
Nasıl? El öpmese bile seans sonunda zaten hizmetine mukabil ona bir ücret vermeliyim, öyle mi? Hmm..
Şeytan diyor; otur kendin yala ve parayı kendin al! 

Diğerlerinden farklı olarak, şu parmakları ılık ve tuzlu suda bekletme ve sonrasında zentinyağı ile ovma uygulaması masum duruyor... Gelin görün ki evde zentinyağı yok; mısır özü yağı olur mu ki? Ters etki yapmasın da... :P

PEPE mi? O kim? :)
Durun google'dan bakayım...
Hmm... Çizgi film kahramanı imiş sanırım...
Şayet onun performansını yakalayabilecek olursam, ben de ona katılmayı düşünebilir ve bir takım bile olabiliriz belki. :)
Ama olmazsa da sağlık olsun, değil mi ama? :)

Sağolsun Dr. Asuman Akgün'ün mesajları gitarla ilgilenme noktasında iştah ve motivasyonumu arttırıyor, evet...
Acaba sıradaki benim gönderdiğim emaili eklesem mi ki? Ya da sonraya bırakayım, bu mesaj yeterince uzun oldu zaten...
Hem sonra, abheri her an bombardımana başlayabilir... O nedenle hazır fırsat varken, ben de kendi mühimmatımı gözden geçirivereyim. 

Birazdan google'a "beyaz gürültü"nün ne olduğunu da sorayım bakalım... :P

İngilizce kelime ezberleme oyunu: vav.mbirgin.com
Korku
2012/06/15 18:39
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 6,5 (1 oy)

Neden her sözümde bir saldırı unsuru arıyorsunuz ki ey m1gin?

Bu yazışmaları kim okusa benimle aynı kanıya varırdı, zira belli vasılalarla sizin yazdığınız mailler ve ardından cevaplar geliyor siteye, böyle olunca da ocaktan indirilip sofraya konuluyor olarak algılamam hiç de yersiz değil :)

Hem ne kadar şiddet yanlısı birisiniz ya hu! Öyle ki ortamın daha da alevlenmesi adına siyasi atışmalardan ç/alıntı yaparak bana sataşıyorsunuz :) 

Yine hem ben sadece değerli Asuman Akgün'ün vesilesiyle ahalinin sizi yanlışlıkla nezaketli biri olarak tanımalarından korktum :))

(iç ses: Fazla mı ileri gittim ki? ikinci iç ses: Yok ya görmüyor musun senin izin konusundaki tutarsızlığı masumane dile getirmeni farklı yorumlayıp resmen öküzün altında buzağı arıyor )

Bu arada hani öteden beri olan düşmanlığımızdan siz de benim 'alt edilemeyecek' olduğumu biliyor olmanız lazım ey :)

Dünya barış naraları ata dursun yaşasın meydan muharebesi ! :))

Üzüm üzüme baka baka karardı mı ne? 

Bakın görüyor musunuz? Size laf yetiştirmekten hoşbulduğumu söylemeyi unuttum :)

Bu mesaj, abheri tarafından, 15.06.2012 18:45:24 itibariyle düzenlenmiştir.
Yine hem ben sadece değerli Asuman Akgün'ün vesilesiyle ahalinin sizi yanlışlıkla nezaketli biri olarak tanımalarından korktum :))

Ey abheri, bu nasıl bir toparlamadır öyle ya? Doğrusu ilk iç sesinize katılmamak elde değil. :)
Bu iddianıza cevap vermekten vazgeçtim... Zira birkaç bölüm sonra, ben de kendi hakkımda benzer şeyler söylüyor olacağım... :P
Ancak Hocam beni yalanlayacak ve dahi uslu olmam için nasihatlerde bulunacak... 

Sizinle ne zaman barışabildik ki zaten? :)

Ve, Dr. Asuman Akgün ile yazışmalarımızda sıra bende kalmıştı. 

Selam Hocam,

Sunum yapamamış olmanıza müteessir mi olmalı, yoksa bu durumla benim bir ilişkimin olmamasına mı sevinmeliyim, doğrusu tam karar veremedim. :P
Güzel demişsiniz Hocam; vardır elbet onda da bir hayır... En azından kendiniz faydalanmışsınızdır, yaptığınız hazırlıklardan... ;)

Şu cümlelerinizi sevdim:
"O nedenle ben her zamanki iyi niyetimle ve iyi düşüncelerimle davranmaya devam ediyorum. Hiçkimseden bir şey beklemeden, ancak yapabileceğim katkıları da hiç kimseden ve özellikle ihtiyacı olanlardan esirgemeden..."

Gelelim keçi meselesine...
Ya Hocam, neden böyle yaparsınız, anlamam ki?
İlkin; "Günah keçisi değilsin merak etme.." diye söze girerek beni sevindiriyorsunuz...
Lakin hemen ardından keçilerin binbir güzel özelliğini sıralıyor ve onları öve öve bitiremeyerek; artık keçi olmayan beni bin pişman ediyorsunuz. :P
"Hayır efendim, ben tekrar keçi olmak istiyorum!" diye haykırasım geldi yahu! :)

Ve gitar mevzuu...
Öncelikle, kendimle yaptığım antlaşmaya göre, bu ay için hergün 1 saat süreyle gitarla ilgilenmem gerekiyor... Ancak henüz yeni elime almış olmamdan mıdır nedir, bazı günler daha fazla ilgileniyorum. Hatta haftalık tatil yapabileceğim günlerde de bu ilgimi sürdürüyorum... :)

Önceki günlerin birinde kontrolümü kaybetmiş ve bir günde 3 saat kadar gitarla ilgilenmiştim. Onun ertesinde ise tellere basınca parmaklarım acır hale geldi. :P

Duvarların tırmalanması olayı... Doğru... :P
Ancak, gerek gerek olmadığı için, gerekse sağ elimin tırnaklarına zarar gelmesin diye, bunu sadece sol elle yapıyorum. :)

Yüksük... Daha evvelden duyduğum bu kelimenin ne olduğunu öğrettiğiniz ve kıyak yaptığınız için teşekkürler Hocam. :)

Ivır zıvır eşya satan bir dükkana girip parmak uçlarına takılabilecek bir malzemelerinin bulunup bulunmadığını sordum. Sonra da durumu anlatmak durumunda kaldım. :)
Çok seçenek yoktu. Satıcı bana ameliyat eldiveni önerdi. :)
Benim de aklımda balon vardı. Baktım küçük balonlar var, 10 tane kadar aldım. 
Ve gösteri başlasın... :)

Yalnız bunlar takılı halde iken, parmaklar civar tellere daha çok temas etmeye ve parazit yapmaya başladılar... Çok kullanışlı olmadılar sanki. :P
Parmağın en tepe kısmına yapışabilecek bir şey düşünmeli... :)

Bu arada, birkaç bölüm sonrası için "Enlem ve Boylam"a gitarımın da dahil olabileceği düşüncesi, iştahımı kabartıyor ve beni motive ediyor Hocam. :)

Geçmiş bölümlerin birinde, "kendi kendime" uydurma bir beste yapmaya girişmiş ve bu uğurda epeyce yol almış; hatta yalın ses icra bile etmiştim. :P
Keşke bir enstrüman olsaydı da bana eşlik etseydi, diye günlerce dört dönmüştüm. Yakınımda da enstrüman çalabilen bir arkadaş yoktu. Hatta uzaklardaki arkadaşlara başvurmuştum... En sonunda Amerika'da olan bir arkadaş, kendisinin mızıka çalabildiğini söylemiş ve beni sevindirmişti. Ancak devamında, o sıralar için yanında mızıka bulunmadığını eklemiş ve beni üzmüştü. :P
Ama sonra bir başka öneri sunmuş ve "ıslık olur mu?" diye sormuştu. :)
Olurdu, lakin bende o yeti de yoktu. :P
Ve, hazırlamış olduğum komik şarkıya, binlerce kilometre öteden ıslıkla eşlik etmişti. :)
Oysa şimdiki gibi gitarım olsaydı, altyapı çok daha zengin olabilirdi yani. :P

Egzersizler için teşekkürler Hocam...
Parmakların V şeklinde açılması çalışmalarında, ilk gün sinir olmuştum. :P
Şimdi biraz daha kontrollü olabiliyorum sanki... Ancak örümcek yürüyüşü için yeterli değil henüz. :)

Hocam, günler önce gitarda yeni bir derse geçtim... Akor çalarken, aynı zamanda şarkı söylemek... :)
Aman Allah'ım! Ne zor bir durummuş bu böyle? Ağzımı açınca sol parmaklar nereye basacağını, sağ el de ritmi unutuyor ve ortalık karışıyor. :P

Sanırım Haluk Levent'e ait olan "Dünyalar Verdim" adlı şarkı üzerinde egzersiz yapıyorum.
Am E E Am akorları eşliğinde "Dünyalar verdim gözlerinin uğruna" dizesini dahi 4-5 gündür hala geçemedim ya! :P

Hatta bir ara durdum ve düşündüm... Acaba bol keseden atıyor olduğum için mi, dünyaları verip bir sonraki satıra geçemiyordum? :)
Ve, fedakakarlık gerektirmeyen basit şeyler söylemeyi denedim. Sesli olarak sayı saymayı mesela... Ancak değişen pek bir şey olmadı gibi. :P

Seneler evvel denediğim farklı ve eğlenceli bir uygulamayı hatırladım... Kulaklığı takıp yüksek sesle müzik dinlerken, bir konu hakkında konuşmaya gayret ediyor ve bunu kaydediyordum. :P
Haliyle ağzımdan çıkanı kulağım duymuyordu. :)
Daha sonra yaptığım kaydı dinleyerek; bir taraftan eğleniyor, diğer taraftan gevelediğim ve bozuk plak gibi yineleyip durduğum kısımlar için kendime kızıyordum. :)

Yazışmalarımızın yayınlanmasına onay verdiğiniz için teşekkürler Hocam...
Baktım ki gitarla olan serüvenlerim pek uzayacak... O halde neden buna özel bir konu oluşturmuyordum ki! Hem sonra sizinle gerçekleştirdiğimiz bunca hoş ve keyifli yazışmaları da değerlendirebilmiş olurdum, fena mı olurdu? :)
Ve konu için aklımdan geçen başlık: "mbirgin Gitar Öğreniyor" :P

Hocam, Alireza Eftekhari 'nin albümünü beğendiğinize göre, sanırım size başka albümlerini de iletebilirim. ;)
Aşağıdaki adreslerde sanatçının bir dolu albümü bulunuyor ve internet üzerinden dinlenebiliyor.

Esenlikler...

M. Birgin

İngilizce kelime ezberleme oyunu: vav.mbirgin.com
Başarının Sırları
2012/06/26 3:52
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Ve, Dr. Asuman Akgün'ün iştah kabartan yanıtıyla devam ediyoruz. 

Selam Mustafa:)

Birkaç günlük yoğunluktan sonra en sonunda maillerime bakacak vakit bulabildim...

Parmaklarına taktığın renkli balonlara bayıldım.
Ben de istiyorum:)))))

Ancak anlamadığım; sol elinin renkli parmaklarını, neden sağ el gibi göstermişsin, fotoğrafları yüklerken:)))))
Ben de "bu elde anatomik bir duruş hatası var"...derken "aaa fotoğrafı tepetaklak yüklemiş" dedim ve gülmeye başladım. İyi numaraydı kabul ediyorum.
Senin sol elinin renkli parmaklarına bakıp da kahkahalarla gülerken, beni taaa tıp fakültesinde asistanlık yaptığım ve siyah beyaz fotoğrafçılıkla uğraştığım yıllara götürdün bir anda;)
Ben de bazen çektiğim fotoğrafları sergiye hazırlarken, bu tür numaralar yapardım; bazen yatay, bazen dikey olarak yön değiştirirdim ve algı tamamen değişirdi...tabii ki biraz zekalarını koysunlar isterdim izleyenler fotoğraflara bakarken...

Renkli parmakların müziği de renkli olurmuş...
Eeee yaşamı renklendirmek böyle bir şey işte...fiziğini de müziğini de renklendireceksin:)))))
Renk ve ahenk; gitarımın telleri, parmağımın renkleri:))))))

Haluk Levent'in "Dünyalar verdim gözlerinin uğruna" şarkısının sözleri de ezgisi de çok güzel...iyi bir seçim:))))
La minör ve Mi majör gitarda çok kullanılan akorlar... sadece teli değiştiriyorsun, bir üst telde de aynı şekilde basıyorsun, parmaklarının basışı değişmiyor...seni ne yordu bu akorlarda;)
Yanlış bilmiyorsam Haluk Levent'in çoğu şarkısını gitar ile çalmak kolay...

Herhangi bir enstrüman çalarken, şarkıyı yüksek sesle söylemek her babayiğidin harcı değildir..hele başlangıçta...bir yıla yakın zaman alır çoğunlukla...çok erken denemişsin, bu da başaracağın anlamına gelir;)

Çabaların çok güldürüyor beni... her nedense, çok da gurur duyuyorum...
Bir şeye ilk defa başladığında bocalaman, ilk etapta başaramasan dahi bunu kaygıya değil de eğlenceye dönüştürmen, kendinle dalga geçmen...bana çok sevimli geliyor...self motivasyonun çok hoşuma gidiyor...umut dolu olman çok güzel...

Çoğu genç ya cesaret edemiyor, ya üşeniyor, ya erteliyor ya da vazgeçiyor...
Yenilgiyi baştan kabul ediyor ve elde etmek için çaba dahi göstermiyor... depresif bir şekilde "yapamam ki." diyor çoğunlukla..

Bu nedenle genç bir birey olarak senin çabaların, hedef koyman ve hedefine ulaşmak için gösterdiğin azim ve mücadele ve önüne engel çıktığında yılgınlığa düşmek yerine, her defasında hedefine ulaşmak için bulduğun yeni yöntemler ve icatlar beni çok mutlu ediyor...

Benim annemin bana söylediği çok güzel laflar vardır.
Bunlardan bir tanesi de "Ağadan bir at iste, verirse bin gel, vermezse dön gel" dir.
Genel olarak, atı olmayan kişi, ağadan at isteyeceği zaman etrafındakiler onu engellerler, "gitme, o ağa; vermez nasılsa!" diye.
O da baştan kaybeder, gitmez ve cesaret dahi etmez.
İşte tam da o konumda olanlar için söylenmiş bir laf....
Zaten yayasın, ne kaybedeceksin, git iste.
Verirse atın olur. Vermezse bir şey kaybetmezsin.
Ancak, ya verirse atı? Bir atın olur ve yaya olmaktan kurtulursun;)

Burada İsmet İnönü'nün söylemiş olduğu ve benim çok sevdiğim bir söz geldi aklıma:
"Bir ülkede namusluların da en az namussuzlar kadar cesur olması gerekir!"

Cesaret çok önemli gerçekten; çoğu birey, cesareti olmadığı için baştan vazgeçiyor istediği bir işi yapmaktan.
Sonra da elde edemediği, daha doğrusu elde etmek için uğrunda mücadele dahi etmediği bir sonuca ulaşamadığı için mutsuz oluyor...
Azıcık çabalasa, azıcık da cesareti olsa, belki ulaşacak...

O nedenle çocukluğumdan beri "yapabilir miyim acaba, ya da olur mu acaba?" demem, "yapamam nasıl olsa" demeyi ise aklımın ucuna bile getirmem, çoğunlukla..
"Neden olmasın?" derim ve işe koyulurum, çoğunlukla da olur:)
Olmamışsa da çok daha iyisi olur, mutlaka olur;)
Bugüne kadar Allah utandırmadı, bundan sonra da utandırmaz inşaallah;)

İstediğin şeyler için hedef koy, mücadele et, elde etmeye çalış, cesaretini kaybetme..daha da önemlisi motive et kendini...
Mücadelelerin sonuç vermiyorsa ve çabalamana rağmen olmuyorsa, mutlaka bir hayır vardır olmamasında...
Asla üzülme, çok daha iyisi seni çok yakınında bekliyordur ;)
Daha iyisine ulaşmak için mücadele et...
Yöntemini değiştir... Daha doğrusu, bakış açını değiştir, farklı bir bakış açısıyla ve mümkünse biraz daha geniş bir bakış açısıyla ve biraz da yukarıdan bakmaya çalış.
Çözüm yollarını daha net görürsün ve mutlaka başarırsın:))))

Eklediğin müzik linkleri için çok teşekkür ederim...
Hepsini de büyük bir keyifle dinliyorum.

Selam ve Sevgilerimle,
Dr. Asuman Akgün

İngilizce kelime ezberleme oyunu: vav.mbirgin.com
Gitar Çalma Makinesi
2012/07/07 2:15
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Ve sıra bir kez daha bende... Sıram ne hızlı geliyor öyle ya? 

Selam Sevgili Hocam... Düşündüm de sanki sizi fazlaca alıkoyuyorum... O yüzden daha seyrek yazmaya karar verdim. Haftada bir mesela. :)

Yapmayın Hocam ya; onca enstrüman elinizden geçtiği halde, siz o parmaklara takılan renkli balonları ne yapacaksınız? Yok size balon! :)

Sormayın Hocam ya; doğrusu elim bana da tuhaf görünmüştü. Ne var ki işin sırrını sizin mesajınız sayesinde anladım. Şöyle ki; laptopun kamerası ne hikmetse görüntüyü tepetaklak gösteriyor. Ayaklar havada, baş aşağıda... :)
Ben de program ayarlarından görüntüyü 180 derece döndürdüm ki, ayaklarım yere bassın. :)
Anlaşılan sadece döndürmek yetmiyormuş... Bir de aynadan yansıtmak gerekiyormuş...
Sizden de bir şey kaçmıyor, maşallah. ;)

Cıvıl cıvıl ve iştah açan mesajınız, "Yaşamınız Hangi Renk?" adlı heyecan verici, enfes yazınızı hatırlattı bana... Kendimi de dinledim bu vesileyle. ;)

Am (La minor) ve E (Mi major) akorları değil; ağzımı açmamdı beni zorlayan... Söylemeye kalkışınca gitar kontrolden çıkıyordu yani. :)
Şu ana kadar 5 akor öğrendim; Am E Dm C G
Bunlardan beni zorlayanlar; C ve G

Aslında müzik noktasında sesimi kullanabilen bir kimse değilim... Derdim başka benim... Gitar çalarken, kontrolü kaybetmeden ağzımı açabilmeli ve bir şeyler anlatabilmeliyim, diye mücadele veriyorum. :)
Bunun ileri bir seviye olduğunu söyleyerek beni rahatlattığınız için teşekkürler Hocam. Değilse yeteneğimden kuşkulanmaya başlamıştım. :P

"Bir şeye ilk defa başladığında bocalaman, ilk etapta başaramasan dahi bunu kaygıya değil de eğlenceye dönüştürmen, kendinle dalga geçmen...bana çok sevimli geliyor...self motivasyonun çok hoşuma gidiyor...umut dolu olman çok güzel..."

Bu, benim için önemli bir nokta Hocam... Bazen, bazı şeyleri başarmak için değil de, denemiş olmak için yapıyorum aslında. :)
Başarıya şartlandığımda nedense iştahım kaçıyor ve stres yapıyorum. O yüzden oyalanmayı ve oynamayı tercih ediyorum. :)
Bir de biliyorsunuz, benim haftalık ve aylık planlarım var... Onlar için bazı uygulamalar yapmak zorundayım... Mesela son "Ayın Projesi"nin uygulaması, günlük 1 saat süreyle gitar ile ilgilenmekti...
Zaman sonra dönüp ardıma baktığımda, başladığım noktanın ötesinde olduğumu ve yol aldığımı görünce, cesaret ve motivasyonum artıyor, ayrıca belki daha güzeli, mutlu oluyorum. :)
Henüz netleştirmedim ama bu ay da gitarla ilgilenmeye devam edeceğim muhtemelen. Değilse "Haftalık Plan"larımı gitara ayırmam gerekecek...
Aksi halde, bedavaya neden gitar öğreneyim ki sanki, değil mi ama? :)
Biliyorsunuz sanırım; uygulamalar plan defterime işlenince, işin içerisine para ödülü giriyor da... :P

Hocam son günlerde zihnimi kurcalayan bir mesele var gibi... Yanlış anlamayın lütfen... Amacım kaytarmak filan değil. :P
"Gitar çalmanın zorluğunu gördü ve hileye başvurmaya başladı" diye bir düşünceye kapılmayın hemen... Hele beni bir dinleyin... :)

Düşündüm de, bir gitar çalma makinesi icat etmek çok zor bir şeymiş gibi görünmedi bana. :P
Gitara takılabilen, elektrik yahut akü ile çalışabilen mekanik bir düzenek pekala işimizi görür sanki...
Düzenek, 2 ana parçadan oluşabilir... Birincisi telleri titreştirecek birim.... İkincisi de perdelere basmaya yarayacak oynar bir başlık...

Bu düzeneğe, notaları anlayıp ona göre tellere vurdurup ve perdelere bastırma yetisi kazandırıldığında buluş tamamlanmış olur ve gitar virtüözleriyle rekabete hazır hale gelir. :)

Ardından, bu "Gitar Çalma Makinesi"ni benzer başka enstrümanlara adapte ederek, örneğin "Tanbur Çalma Makinesi, Ud Çalma Makinesi, Bağlama Çalma Makinesi" gibi türlü sistemler geliştirmek zor olmasa gerektir. ;)

Cidden bana zor görünmedi öyle bir düzenek... Bilmiyorum; belki icat edilmiştir hatta.

Ondan sonra da müzisyenler yeni albüm çıkardıkları zaman, albüm kapaklarında gitarı, sazı çalan makinenin marka ve modelini yazarlar artık. :D
Ek olarak, her ortamda 7/24 canlı müzik dinleme imkanına kavuşulmuş olunur. :)

Demek gönderdiğim linklerdeki onlarca albümünü dinliyorsunuz, öyle mi? :)
Ama öyle bedavadan olmasın Hocam ya.. Bari en beğendiğiniz eserleri not edip iletin de biz de dinleyelim. ;)

Esenlikle...

M. Birgin

 

İngilizce kelime ezberleme oyunu: vav.mbirgin.com
Rehavet
2012/08/04 12:36
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Farkındayım, arayı pek açtım bu sefer. Neden bilmem, son haftalarda bir iştahsızlık, bir rehavet musallat oldu sanki bana... Sıcaklardan mıdır nedir, pek bir şey yapasım gelmiyor. 

Benim son mesajımın üzerinden 2 hafta sonra gelen Hocam'ın şimdiki yanıtını doğrusu sabırsızlıkla beklemiştim.
Sebebi, son mesajımda takınmış olduğum patavatsız tutumum tabiki. :P
Neyse çok kurcalamamayayım... Nasılsa bir sonraki mesajımda açıklama yapıyor olacağım. 

Ve, Dr. Asuman Akgün'ün alışılagelenden farklı olarak gecikmeli gelen mesajını sunuyorum.

Sevgili Mustafa,

Beni alıkoymuyorsun.
Aksine seviyorum senin yazılarını okumayı.

Evet biraz yoğunum bu aralar.
Sınav, proje, bitirme tezi vs zamanı.
Ancak gelecek hafta sonu yoğunluğumuz bitiyor.
Gelecek hafta bir öğrencimizin bitirme tezi var benim danışmanlığını yaptığım.
Ona yardımcı oluyorum, jüri önünde mahcup olmasın diye.

Bir diğer yapacağım iş de; Ankarada bulunan ve ayda bir buraya, Yeditepeye gelen, benim Hacettepeden hocama bir ziyarette bulunacağım.
Bir de sunum yapacağım.
Ondan feyz alıp geri döneceğim;)

Ancak, merak etme sen, ben ayarlıyorum zamanımı;)
Hani demişsin ya "sizi alıkoyduğumu düşündüğüm için daha seyrek yazmaya karar verdim. Haftada bir mesela" diye.
"Kişi kendisinden pay biçermiş" diyerek, ben de hemen yanıtlamak istemedim.
Böylece sana bir haftadan biraz daha fazla, yaklaşık iki hafta süre tanımış oldum:)))
Hemen yanıtlamayarak, kendini baskı altında hissetmemeni sağlamış olacağımı düşündüm;)

Hocalarla dalga geçilmez.
Sana öğretmediler mi büyüklerin;)
Ne yapayım yani, ellerinin konumu tepetaklak görünüyordu:)))))
Bakınca, görenlerden olmak gerek;)

Sevgili Mustafa, hani gitarı çalarken ya da akora basarken, sözünü de söylemek istiyorsun ve zorlanıyorsun ya.
O konuda sana kolaylık sağlayacak bir önerim var.

Çalmayı arzuladığın şarkıyı birer dize (ya da ölçü) olarak çalış.
Tamamını aynı anda çalıp söylemeye çalışma.
Önce belirli bir kısmını çal.
Sonra aynı kısmı, notaları da sesli olarak okuyarak (solfej yapar gibi seslendirerek), çalmaya çalış.
Çalamazsan tekrar dene.
Ve tekrar dene...
Mutlaka çalarsın.

Örn. "Akdeniz akşamları (birinci dize), bir başka oluyor (ikinci dize)"..
Ya da "caddelerde rüzgar (birinci dize), aklımda aşk var(ikinci dize)"gibi.
Birinci dizeyi başardığında ikinci dizeye, daha sonra diğerlerine geç.
Tamamını başardığın zaman, bu defa nota yerine şarkı sözünü okumayı ve aynı zamanda akor basmayı dene.

O zaman gitarının kontrolden çıkmadığını ve yönetebildiğini göreceksin;)

Şu aşamada çok zor bir işe soyunuyorsun, ancak seni bu denli hevesli görünce bir iki taktik vermeden de edemedim;)
Hevesli insanların heveslerini kırmamak gerek:)
"Ayın porojesi" kapsamında değerlendirebilirsin bu dediklerimi.

Hani demem o ki ulaşmak istediğin hedef büyük geliyorsa, mutlaka parçalara ayır; küçük hedeflere bölerek, asıl hedefine ulaşmayı dene, her zaman işe yarar:)))
Ulaştığın her hedefte (küçük dahi olsa) kendini mutlaka ödüllendir.
Çok sevdiğin bir yerde çok sevdiğin bir yemek ya da talı ikram et kendine, ya da sevdiğin bir sanatçının bir eserini al, ya da ne zamandır gitmek istediğin bir kişiye- özellikle yaşlı ve seni mutlu edecek bir kişiye- bir ziyaret gerçekleştir
Bir çocuğu sevindir.
Bir konsere, sinemaya ya da pikniğe git.
O işi yapmanın seni mutlu edeceği herhangi bir şey yap daha doğrusu...

Bu sana komik ya da önemsiz gibi gelse dahi bunu yap, beyin bunu algılar ve bir sonraki adıma geçmek için daha hızlı bir öğrenme gerçekleşir.
Bu şekilde hedeflerine öyle kısa sürede ulaşırsın ki sen bile şaşırırsın.

Eğer istersen, gitarı bir virtüöz kadar çalabilirsin.
Bundan eminim.
Çok çok iyi çalsan ne olacak, daha iyi çalmak isteyeceksin.
"neden şöyle çalamıyorum", ya da "neden şu kişi gibi çalamıyorum" demeye başlayacaksın.
Bu defa da keyif almaktan çıkacak, görev gibi olacak...

Bir iş ya da hobi, sana keyif vermemeye ya da sıkıntı vermeye başlamışsa, onu yapmaya devam etmenin anlamı kalmıyor.
Hani atalarımızın dediği gibi "istenmeyen aş, ya karın karın ağrıtır ya da baş!"
"Sana sıkıntı veren hiç bir şeyi yapma!
Sana keyif veren herşeyi de yap ( tabii ki başkasına sıkıntı vermeden)
Ancak, sana keyif veren herhangi bir iş, bir müddet sonra sıkıntı vermeye başlamışsa o işi yapma.
Başka keyif alacağın bir iş yap
" :)))

Gitar çalma işinde de senin asıl istediğin gitarı çalabileceğini kendine kanıtlamak ve bundan da -süreç de dahil olmak üzere- keyif almak.
"Bu işi de başardın, aferin Mustafa!" demek kendine...
Başaracağından da eminsin aslında;)

Başkalarının gitarı ne kadar iyi çaldığı seni ilgilendirmiyor.,
Senin yarışın başkasıyla değil, kendinle;)

O halde keyfini çıkart.
Gerisini boşver:))

Bu arade "gitar çalma makinası" projene bayıldım.
Çok güldüm.
Oğuz Aral yönetiminde çıkartılan mizah dergisi GırGır'da İrfan Sayar'ın Prof. Zihni Sinir köşesi ve onun proceleri (proje değil, proce) vardı.
Onları anımsadım.
İrfan Sayar bu icatlarını üç boyutlu olarak yaptırdı ve en son Cihangirdeki atölyesinde sergiliyor diye biliyorum.
Bak senin bu projen de onun "proceleri" arasına girer haberin olsun.
Bence üç boyutlu olarak nasıl yapılacağını düşünmeye başlasan iyi olur;)

Gönderdiğin müziklerin tamamını keyif alarak dinliyorum.
Bu nedenle beğeneceğimi düşündüğün her çeşit müziği bekliyorum;)
İyi geceler.

Miraç Kandilini de kutluyorum Sevgili Mustafa:)
Dualarının kabul olması dileğiyle:)

İngilizce kelime ezberleme oyunu: vav.mbirgin.com

:)

sevgili m1gin eski konu ama ben yeni öğrendim
 çok sevindim süper bi fikir  

tınılarını merak içinde bekliyorum 

bana yeni bir dil öğrenmek konuşmaya çalışmak gibi geliyor :)

Bu mesaj, CAMBAZ tarafından, 16.01.2013 15:04:48 itibariyle düzenlenmiştir.
Gitarlı Dakikalar
2013/01/16 21:49
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Sizi tekrardan yeşil sahalarda görmek ne güzel ey CAMBAZ

Gitar çalmayı, yeni bir dil öğrenmeye benzetmeniz pek yerinde olmuş... 

Gitar ile olan muhabbetimizin semerelerini merak ediyorsunuz demek... O halde size yol göstereyim. :)
Daha önce birkaç Enlem ve Boylam bölümünde "Gitarlı Dakikalar" köşesine yer verildi.

Gitarla 2 aylık muhabbetin neticesi: 

Gitarla 6 aylık muhabbetin neticesi:

Bu vesileyle yeni bir "Gitarlı Dakikalar" bölümü için içten içe hazırlandığımı da ifade edeyim. 

İngilizce kelime ezberleme oyunu: vav.mbirgin.com
Abonelik Bilgisi Abonelik
Kullanıcı Adı:
Parola:
Bilgi Hatırlatma Yeni Üyelik
İletişim | Kullanım Şartları | Reklam Bilgileri | Tüm Üyeler | Ne Nasıl Yapılır? | Arama | RSS | Twitter | Facebook | Youtube

Son Üyeler: Gakk, busbus, siyamiaytar, 1234123123123, Siyami,
Son Oturumlar: m1gin,