Görüntülenme: 52363
doğal beslenelim....
2009/02/13 17:00
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 9,5 (1 oy)

  Merhabalar... Acaba kaçımız dengeli ve doğal besleniyoruz.Doğal beslenme derken yediğimiz ve içtiğimiz besinleri mevsiminde tüketmekten bahsediyorum.Sanırım parmakla sayılıdır.

Seneler önce yaz mevsiminde portakalı kış mevsiminde domatesi tezgahlarda görünce ne sevinmiştik.Ama her nimetin bir külfeti varmış ve bu külfeti çoğu insan sağlıksız olmakla ödedi sanırım.Yaz demedik kış demedik yedik hormonlu yiyecekleri.

Rabbim bilmiyormuydu (haşa) yazın kullarına sunduğu içi su dolu karpuzu kışın vermeyi,yada vitamin yüklü portakalı narı yazın sunmayı......

İki evladım var ve elimden geldiği kadarıyla dikkat etmeye çalışıyorum onlar için hormonsuz yada katkısız besin tüketmeye...Ne kadar yapabiliyorum orası tartışılır elbet.

A.E.O.

ZEKA ARTTIRICI BESİNLER 1
2009/06/13 12:48
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 5,5 (1 oy)

Bir sınava girmeden önce ya da yoğun düşünmeniz gereken zamanlarda şekerli yiyecekler mi yersiniz? Geç saatlere kadar çalıştığınız zamanlar konsantrasyonunuzu toplamak için kahve mi içersiniz? Kimimiz bu tür önlemlerin psikolojik olduğunu düşünsek de yapılan araştırmalar birçok gıdanın beynin çalışmasını doğrudan etkilediğini göstermiştir.

Beyin mükemmel bir yönetici. Tıpkı bir orkestra şefi gibi vücudumuzdaki sinir iletilerinin bir hücreden diğerine taşınmasını yönetiyor. Bunu yaparken sinirsel iletici denilen kimyasal maddeler salgılıyor. Vücudumuzda milyarlarca sinir hücresi var. Beynimiz, bedensel, duygusal ve davranışsal konularda tüm mesajları bu kimyasal maddeler aracılığıyla ilgili hücrelere gönderiyor. Ne var ki bu önemli görevi yapması için beynin besinlere gereksinimi var. Yediğimiz herşeyin besin değeri kan yoluyla tüm vücuda yayılmadan önce ilk olarak beyine ulaşıyor. Beyin, hangi besinin ne kadar yararlı olacağını bildiği için bu konuda çok seçici davranıyor. Kan/beyin bariyeri denilen hücreler beyine giren tüm besinleri kontrol edip yararlı olanları kendine seçiyor ve kalanları kan yoluyla vücudun diğer taraflarına gönderiyor. Beynin bu seciçi işlevinden yola çıkarak yapılan araştırmalarda bazı besinlerin beyin performansını artıran özellikler içerdiği kanıtlanmıştır. Son araştırmalarda ise gıdaların türü kadar miktar ve kalitesinin de zihinsel performansı ve insanın davranışlarını etkilediği daha belirgin olarak ortaya çıkmıştır.

Beslenmemizde neye dikkat edelim?
Beynin performansı sözkonusu olunca en önemli öğün kahvaltı olmalı. Nitekim hergün düzenli olarak kahvaltı yapan kişilerin diğerlerine oranla daha başarılı ve verimli oldukları biliniyor. Kahvaltı alışkanlığı olmayan kişilerde konsantrasyon kaybı çok oluyor. Yalnızca kahve içmek uykuyu açsa bile vücuda enerji ve besin öğesi sağlanmıyor. Üstelik kahve, daha sonra alınan bazı besinlerin vücutta kullanımına engel oluyor. Böylece kişi bir süre sonra kendini yorgun hissetmeye başlıyor. Ayrıca kahve, matematiksel ve mantıksal becerileri de olumsuz yönde etkiliyor. Yoğun bir güne başlarken; peynir, süt, yumurta gibi protein içeren besinlerden oluşan bir kahvaltı, şekerli çay ve simitten oluşan bir kahvaltıya kıyasla daha iyi sonuç alınmasını sağlıyor.

Beyni yalnızca kahvaltı etkilemiyor tabii ki. Diğer öğünlerde yenen bazı gıdaların da beyin üzerinde etkisi var. Proteinli gıdalarda bulunan bir amino asit (tirozin) hızlı düşünme, enerjik olma ve motivasyon gibi katkılarla daha verimli çalışmamızı sağlıyor. Karbonhidratlı besinler, beynin enerji kaynağı olan glikozu temin ediyor. Bunun yanısıra pek çok vitamin ve mineraller beynin normal gelişimi ve çalışması için gerekli.

 

ZEKA ARTTIRICI BESİNLER 2
2009/06/13 12:53
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 3,5 (1 oy)

Beynin sürekli aktif olması, dikkat ve konsantrasyon açısından zengin olması yediğimiz yiyeceklere bağlı. Kısaca özetlemek gerekirse protein, karbonhidrat, vitamin ve minerallerden oluşan bir beslenme programı ile beynin performansını artırmak mümkün. Balık, yeşil yapraklı sebzeler, lahanagiller ve tahıl içerikli bir diyetle günümüzde hayli yaygınlaşan unutkanlık sorununu çözebilirsiniz. Genç yaşlarda başlayan, pek önemsemediğimiz hafif unutkanlıklar ileride karşımıza hafıza kaybı hastalığı olarak bilinen Alzheimer’i çıkartabilir.

Alzheimer vakalarının son yıllarda giderek artması nedeniyle yapılan araştırmalarda, kolin adlı maddenin hafıza depolanmasında önemli rol oynadığı, eksikliğinde ise unutkanlığın devreye girdiği ortaya çıktı.

Bu hastalara kolin açısından zengin olan yeşil yapraklı sebzeler, soya fasulyesi, yumurta sarısı, lahanagiller özellikle de karnabahar ve sakatatlarda bulunan lesitin maddesi verildi ve hafıza kaybında düzelme kaydedildi.

Öğrenme yeteneğini geliştiren ve hafıza için hayati önem taşıyan kolin maddesi doğada en çok anne sütünde bulunuyor. Bu nedenle uzmanlar beynin hafıza ile ilgili bölümünün, bebeklikte yeterli kolin alınması ile gelişebileceğini belirtiyorlar. Gelişmiş ülkelerde bebek mamalarına kolin maddesi ekleniyor. Kolin, anne sütünden sonra en çok soya ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler, karnabahar ve yumurta sarısında bulunuyor.

Sağlıklı beslenmenin yanısıra sabah ve akşam 30′ar dakikalık yürüyüş yapmak çok faydalı. Ayrıca beynimizin de yeterli oranda oksijen alması için egzersize ihtiyacı var. Bu nedenle bol bol bulmaca çözün. Beyin jimnastiği dikkatinizi geliştirip hafızanızı güçlendirecektir.

Beslenme uzmanlarından zeka gelişimine en çok katkı sağlayan gıdalar…
Çilek: İçeriğindeki fisetin maddesi hafıza kaybının etkilerini azaltıp, bunamayı geciktiriyor.

Bitter çikolata: Magnezyum ve antioksidan içeriğiyle beyne oksijen taşıyarak daha aktif çalışmasını sağlıyor.

Tahıl: Önemli bir B vitamini kaynağı olan tahıllar, kan şekerini dengeliyor.

Patates: Kan şekerini dengeli olarak yükseltiyor bu sayede zeka daha verimli çalışıyor

Yoğurt: İçinde bulunan tirozin isimli madde hafızayı güçlendirip, beyni uyarıyor.

Üzüm suyu: Dopamin salgılanmasını arttırarak problem çözme yeteneğini geliştiriyor.

Fasulye: Lif ve protein bir arada özellikle çocuklarda zekayı açıyor.

Kırmızı ve turuncu renkli sebzeler: Özellikle domates, havuç ve kırmızı biberde bulunan antioksidan beynin daha uzun süre sağlıklı kalmasını sağlıyor.

Somon: Omega-3 yağları hem beyni koruyor hem hafızayı güçlendiriyor.

“Odaklanma” için ceviz, fındık, fıstık gibi sinirleri kuvvetlendiren yiyeceklerin yenmesini öneriliyor.

Uzmanlar yaratıcılığın geliştirilmesi için zencefil yenmesini öneriyor. Kimyonun da içerdiği uçucu yağların bütün sinir sistemini uyardığını söyleyen diyetisyenler “Aniden bir fikre, bir buluşa ihtiyacı olan kimyon çayı içmelidir. Çay, bir fincana iki tatlı kaşığı dolusu kimyon eklenerek yapılabilir” önerisinde bulunuyor.

Lahana, tiroit bezlerinin aktivitesini yavaşlattığı için daha stressiz öğrenmeyi sağlar.

Yağsız kırmızı et: Tam bir demir deposu, özellikle sağlıklı alyuvarlar için vazgeçilmez… Beyin gelişimi için büyük yarar sağlıyor.

 

Sirkenin Faydaları...
2009/11/17 11:47
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Mum lekesini yok eder: Mumlar ahşap mobilyalarınızda genellikle leke bırakır. Bu lekeyi çıkarırken, lekeyi yumuşatmak için fön makinesini en sıcak ayarına getirin ve kağıt havluyla kurutabildiğiniz kadar kurutun. Sonra, eşit miktardaki su-sirke karışımına batırılmış kumaş ile ovalayın. Yumuşak ve emici bir bezle kurulayın.
Mobilyalardaki su lekesini çıkarır: Ahşap mobilyalar üzerine bırakılan ıslak bardakların bıraktığı beyaz halkaları çıkarmak için eşit oranda sirke, zeytinyağını karıştırın ve bu karışımı yumuşak bir bezle lekeye uygulayın. Parlatmak için ise başka temiz ve yumuşak bez kullanın.
Buzdolabınızı temizler: Kapının sızdırmaz contası ve sebze-meyve gözleri de dahil buzdolabınızın içini ve dışını temizlemek için eşit miktarlarda su ve sirkeyi karıştırın. Küf oluşumunu önlemek için, iç kapıları ve içteki gözleri bez üzerine sirke dökerek silin. Ayrıca, buzdolabınızın üzerinde birikmiş toz ve kirleri silmek için seyreltilmiş sirke kullanabilirsiniz.
Mikrodalga fırınınızı buharla temizler: İçi ¼ fincan sirke ve 1 fincan suyla dolu cam kaseyi fırının içine yerleştirin ve en yüksek ısıda 5 dakika bekleyin. Kase soğuduğunda, bir kumaş ya da süngeri bu sıvıya batırın ve iç yüzeydeki lekeleri temizleyin.
Kesme tahtasını mikroplardan temizler: Her kullanımdan sonra, tahtaları doğrudan sirkeyle silip temizleyebilirsiniz. Sirkenin içindeki asetik asit, E.coli, Salmonella, and Staphylococcus gibi zararlı mikroplara karşı iyi bir dezenfektandır. Asla su ve bulaşık deterjanı kullanmayın. Çünkü, bu tahtanın liflerini zayıflatır.
Bulaşık makinenizi yıkayabilirsiniz: Bulaşık makinenizin performansını yüksek düzeyde tutmak ve sabun tabakası oluşumunu yok etmek için, ünitenin altına seyreltilmiş 1 fincan sirke dökün ya da üstteki rafa bir kâsenin içine sirke koyun. Sonra bulaşık makinenizi bulaşık ya da deterjan koymadan tam devir çalıştırın. Özellikle suyunuz sertse, bunu ayda bir tekrarlayın. Ancak, bu işlemi uygulamadan önce bulaşık makinenizin kullanım kılavuzuna bir göz atın.
Porselen, kristal ve çam eşyalarınızı temizler: Cam eşyalarınızı parlatmak için durulama suyuna sirke ekleyebilirsiniz. Cam eşyalarınızı her gün parlaması için, bulaşık makinenizin durulama devrine ¼ fincan sirke ekleyin.
Kristal eşyalarınızı parlatmak için bulaşık makinenizi durulama suyuna 2 yemek kaşığı sirke ekleyin. Sonra, bunları 3 ölçü su ve 1 ölçü sirke ile hazırladığınız su ile durulayın ve açık havada kurutun.
Fincanlardan çay, kahve lekelerini çıkarır: Bunun için, eşit miktarda sirke ve tuzla ovalamayı deneyin, sonra bunları ılık suyun altında durulayın.
Su ısıtıcınızı (kettle) temizlemek için: Makinenizde biriken kireç ve mineral kalıntılarını temizlemek için, 3 fincan sirkeyi 5 dakika süreyle iyice kaynatın ve sirkeyi gece boyunca içinde bırakın. Ertesi gün soğuk suyla durulayın.
Kızartma sonrası temizlik yapar: Kızartma işini bitirdiğinizde ocağın üstüne, duvarlara sıçrayan yağ damlacıklarını temizlemek için, bunları seyreltilmiş sirkeye batırılmış sünger ile silebilirsiniz. Durulamak için soğuk suyla ıslatılmış başka bir sünger kullanın, sonra da yumuşak bir bezle kurutun.
Kızartma tavanızı korur: Kızartma tavanızda 10 dakika boyunca 2 fincan sirke kaynatmak, birkaç ay boyunca yiyeceklerinizin yapışmasını önler.
Mutfağınızın havasını temizler: Mutfağınıza dün pişirdiğiniz yemeğin kokusu sindiyse, 1 fincan suya yarım fincan sirke karıştırın. Ve karışım buharlaşana kadar kaynatın.
Yumurtanızı daha iyi haşlamanıza yardım eder: Yumurta haşladığınız suya litre başına 2 yemek kaşığı sirke ekleyerek, yumurtanızın çatlamasını önleyebilir ve kabuğunun daha kolay soyulmasını sağlayabilirsiniz.
Sebze ve meyvelerinizi temizler: Meyve ve sebzelerinizi yemeden önce, gizli kirleri, tarım ilaçlarını ve hatta küçük böcekleri yok etmek için, 4 litre soğuk suyun içine 4 yemek kaşığı elma sirkesi koyun, sebze ve meyvelerinizi bunun içinde durulayın.
Elinizdeki kokuları çıkarır: Yemek hazırladıktan sonra ellerinize sinen soğan, sarımsak ve balık kokusunu çıkarmak çok zordur. Sebzelerinizi dilimlemeden ya da balıkları temizlemeden önce biraz saf sirkeyle ellerinizi ovalamanız işe yarayacaktır.
Nefesinizi tazeler: Soğanlı ya da sarımsaklı bir yemekten sonra nefesinizin kısa sürede güzel kokmasının ve tazelenmesinin yolu, bir bardak ılık suyun içine 2 yemek kaşığı elma sirkesi ve 1 çay kaşığı tuzu eritip bununla ağzınızı durulamaktır.
Boğaz ağrısını hafifletir: 3 şekilde boğaz ağrısına iyi gelir;
Boğazınız öksürükten dolayı tahriş olduysa ya da konuşmaktan ve şarkı söylemekten dolayı ağrıyorsa, bir bardak ılık suda 1 yemek kaşığı elma sirkesiyle 1 çay kaşığı tuzu eritin ve bununla günde birkaç kez gargara yapın.
Boğazınız grip ya da soğuk algınlığından dolayı ağrıyorsa, bir ¼ elma sirkesi ile ¼ balı karıştırın ve 4 saatte bir, 1 yemek kaşığı yutun.
Öksürük ve boğaz ağrısını hafifletmek için, yarım fincan sirke, yarım fincan su, 4 çay kaşığı bal ile 1 çay kaşığı acı sosu karıştırın. Günde 4-5 kez, 1 yemek kaşığı için. Birini özellikle yatmadan önce için. 1 yaşın altındaki bebeklerinize bal vermemeniz gerektiğini unutmayın.
Kaynak: zaman.com.tr


Bu mesaj, ISIK tarafından, 17.11.2009 14:33:26 itibariyle düzenlenmiştir.
çörek otunun esrarı - 1
2010/01/20 16:59
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

ÇÖREK OTUNUN ESRARI
Dr. Hasan Şemsi Paşa
Kalp Hastalıkları Uzmanı

Ebû Hureyre’nin nakline göre Hz. Peygamber (s.a.v) “Çörek otunda ölüm hariç her türlü hastalığın şifası vardır” demiştir (Buhârî, “Tıp”, 7; Müslim, “Selam”, 88; İbn Mâce, “Tıp”, 6; Tirmizî, “Tıp”, 5). İbn Şihab, bu hadiste geçen “sâmm” kelimesinin “ölüm” anlamına geldiğini ifade etmektedir.
Çörek otu, son iki yıldan bu yana daha önce görmediği kadar bir ilgiyle karşılaşmıştır. Bu konuda zaman zaman bazı çalışmalar yayınlanmıştı. Ancak geçen son iki yıl zarfında güvenilir uluslar arası dergilerde onlarca ilmî araştırma yayınlandı. Bu araştırmaların büyük bir kısmı hayvanlar üzerinde yapılmışsa da çörek otunun faydası üzerine gerek doğuda ve gerekse batıda yayınlanan araştırmaların insanı hayrette bırakacak sayıda çok olması ve çeşitliliği gerçekten ilgi uyandırmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v) “Size çörek otunu tavsiye ediyorum. Çünkü onda ölüm hariç her derdin devası bulunmaktadır” buyururken nasıl uyandırmaz ki! Gerçekten laboratuar araştırmaları, çörek otunun bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ve buna bağlı olarak vücudu tahrip eden mikroplara ve virüslere karşı gücünü, ayrıca kansere karşı direncini artırdığını ortaya koymuştur. Bugün Amerika’nın en büyük enstitüsünde Dr. Ahmed el-Kâdî ve Dr. Üsame Kandil ileri safhadaki kanser ve aids hastalarına bala katılmış çörek otu vermektedirler.
Londra Kings College Üniversitesinde yapılan bir çalışma 1997 yılında yayınlandı. Yapılan araştırmada çörek otunun iki çeşit yağ ihtiva ettiği ortaya kondu. Bunlar % 0.45 oranında anti enflamatuar (iltihap önleyen) özelliğe sahip olan uçucu yağ, diğeri ise % 33 oranında sabit yağdır.
Araştırmacılar çörek otunun uçucu yağının romatizma gibi, eklem hastalıkları iltihabını hafifletmede etkin olduğunu ortaya koymuşlardır.
Londra Kings College Üniversitesinde yapılan bir araştırma, çörek otunun bazı mikropların etkinliğini yavaşlattığını ve iltihap oluşmasını engelleyici bir özelliğe sahip olduğunu ortaya koymuştur.
Çörek otunun nefes darlığı ve solunum yolları iltihabının tedavisinde faydalarına işaret eden bir araştırma yapılmıştır. Bir başka araştırmada çörek otu özünün meme, prostat, cilt kanseri gibi bazı kanser türlerinde kanser hücrelerinin gelişmesini yavaşlatmayı başardığı ortaya konmuştur. Bir başka araştırma çörek otunun fagositik (phagocytic) hücrelerinin candida albicans adındaki bir çeşit mantar türünü yutma gücünü arttırdığını ortaya koymuştur.
Bu makalede bu alanda yayınlanmış yeni çalışmalardan birkaçına değinmek istiyoruz.
Çörek Otu Karaciğeri Tahripten Korur
Bilindiği üzere çörek otu yağı, karaciğeri bazı zehirli türlere karşı koruyucu bir etkiye sahiptir. Çörek otunun halk tarafından karaciğer hastalıklarında şifalı bitki olarak kullanılmakta olduğunu da bilmekteyiz.
Bundan dolayı Demmam Kral Faysal Üniversitesinden Dr. el-Ğâmidî, yaptığı bir çalışmada çörek otu çözeltisinin fareler üzerinde karaciğeri carbon tetrachloride adındaki zehirli maddeye karşı korumadaki etkisini ortaya koymuştur.
Bu araştırma 2003 Mayısında Am J. Clin Med Dergisinde yayınlanmıştır. Yapılan çalışma göstermiştir ki çörek otu çözeltisi, karaciğer üzerine carbon tetrachloridin zehirli etkisini azaltıcı bir sonuç vermektedir.
Çörek otu verilen farelerde karaciğer enzim düzeyi daha düşük çıkmıştır. Bunun yanında karaciğer dokusu üzerine zehirli maddelerin etkisi ise daha az görülmüştür.
Bir başka araştırma 2003 Eylül’ünde Phytother Res Dergisinde yayınlanmıştır. Bu makalede araştırmacılar carbon tetrachloride gibi zehirli maddeler verilen farelerde çörek otu tedavisi neticesinde karaciğer tahribatının daha az olduğunu ortaya koymuştur.

çörek otunun esrarı - 2
2010/01/21 10:30
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Çörek Otu Karaciğeri Tahripten Korur
Bilindiği üzere çörek otu yağı, karaciğeri bazı zehirli türlere karşı koruyucu bir etkiye sahiptir. Çörek otunun halk tarafından karaciğer hastalıklarında şifalı bitki olarak kullanılmakta olduğunu da bilmekteyiz.
Bundan dolayı Demmam Kral Faysal Üniversitesinden Dr. el-Ğâmidî, yaptığı bir çalışmada çörek otu çözeltisinin fareler üzerinde karaciğeri carbon tetrachloride adındaki zehirli maddeye karşı korumadaki etkisini ortaya koymuştur.
Bu araştırma 2003 Mayısında Am J. Clin Med Dergisinde yayınlanmıştır. Yapılan çalışma göstermiştir ki çörek otu çözeltisi, karaciğer üzerine carbon tetrachloridin zehirli etkisini azaltıcı bir sonuç vermektedir.
Çörek otu verilen farelerde karaciğer enzim düzeyi daha düşük çıkmıştır. Bunun yanında karaciğer dokusu üzerine zehirli maddelerin etkisi ise daha az görülmüştür.
Bir başka araştırma 2003 Eylül’ünde Phytother Res Dergisinde yayınlanmıştır. Bu makalede araştırmacılar carbon tetrachloride gibi zehirli maddeler verilen farelerde çörek otu tedavisi neticesinde karaciğer tahribatının daha az olduğunu ortaya koymuştur.
Çörek Otunun Karaciğer Kanserinden Korumadaki Etkisi
J. Carcinog Dergisinin 2003 sayısında yayınlanan bir çalışmaya göre Sri Lanka Kelaniya Üniversitesinden uzmanlar diethylnitrosamine vererek karaciğer kanseri oluşturdukları 60 fare üzerinde araştırma yapmışlardır. Bu farelerden bir grubuna çörek otundan bir karışım verilirken, diğer gruba sadece ot verilmiştir. Daha sonra araştırmacılar bu fareleri on hafta süreyle izlemeye almışlar ve deney farelerinde karaciğer dokusunu inceledikten sonra kanser etkisinin şiddetinin çörek otu karışımı ile tedavi edilen farelerde daha az olduğunu ortaya koymuşlardır. Araştırmacılar buradan bu çeşit maddelerin karaciğeri kanserojen etkilerden korumada payı olduğu sonucunu çıkarmışlardır.
Çörek Otunun Kolon Kanserinden Korumadaki Etkisi
Acaba insan çörek otu sayesinde kolon kanserinden korunabilir mi? Mısır Tanta Üniversitesinden araştırmacılar bu soruya cevap vermeye çalışmış ve araştırmalarını 2003 Şubatında Nutr Cancer Dergisinde yayınlamışlardır. Araştırmacılar 45 fareye kolon kanserine yol açan kimyasal madde vermişler, 30 fareye de ağız yoluyla çörek otu yağı içirmişlerdir. Deneyin yapılmasından on dört hafta sonra çörek otu yağı verilen farelerde kolon, karaciğer veya böbrek üzerinde herhangi bir kanserli değişiklik olmadığını görmüşlerdir. Bu da bize çörek otunun uçucu yağının kolon kanseri oluşumunu engellemedeki gücünü göstermektedir.
Çörek Otu ve Meme Kanseri
A.B.D Jackson Mississipi Üniversitesinde yapılan ve Bio Med Sci Instrum Dergisinde 2003 yılında yayınlanan bir çalışmada araştırmacılar çörek otu özü kullanmanın meme kanseri hücrelerini yavaşlatmadaki etkisini ortaya koymuşlardır. Bu çalışma bu alanda daha fazla çalışmanın kapısını aralayacak niteliktedir.
Çörek Otu ve Şeker Hastalığı
2003 Aralığında Tohoku J Exp Med Dergisinde yayınlanan bir çalışmada Türkiye 100. Yıl Üniversitesinden araştırmacılar şeker hastalığına yakalattıkları 50 fare üzerinde deney yapmışlardır. Bunu farelere karın zarından (periton) girerek streptozotocin maddesi vererek yapmışlardır. Bundan sonra fareler iki gruba ayrılmıştır. Birinci gruba otuz gün süre ile her gün karın zarından (periton) uçucu çörek otu yağı verilmiştir. Diğer gruba ise çörek otu yağı içermeyen tuzlu bir sıvı verilmiştir. Araştırmacılar şeker hastalığına yakalanmış farelerde çörek otu yağının kanda şeker oranını düşürdüğünü ve insülin miktarını arttırdığını tespit etmişlerdir. Ayrıca çörek otu yağı insülin salgılanmasından sorumlu pankreasta beta hücrelerini harekete geçirip, çoğaltmıştır. Bu da çörek otunun şeker hastalığının tedavisinde yardımcı olabileceğini ortaya koymaktadır.
Japonya’da yapılıp 2002 Aralığında Ress Vet Sci Dergisinde yayınlanan bir çalışmada araştırmacılar çörek otu yağının şeker hastalığına yakalandırılan farelerde insülin salgısını arttırdığını tespit etmişlerdir. Deney farelerinde çörek otu yağı kanlarında şekerin düşmesine yol açmıştır.
Dr. Muhammed ed-Dehâhınî’nin 2002 yılında Planta Med Dergisinde bir araştırması yayınlanmıştır. Doktor bu çalışmasında kan şekerini düşüren çörek otu yağının etkisinin kanda insülin miktarını arttırarak değil, aksine pankreas harici bir yoldan sağlamış olabileceğini ileri sürmüştür. Fakat bu konuda daha çok bilimsel çalışma yapmaya ihtiyaç vardır.
Türkiye’de 100. Yıl Üniversitesinde yapılıp, 2001 yılında yayınlanan bir araştırmada bu kez Yeni Zelanda tavşanları kobay olarak kullanılmıştır. Tavşanlar iki gruba ayrıldıktan sonra bir grup şeker hastası yapılmış ve ağız yoluyla iki ay süreyle günlük olarak çörek otu özü ile tedavi edilmiştir. Araştırmacılar bu inceleme sonunda çörek otu özüyle tedavi edilen tavşanlarda kan şekerinin düştüğünü, bunun yanında damar sertliği oluşumunu azaltmada rolü olan antioksidan maddelerin arttığını tespit etmişlerdir.
Çörek Otu ve Alerjik Hastalıklar
Berlin (Almanya) Charite Üniversitesinde yapılan bir çalışmaya göre araştırmacılar alerjik hastalıklara yakalanmış 152 hasta üzerinde bir çalışma yapmışlardır. (Bu hastalarda alerjik burun iltihabı, astım ve egzama hastalıkları bulunmaktaydı.) Yapılan çalışma Tohoku J Exp Med Dergisinin 2003 sayısında yayınlanmıştır. Bu alerjik hastalar, çörek otu yağı ihtiva eden kapsüllerden günlük 40- 80 mg. arası verilerek tedavi edilmişlerdir.
Hastalardan bu deney süresince özel ölçüm araçlarıyla kendilerindeki belirtileri kaydetmeleri istenmiştir.
İmmunglobilin-E (IgE) ölçümü gibi laboratuar tetkikleri ile hastaların akyuvar sayısı, cortizol hormon düzeyi, iyi huylu (HDL) ve kötü huylu (LDL) kolesterol düzeyleri ölçülmüştür. Yapılan çalışmalar astım veya alerjik burun iltihabı ya da egzama hastalığına yakalanmış kişilerde belirtilerin iyiye doğru gittiğini ortaya koymuştur. Bu hastalarda trigliserid düzeyi hafif miktarda düşmüş, buna karşılık faydalı kolesterol düzeyi açık biçimde yükselmiştir. Diğer yandan da cortizol veya lenfositlerde kayda değer bir etki görülmemiştir.
Alman araştırmacılar, yaptıkları deneyden çörek otu yağının alerjik hastalıklarda ek bir ilaç olarak etkin olduğu sonucunu çıkarmışlardır.

çörek otunun esrarı - 3
2010/01/25 16:59
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Çörek Otu ve Nefes Darlığı
Senelerden beri çörek otu ilaçları öksürük ve solunum yolu hastalıklarında kullanılmaktadır. Acaba bunun doğru olduğuna bilimsel ve modern bir delil bulunmakta mıdır?
Riyad Kral Suud Üniversitesinden araştırmacılar çörek otu yağının antı enflamatuar etkisini kobay olarak kullandıkları Hint domuzunun (Guinea Pig) nefes borusu (Trachea) üzerinde araştırmışlardır. Araştırma neticesinde anti enflamatuar etkinin nefes borusu adaleleri üzerinde gevşetici bir role sahip olduğunu görmüşlerdir. Bir başka ifadeyle çörek otu yağının anti enflamatuar özelliğinin nefes borusu adalesini genişlettiği ortaya çıkmıştır. Bu da nefes darlığının tedavisine yardımcı olmaktadır.
İshal ve Nefes Darlığı Tedavisinde Çörek Otu
Bilindiği üzere çörek otu ishal ve nefes darlığında uzun senelerden beri kullanılmaktadır. Dr. Cilani, çörek otu özünün nefes borusunu genişletici ve adalelerini gevşetici (spasmolytic) etkisini öğrenmek için laboratuar çalışması yapmıştır.
Yapılan çalışma, çörek otu yağının kalsiyum salgılanmasını engelleyerek adaleleri gevşetici ve nefes borusunu açıcı bir etkisi olduğunu ortaya koymuştur. Bu da çörek otunun şifalı bitkiler alanında bilinen etkisini açıklayan kuralı vermektedir.
Çörek Otu ve Mide Hastalıkları
Çörek otunun mide zarını koruyucu etkisi bulunmaktadır. Kahire Üniversitesinden araştırmacılar midelerinde yara açtıkları fareler üzerinde deneylerde bulunmuşlar ve denek farelerini, çörek otu yağı veya (içindeki etkin özellik) anti enflamatuar ile tedavi etmişlerdir. Yapılan deney, bu iki maddenin mide zarını tahriş edici etkenlerden veya mideye zararlı yaralardan koruduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
İskenderiye Üniversitesinde görevli ve çörek otu alanında uluslararası üne sahip büyük uzman Dr. Muhammed ed-Dahâhınî bu konuda bir çalışma yapmıştır. Dahâhınî, fareler üzerinde yaptığı çalışmada çörek otunun alkolün sebep olduğu tahrişlerden mide zarını koruyucu etkisini incelemiştir. Bu araştırma neticesinde çörek otu yağının alkolün sebep olduğu mide tahrişlerine karşı etkin koruyucu bir tesiri olduğunu ortaya koymuştur.
Çörek Otu ve Böbrek Hastalıkları
Ezher Üniversitesinden araştırmacılar çörek otundaki anti anti enflamatuar özelliğin böbrek rahatsızlığına olan etkisi üzerine bir çalışma yapmışlardır. Doxorubicin maddesi vasıtasıyla fareler üzerinde yapılan çalışmada anti enflamatuar (çörek otundaki etkin özellik) idrar yoluyla protein ve albümin atımını yavaşlattığı tespit edilmiştir. Ayrıca çörek otunun böbrekte meydana gelen olumsuz etkileri yavaşlatan anti oksidan madde içerdiği görülmüştür. Bu da anti enflamatuar özelliğin böbreği hasta olmaktan koruyan bir rolünün olabileceğini göstermektedir.

 

çörek otunun esrarı - 4
2010/01/26 16:18
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Çörek Otunun Kalp Ve Damarları Koruyucu Etkisi
Bilindiği üzere kanda bulunan homocysteine maddesinin yüksekliği kalp, beyin ve periferik damarlarda genişleme meydana getirmektedir. Bilginler hastaya vitamin (folikasit, vitamin B 6, vitamin B 12) verilmesinin kandaki homocysteine düzeyini düşürdüğünü göstermiştir. Buradan hareketle araştırmacılar, Kral Suud Üniversitesinde (Suudi Arabistan) çörek otunun kandaki homocysteine düzeyine olan etkisini incelemişlerdir. Yapılan bu çalışma 2004 ocağında Int J Cardiol Dergisinde yayınlanmıştır.
Araştırmacılar bir hafta boyunca otuz dakika süreyle bir grup fareye çörek otunda bulunan anti enflamatuardan 100 mg. vermişlerdir. Bunun neticesinde anti enflamatuar özelliğin kanda homocysteine maddesinin yükselmesine karşı etkili olduğunu tespit etmişlerdir. (Doğal olarak farelere bu deneyden önce homocysteine maddesinin düzeyini yükseltecek ilaç verilmiştir.)
Homocysteine maddesinin kandaki yüksekliği trigliserit, kolesterol ve vücuda zararlı oksidan maddelerin düzeyinin yükselmesine yol açmaktadır. Araştırmacılar çörek otu özünün homocysteine düzeyinin yüksekliğine eşlik eden zararlı maddelerin azalmasına yol açtığını görmüşlerdir. Bu, çörek otu yağının homocysteine düzeyinin yüksekliği ile ona eşlik eden kan yağlarının yükselmesi neticesinde meydana çıkan zararlı etkilerden kalbi ve damarları korumasının mümkün olduğu anlamına gelmektedir. Hiç kuşkusuz bu alanda daha fazla araştırma yapmaya ihtiyaç vardır.
Çörek Otunun Antioksidan Oluşu
J Vet Med Clin Med Dergisinin 2003 Haziran sayısında bir araştırma yayınlandı. Bu çalışmayı yürüten doktorlar carbon tetra celoride verilen farelerde çörek otunun antioksidan olarak etkilerini tespit etmek için bir deney yaptılar. Bu deney 60 fare üzerinde gerçekleştirildi ve birçok fareye karın zarından (periton) girerek çörek otu yağı verildi. Bu deney 45 gün sürdürüldü. Deney neticesinde araştırmacılar çörek otu yağının lipid peroxidation düzeyini düşürdüğünü, buna karşılık antioksidan maddeleri arttığını tespit ettiler. Bilindiği üzere antioksidan maddeler, vücudu birçok dokuda tahribat oluşturan ve damar sertliği, kanser, bunama ve benzeri birçok hastalığa yol açan serbest radikallerin etkisinden korumaktadır.
Drug Chem Toxicol Dergisinin 2003 mayısında yayınlanan bir başka araştırma çörek otu yağında antioksidan maddenin bulunduğunu ortaya koydu.
Çörek Otu ve Kolesterol
Kazablanka (Fas) Kral II. Hasan Üniversitesinden araştırmacılar çörek otunun farelerde kolesterol ve kan şekeri düzeyine olan etkisini araştırdılar. Bu çalışmada farelere on iki hafta boyunca 1 mg. çörek otu yağı verildi. Yapılan deneyin sonunda farelerin kanında kolesterolün % 15, trigliseritin % 22, kan şekerinin % 16.5 azaldığı, buna karşılık hemoglobin miktarının % 17.5 arttığı görüldü.
Bu da bize çörek otu yağının insanlarda kolesterol ve kan şekeri düzeyini düşürmekte etkin olabileceği izlenimini vermektedir. Fakat bu konuda insan denekler üzerinde daha fazla laboratuar çalışması yapmaya ihtiyaç vardır.
Dr. Muhammed Dahâhınî’nin 2000 Eylül’ünde bir Alman dergisinde yayınlanan çalışması, çörek otu yağının farelerde kolesterol ve trigliserit düzeyini düşürdüğünü ortaya koydu.
Çörek Otu ve Tansiyon Yüksekliği
Kazablanka (Fas) Therapi Dergisinin 2000 sayısında yayınlanan bir çalışmada araştırmacılar günlük olarak 0.6 mg. alınacak çörek otu özünün idrar söktürdüğünü ve tansiyonu düşürdüğünü tespit ettiler. Çörek otu özü ile tedavi edilen farelerde tansiyon yüksekliği ortalama olarak % 22 oranında düşerken nidilat hapı verilerek tedavi edilen farelerde % 18 oranında düştüğü görüldü. (Nidilat, tansiyon düşürücü etkisi bilinen meşhur bir haptır.) Çörek otu ile tedavi edilen farelerde idrar miktarı artmıştır.
Çörek Otu ve Romatizma
Ağa Han Üniversitesinden (Pakistan) araştırmacılar, Phytother Dergisinin 2003 Eylül sayısında yayınlanan bir çalışmalarında aşağıdaki soruyu gündeme getirdiler: Romatizma hastalığına yakalanmış olan kimselerde mafsal iltihabının hafifletilmesinde çörek otu ne gibi bir rol oynamaktadır? Doktorlar tarafından bilinen vücutta fagostik hücrelerin (macrophages) ürettiği bir madde olduğu ve bu maddenin nitric oxsid adını aldığı bilinmektedir. Bu madde iltihap olayında arabulucu bir rol oynamaktadır. Araştırmacılar çörek otu özünün nitric oxsid üretimini yavaşlattığını tespit etmişlerdir. Belki bu, çörek otunun eklem iltihaplarını hafifletmedeki rolünü açıklayabilir.
Demmam Kral Faysal Üniversitesinden Dr. el-Ğâmidî’nin J Ethno Pharmacol Dergisinin 2001 sayısında yayınlanan bir araştırmasına göre çörek otunun eklem iltihaplarına karşı yatıştırıcı bir etkisi bulunmaktadır. Bu özellik çörek otunun bu etki mekanizmasını anlamak için daha fazla çalışma yapılmasına kapıyı aralayacaktır.
Çörek Otunun Kanı Sulandırması
Demmam Kral Faysal Üniversitesinde (Suudi Arabistan) fareler üzerinde yapılan bir çalışma çörek otu yağının pıhtılaşma faktörlerine karşı etkisini ortaya koymuştur. Denek fareler çörek otu yağı ihtiva eden unla beslenmiştir. Araştırmacılar normal unla besledikleri farelerle bu fareleri mukayese etmişlerdir. Ortaya çıkan sonuç pıhtılaşma faktörlerinde bazı değişikliklerin görüldüğüdür. Farelerin kanında fibrinojen maddesinin yükseldiği görülmüştür ve prothrombin zamanı uzamıştır. Bu da bize çörek otu yağı kullanarak farelerde kanı pıhtılaştıran faktörde değişiklikler meydana getirme imkanı olduğunu göstermektedir. Ancak bu konuda da insanlar üzerinde deney yapılmasına ihtiyaç vardır.
Çörek Otu ve Mikroplar
Kahire Üniversitesinden Dr. Mürsî Acta Microbiol Pol Dergisinin 2000 sayısında yayınlanan bir araştırmasında çörek otunun mikroplara olan etkisini incelemiştir. Doktor, gram pozitif boyadan 16, gram negatif boyadan 6 çeşit üzerinde incelemede bulunmuştur. Bunun neticesinde bazı mikrop türlerinin çörek otu özüne karşı olumlu cevap verdiği ortaya çıkmıştır.
Çörek Otu ve Mantarlar
Ağa Han Üniversitesinde (Pakistan) yapılan bir çalışma Phytother Res Dergisinin 2003 Şubat sayısında yayınlanmıştır. Bu çalışmada kandidiyasiz (candıda albıcans) hastalığına yakalandırılan fareler çörek otu özüyle tedavi edilmiştir. Araştırmacılar candida albicans mantarlarının gelişiminde çok büyük oranda gerileme olduğunu görmüşlerdir. Dr. Ağa Han araştırmasının sonunda şöyle demiştir: “Bu çalışmanın neticesi, çörek otunun mantarların tedavisinde faal olduğunu ortaya koymaktadır.”
Yapılan bu çalışmalar, Hz. Peygamberin (s.a.v) getirdiklerine dair modern incelemelerin sadece bir kısmıdır.

Küçük Şey Yoktur
2010/01/27 1:43
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

 Çocukluğumuzdan beri çörek otu için "Ölümden başka herşeyin ilacı" denir.

Birde kitap okumuştum "Küçük Şey Yoktur".

Herhalde en iyi örnek çörek otu olurdu.

Minicik bir tohuma Allah Teala'nın yerleştirdiği mucize güç.

11.
Orada meyve(ler) ve salkımlı hurma ağaçları vardır.
12.
Yapraklı taneler, hoş kokulu bitkiler vardır.
13.
O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

"Rahman Suresi"


Ben de bir faydasını öğrendim ki,paylaşmak isterim.

Saçları yeni ağarmaya başlayanlar günde iki çay kaşığı çörek otunu çiğnemeden yutarlarsa ve buna aralıksız bir ay devam edip daha sonra ara verip  bazen  bir ay tekrar ederlerse saçları ağarmazmış.Yalnız bunu yaparken haftada 2-3 defa sarmısaklı yoğurtta yemek gerekiyormuş.Kaynak İbrahim Saracoğlu.  

 

 


Bir radyoloji doktorunun sağlığımızla ilgili önemli tavsiyeleri tavsiyeleri;

*Telefona SOL kulağınızla cevap verin.
*Günde 2(iki) kere kahve içmeyin.
*SOĞUK su ile hap almayın.
*19 'dan sonra YEMEK yemeyin.
*Tükettiğiniz YAĞLI gıdaların miktarını azaltın.
*Sabahları daha çok, akşamları ise daha az SU için.
*Cep telefonu BATARYA'ları ile mesafenizi uzak tutun.
*UZUN süre kulaklık takmayın.
*Gece 10 sabah 06, en ideal uyuma saatleridir
*Uyku öncesi İLAÇ aldıktan sonra hemen uzanmayın.
*Şarjınız SON çizgiye indiğinde,yani çok çok az bir şarz seviyesinde iken telefona cevap vermeyin, zira yaydığı radyasyon 1000 kat fazladır.


 

Bilemeyebileceklerimizden...
2010/08/29 2:07
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

 

Karıncalar hıyardan nefret eder. Çıkış yerlerine koyun.
Ayna parlaklığını alkolle silerek elde edin.
Sakız lekesini elbiseyi 1 saat buzluğa atarak temizleyin.
Beyazlık için çamaşırı 10 dakika limon dilimi konmuş sıcak suya sokun.
Saçınızı bir çay kaşığı sirkeyle ıslatıp yıkarsanız pırıl pırıl olur.
Limondan azami limon suyu almak için limonu bir saat sıcak suda bekletin.
Lahana kokusundan kurtulmak için kaynattığınız suya bir dilim ekmek atın.
Elinizdeki balık kokusunu elinizi elma sirkesi ile yıkayarak giderin
Soğan soyarken sakız çiğneyin, gözünüz yaşarmaz.
Patatesin çabuk haşlanması için bir patatesin yarısını soyarak kaynatın.
Yumurtayı tuzlu suda haşlarsanız çabuk pişer (ve çatlamaz)
Mürekkep lekesinin üzerine diş macunu koyup kurumaya bırakın.
Tatlı patatesi haşladıktan sonra soğuk suya atın çabuk soyulur.
Fare ve sıçanları uzaklaştırmak için bulunabilecekleri yerlere karabiber koyun, kaçarlar.

                                                                                                                                                  (alıntı)

İstismar
2010/08/29 2:34
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Selam acizgonul, aktarmış olduğunuz püf noktası niteliğindeki bilgiler için teşekkürler...

Ancak neden bilmem, limonla ilgili olan madde beni üzdü. 

Limondan azami limon suyu almak için limonu bir saat sıcak suda bekletin.

Yazık ya! Herkesin zayıf bir yönü olabilir... Neden limonun zayıf tarafının istismarını teşvik ediyorsunuz ki? 
Söz konusu eylem sonunda, limonun bir deri bir kemik kalabileceğini gözünüzün önüne getirirseniz, bana daha kolay hak verirsiniz. 

Haşlanırken çatlayan yumurtalar, dış kabuğa temas etmiş su ile etkileşmiş olur. 

Yumurtayı tuzlu suda haşlarsanız çabuk pişer (ve çatlamaz)

Tuzlu suyun kaynaması için daha fazla enerji gerekmesine rağmen, şayet yumurtalar çatlamayacaksa göze alınabilir bence.
Bununla beraber, tuzlu suyun kaynama noktası, saf suya oranla daha yüksek olduğu için; yumurtanın tuzlu suda haşlanması durumunda daha çabuk pişebileceği noktasında bazı şüphelerim var ama. 

Bu mesaj, m1gin tarafından, 29.08.2010 04:23:57 itibariyle düzenlenmiştir.
İngilizce kelime ezberleme oyunu: vav.mbirgin.com
Yanıt: istismar
2010/08/30 21:13
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 6,5 (1 oy)

Düşündüm de sıcak su ile yapılacak istismar beni de üzdü..Haklısınız herkesin zayıf yönü olabilir ifşa etmemek lazım

Tiz elden bu bilgiyi okuyanlar unutaaa

Kendimi çok kaptırmak istemiyorum aslındaSon olarak limon bizim her zaman kalbimizde..

 

Yanıt: doğal beslenelim....
2010/08/30 21:15
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

waaayy sevgili IŞIK  ne çok şey biliyrsunn :D

Mum lekesini yok eder: Mumlar ahşap mobilyalarınızda genellikle leke bırakır. Bu lekeyi çıkarırken, lekeyi yumuşatmak için fön makinesini en sıcak ayarına getirin ve kağıt havluyla kurutabildiğiniz kadar kurutun. Sonra, eşit miktardaki su-sirke karışımına batırılmış kumaş ile ovalayın. Yumuşak ve emici bir bezle kurulayın. demişsin ama bn kumaştan nasıl çıkartacam ki mumu ?

veee ilginç bir şey Yumurtayı tuzlu suda haşlarsanız çabuk pişer (ve çatlamaz)

bnde bunu biliyrdum yumurtayı ani ısı değişikliğine maruz bırakmazsanız çatlak olmuyormuş :P

eveeetttt yaşasın yavaş yavaş beni anlamaya başladılar acayip garip çeşitli şekillerde anlatıulamaz bi biçimde mutlu oldum umut doldum  

Soğan soyarken sakız çiğneyin, gözünüz yaşarmaz.    demiş sevgili aciz gönül :):) sakız çiğnemenin daha ne yararları var bir bilseniz :P (yoksa bile bn icad ederim)

Günde 2(iki) kere kahve içmeyin. iki kereden çok içebilir değil mi?  

Bitter çikolata: Magnezyum ve antioksidan içeriğiyle beyne oksijen taşıyarak daha aktif çalışmasını sağlıyor.  bilemeden sağlıklı mı yaşıyorum ne :D

Kanser Düşmanı Limon...
2011/04/14 14:16
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

KANSER DÜŞMANI LİMON


Tıpta son yenilik, kansere karşı etkili!
Dikkatle okuyun ve kararı siz verin!!!
Limon, kanser hücrelerini öldüren mucizevi bir mahsul. Kemoterapiden
10,000 kat daha güçlü!!!
Neden biz bunları bilmiyoruz?
Çünkü bazı laboratuarlarda üretilen sentetik ilaçlarla birileri çok büyük karlar elde ediyor. Şimdi bir arkadaşına bu maili yollayarak limon suyunun kanseri önleyici faydalarını bilmesini sağlayabilirsin. Limonun tadı güzel ve kemoterapinin korkunç yan etkilerine sebep
olmuyor. Multimilyonerlerin sahip olduğu büyük şirketlerin karlarına zeval gelmesin diye bu sır saklanırken daha kaç kişi ölecek?
Bildiğiniz gibi limon ağacı, limon ve lim (yeşil limon) gibi
çeşitleriyle bilinir. Bu meyveyi farklı şekillerde yiyebilirsiniz: posasını yiyebilir, suyunu sıkabilir, içecekler hazırlayabilir,
şerbetler ve tatlılar yapabilirsiniz. Bir çok erdemleriyle tanınır, ama en ilginç olanı tümör ve kistler üzerine olanıdır. Bu bitki her tür kanser tipine karşı kanıtlanmış bir çaredir. Bazıları kanserin her türlü varyasyonuna karşı yararlı olduğunu söylüyor. Bakteri
enfeksiyonları ve mantarlara karşı anti mikrobal spektrum olduğu, kurt ve parazitlere karşı etkili olduğu kabul ediliyor. Yüksek tansiyonu dengeliyor. Bunlar dışında stresle savaşan, sinir bozukluklarına iyi gelen antidepresan etkisi var.
Bu bilginin alındığı kaynak gerçekten büyüleyici:
Dünyanın en büyük ilaç üreticilerinden birinden öğrenildiğine göre; 1970'ten beri 20'den fazla farklı laboratuar test etti ve sonuç
olarak limon ekstresinin 12 kanser tipinde kötü huylu hücreleri yok ettiği ortaya çıktı! Bu kanserler içinde kolon, göğüs, prostat,
akciğer ve pankreas kanserleri de var.
Kanser hücrelerinin büyümesini yavaşlatmada limon ağacı bileşenlerinin Adriamycin adlı bütün dünyada genellikle kemoterapide kullanılan
ilaçtan 10,000 kat daha iyi olduğu gösterildi. Daha da hayret verici olan; limon ekstreleri ile yapılan bu terapi sadece kötü huylu kanser hücrelerini yok ediyor ve sağlıklı hücrelere hiçbir etkisi bulunmuyor.


Limonata=ab-ı Hayat :p
2011/04/15 11:18
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

sevgili ışık ; yazını en iyi bu resim özetlerdi her halde yine

çok güzel bir paylaşım

daha çok yemeğe çalışacağım

 

 /_np/2488/19952488.jpg

ABD’nin Utah eyaletinde yaşayan David Whipple 1999 yılında dünya çapında şubeleri olan bir fast-food restoranından hamburger aldığında, aradan geçen 14 yılda yiyeceğinin aynı kalacağını muhtemelen düşünmemişti.

Whipple, aslında arkadaşlarına enzimlerin nasıl işlediğini göstermek istediğini belirterek, “Arkadaşlarıma bu hamburgerin koruyucularla dolu olduğunu göstermek için bir ay boyunca paketinden çıkarmamıştım. Daha sonra unuttum gitti. İki yıl sonra hamburgeri ceketimin cebinde buldum. Ondan sonra da bu iş nereye kadar gidecek diye devam etmeye karar verdim” diye konuştu.

Whipple, fotoğrafları yayınlanan hamburgerin üzerinde küf ve mantar izi ya da tuhaf bir koku bile olmamasına dikkat çekti. Hamburgerde değişen tek şey arasına konan turşunun geçen yıllarda ortadan kaybolması oldu.

Hamburgerin fişini de saklayan Whipple, bu örneği sağlıklı beslenmelerini sağlamak için torunlarına da gösterdiğini ifade etti.

-Alıntı-

 

Abonelik Bilgisi Abonelik
Kullanıcı Adı:
Parola:
Bilgi Hatırlatma Yeni Üyelik
İletişim | Kullanım Şartları | Reklam Bilgileri | Tüm Üyeler | Ne Nasıl Yapılır? | Arama | RSS | Twitter | Facebook | Youtube

Son Üyeler: Gakk, busbus, siyamiaytar, 1234123123123, Siyami,
Son Oturumlar: