Görüntülenme: 45048
KISSADAN HISSE
2009/06/02 17:56
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 5,5 (1 oy)

 

 

YOLUMUZDAKI ENGELLER

Eski zamanlarda bir sultan,sehrin disina cok muhtesem bir saray yaptirmis.Acilis gunune de butun halkini davet etmis.Sehrin disindaki bu saraya giden sadece tek bir dar yol varmis.Yolun ortasina ise kocaman bir kaya koydurmus.Kendisi de yolu cok iyi goren bir pencereye oturmustu."Insanlarin tavri nasil,ne diyorlar bu duruma"diye gozluyordu.

Ulkenin en zegin tuccarlari,en guclu kervancilari,saray gorevliler birer birer geldiler,sabahtan oglene kadar.Hepsi zor da olsa kayanin etrafindan dolasip saraya girdiler.Pek cogu sultani yuksek sesle elestirdi.Halkindan bu kadar vergi aliyor,ama yollari temiz tutamiyordu.Olmazdi boyle sultan.

Sonunda bir koylu cikageldi aksama yakin.Saraya sebze ve meyve getiriyordu bu adam.Sirtindaki kufeyi yere indirdi,iki eli ile kayaya sarilip kayayi itmeye basladi.Ancak kaya buyuktu ve gucu kayaya yetmiyordu.Cevresine bakti kalinca bir odun bulmak icin.Aradigini bulmustu.Bir odunu kullanarak zorda olsa kayayi yolun ortasindan kaldirmisti.Tam kufesini yeniden sirtina almak uzereydi ki,kayanin eski yerinde bir kesenin durdugunu gordu.Kese altin doluydu.Birde not vardi kesenin yaninda sultanin muhrunu tasiyan.Notta;"Bu altinlar kayayi yoldan ceken kisiye aittir"diyordu sultan.

Koylu,zenginler ve diger ileri gelenler gibi yapmamis ve bugun bizimde faydalanabilecegimiz bir ders vermisti hareketiyle:

"ASLINDA YOLUMUZDAKI HER ENGELE,HAYAT SARTLARIMIZI DAHA IYILESTIREBILECEK BIR FIRSAT OLARAK BAKABILIRIZ;"

Kaynak:10 Aralik 2007 "AILEM" dergisi.YOLUMUZDAKI ENGELLER

Bu mesaj, m1gin tarafından, 02.06.2009 19:21:26 itibariyle düzenlenmiştir.
Bir Namaz Hikayesi...
2009/06/12 12:57
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 6,5 (1 oy)

Kendisi ise,nefsini bir türlü yenemiyordu. Hep ne oluyorsa ,namaz son dakikalara kalıyor,bu sebeple namazını alelacele eda ediyordu.Bunu düşünerek kalktı yerinden,gözü saate kaydı.Yatsı ezanının okunmasına on beş dakika kalmıştı. Başını her iki yöne pişmanlıkla sallayarak, " Yine geçiktirdim namazı. " dedi kendi kendine...
Kıvrak hareketlerle abdestini aldı ve daha elini tam kurulamadan kendisini odasına attı.Mecburen,hızlı hareketlerle namazı eda etti.Tesbihatını yaparken anneannesini düşünmeden edemedi..." Bu halimi görse , tatlı-sert kızardı yine bana. "dedi.Çok seviyordu onu ...Hele öyle bir namaz kılışı vardı ki,onu hep bir gökkuşağı hayranlığıyla seyrederdi.
Namazda öyle bir mahviyeti vardı ki,hicabından rekten renge girerdi.O gün akşama kadar derse girmişti.Müthiş bir ağırlık vardı üzerinde duasını yaparken ,başını ellerinin arasına alıp secdeye durdu.Namazdan sonra bir süre bu şekil tefekkür etmeyi severdi.Gözleri kapanır gibi oldu. " kadar da yorulmuşum. " dedi.Daldı gitti öylece....
Kıyamet kopmuştu.Mahşeri bir kalabalık vardı.Her taraf insanlarla doluydu.kimi dona
kalmış,hareketsiz bir şekilde etrafı izliyor;kimi sağa sola koşturuyor,kimisi de diz çökmüş,başı ellerinin arasında bekliyordu.Yüreği yerinden fırlayacak gibi atıyor,adeta kafesinden kurtulmaya çalışıyor,soğuk soğuk terler döküyordu.Hayattayken kıyamet,sorgu sual ve mizan hakkında çok sey duymuş ve ahiret hayatı adına bu kavramlar kendisi için köşe taşı olmuşlardı.Ama mahşer meydanında ki ürperti,korku ve
bekleyişin bu denli dehşet vereceğini düşünmemişti.
Hesap ve sorgu devam ediyordu.Bu arada onun ismini de okudular.Hayretle bir sağa,bir sola baktı." Benim ismimi mi okunuz? "dedi dudakları titreyerek.....
Kalabalık birden yarılmış,bir yol olmuştu önünde...Iki kişi kollarına girdi.Mahşer meydanının vazifelileri oldukları belliydi.Kalabalık arasından sakin bakışlarla yürüdü.Merkezi bir yere gelmişlerdi.Melekler her iki yanından uzaklaştılar.Başı önündeydi.Bütün hayatı,bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerinin önünden...." Şükürler
olsun " dedi,kendi kendine ve devam etti; " Gözlerimi dünyaya açtım,Hep hizmet eden insanları gördüm.Babam sohbetlerden sohbetlere koşuyor,malını İslam yolunda harcıyordu.Annem eve gelen misafirleri ağırliyor,yemek sofralarının biri kalkıp,bir yenisi kuruluyordu.Ben ise,hep bu yolda oldum.İnsanlara hizmete çalıştım. Onlara Allah'i anlattım.Namazımı kıldım.Orucumu tuttum.Farz olan ne varsa yerine getirdim.
Haramlardan kaçındım..." Kirpiklerinden aşağı gözyaşları dökülürken, "Rabbimi seviyorum,en azından sevdiğimi zannediyorum." diyordu.Ama bir yandan da " O'nun için ne yapsam az,Cennet'i kazanmama yetmez." diye düşünüyordu.Tek sığınağı Allah 'in rahmetiydi. Hesap sürdükçe sürdü.Boncuk boncuk terliyor;sırılsıklam olmuş,zangır zangır titriyordu.Gözleri terazinin ibresindeki neticeyi bekliyordu.Sonunda hüküm verilecekti.Vazifeli melekler ellerinde bir kagit,mahşer meydanında ki kalabalığa
döndüler.Önce ismi okundu.Artık ayakları tutmaz olmuştu.Neredeyse yığılıp kalacaktı.Heyecandan gözlerini kapamış,okunacak hükme kulak kesilmişti.
Mahseri kalabalıktan bir uğultu yükseldi.Kulaklari yanlış mı duyuyordu? İsmi cehennemlikler listesindeydi.Dizlerinin üstüne yığıldı. Hayretten dona kalmıştı." Olamaaaazzzz " diye bağırdı.Sağa sola koşturdu. " Ben nasıl Cehennemlik olurum?Hayatım boyunca hizmet eden insanlarla birlikte oldum.Onlarla beraber koşturdum.Hep Rabbimi anlattım." diyordu.
Gözleri sağanak olmuş,titrek vücudunu ıslatıyordu.Vazifeli iki melek kollarından tuttu.Ayaklarını sürüyerek ve kalabalığı yararak alevleri göklere yükselen Cehennem'e doğru yürümeye başladılar.Çırpınıyordu.Medet yok muydu?Bir yardım eden çıkmayacak miydi? Dudaklarından kelimeler kırık dökük,yalvarmayla karışık döküldü.."
Hizmetlerim...Oruçlarım....Okuduğum Kur'anlar......Namazım....Hiçbiri beni kurtarmayacak mı? " diyordu.Bağıra bağıra yalvarıyordu.Cehennem melekleri onu sürüklemeye devam ettiler.Alevlere çok yaklaşmışlardı.Başını geriye çevirdi.Son çırpınışlarıydı.
Resulullah, " Evinin önünde akan bir ırmak içinde günde beş defa yıkanan bir insanı o ırmak nasıl temizler,günde beş vakit namazda insani günahlardan öyle temizler." Buyuruyordu. " Oysa ki benim namazlarım da mi beni kurtarmayacak ?" diye düşünüyordu. " Namazlarım.....Namazlarım....Namazlarım." diye diye hıçkırdı.Vazifeli melekler hiç durmadılar.
Yürümeye devam ettiler;Cehennem çukurunun başına geldiler.Alevlerin harareti yüzünü yakıyordu.Son bir defa dönüp geriye baktı. Artık gözleri de kurumuştu.Ümitleri sönmüştü. Başını öne eğdi.Iki büklüm oldu.
Kollarını sıkan parmaklar çözüldü.Cehennem meleklerinden birisi onu itiverdi.Vücudunu birden bire havada buldu.Alevlere doğru düşüyordu.
Tam bir iki metre düşmüştü ki, bir el kolundan tuttu. Başını kaldırdı.Yukarıya baktı.Uzun beyaz sakallı bir ihtiyar onu düşmekten kurtarmıştı, kendisini yukarıya çekti.Üstündeki başındaki tozu silkerek ihtiyarın yüzüne baktı. "Siz de kimsiniz ?" dedi. İhtiyar gülümsedi: " Ben senin namazlarınım." "Neden bu kadar geç kaldınız ?Son anda yetiştiniz.Neredeyse düşüyordum."dedi....
İhtiyar yüzünü gererek,tekrar güldü;başını salladı; “Sen beni hep son anda yetiştirirdin,hatırladın mı?.. Secdeye kapandığı yerden başını kaldırdı.Kan-ter içinde kalmıştı.Dışarıdan gelen sese kulak kabarttı.Yatsi ezanı okunuyordu. Bir ok gibi yerinden fırladı.Abdest almaya gidiyordu.

HİKAYE....
2009/06/12 13:00
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 2,5 (1 oy)

KÖTÜ İNSANA KENDİ KÖTÜLÜĞÜ YETİŞİR....
İyi kalpli vezir, ülkenin sultanı ile iyi geçiniyor, halkın sorunlarına çare bulmaya çalışıyordu. Onun başarısı etraftaki bazı arkadaşlarının kıskançlığı sonucu istenmedik davranışlara yol açıyordu.

Yine bir gün iyi kalpli Sultan ile Veziri konuşuyorlardı.
Sultan:
- Kötü insana kendi kötülüğü yeter. Başka bir şey yapmaya gerek yok!"derler. Ne güzel söz değil mi? dedi.

- Evet efendim! Gerçekten öyle, dedi Vezir.
Biraz sonra, Vezir dairesine gitti. Birçok iş sahibi onu bekliyordu. Hepsinin işini sıkılmadan güler yüzle halletti.
Vezir akşam evine vardı. Hanımı ve çocuklarıyla yemek yedi. İnsan vezir de olsa hanımını ve çocuklarını ihmal etmemeliydi.
Yemekten sonra hanımına ve çocuklarına günü nasıl geçirdiklerini sordu. Onlara sevgi gösterdi.
Hep beraber yatsı namazını kıldılar. Cemaat oldular. "Cemaat olursa namazın sevabı daha fazla olur" dedi iyi kalpli Vezir.
Sonra Kur´´an-ı Kerim okudu. Ardından herkez yatağına çekildi.
Ertesi gün, onu kıskanıp kötülük yapmayı düşünen bir arkadaşı ziyaretine geldi. Kendisini Sultan´´la görüştürmesini rica etti. Kalbinde kötülük olmayan Vezir de " Hallederiz "dedi.
Biraz sonra arkadaşı, Sultan´´ın huzuruna çıkarılmıştı bile.
Adam şöyle konuştu:
- Muhterem Sultanımız. Sizin bu Vezir´´iniz benim yakın arkadaşımdır.
Fakat maalesef kendisini sizden bile büyük görüyor. Çok kibirli...
- Ne diyorsun?
- İnanmassanız dikkat edin. Sizinle konuşurken burnunu tutacak. Kibir ve gururdan başını öteki tarafa çevirecektir!..
- Olur mu öyle şey?
- Deneyin, göreceksiniz efendim... Konuşması bitti, dışarı çıktı. Vezir gülüyordu.
Arkadaşı ona dedi ki:
- Beni Sultan´´´´la görüştürdüğün için çok teşekkür ederim. Ben de seni öğle yemeğine davet ediyorum.
- Canım ne lüzum var?
- Gelmezsen darılırım. Yoksa bizim yemeklere tenezzül etmiyor musun? Vezir mecburen ziyafete gitti.
Ziyafette bol soğanlı, sarımsaklı çorbalar, mantılar yendi içildi... Yemekten sonra Vezir, hızla saraya döndü.
Öğleden sonra birçok işi vardı. Bir ara Sultan´´ın çavuşu geldi. Sultan´´´´ın kendisini hemen beklediğini haber verdi.
Sultan´´ı ayakta gören Vezir:
- Efendim beni emretmişsiniz, dedi.
- Yaklaş... Yanıma yaklaş, sana bir şey vereceğim.
Vezir yaklaştı. Fakat ağzı soğan sarmısak kokmasın diye, eliyle ağzını kapattı.
Sultan ona eğildikçe, Vezir başını çeviriyordu. Sultan çok üzüldü.
" Demek söylenenler doğruymuş " diye düşündü.
Masanın üzerinde kapalı bir şekilde duran zarfı aldı, ona verdi.

- Bunu kendi elinle başvezire teslim eyle!..
Sultan böyle emirnameler ile sevdiklerini elçi tayin ederdi. Vezir hayırlı işte acele edeyim diyerek derhal yola koyuldu.
Yolda yine arkadaşını gördü. Arkadaşı merak etti. O da her şeyi anlattı.

- Sultan heralde çok sevdiği birisine yardım ediyor ki böyle acele etti. Elden emirname gönderiyor, dedi.
Arkadaşı yine çok rica etti. Sabahleyin bende ondan böyle bir şey istedim. Belki benim için yazılmış bir emirdir.
Ne olur bana ver de kendi elimle götüreyim diye yalvardı. Vezir kabul etti.
Nasıl olsa " İyi arkadaşım olduğunu Sultan biliyor kızmaz " diye düşündü.
Biraz sonra "Başvezir" mektubu okudu şunlar yazılıydı.

- Bu mektubu sana getireni derhal öldüreceksin, sonra da "kibirli burnunu kesip" saraya yollayasın!..
Baş Vezir tereddüt etmeden, "emri" yerine getirdi.

Akşam üzeri Veziri gören Sultan pek şaşırdı!

- Sen burada ne arıyorsun? diye sordu.
O da yolda arkadaşına rasladığını ve olanları anlattı.Tam konuşurlarken çavuş yanlarına geldi.
Elinde kapaklı tabak tutuyordu.

- Bunu "başvezir" yolladı efendim, dedi. Kapağı açtılar içinden kocaman bir insan burnu vardı.
Yanındaki kağıtta şunlar yazılıydı: "Kibirli Burnu" Sultan artık dayanamadı, sordu:

- Sen bugün bugün başını neden uzaklaştırıyordun?

- Ağzımın kokusu sizi rahatsız etmesin diye efendim.
Öğle yemeğine arkadaşım davet etmişti. Fazlaca soğan sarmısak yemiştik.

Sultan hem sevindi hem üzüldü ve şunları mırıldandı:

" Kötü insana kendi kötülüğü yetişir.
 

Yanıt: KISSADAN HISSE
2009/06/12 18:13
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 1,5 (1 oy)

SAYIN "TESELLI" COK GUZEL HIKAYELER PAYLASMISSIN, TESEKKUR EDERIM; "HISSE ALABILIRSEK NE MUTLU BIZLERE.

AMA NIYE AYRI KONU BASLIGINDA ACMADINIZ? COK GUZEL OLURDU;

SELAMLAR.

Yanıt: KISSADAN HISSE
2009/06/26 13:32
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Biraz geç oldu ama Aleykümselam.Neden buraya açtığımı bilmiyorum.Ama Böylede güzel..Ama okuyana...

Behlül Dânâ hazretleri, Halife Harun Reşid’e soruyor:

 
- Toprağın altında en fazla ne var?

 


- Bunu bilemeyecek ne var, ölü var.


- Hayır, Sultanım ölüler değil feryatlar var.
İman ile gidenler, niye daha çok çalışmadık, niye daha çok ibadet yapmadık diye,
iman ile gidip, günahkâr olanlar da niye bu günahları işledik diye,
kâfirler ise neden küfre sebep olacak işler yaptık diye herkesin feryadını bastırarak,
feryat ederler.


İnsanın ahiret hayatı, ölümü ile başlar.
Kabirdekilerin feryatlarını insanlar ve cinler dışında herkes duyar.
Peygamber efendimiz,
(Eğer hayvanlar, ölümden sonra insanların başına gelecek olan dehşetli anı, bilecek olsaydılar,
deri kemik kalacakları için, yiyecek et bulamazdınız) buyurdu.
Ama insanlar bildikleri halde gaflet içindeler ....
 

Yanıt: KISSADAN HISSE
2009/06/26 14:07
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

haklısınız anlayabilene muhteşem cevaplar var hikayelerde...

Yanıt: KISSADAN HISSE
2009/06/26 17:03
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Su halde "teselli" ve "site arkadaslarim"

Biz simdiden feryada baslasak veya feryat etmemek icin ne gerekiyorsa yapsak,

Digilmi??? 

(Bir kez daha tesekkur teselli: hala burada oldugunuza gore Azrail sizi goturmemis. Saka saka -ama gercekle alakasi var dimi?)

Yanıt: KISSADAN HISSE
2009/06/28 22:45
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

ITRİ....Evvela Bende Teşekkür ederim...Ve Şaka maka ama ölümün var olduğunu bilmek.....Rabbim unutturmasın inşallah.........Ve yanlız olmadığıma sevindim bu feryat etme konusunda neseki KARACA87 KATILMIŞ EVVELA HOŞGELMİŞ.Karaca87 senin paylaşımlarınıda bekleriz inşallah....İKİLİYDİK ÜÇLÜ OLURUZ diymi ITRİ...Tabi katılmak isteyenleride bekleriz....SELAMETLE....

Ne şükrediyorsun?
2009/06/28 22:47
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Dizinde yaman mı yaman bir yara çıkan mübarek zatın şükrettiğini gören bir dostu sormuş;
"Ne şükrediyorsun hâlâ. Dizindeki yara oldukça kötü."
Zatın cevabı enteresan;
"Ben o yaranın gözümde değil de dizimde çıkmasına şükrediyorum."

Hayat nedir?
2009/06/28 22:49
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

''Hayat nedir dedeciğim?'' diye sormuştum.
''Ezanla namaz arasıdır'' dedi.
''Bu da ne demek! Ömür o kadar kısa mı dedeciğim?''
Tebessüm ederek:
''Ne zannettin ya...Evet o kadar kısa!...''dedi.
''Ama, bu ezanla, bu namaz nedir bilir misin?''
diye sordu.
Bilemedim
''Nedir ki ?''dedim
''O namaz, ezansız namaz; o ezan ise namazsız ezandır''
''Onlar da nedir dedeciğim?''dediğimde,
başımı okşayıp:
''Hani geçen gece Tâlib amcanın yeni doğan
bebeğinin kulağına isim takmak için ezan okumuştuk ya...
''Namazsız ezan'' değil miydi o ezan?'' dedi.
''Ya ezansız namaz?'' diye sordum.
Yüzüme baktı,baktı,baktı ve:
''Birgün deden öldüğünde onu da öğrenirsin!'' dedi.

Yanıt: KISSADAN HISSE
2009/06/28 23:21
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

evvela hoşgördük diyelim

sonrasında elimizden geldiğince paylaşım yaparız yararlı bulunursa ne ala

ve bu son konuşma

ben büyüklerin bu verdikleri cevaplara nasıl söylesem hayretler içinde dona kalıyorum

bi laf var kim söyledi bilmiyorum  O' nu bulan ne kaybetmiştir , O ' nu kaybeden ne bulmuştur ?müthiş tek kelimeyle

şimdi inanmama ayakları yapıp ölümün varlığını bilen bu kişiler nasıl olurda kendini var edenin bi teoride bağlı kaldığını vurgular

hekimoğlu ismail hasta yatağında iyi ki hastalıklarda var diyor herşeyi bardağın dibinden görmek gerekmiyo hakkaten boşsa elbet dolduğu anlarda vardır

Yanıt: KISSADAN HISSE
2009/06/29 13:14
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! (0 oy)

Bir takvim yapraginda okumustum;
Fudayl b. Iyaz (Yanlissa bir bilen duzeltir) dediler ki:

Eger size biri "Allah'tan korkuyormusun" diye sorarsa sakin cevap vermeyin. Cunki "korkuyoruz" desek yasadigimiz hayat korkan birinin yasantisi degil. "Korkmuyoruz" derseniz Allah'in gazabina ugrarsiniz.

Siz en iyisi SUKUT edin.
( Soz gumusse sukut altindir)

Dua almaya bak....
2009/07/01 13:46
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 2,5 (1 oy)

Vaktiyle bir ateşperest, oğlunu evlendirmektedir. Düğün günü çok koyun ve inek kesilir. Et kokuları mahalleyi sarar. Ancak evin bitişiğinde, müslüman, dul bir kadın, dört yetimiyle yaşamaktadır. Hepsi de günlerdir açtırlar.

Kadıncağız, düğün evinin kapısını çalıp, “ateş” ister. Ancak maksadı başkadır. “Belki yemek verirler” diye gitmiştir. Adam, kadının niyetini anlasa da, birşey vermez...

Kadıncağız, bir daha gidip ”ateş” ister. Yine eli boş döner. Üçüncüde yine öyle. Ama ne olur bilinmez, bu defa acır kadına.

Hallerini anlamak için dehlize iner ve dayar kulağını bitişik evin duvarına ve dinler. Yetimcik, annesine yalvarıyor:

- Anneciğim, ne olur bir daha git. Belki bu sefer birşey verirler. Kadın ağlamaklıdır:

- Üç defa gittim yavrum! Artık utanıyorum.

Adam bunu duyar. Kalbi sızlar. Bir mükellef ”Sofra” hazırlatıp, gönderir evlerine. Ve dehlize inip, dinler yine. Yetimlerin en küçüğü duâ ediyor:

- Yâ Rabbî! O nasıl bize ikram ettiyse, sen de ona ikram et! Onu îmanla şereflendir!

Ardından; - Âamiiiin! sesleri yükselir.

O anda, kalbi döner ateşperestin. Ve “Şehâdet” i getirip îmanla şereflenir.

Nitekim; "Sadaka, belâyı önler. Ama duâ, kaderi değiştirir!" buyurmuştur büyüklerimiz...

Yanıt: KISSADAN HISSE
2009/07/03 11:57
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 6,5 (1 oy)

Allahın selamı rahmet bereket ve hidayeti üzerinize olsun...bu ne güzel yazılar bu ne güzel yürekler Allahım bu ne güzel bir site allah razı olsun hazırlayanlarda rabbim hepinizide cennetiyle cemaliyle şereflendirsin inş.siteye fon müziği bulmak için geldim rabbim nelerle karşılaştırdı ee herşeyde bir hikmet var die boşa denmemiş büyükler...

Yanıt: KISSADAN HISSE
2010/08/04 19:48
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 5,5 (1 oy)

Kardelenin hikayesi...


Yıllar evvvel birbirini çok seven iki çiçek varmış.Bunlardan erkek olan ,sevgilisini o kadar çok seviyormuş ki ;baharda açtıklarında diger çiçeklerden onu kıskanıyormuş.Buna dayanamayan erkek çiçek baharda binlerce çiçegin içinde
açmak ve kalabalıgın içinde kaybolmak yerine kışın dondurucu sogugunda açarak canından çok sevdigi sevgilisini daha
fazla görmeyi hayal etmiş .Yine bahar gelmiş,bütün çiçekler topragı 7 renge boyamışlar.
Erkek çiçek kışın kurdugu hayallerini anlatmış.Dişi çiçek sevgilisinin fikirlerini çok begenmiş, bir daha ki sefere
hiçkimsenin açmaya cesaret edemedegi ,kışın dondurucu sogugunda açmak için sözleşmişler.
Bahar bitmiş ,yaz geçmiş,kış gelmiş.
Sevgilisine kavuşma hayali ile yerinde duramayan erkek çiçek ,karın bir yorgan gibi kapladıgı topragı delerek
yeryüzüne çıkmış.Bembeyaz karlar içinde o renkleriyle göz kamaştıran sevgilisini aramış...Ama bulamamış .
Ümidini yitiren erkek çiçek bir süre sonra üzüntüsünden boynunu egmiş ve sogugun şiddetine daha fazla dayanamamış ve hayatını kaybetmiş.İşte o günden sonra aşkı için kışın dondurucu soguguna bile aldırmadan karların içinde açan çiçege KARDELEN ve ona sadık kalmayıp aldatan sevgiliye HERCAİ adı verilmiş...

Siz siz olun verdıgınız sözü asla unutmayın...

 

Dik not:Kardelen çiçeği yüklemeye çalıştım ama olmadı:)

 

 



 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

Yanıt: KISSADAN HISSE
2010/08/04 22:07
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 6,5 (1 oy)

http://fc02.deviantart.com/fs14/f/2007/084/0/9/snowdrop_by_nuubis.jpg

 

http://fc01.deviantart.com/fs14/f/2007/058/7/b/Snowdrop_by_october27.jpg

 

sevgili acizgönül kardelen resimlerini eklemek bana nasib imiş

Aydınlığa adım atmak...
2010/09/26 22:38
Bildir! Alıntı ile cevap yaz Oyla! 6,5 (1 oy)

 

Günlerden bir gün, köylerden birinde, adamın birinin eşeği, kuyunun birine
düşmüş. Niye düşer, nasıl düşer sormayın. Eşek bu, düşmüş işte. Belki kör bir kuyuydu, ağzı tahtayla kapatılmıştı. Belki, üzerine de toprak dökülmüştü. Zamanla tahta çürüdü, zayıfladı, toprakta biten otları yemek isteyen eşeğin ağırlığını çekemedi ve güm. Hayvancık saatlerce acı içinde kıvranmış, bağırmış kendi dilinde. Sesini duyan sahibi gelip bakmış ki vaziyet kötü. Zavallı eşeği kuyunun dibinde melül mahzun bakınıyor. Üstelik yaralanmış.

Karşılaştığı bu durumda, kendini eşeği kadar zavallı hisseden adamcağız
köylüleri yardıma çağırmış. Ne yapsak, ne etsek, nasıl çıkarsak soruları havada kalmış.
Sonunda karar verilmiş ki kurtarmak için çalışmaya değmez. Tek çare, kuyuyu toprakla örtmekmiş. Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprak atmışlar. Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkinerek dibe dökmüş. Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükselmiş ve sonunda yukarıya kadar çıkmış. Köylüler ağzı açık bakakalmış.

Hayat, bazen bizim de üzerimize abanır.

Toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur.

Bunlarla baş etmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil düşünüp silkinmek ve
kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır.

Kör kuyuda olsak bile...
 

Bu mesaj, acizgonul tarafından, 26.09.2010 22:39:38 itibariyle düzenlenmiştir.
Abonelik Bilgisi Abonelik
Etiket Ekle
Etiket:
Kullanıcı Adı:
Parola:
Bilgi Hatırlatma Yeni Üyelik
İletişim | Kullanım Şartları | Reklam Bilgileri | Tüm Üyeler | Ne Nasıl Yapılır? | Arama | RSS | Twitter | Facebook | Youtube

Son Üyeler: Gakk, busbus, siyamiaytar, 1234123123123, Siyami,
Son Oturumlar: